HDK’den ‘kayyum’ ve ‘kendini yönetme hakkı’ paneli

Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) İstanbul, Türkiye’deki kayyum rejiminin tartışıldığı bir panel düzenledi.

"Türkiye'de Kayyum Rejimi ve Kendini Yönetme Hakkı", Şişli’de bulunan Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleşti.

Sabah saatlerinde başlayan panel, öğle arasından sona farklı konukların konuşmaları ile devam etti.

Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Ecem Güler, özellikle üniversitelerin kayyum rektör atama sürecini ele aldı.  Üniversitenin 9 aydır abluka altında olduğuna dikkat çeken Güler, gençliğin bulunduğu her alanda mücadeleyi büyütmesinin hayati olduğunu ve bunun koşullarının aranmasını istedi.

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Erol Köroğlu “Şu an bütün üniversitelerde kayyumlar var. Evet, kayyum alarak atanan kişiler arasında vasıflı kişiler var” dedi.

Köroğlu, “Ama mesele bunların oraya geliş süreçleridir. Faucault’un dediği gibi: 'İktidarın olduğu her yerde direniş de vardır.' Boğaziçi Üniversitesi’nde de bu direniş çeşitli şekillerde sürdü. Bizler uzun vadeli direnişin başındayız” diye ekledi.

Avukat Sezin Uçar, verilen mücadelelerin parçalı olduğunu ve birleştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Avukatlık Kanunu'nda yapılan değişikliği de hatırlatan Uçar, şöyle konuştu: "Avukatlık makamı halkları temsil eden bir yapı. Dolayısıyla AKP toplumda nasıl bir kültürel hegemonya kuramadıysa barolarda da hegemonya kuramadı. AKP’nin Ergenekon ile yaptığı ittifakı göz önüne alırsak kurumlarda hakimiyeti ele geçirmek için çabaladı” dedi.

“AKP başından beri hegemonya kuramadığı her alanda devşirmeler yaratmaya çalıştı” diye ekleyen Uçar, şöyle devam etti: “Bunun bir örneği de Metin Feyzioğlu. Feyzioğlu şuan bir kayyum olarak Türkiye Barolar Birliği başkanlığı yapıyor. Bugün baro seçimleri yapılamıyor. İçişleri Bakanı seçimlerin yapılmasına izin vermiyor. Yani Metin Feyzioğlu’nun görev süresi bitmiş ve bir kayyum olarak orada duruyor.”

Gazeteci İrfan Aktan ise, 2015 yılından sonra çok sayıda gazeteci dernek ve örgütüne kayyım atandığını söyledi.

Aktan,  “Ama bunun yanında gazetecilerin zihinlerine de kayyum atandı. Gazetecilerin hangi kavramı nasıl kullanılacağı hafızalara kazınmaya çalışıldı. Biz gazeteciler tanık olduklarımızı yazdık desek yanılırız. Hakikatler yeterince yazılmadı. Biz gazeteciler birkaç seçenekle karşı karşıya kaldık. Birincisi cezaevi, ikincisi devşirme, üçüncüsü otosansür. Bunlar olduğu sürece gerçeği yazmak mümkün değil. Bu nedenle medyaya yansıdığı haliyle bir hakikat okuması yapmak mümkün değil” şeklinde konuştu.

Panel,  “Kayyum rejimine karşı mücadele yöntemleri” başlıklı bir forum gerçekleştirildi. Forum etkinliğinin ardından panel basına kapalı bir şekilde devam ediyor.