Halep: Ne oldu, ne bitti ve bundan sonrası...

Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin Halep’teki silahlı gruplara sırt çevirmesinden sonraki yansımalar. Bu yansımalar önümüzdeki günlerde daha fazla, şiddetli bir şekilde iç çelişki ve çatışmalar biçiminde kendisini gösterecek.

Türkiye ile Rusya’nın Halep’e karşılık Bab anlaşması bir türlü sonuçlanmadı. Ancak gruplar ve Türkiye’nin Halep’teki etkinliğinin sonuna gelindi. Bir yandan Rusya'nın aldığı tavizlerin çıtası giderek yükselirken, İran gibi önemli bir aktör de artık açık bir şekilde devreye girdi. Bundan dolayı Türkiye ve ona bağlı gruplar açısından her şey bitti. 

Halep’teki grupların Rusya ile Türkiye’nin yakınlaşmaya başlamasıyla sonları belli oldu. Zira Rusya’nın Halep üzerindeki planını her kesim ve güç biliyor. Ancak son bir haftadan beri bu gruplar için artık ölüm kalım günleri oldu. Suriye Baas Rejimi giderek onları daralttı. Kuşatmaya aldı. Ama Türkiye Rusya ile yaptığı anlaşmanın gereği olarak hiç ses çıkarmadı. Bundan dolayı da gruplar giderek umutlarını yitirmeye başladılar. Hatta kimileri açıkça çıkıp Türkiye’nin kendilerine ihanet ettiği açıklamalarında bulundu. Bazıları "sivil halk hedef alınıyor, katliam yapılıyor" dedi. Ama sonuç yine değişmedi. Çünkü bir anlaşma yapılmıştı ve gerekleri yerine getiriliyordu. Anlaşmanın bir parçası olarak, bu gruplar İdlip’e oradan da Ezaz, Rai ve Şehba’ya kaydırmaya çalışılacaktı. Son bir haftada planın bu aşamasına gelindi. Bir hafta önce Rusya’nın araya girmesiyle Suriye Baas Rejimi grupların çıkması için yol açabileceğini söyledi. Görüşme heyeti oluşturuldu. Suriye hükümetini temsilen Halep Güvenlik Konseyi Başkanı, Rusya hükümetini temsilen Orgeneral Vladimir Setişenko, Rejim tarafından atanan temsilci Şeyh Ömer Rahmun, silahlı grupların Halep Heyeti Temsilcisi El Faruk görüşme heyetinde yer aldı. Görüşmeler sonucunda grupların çıkmasına izin verilmesi yönünde anlaşıldı. Ertesi gün gruplar yola çıkacağı sırada İran devreye girerek tahliyeyi engelledi. İran gruplara karşılık İdlip’e bağlı Fua ve Kefriya’daki Şiilerin tahliyesini istedi. Buradaki yaralı ve yaklaşık iki yıldır kuşatmada olan halkın tahliyesine izin verilmemesi durumunda tahliyeye izin verilmeyeceğini söyledi. Bu yüzden birinci anlaşma yürümedi. Bu kez İran’ı da dahil ederek ikinci bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma da yürümedi. Çünkü Fua ve Keyfriya’daki yaralı, hasta ve kuşatmadakilerin tahliyesi yapılmadı. Her ne kadar Türkiye basını tarafından "binlerce kişi tahliye edildi" dense de İran silahlı grupların çıkışına fazla izin vermedi. Böylelikle tahliye durdu. Rusya tahliyenin tamamlandığını, içeride kalanların cihatçılar olduğunu ve onlarla da mücadele edileceğini söyleyerek, o da anlaşmayı bir anlamda bitirdi. Aslında bir anlamda İran’dan yana tavır koydu. Zira Rusya İran ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Durum böyle olunca tahliye yeniden durdu. Bir daha başlar mı? O da İran’ın Fua ve Kefriya’daki sivil ve güçlerin tahliyesi talebinin yerine getirilip getirilmemesine bağlı. 

HALEP'TEKİ YENİLGİNİN YANSIMALARI

Artık birçok kişi tarafından da dile getirilmeye başlanan, Halep’teki yenilginin Türkiye’nin yenilgisi olduğudur. Ancak bu yenilgi öyle sıradan ve hiçbir etkisi olmayacak bir yenilgi değil. Bu anlaşmalı yenilgi bir kere Türkiye’nin 30 yıldan fazla bir süredir izlediği Müslüman Kardeşler çizgisinin darbe almasıdır. Zira Halep’te satılan, sayıları önemli olmamakla beraber sadece silahlı gruplar değil. Bu silahlı grupların arkasındaki ideolojik çizgi ve düşüncedir. Bu çizgi Müslüman Kardeşler çizgisidir. O yüzden yenilgi, daha doğrusu gruplar üzerine yapılan anlaşma, bu çizgiye karşı yapılmış anlaşmadır. Bundan dolayı geçmişte her fırsatta yaygara koparan Suriye Ulusal Koalisyonu Halep’teki yenilgi karşısında hâlâ sessiz. Şu ana kadar hiçbir açıklamasına rastlanmadı. Sessizlikleri Türkiye ile vardıkları yol ayrımından ileri geliyor. Çünkü gruplarının yüzüstü bırakılması hatta deyim yerindeyse imhaları üzerine anlaşma yapılması onların üzerine yapılmış bir anlaşmadır. O yüzden bu anlaşmanın devamının kendilerini de kapsayacağı söylenebilir. İdeolojik boyutta böyle bir dönüş anlamına gelen Bab’a karşılık Halep’i bırakmanın güncel boyutta da çok ciddi etkilileri oldu ve olmaya da devam ediyor. 

BAB'IN İŞGAL GİRİŞİMİ ŞİMDİLİK DURDU

Suriye Baas Rejimi son 15 gün içinde Halep’te büyük bir güç ve Rusya desteği ile operasyonları aralıksız bir şekilde sürdürürken, Türkiye, Halep’in karşılığında Rusya ile yaptığı anlaşma gereği Bab’a yönelik saldırılar başlattı. Bu saldırıları büyük güçlü hazırlıklarla ve ardından şiddetli bir şekilde yürüttü. Tank vb. zırhlı araçların imhası, bazı kayıpların verilmesi bu saldırıları yavaşlattı. Ancak son bir hafta içinde Halep’te ortaya çıkan yenilgi, gruplar üzerine Rusya ile yapılan pazarlıklar Bab’a yönelik saldırıları şimdilik durdurdu. Türkiye ordusunun perde yaptığı Sultan Murat çeteleri öncülüğündeki ÖSO grupları Halep’teki durumdan sonra bir kırılma ve moral çöküntüsünü yaşadı. Bu gruplar içinde ciddi tartışmalar başladı. Hatta bazı grupların Türkiye’den ayrılmak istediği yönünde bilgiler var. 

Bu gruplardan biri Xattin Nar yani 'ateş hattı grubu'dur. Bu grup Hama’dan ‘Fırat Kalkanı’ adı verilen işgal girişimi başlamadan getirilmişti. Yaklaşık 600 kişilik bir grup olduğu belirtiliyor. Grup silahlarını bırakarak İdlip’e geçmek istiyor. Ancak İdlip’e de güvenmiyor. Çünkü İdlip Nusra’nın elinde ve oraya gitmesi durumunda Türkiye’nin, denetimindeki Nusra'ya kendilerini imha ettireceği yönünde korku ve kaygıları var. Türkiye bu çatlağı kapatmak için para yoluna başvurdu. O yüzden bir süre önce bu gruplarda yer alan elemanların maaşlarını arttırdı. Daha önce 200 Dolar civarında olan maaşları 350 Dolar’a çıkardı. Ancak buna rağmen Cerablus işgali için topladığı, Sultan Murat şemsiyesi altında örgütlediği yapı içinde kazan kaynamaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde birçok grubun kopması bekleniyor. 

İDLİP ÇALKALANIYOR...

Halep, Bab başta olmak üzere Halep’teki yenilginin etkilileri bu şekilde görülürken, etkilerinin üst düzeyde görüldüğü bir diğer yer ise İdlip’tir. İdlip 2015 yılının başından beri Nusra’nın kontrolünde. İdlip'te son iki yılda ilk defa bu denli üst düzeyde tepkiler ortaya çıkıyor. Yaklaşık iki aydır Halep’te yaşanan gelişmelerden ötürü halk yer yer tepkisini gösterdi. Son iki hafta içinde ise tepkisini üst boyuta çıkardı. Üst üste yürüyüşler yaptı. Sultan Murat ve onunla hareket eden grupların yolunu kesti. Yollarını kestiği gruplara "bize ihanet ettiniz, Halep’i sattınız" şeklinde tepkilerini dile getirdi. İdlip’teki bu gelişmeleri gören, Nusra tarafından tasfiye edilen Hareket Hazım ve Suwar Suriye yeniden ortaya çıktı. Halkın yürüyüş, yol kesme, üst boyutta protestolarda bulunmalarından güç alan Suwar Suriye grubunun sorumlusu Cemal Maruf ve Hareket Hazım ortak bir bildiri yayımladı. Bildiride, "eğer halkımız kendisini savunmamız, doğru mücadelelerini sürdürmemiz için bizi göreve çağırırsa hazırız" deniliyor. Her iki grup da 2015 sonları ve 2015 başında Nusra tarafından tasfiye edilmişti. O dönemde Nusra’yı DAİŞ’in Kobanê’de yenilmeye başlamasına alternatif olarak Türkiye harekete geçirmişti. 

Yenilginin etkileri bu biçimde ortaya çıkarken, Nusra da yeni bazı arayışların içine girdi. Bazı gruplarla bir toplantı yaptığı, toplantıya katılan gruplarla yeni bir ad altında toplanmanın kararı alındığı belirtiliyor. Toplantıya çağırılan gruplar arasında ise Sultan Murat ve Nurettin Zengi grubu yok. 

Zira Nusra ile Zengi şimdi Ezaz taraflarında Bab El Selami yani Öncüpınar Sınır Kapısı'nın geliri için çatışma halinde. Son üç gündür kapıdan gıda vb. tüketim ve ihtiyaç ürünlerinin geçişine izin verilmiyor. Geçişler sadece yolculara açık. 

Bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin Halep’teki silahlı gruplara sırt çevirmesinden sonraki yansımalar. Bu yansımalar önümüzdeki günlerde daha fazla, şiddetli bir şekilde iç çelişki ve çatışmalar biçiminde kendisini gösterecek. Çünkü bu yenilgi Türkiye ve kendisine dayanan ancak yüzüstü bıraktığı gruplar arasında bir baş aşağı gidişin boyutunu gösteriyor.