HDP, hakim ve savcılar için 'cinsiyet eşitliği' dersi istedi

HDP, hakim ve savcılar için 'cinsiyet eşitliği' dersi istedi

HDP, kadına yönelik şiddetin kurumlaşmasına öncülük eden ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini üreten kurumların başında yargı kurumunun geldiğine işaret ederek, hakim ve savcılara toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verilmesini istedi.
HDP Grup Başkanvekili ve Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, hakim ve savcılara toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verilmesi konusunda Kanun Teklifi sundu.
Toplumsal cinsiyetin, biyolojik cinsiyetten farklı olarak, kadınla erkeğin sosyal ve kültürel açıdan tanımlanması, toplumların bu iki cinsi birbirinden ayırt etme biçimi, onlara verilen ve öğretilen toplumsal roller ve eşitsizlikleri anlatmak için kullanılan bir analiz kategorisi olduğunu belirten Buldan, toplumsal cinsiyet kavramının öneminin, kadınlar ve erkekler arasındaki güç ilişkilerini anlamaya, eşitsizlikleri sorgulamaya ve gidermeye yarayacak bir kavram olarak düşünülmesinden sonra arttığını kaydetti.
'SOSYAL YAPI KADINI EŞİT OLMAYAN KONUMA GETİRİYOR'
"Toplumsal cinsiyet; Henslin’nin de belirttiği gibi, biyolojik değil toplumsal bir nitelik ve kimliktir. Biyolojik cinsiyetten farklı olarak erkeklerin ve kadınların toplumsal cinsiyet kimlikleri psikolojik, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik olarak oluşturulmuştur. Özetle, kadın ve erkek tanımlamaları, rolleri bizlere sosyalleşme süreçleri içerisinde toplumun kurumları tarafından öğretilmekte ve benimsetilmektedir" diyen Buldan, şöyle devam etti: "İlkokul kitaplarına bakacak olursak, kadının evde çocuk bakıp yemek pişirdiği, erkeğin ise işte, maçta yani toplumsal hayatta faal olduğu öğretiliyor. Ayrıca bilinmesi gerekir ki, en gelişmiş denilen ülkelerde bile toplumsal cinsiyet eşitsizliği varlığını sürdürmektedir. Bu eşitsizliğin temel nedeni neredeyse tüm dünyayı kapsayan ataerkil sistemdir. Geçmişten günümüze, kadınlara biçilen toplumsal cinsiyet rolleri,  kadının öncelikli yerinin  'evi, yuvası'  olduğu ve en kutsal görevlerinin 'annelik' olduğu öğretilmektedir. Zaman geçtikçe, değişen gereksinimler, kapitalist sistemin yayılması ve (ucuz) işgücüne gerek duyulması kadınlarında çalışmaya başlamasına neden olmuştur. Kadınlar öncelikle 'kadınsı' denilen işlerde (bakıcılık, terzilik, öğretmenlik vb.)  çalışmaya başlamışlardır daha sonraları okuma oranlarının artması ve iş olanaklarının çoğalması ile diğer işlerde de yer almaya başlamışlardır. Günümüzde ataerkil sistem kadının ikincil durumda kalmasını sağlamanın yollarını sürdürmeye devam etmektedir. Bu yolların en başında kadının hem ‘evinin hanımı, hem de çocuklarının anası’ olması durumu gelmektedir. Kadınlar bu durumda çift iş yapmak durumunda kalmaktadırlar. Hem ev işleri çocukla ilgilenmekte hem de iş hayatını sürdürmek zorundadırlar. Bu çift yük, kadınların siyasi ve toplumsal alana girmeleri önündeki en büyük engeldir. Ataerkil sistemin getirdiği bu ‘doğal’ görülen sosyal yapı kadınları en baştan eşit olmayan bir konuma getirmektedir."
Buldan, 1987 yılında Çankırı’da bir yargıcın, eşinden şiddet gören hamile bir kadının açtığı boşanma davasını, “kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” sözüne atıfta bulunarak reddettiğini hatırlatarak, kadınların her alanda verdikleri mücadeleler sonucunda yargıçların kadını aşağılayan bu tür vecibelere atıf yapmadıklarını belirtti. Fakat toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren yargı kararlarından tamamen uzaklaşılmadığını da ifade eden Buldan, "Geçtiğimiz haftalarda küçük bir çocuk, evinden gece vakti kaybolmuş ve ertesi gün komşunun havuzunda ölü olarak bulunmuş, savcı çocuğun annesine dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet vermekten dava açmıştır. Dava, çocuklarından eşit derecede sorumlu olan her iki ebeveyne değil,  sadece anneye açılmıştır. Savcı iddianamede o yaştaki bir çocuğun bakım ve gözetiminin anneye ait olduğunu vurgulamıştır. Çocuğun bakım ve gözetiminin sadece anneye ait olduğu görüşü toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en önemli örneklerinden biridir" diye ekledi.
'ETEK BOYU CEZA İNDİRİMLERİNE GEREKÇE GÖSTERİLİYOR'
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin aile içi şiddet olmaktan çıkarak kurumsal bir yapıya büründüğünü belirten Buldan, kadına yönelik şiddetin kurumlaşmasına öncülük eden ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini üreten kurumların başında yargı kurumunun geldiğine işaret etti. Yargı kurumunun erkeklerin lehine verdiği kararlarla, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmenin yanında toplumsal adaleti ciddi anlamda zedelediğini ve meşruiyetini sorgulanır hale getirdiğini kaydeden Buldan,  kadına yönelik her türlü cinsel ve fiziksel şiddet davalarında, kadının giydiği etek boyunun yapılan ceza indirimlerine gerekçe gösterilmesini örnek gösterirken, LGBTİ bireylere yönelik şiddet davalarında sanıklara benzer gerekçelerle ceza indirimi yapılmasını da hatırlattı.
Buldan, yasa uygulayıcıları başta olmak üzere, hukuk alanında hizmet yürüten kurumlarda toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek ve bu yönlü bir bakış açısı oluşturmak amacıyla meslek yasalarında Toplumsal Cinsiyet Eğitiminin hizmet içi ve meslek eğitiminin bir parçası olarak verilmesini istedi.
'EĞİTİM ÇALIŞMALARI VERİLSİN'
HDP'li Buldan'ın Meclis Başkanlığı'na sunduğu Kanun Teklifi şöyle:
MADDE 1-  4954 Sayılı Adalet Akademisi Kanunu’nun 28.ve 29. ve 31.maddelerine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
'Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı temel alan ve kadına yönelik şiddetle mücadele konularını içeren eğitim çalışmaları verilir.'
MADDE 2-  2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 10.Maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
'Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı temel alan ve kadına yönelik şiddetle mücadele konularını içeren eğitim çalışmaları verilir.'
MADDE 3- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 4- (1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."