Gomes: Müzakere edilmezse Kürt halkı gibi Türkler de acı çeker!

AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Dışilişkiler Koordinatörü Gomes, Kürt kadın direnişinin dünya kadınlarına ilham verdiğini söyledi.

AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Dışilişkiler Koordinatörü Gomes, Kürt kadın direnişinin dünya kadınlarına ilham verdiğini söyledi. Mülteci pazarlığına tepki göstererek "Erdoğan herkesle oyun oynuyor" diyen Gomes, AB'nin bu sorunu çözmesi için reçete sundu. Erdoğan rejiminin Kürt halkına saldırarak imhayı hedeflediğini de belirten Gomes, Kürt meselesinin ancak barışçıl yöntemlerle çözülebileceğini kaydetti. Gomes, Rojava'daki kazanımların büyük önem taşıdığını, terörist grupların yayılması halinde bunun Avrupa için de ciddi tehlike oluşturacağını kaydetti.

Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Dışilişkiler Koordinatörü Ana Gomes, Med Nuçe televizyonunda 'Avrupa'dan' programına konuk olarak Hüseyin Elmalı'nın sorularını yanıtladı.

'KÜRT KADIN MÜCADELESİ BİZE İLHAM VERİYOR'

Konuşmasına, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Kürt kadınının direnişine değinerek başlayan Gomes, şunları söyledi: "Kürt kadınının emsal teşkil eden harika mücadele azmini selamlıyorum. Zira Kürt kadının mücadelesi ve direniş azmi, bizler dahil, bütün dünya kadınlarına dirayetli durması için örnektir. Biz Avrupalılar için de bu mücadele anlamlıdır. Özellikle pek çok Avrupalının, kadın mücadelesi açısından, 'nereden ve nasıl geldiğimiz’in tarihinin biraz unutulduğu şu günlerde, bu mücadeleyi anma daha da önem kazanıyor. Zira tarihi unutanlar, eski hatalarını hep tekerrür etmek zorunda kalırlar. İşte böylesi bir süreçte, başta Kobanê olmak üzere, Kürdistan’da kadınların şahane ve bir o kadar da kudret dolu direniş mücadelesini önemle anmak gerekiyor. Yine Kürdistan'da ve bölgede, bütün zor şartlar altında; çocuklarına kol-kanat geren kadınları da anmak istiyorum. Bütün bu kadınlar, bizim kendilerine saygı duymamızı ve destek vermemizi hak ediyorlar. Evet, bu kadınların mücadelesi bizler için ilham kaynağı oluşturmalı ve oluşturuyor da. Çünkü bu mücadele, bünyesinde örnek alınacak harika bir kudret barındırıyor. Kürt kadını, 8 Mart Dünya Kadın Günü'ne yaraşır bir mücadele veriyor ve bizler bundan ilham almalıyız."

Gomes, geçtiğimiz günlerde Türkiye’den gelen bir Kürt kadın grubu ile AP’de bir toplantı yaptıkları bilgisini vererek, "Bu toplantıda hem Türk ordusunun saldırılarından dolayı maruz kaldıkları durumu konuştuk, hem de Suriye’deki rejim ve oradaki sorunları ve buna karşı mücadele eden Kürt kadınını konuştuk. Velhasıl Kürt kadını -en başta insanlığı gerisin geriye götürme amacında olan terörist gruplara karşı- her türlü saldırıya karşı direniş içinde. İşte bütün bunlara karşı, kararlılıkla mücadele yürüten ve bu bağlamda bize ilam veren bir Kürt kadın mücadelesi görüyoruz. AP’de de en başta biz kadınların, hak eşitliğine ve mücadelesine dair bir sorumluluğu var. Bunu ve mültecileri karşılamanın bütün evrelerinde, hazırlamakta olduğumuz raporlarda ve tartışmalarda, bu hususu dikkate alma çabası içerisindeyiz. Mülteciler meselesinde en başta çocukların ve kadınların özel ve itinalı bir korunmaya ihtiyaçları var. Bu çok hayati bir noktadır" diye belirtti.

"İster terörist gruplar olsun, ister terörist devletler olsun, bu her iki güce karşı, Kürt toplumunun nerede yaşıyor olursa olsunlar, gerçek manada bir özerkliğe sahip olmaları yerindedir. Yani kendilerini temsil edebilecek bir devleti ya da yapıyı inşa etme amacıyla, mücadele edenlerin bu güçlere karşı farklı yöntemleri kullanmaları arasında bir tezat yok" diyen Gomes, şöyle devam etti:

"Kürt kadınları başta olmak üzere -buna Kürt erkekleri de dahil tabii- sadece bugün değil, gelecekte de demokratik haklarına saygı duymaya hazırlanın ve bu hakları şimdiden kabul ediniz. Hatırlatmak isterim, başka yerlerde görülmüştür... Şimdi barbarlara karşı mücadelede ön saflarda yer alan Kürt kadınını bu dönem bittikten sonra, işte zirve yapmış temel haklarını sonradan unutuvermek, olmaz. Kadın toplumsal haklarıyla, ferdi haklarıyla her daim var olmalı. Kadınsız bir demokrasi asla demokrasi olamaz zaten. Bu Avrupa için de geçerli. Eğer bir yerde kadın haklarına tam uyulmuyorsa, burada tam demokrasiden söz edilemez ve maalesef Avrupa'da da bu haklara her zaman uyulduğunu söyleyemeyiz."

MÜLTECİ PAZARLIĞI: ERDOĞAN HERKESLE OYNUYOR!

Gomes, Türk devleti ile Avrupa'nın mülteci pazarlığına ilişkin ise şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bay Erdoğan çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Hem Türkiye’deki Kürtlere karşı çok tehlikeli bir oyun oynuyor, hem de Suriye Kürtlerine karşı bunu oynuyor. Bu oyunu sadece Kürtlere karşı da oynamıyor. Bize göre herkesten önce bütün Türklere karşı oynanan ve çok tehlikeli bir oyundur bu! Zira Erdoğan’ın gütmekte olduğu politika bütün Türkiye’yi esir almış durumda. 

Avrupa Birliği'ne (AB) karşı ise şantaj politikasını uyguluyor. Nasıl mı? Suriye ihtilafını ve mültecileri kullanarak bunu yapıyor. Türkiye'nin Suriye kökenli neredeyse 3 milyon kadar mülteciyi barındırdığı söyleniyor. Fakat bunların önemli bir kesimi Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgelere geldiler ve oradaki Kürt belediyeleri de bunlara kapılarını açtı. Yani bu yükün önemli bir kısmını işte bunlar sırtlıyor. Tabii bunun yükü, stresi ve giderleri var. 

Suriye Kürtleri de bu yükü taşıyor. Benim burada edişe duyduğum nokta şu: Bay Erdoğan AB’nin zayıflıklarından istifade ediyor. Zor günlerde dayanışma, uyum, işbirliği gibi bizler için elzem olan ilkelere sadık kalmadığımız anlarda bünyemiz zayıflamış oluyor. İşte böylesi anlarda zayıflığımızdan yararlanarak kendi oyunlarını bize karşı kurmak isteyenlere de prim vermiş oluyoruz. Hatırlarsanız, göçmenler ve mültecilerin sayısının daha bu kadar yaygın olmadığı geçen yıl dahi, -ki 150 bin mülteci adayından söz ediliyordu o zaman- üye devletlerin bir kısmı, bunun gereklerini yerine getirmedi ve ilkelere uymadılar. Dolayısıyla bu sorumluluklarından kaçındılar ve yan çizdiler. AK Komisyonu ise bu sorumluluktan kaçanlara karşı gerekli olan önleyici tedbirleri -buna 'yaptırım’ da diyebilirsiniz- almadı, uygulamadı. Yani kolektif bir kararın alınması gereken yerde, siz bunun gerekli tedbirlerini almazsanız, o andan itibaren, baş aşağı yuvarlanır ve tepetakla gidersiniz. İşte şu an yaşanan da odur. Yani AB, Erdoğan’ın şantajlarına boyun eğen bir durum içinde. Hatta bu boyun eğme çifte yönlüdür şu an! Bir tarafta cihadistleri destekleyerek bu oynadığı oyuna AB boyun eğiyor. Özellikle de Kürt güçlerinin Suriye'de, yani Rojava'da imha edilmesi yönünde bir oyun peşinde oluşu söz konusu. Diğer tarafta ise bu bölgelerden gelmek zorunda kalan mültecilerin deyim yerindeyse 'musluğunu' elinde bulundurarak, yani istediği zaman bu 'musluğu' açarak ve 'istediğim zaman ise kapatırım' diyerek, bu iki farklı oyunu, iç içe oynama gayretinde. 

Aslında bu oyunu Erdoğan bütün Türkiye'nin hepsine karşı oynuyor. En temel insan haklarını bu oyun içinde çiğniyor, yine AB’ye üyelik yolundaki müzakerelerde en temel öge olan Kopenhag kriterlerinin bütününe sırt çevirerek, bunları çiğneyerek, oyununu oynuyor."

'KÜRTLER ERDOĞAN'IN İMHA UYGULAMALARINA MARUZ KALIYOR'

AKP ve Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın baskı ve Kürtlere dönük soykırımcı saldırılarına da işaret eden Gomes, "Halbuki ben Türkiye’nin AB’ye üyeliğinden yanaydım ve yanayım. Bunun en temel nedeni ise insan haklarına, hukuk devleti ilkelerine ve demokrasiye, yani Kopenhag kriterlerine uyulmasını ümit etmemdi. Peki, şu an neyi görüyoruz? Bu haklarda bir ilerleme mi var? Hayır! Tam tersi, bir gerileme yaşanıyor. Bunların en bariz göstergesi Kürt toplumunun Türkiye’de maruz kaldığı imha uygulamaları ve baskılardır. Akademisyenlerin, gazetecilerin maruz kaldıklarına bir bakınız! Zaman gazetesine yapılana bakın. Türkiye’nin AB’ye yakınlaşmasının umulduğu bir dönemde, tam tersine bir istikamet var. Doğrusu bu da çok endişeli bir gidişata işarettir" ifadelerini kullandı.

Gomes, Türk devletinin baskı ve saldırılarına rağmen AB'nin sessiz kalmasına da tepki gösterirken, "Sanki Kürt halkına karşı bir zulüm işlenmiyormuş gibi, sanki Türkler ve Kürtler birlikte acı çekmiyormuş gibi, gamsız bir tavır sergiliyor" dedi.

'ROJAVA'YA SALDIRILARA ÖNLEM ALINMAZSA TERÖRİSTLER AVRUPA'YA DA YÖNELİR'

Rojava'ya yönelik saldırganlığa da tepki gösteren ve bunun Avrupa'yı da tehdit ettiğine dikkati çeken Gomes, şunları belirtti:

"Şu an söz konusu edilen mültecilerin ekseriyeti, Suriye'deki durumdan kaynaklı oluştu. Yalnız buradan gelmiyorlar ama, şimdiye kadar ne AB, ne de uluslararası camia bu konuda ciddi bir şey yaptı. İnsani koridorlardan söz edildi, ucuşa yasak bölgeden söz edildi vs... Fakat hiçbir şey yapılmadı. Suriye Kürtleri ise en insafsız ve vahim saldırılara maruz kaldıkları anda dahi bizden fiili olarak yardıma giden, dayanışma gösteren olmadı... Evet, Rojava'nın bu terörist grupların eline düşündüğünü düşünün... İşte oralar bunların eline düştüğünde ne olur? Bunlar sadece orada ve Suriye'de mi kalacak? Hayır, bize, yani Avrupa'ya saldırmak için elinden geleni yapacaklar, bu teröristler. Libya'da, Kuzey Afrika'da olup bitenleri görmüyor muyuz! Evet, Avrupa sadece görmez gibi yapıyor. Halbuki bunun er geç bizlere karşı yöneleceği aşikar. 'Bu daha fazla mülteci yaratır mı'dan öte, bizzat bize karşı yönelecek saldırılardan söz ediyorum! Bunun kaçınılmaz olarak gündeme geleceği ortada.

Bizlerin gerçek dostu Rojava'dır, oradaki insanlardır. Düşmanlarımız ise Irak Kürdistan’nı da dahil, oradaki Kürtleri hedef alanlardır. Peki, bunlar kim? DAİŞ, El-Nusra vs. Yani Suudi Arabistan ve Erdoğan’ınki gibi rejimlerin desteklediği teröristlerdir bunlar. Zaten bunlar da Suriye'de vekalet savaşı yürütüyorlar. Bunlar da diktatör Esad rejimi gibi çözümün değil, sorunun bir parçası haline gelmiş durumdalar. Tamam, vekalet savaşının parçası olan İran da var, Rusya da var. Tabii en başta gerekli adımlar atılmış olsaydı, belki bu çok tehlikeli merhaleye de gelmemiş olurduk. Velhasıl AB'nin, bu sorunun 'sadece mülteciler, ya da göçmenlerin gelişinden kaynaklı bir baskıya maruz kaldığı' kanısından kurtulması gerekiyor. Zira karşı karşıya olduğumuz baskı ve tehlike, çok daha büyüktür. O bölgede eğer gerekli önlemler alınmaz ise oralar Avrupa'ya direkt yönelecek terörist odakların kalesi haline gelir."

AB NE YAPMALI?

AB'nin Rojava meselesinde üzerine düşen görevi ise Gomes şöyle dile getirdi: 

"Birincisi; AB’nin mülteciler meselesinde kendi değer yargılarına uygun bir tavır içinde olması gerekiyor. AB gelen mültecileri alır ve kendi aralarında uygun bir tarzda paylaşır. Zira bu Avrupa’nın kolektif bir meselesidir ve ancak dayanışma ile bunun üstesinden gelebilir ve gelmelidir. Kaçakçı şebekelere karşı önlem mahiyetinde geçici mekanizmaları da devreye koyabilir... Ama esasen kalıcı tedbirleri alması lazım. Türkiye ile aynen Lübnan, Ürdün, Irak ve Irak Kürdistanı ile olduğu gibi, işbirliğini bu sorunun üstesinden gelme amacıyla geliştirebilir ve bunda sorun da yok. AB’nin bütün elçilikleri temsilcilerinin bu konuda başta buraya gelmek isteyenlerin kayıtlarını yapabilmeli ve diğer işlemlerine açık olmalı. Gelmek isteyenlerin büyük bir kısmının kendi ülkelerinde durumun düzelmesi durumunda, geri dönmek isteyeceklerini de hesaba katarak, kimilerine geçici mültecilik statüsü de verilebilir. Fakat bu bölgeye istikrarın gelmesi için, AB’nin kendi savunma ve dış ilişkiler politikalarını iyice gözden geçirmesi elzemdir. 

Şunu demek istiyorum; mantıklı ve akıllıca bir politika, buna uygun uygulamaların yapılması gerekiyor ki, başta Suriye ve Irak olmak üzere, DAİŞ ve El-Nusra vb. türden terör grupları daha da yayılma zemini bulamasın. İşte AB ve batının bu konuda ortak ve buna uyumlu bir güvenlik ve dış politika uyumluluğuna ve yapılanmasına gitmesi lazım. Ben bunun üzerine çalışıyorum. İşte bu sahaları 'Amerikalılara mahsus' addedemeyiz. Bölgedeki güvenlik, dış politika ve askeri durum Amerikalılara mahsus olmamalı ve değildir de. AB bu konuda seyirci kalamaz! Ortak düşmanımıza karşı mücadele yürütenlere gerekli desteği verip ortak mücadeleyi geliştirmemiz gerekiyor. Velhasıl AB’nin Suriye’de, Irak’ta terörizme karşı uyumlu ve koordineli bir pratik içine girmesi lazım. Türk rejimi gibi ikili oynayan rejimlere karşı da uyumlu ve koordineli bir pratik içine girmemiz lazım. 

Bizim, gayesi sadece kendi kişisel rejimini daha da güçlendirmek ile meşgul olan Erdoğan rejimi ile bundan artık intizar eden, bundan hicap duyan Tük halkını aynı kefeye koymamamız gerek. Zira gidişat Avrupa için, bölge için hiç de iyi değil!"

'KÜRTLER MASAYA DAVET EDİLMEZSE İLERLEME SAĞLANAMAZ'

Gomes, Cenevre görüşmeleri için de şunları söyledi: "Şimdiye kadar eğer görüşmeler sadece deneme safhasında kalmış ve daha ileriye gitmemiş ise, ağırlığı olan ve ilgili herkesin masa etrafında yer alması gerekiyor. Burada Kürtlerin ağırlığı ise pekala hesaba konulmayı hem de büyük bir şekilde hak ediyor. Şimdiye kadar Kürtler masa etrafına davet edilmemişler ise asıl sorun olan budur işte. Neymiş, bay Erdoğan’ın hassasiyetleri göz önünde bulunduruluyormuş! Böylesi görüşmeler ile hiçbir yere gidemeyiz ve ilerleyemeyiz. Hatalar olabilir, eksiklikler de. Fakat hatalardan dersler çıkarmamız lazım artık. Velhasıl masanın etrafında olması gerekenlerin başta Kürtlerdir."

'KÜRT MESELESİ BARIŞÇIL YOLLA ÇÖZÜLMEZSE İSTİKRAR GELMEZ'

AP Türkiye Raportörü Kati Piri tarafından hazırlanan ve Kürt meselesini devletin 'tehlikeli' aşamaya getirdiğinin vurgulandığı rapora da değinen Gomes, "Sayın Kati Piri parlamentonun raportörüdür. Kendisi çok dengeli, çok ılımlı ve uyumlu biridir. Söyledikleri ve rapora yansıttıkları ise bizzat görüp tespit ettikleridir. Türkiye’deki Kürt halkının çektiği acıları ve neden bunları çektiğini, Diyarbakır’a giderek, yerinde görerek dile getirmiştir. Bu sorundan kurtulmanın, çözüme varmanın tek yolunun, artık Kürtler ile müzakereden geçtiğini biliyoruz" dedi.

AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Dışilişkiler Koordinatörü Ana Gomes, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile kurulan 'çözüm masası'nı Erdoğan'ın devirdiğini söyleyerek, son olarak şunları kaydetti:

"Halbuki Kürt halkına karşı terörizmi uygulayanlar, kendi emrindeki Türk terörist gruplarıdır. Zira terörist gibi davranıyorlar. Şimdi ise 'PKK teröristtir' bahanesine sığınıyor. Peki, PKK teröristti de, bu tanımın kendisi neden, Sayın Öcalan ile görüştüğünüzde ‘geçerli bir bahane’ değildi? Tabii 'o görüşmeler olumsuzdu’ filan demiyoruz. O zaman bunu yapmış olması iyi ve olumluydu. Biz bunu hep olumlu bulduk ve destekledik. Zira bu görüşmelerin barışçıl bir çözüme kavuşmasını çok olumlu buluyorduk. Çünkü Türkiye’deki Kürt meselesinin ancak barışçıl müzakereler ile çözüme kavuşabileceğine hep inandık ve inanıyoruz da. Bu sebepten ben ve AP bünyesinde yer alan 100’ün üzerinde parlamenter, AB yetkililerinden PKK’nin terorist örgütler listesinden çıkarılmasını yazılı olarak talep ettik. PKK’yi 'terörist' itham edip Erdoğan’a barışçıl müzakereler ile çözüme kavuşabilecek bir meselede, daha fazla gerekçe sunulmamalı. Bu mesele barışçıl bir çözüme kavuşmadan Türkiye’ye istikrar gelmez. İstikrarın gelmediği Türkiye'de oportünist çevrelerin, grupların bu durumu kendi amaçlarına göre araçsallaştırmalarının önüne geçilemez. Hal böyle olunca da Türk halkının bütünü de acı çekmekten kurutulamaz. Böyle olunca AB-Türkiye ilişkileri de acı ile inler! Siz bakmayın, AB yetkililerinin görüntüde verdikleri pozlara... Şu anda ilişkiler acı ve keder içinde zaten. Sarf edilen eden laflara aldanmayın siz! Biraz daha bu böyle giderse kısa bir zaman sonra durumun çok daha vahim olacağını göreceksiniz! Kanaatime göre PKK ile barışçıl bir çözüm yoluna girmek temeldir. 'Kürt meselesinin Türkiye’de ancak müzakereler ile barışçıl bir çözüme kavuşabileceği’ fikri AP’nin hakim olan görüşüdür ve bunu yoldaşım Kati Piri'nin Türkiye raportörü olarak dile getirmesi bu kapsamdadır."