Gerilla komutanı Agit’i kardeşi Fehmi Korkmaz anlattı
Gerilla komutanı Agit’i kardeşi Fehmi Korkmaz anlattı
Gerilla komutanı Agit’i kardeşi Fehmi Korkmaz anlattı
Kürt mücadelesinin öncü isimlerinden ve 15 Ağustos atılımının komutanı Mahsum Korkmaz’ı kardeşi Fehmi Korkmaz anlattı. Mahsum Korkmaz’ın çocukluğundan, gerillaya katılımı, çevresiyle ilişkilenmesi ve arkadaşları hakkında konuşan kardeş Korkmaz, Agit’in henüz küçük yaşlarda “Ben Kürtleri koruyacağım, Kürtlerin askeri olacağım” dediğini söyledi.
Agit nasıl bir çocuktu?
Ben Agit’ten küçüğüm. Kardeşim Maşallah ondan büyüktü. Maşallah her zaman bize onun çocukluk yıllarını anlatıyordu. Daha küçükken evde diğerlerinden farklıydı. O zaman kardeşim ve kızkardeşim yatılı okuyorlar. Büyükler okula giderken onları özlermiş. Bizim kamyonumuz vardı. Kaza yapıyor. Bu olay üzerine ablamın yanına gidiyor. Ablamın Türkçesi yoktu. Sadece “araba devrilme” kelimesini biliyor. Öğretmene “Kamyone bawemin devrilmiş’ diyor. Bunun üzerine öğretmen ablama bir tokat atıyor. Agit buna çok sinirleniyor. Kürtçe dilini sorgulamaya başlıyor. Biz Kürt olduğumuz için bize böyle davranıyorlar, dilimizden dolayı hakaret görüyoruz biz farklıyız diye düşünüyor.
Çocuklara hep sorarlar büyüdüğünde ne olacaksın diye, daha çok küçük yaşta Agit büyüdüğümde iyi bir asker olacağım demiş. Ablam neden diyor, Kürtler var Türkler var. Okulda bu olay oldu. Kürtleri kabul etmiyorlar. Ben Kürtleri koruyacağım, Kürtlerin askeri olacağım diyor. Dağa çıkacağım, çok asker öldüreceğim ve ben de öleceğim.
Okulda ve gençliğinde arkadaşlarıyla ilişkileri nasıldı?
Agit 1956 yılında Silvan’da dünyaya geldi. Aile 1970’te Batman’a taşındı. Agit Petrol Ortaokuluna gitmeye başladı. Okulda arkadaşlarının yaşı ondan büyüktü. Öğretmeni onun arkadaşıydı. Tayini çıkan öğretmenleri bile bazen gelip onu görürdü. Arkadaşları arasında Arap ve Türkler de vardı. Aralarına fark koymazdı. Ekonomik olarak durumumuz iyiydi. Elinde ne varsa arkadaşları ile paylaşırdı.
Lise de arkadaşlık ilişkilerini daha da geliştirdi. Basit şeylerden dolayı çocukları okuldan atıyorlardı. Öğretmenler dışardan geldiği için çok baskı yapıyordu. Agit okul yönetimiyle görüşerek, “biz buraya okumaya geldik, bölgenin durumunu biliyorsunuz. Hatasını anlamasının yolu var. Hemen okuldan atmayı kabul etmiyoruz” diyordu.
O süreçte ülkücü bir öğretmen vardı. Bir öğrenciyi öğretmen odasında dövüp okuldan atmışlardı. Bunun için okul yönetimiyle konuştu. Dövülen öğrencinin ailesi gelip bunun doğru olmadığını söyledi. Oğlumuz baskı gördüğü için okumak istemezse hakkıdır dedi. Agit öğretmenle konuşmak istedi. Bu çok garip bir şeydi. Öğretmen sen kim olarak benimle konuşuyorsun diyor. Arkadaşımdır hatalıysa düzeltmenin yolu var. Ona vurman doğru değil deyince öğretmen Agiti dövüyor. Agit o çok daha küçükken öğretmenin onu dövmesinin intikamını alıyor”
Batman’da rafineri vardı ama işçiler hep dışardan alınıyordu. İşçiler ağa ve şeyhlerin ailelerinden seçiliyordu. Agit işçi tutarken “bizim insanımız olsun” diyordu. Agit her zaman işçilerle ilgilenip yardım ediyordu. Rüşvetsiz, adamcılık yapmadan işçileri yerleştiriyordu. Böyle olunca sistem için tehlike oldu. Polis müdahale etti buna. Ama Agit’in bu çabaları sayesinde hareketin tabanı oluştu.
Artık Batman’da Agit adı duyulmuştu. PKK’den önce hiçbir fraksiyonda yerini almadı. Önderlik Mazlum Doğan’la planlama yaparken Batman’da ilk ilişkilenilecek kişi olarak Agit tartışılıyor. Mazlum Doğan’ın ilk ilişkilendiği Agit oldu. O zaman Önderliği oradaki arkadaşların hepsi gördü.
Onunla ilgili olarak ilk mücadele dönemine ilişkin hatırladıklarınızı anlatabilirmisiniz?
Örgütlenme çalışmalarına başladıklarında Agit’e yardım ediyordum. Şuraya git, buraya git derken birden baktım işin içindeyim. O zaman onların gizli işler yaptığını anlıyordum.
Bir kere bana yoldaş dedi. Yoldaş ne demekti, ben onun kardeşiydim. Öyle deyince çok şaşırdım. Farklı isimler kullanıyorlardı. Adı Mahsum’du ama Agit diyorlardı. Bunlar farklı bir iş yapıyor diyordum. Onların hiçbir mirası yoktu. Herşeyi pratikte öğrendiler. Heval Mahsum yapamadığı bir şeyi başkasından istemezdi. Arkadaşlar o yanımızdaysa tamam güvendeyiz, diyordu. Arkadaşları yalnız bırakmak istemezdi. Benim kardeşim olduğu için söylemiyorum onunla yaşayan herkes der ki o korkuyu tanımazdı. Bir kere Mahmut Tanrıkulu anlatmıştı. Eylemden döndükten sora geri çekilirken ayakları ağırlaşıyor, ele geçme ihtimali var. Heval Agit onlara “hem silah kullanın hem ilerleyin” diyor. Böylelikle korkularını aşıyorlar. Buzdağı gibiydi, korku bilmezdi. Güven veriyordu.
Parti çalışmaları gelişip parti ilan edildikten sonra bir süre Batman’da kaldı. İlandan sonra bizden koptu. O süreçte Önderlik hareketin çok fazla riske girmemesi için kadroları Filistin’e çekti. Agit’in de içinde olduğu bir grup arkadaş, Kemal Pir ve Mehmet Karasungur’la beraber Filistine geçiyor. İlişki sağlamak, Önderliğe yardımcı olup bir temel oluşturma çalışmaları yürütüyorlar. Bir süre sonra kuryeden Kemal Pir’le Agit’in geldiği haberi geldiği haberi geldi. Agit haber verince Sason tarafına onu görmeye gittik. Görüşmede babam bazı kaygılarını dile getirince Agit şöyle dedi: “sıkıyönetim vardı. Ardından darbe olacak, darbe bizim için olacak, bizim hazırlıklarımız var. Buraya yakalanmaya şehit olmaya gelmedik imkan olmadığı için arkadaşlarımızı dışarda eğitiyoruz. Eylem yapacağız.”
Babama ileriki süreçteki hazırlıklarını anlattı. “Durum bu dikkat edin” dedi. Ardından akşam Dersim bölgesine geçerken arabaları kaza yaptı. Kemal Pir yaralı ele geçti. Agit yaralı kurtuldu. Akrabalarımız yardım etti. Bu haliyle Filistin’e geri dönmek istemedi. Burada yapacaklarım var, ben bir sorumluyum diyordu. Tedavisini de ihmal etti.
Daha sonra haber gönderdi ben geçeceğim, artık birbirimizi göremeyebiliriz dedi. Ben o zaman aktif çalışmalardaydım. Görüşmeye gittik. “Öyle çalış ki bizim burdan çıktığımız belli olmasın” dedi. “Eylem yapın çalışın” dedi birşeyler daha söyledi gözlerinden yaş geldi. “Biz gideceğiz, bizimle gelmek istediğini biliyorum ama çalışmaların var, arkadaşlara selam söyle” dedi. O zaman çok etkilendim, “acaba benim katılmamı mı istiyor acaba bir daha birbirimizi göremeyecek miyiz” diye düşündüm. Agit’i ilk defa böyle gördüm. O her zaman ciddi sertti. Ama o gün ağlamıştı.
Onun gidişinin ardından ben de 81 de tutuklandım. 12-13 yaşlarındaydım. O zaman soruşturma 90 gündü. Ben o yaşta çok işkence gördüm. Amed zindanına götürüldüm, çocuk koğuşuna verildim. Suçum Mahsum Korkmaz’ın kardeşi olmaktı.
Agit geri döndükten sonra ondan haber alabildiniz mi?
83’te bir grup arkadaş bölgeyi keşfe geliyor. Babam gidip onları görüyor. Annem abimden sonra kansere yakalandı, o zaman babam abimle görüştüğünde “annen çok hasta seni görmek istiyor” diyor. Annem Agit’i görmesinin ertesi günü vefat eti. Annemin vefatını babam ona söylemedi. Babam ziyarete gelip “arkadaşlara haber ver, Agit ve bir grup geldi. Agit’in arkadaşlara mesajı var. ‘Çok baskı gördüler, işkence gördüler ama bunun cevabı verilecektir” diyor. ‘Agit tekrar gelip sisteme karşı savaş başlatacak. İntikam alınacaktır” dedi. Bu çok büyük bir moral oldu. O zaman zindanda fazla imkanlarımız yoktu. Bir gün tv önündeyken Eruh- Şemdinli baskının haberi geçti. Sanki normal bir haber gibi geçti. Hepimiz şok geçirdik. Bu kadar şehit ve tutuklanmadan sonra, az bir sayı kaldı, herkes içerde, işkence var diye düşünüyorduk. Böyle bir şeyi hiç beklemiyorduk. Hapishane yönetimi bile şok oldu. Eruh-Şemdinli eyleminden çok büyük bir moral aldık. O zaman gelen ziyaretçiler ‘arkadaşlar alanlara girdi, savaş başladı’ dedi. Sistem artık bunu saklayamıyordu. Her gün eylem oluyordu. Bizim inancımız arttı. Eruh Şemdinli direnişinde Agit’in adı öne çıkmıştı. Aramalarda artık bana dönük baskılarda da artmıştı.
“Agit şehit düştüğünde arkadaşlar hemen bana söylemedi. O süreçte gelen gazetelerin Agit’le ilgili kısmını kesip öyle bana veriyorlardı. Sonrada yazılar iyi değil diyorlardı. Ama bende bir kuşku oluşmuştu. Ailem her zaman” bir ölüm varsa biz ondan önce ölelim” derdi, “onun şahadetini bize göstermesin” derdi. Aklıma geldi ama daha çok aile ve kızkardeşlerim üzerine olabileceği ihtimali üzerine yoğunlaşmıştım. İkinci gün yine aynısı oldu. Çünkü ağırlıklı olarak gazete sayfaları kesilmişti. Sonra arkadaşlara sordum. Koğuş sorumlusu ile görüş dediler. Koğuş sorumlusu “Agit yaralı ele geçmiş” dedi. “Niye söylemiyorsunuz bu gün duymazsam yarın duyacağım” dedim onlara. Diğer gün koğuş kapısına çıktım, arkadaşlar benimle konuşmuyordu. Bir arkadaş geldi. Moralsizdi. “ne var” diye sordum. Ağladı. Arkadaşa sordum, “zaten arkadaşlar sana söyleyecek ama Agit şehit düştü” dedi.
Agit hayatını kaybettikten sonra neler yaşandı? Ailenize yönelik baskılar ne düzeydeydi?
Hapiste gardiyan gelip “kardeşini öldürdük teşhis etmek için seni götürebiliriz” dedi. Arkadaşlar uygun görmedi bırakmadılar. O zaman ablam, abim yengem ve küçük Agit’i Siirt tugayına teşhis için götürdüler ama teşhisten amaç “işte bakın PKK komutanı ama hali budur” demekti. Ailesi şahsında halkı etkilemek istediler. O zaman gazetelerde yalan haberler çıktı. Mahsum Korkmaz’ın ailesi cenazeyi reddetti haberleri yayınlandı. Hem cenazeyi vermediler, aileme işkence ettiler. Üzerine de yalan haber yayınladılar. Haberin nasıl yayınlandığını abim beni görüşe geldiğinde anlattı. Abimgile 10 gün işkence yapıyorlar. Ardından gözlerinin önünde cenazeyi tarıyorlar. Cenazeye yakın dur fotoğraf çekeceğiz diyorlar. Abim hiçbir açıklama yapmadı o zaman. Cenazeyi gösterdikten sonra ailemi on gün tugayda tutuklu bırakıyorlar. Subay örgüt tarafından öldürüldü diyerek abimgilin kafasını karıştırmak istiyor. Abimin anlatımlarına göre cenazeyi teşhis ettikten sonra kepçenin sesi geliyor. O zaman cenazenin tugayda saklandığını anlıyorlar. Cenaze 6 ay tugayda saklı tutuluyor ardında Siirt belediye başkanı Nevala kasabaya attık diye bir açıklama yapmıştı. Bunun üzerine daha sonra o belediye başkanı cezalandırdı”
Onun kişiliği konusunda neler söylemek istersiniz?
Her insanla ilişkilenebilirdi küçükle küçük büyükle büyüktü. Çok güzel ölçüleri vardı. Orta boyluydu. Fiziksel olarak solaktı. Sistemde düz tabanlar askere alınmaz, o düztabandı. Birçok sahada kaldı gezmediği yer kalmadı. Mücadele ruhu ve inancıyla düztabanlığı ona engel olmadı. Hiçbir zaman ben bu kadar yaptım demedi. Hep bir borçlu gibi yaklaştı. Hep özeleştiri yaparak kendi şahsından başlardı. Kendi yapamadığını birşeyi arkadaşından da istemezdi. Bu gün Kürt halkı onun başlattığı direniş bayrağını özgürlüğe taşımıştır.