Hazine 2020’de borçlanacak

Asgari ücrete yapılan %15 zam, 2020 bütçe tartışmaları devam ederken ekonomist Mustafa Sönmez, şimdiye dek borçlanmamaya çalışan Hazine’nin 2020’de borçlanacağını söylüyor.

2020 bütçe planlaması her yıl olduğu gibi eğitim, sağlık ve sosyal alanlara dair harcamalarda kısıtlı, savaşa ise geniş pay ayrılan bir şekilde meclisten geçti. Bütçe tartışmaları devam ederken asgari ücrete verilen yüzde 15’lik küçük zam, ekonomik krizin her geçen gün arttığı koşullarda ücretlileri açlık sınırının çok daha altına itti. Asgari ücretin artışı ne Türk-İş Sendikası’nın en alt seviyesinde verdiği oranda zam alabildi, ne de muhalefetin 3500 lira olmalı taleplerini karşılamaya yaklaştı. Hükümetin ise gündeminde yerli otomobil vardı. Bütçe açığının her geçen yıl arttığı, asgari ücretin talepleri karşılamadığı koşullarda “yerli” otomobilin, ekonomiye nasıl bir geri dönüşümü olacağı ve tüketicinin talebi azalmışken ne kadar sürdürülebilirlik sağlayacağı ise muğlak.

İŞSİZLİK İLE ÜCRETLİNİN GÖZÜ KORKUTULDU

Ekonomist Mustafa Sönmez asgari ücretin 2 bin 324 lira olmasının en büyük nedenlerinden birinin hükümet ve işverenin işsizlik ile tehdit etmesine bağlıyor: “Ücretli kesim örgütlü ve sendikalı olmadığı için asgari ücret konusunda işverenler ve hükümet işsizliği bir tehdit olarak kullandı. İşverenler bu yükün altından kalkamaz ve işten çıkarmalar yaşanır dendi. Bunun sonucu olarak çok düşük, yüzde 15 gibi bir oran belirlendi asgari ücret. Şimdi buna bir jest olarak Cumhurbaşkanının ekleme yapmasını bekleniyor. Çünkü ‘Siz zamanınızı yapın biz eksiğini kaparız” gibi bir açıklamada bulunmuştu. Başkanlık sistemini parlatma şekli de diyebiliriz buna. Şirinlik olsun diye bir de bir cumhurbaşkanından artış gelir, belki o zaman Türk İş Sendikası’nın önerdiği 2 bin 578 liraya yükselir diye tahmin ediyorum. Çünkü onların istediği de olmadı, bu artış da olursa böylelikle Türk İş’in Saray’a desteğinin de devamlılığı sağlanmış olabilir. Neresinden bakarsak bakalım çok adaletsiz bir miktar bu. Çünkü toplumun yarısı neredeyse asgari ücretle geçinmeye çalışıyor.”

BÜTÇE AÇIĞI DAHA DA BÜYÜYECEK

2019'da krizin daha da derinleşmesine önlemek için bütçe açığının büyütüldüğünü kaydeden Sönmez, gelirler olmadığı halde harcamalara ağırlık verildiğini; sermaye sınıfına belli vergi kolaylıkları sağlandığını ve Merkez Bankası'nın bazı gelirlerinin ise hazineye aktarıldığını da hatırlatarak 2020 bütçesi hakkında şunları söylüyor: “Gelir olmadığı halde özellikle Suriye'deki savaştan sonra iyice harcamalar yükselince gelirlerde de bir artış olmadığı için bütçe açığı daha da büyüdü. Buna yakında Libya da eklenecek. Dolayısıyla eğitim, sağlık gibi sosyal koruma alanlarındaki harcamalar azalırken savaş harcamaları maksimum seviyede oldu. Hiçbir denetimi olmayan Saray harcamaları arttı. Bundan sonra borçlanmaya başlayacağız büyük ihtimalle. Hazine şimdiye kadar borçlanmamaya dikkat ediyordu. Borçlanma artınca bir şekilde faizlerin de artmasına neden olacak. Dolayısıyla 2020 bütçesi borçlanma bütçesi olacak. Bu harcamaları karşılamak için yeni vergi niyetleri var. Zaten değerli konut vergisi adı altında yeni vergilendirmeler yaptılar. Ayrıca tüketimden gelen bir sürü verginin miktarını da artırdılar. Ama borçlanma olunca Merkez Bankası da mecburen faizleri artıracaktır. Çünkü bu borçlanmayı içeriden yapacak ve bunu alabilmesi için de makul bir faiz oranı vermesi gerekiyor banka ve şahıslara.”

BÜTÇEYE POPÜLİST UYGULAMALAR YAPILABİLİR

Ülkede genel bir güvensizliğin hâkim olmasında kaynaklı AKP’nin yenide genel seçime gidebileceğini çünkü sürekli oy da kaybettiğini söyleyen Ekonomist Sönmez: “Bu güvensizliği ortadan kaldırmaya çalışabilirler çünkü hem içeride hem de dışarıda muazzam bir güvensizlik durumu var. Ona göre de bütçe ile yeniden oynayabilir. Bütçede daha popülist uygulamalara da gidebilir. Bu da tamamen izleyeceği siyasi yol haritasına bağlı” şeklinde konuşuyor.

2019'da ekonomik küçülmenin ikinci yarıda durduğunu ifade eden Sönmez: “Bu anlamda ilk 3 çeyreklikte yaşanan kriz, son iki çeyrekte durdu. Yerini küçük ve cılız da olsa bir büyümeyi yavaş yavaş bırakıyor. Ama bu kalıcı bir büyüme değil, içinde çok büyük kırılganlıklar taşıyor ve aynı zamanda yüzde 14 gibi bir işsizliği bitirebilecek bir büyüme oranı yok. O yüzden 2020'de ekonomi daha çok sürünen bir vaziyette olacak, ayağa kalkamayan ama dizlerinin üzerine doğrulabildiği” diyor.

Bu durumun halkı memnun edemeyeceğini belirten Mustafa Sönmez, gelişmelerin toplumun iş ve aş taleplerine cevap verebilecek bir boyutta olmayacağının da altını çiziyor.

KURULU FABRİKALAR İÇ TALEBİ BULAMIYOR

Türkiye’nin 2020'de hala ekonomik krizi çok fazla konuşuyor olacağını vurgulayan Sönmez, bol bol reklamı yapılan “yerli” otomobilin, iç talebin düştüğü piyasada, ekonomik açıdan nasıl bir değer taşıyıp taşımayacağının ise belirsiz olduğunu dile getiriyor: “Otomobili yerli ya da milli etiketi ile sunmanın bir anlamı yok. Zaten kurulu fabrikalar iç talebi bulamıyor. Dolayısıyla talep bulan ihracat yapabiliyor, bulamayansa düşük kapasite ile çalışıyor. Yerli otomobil üretildi diye kimse kalkıp alalım demez. Halk borçlanmak, kredi çekmek istemiyor. Bu tamamen bir rejim inatlaşması. Yani biz kurduğumuz rejimde bir de şan olsun diye otomobil ürettik İddiası. Yoksa ekonomik olarak sürdürülebilir mi çok şüpheli.”