HDP’li Çepni: Cezaevlerinde tahliyeler ‘pişmanlık’ dayatmasıyla engelleniyor

Süreleri dolmasına rağmen tahliye edilmeyen tutsakların, idare ve gözlem kurulları tarafından “pişman”, ıslah” olmadıkları için tahliyelerinin engellendiğini belirten HDP'li Velik Çepni, bunun Anayasa’ya ve uluslar arası hukuka aykırı olduğunu söyledi.

HDP İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi Murat Çepni, Türk Meclisi’nde cezaevlerinde hak ihlallerine dair basın toplantısı düzenledi.

Cezaevlerinin kanayan bir yara olduğunu belirten HDP Milletvekili Murat Çepni, özellikle son yıllarda bir işkencehaneye dönüştüğünü belirtti. Dışarıdaki durumun da cezaevleriyle aynı olduğunu söyleyen Çepni, “Bir bütün ülke zaten açık cezaevine ya da kapalı cezaevine dönüştürülmüş durumda” dedi.

ANAYASAL, HUKUKİ AYRIMCILIĞA MARUZ BIRAKILDILAR

14 Nisan 2020'de kabul edilen 5275 sayılı infaz yasasını hatırlatan Çepni, şunları söyledi: Bu infaz yasası ayrımcı olmasından kaynaklı bizim tarafımızdan eleştirilmişti. Biz bu yasanın hem insan haklarına hem uluslararası sözleşmelere hem Anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek itirazlarımızı ettik. Çünkü, bu düzenleme pandemi sürecinde çıkan bir düzenlemeydi. Aynı zamanda pamdemi koşullarında insanların korunması açısından da gündeme getirildiği söylenmişti. Çünkü cezaevleri bu anlamda pandemi koşullarında çok daha büyük riskler barındıran yerlerdir. Bu anlamda, bu düzenleme ile birlikte 90 bin civarında adli mahpus serbest bırakıldı. Fakat politik tutsaklar bu düzenlemenin dışında tutuldular. Yani, burada çok net bir ayrımcılık gerçekleştirildi ve bu siyasi mahpuslar cezaevlerinde pandemi koşullarında hem hastalığın pençesine teslim edildi hem de ölüme terk edilmiş oldular. Hem Anayasal, hukuki bir ayrımcılığa maruz bırakıldılar hem de pandemi koşullarında maruz bırakıldılar.

İDARE VE GÖZLEM KURULLARI BİR YARGI ORGANI DEĞİL

Bu düzenleme 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu yasa tasarısının içerisinde idare ve gözlem kurulları kurulması maddesi vardı. Bu düzenlemede cezaevlerinde 6 ayda bir bu idari ve gözlem kurulunun yapacağı denetlemelerle yani mahpuslarla yapacağı görüşmelerle, mahpusların iyi halli mi kötü halli mi olup olmadığını belirleyip ona göre infaz ertelemesi yapmak yetkisi bu kurula verildi. Bu idare ve gözlem kurulları bir yargı organı değil. Cezaevlerinde oluşturulmuş başında bir savcının bulunduğu diğer bileşenlerinin yine cezaevinden oluşturulduğu bağımsız kurumların olmadığı içerideki mahpusların avukatlarının olmadığı kurullardır bunlar. Şimdi bu kurullar nasıl bir rol üstlendiler? Bu kurullar cezaevlerinde bulunan özellikle siyasi tutsaklar açısından yeni bir yargı mekanizmasına dönüştürüldüler. Ve bu kurullar yaptıkları incelemelerle, yaptıkları değerlendirmelerle örneğin 20 sene 30 sene yatmış insanlar tahliye olacakları gün gelip çattığında 20 sene sonra 30 sene sonra bu insanların önüne yeniden cezalar çıkartıldı ve siz tahliye olamazsınız dendi. Peki neden tahliye olamazsınız? Çünkü siz pişman olmamışsınız, ıslah olmamışsınız denilerek...”

‘PİŞMAN’, ‘ISLAH’ OLMADIKLARI İÇİN TAHLİYE YOK

“Pişman olmamışsınız” denilerek serbest bırakılmayan yüzlerce tutsak olduğunu söyleyen Murat Çepni, bu konuda sadece hasta tutsak niteliğinde olanları örnek verdi:  

“Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan iki böbreği iflas etmiş ve kafatasında gaz fişeğinin isabet etmesi sonucu ağır  hasar görmüş olan Ramazan Durmaz’ın tahliyesi hakkındaki olumsuz rapor nedeniyle gerçekleşmemiş. 

İzmir Şakran 2 No’lu T Tipi Cezaevinde mide kanseri nedeniyle kemoterapi alan 68 yaşındaki Ahmet Çakal’ın, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunca hakkında verilen olumlu görüşe rağmen cezaevi yönetimince  “yaptırımlara uymadığı” gerekçesi ile infazına ara verilmesi talebi reddedilmiş.

Hamdin Demirkıran, 30 yıldır cezaevinde. 23 Eylül tarihinde tahliye olması gerekiyor fakat  bir disiplin cezası nedeniyle tahliyesi engellenmiş.

Mustafa Akan Şakran 2 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Birçok hastalığı bulunan Mustafa Akan, "pişmanlık" dayatmasını kabul etmediği için tahliyesi engellenmiş.

Rize Kalkandere cezaevi Medeni Gül iyi halli olmadığı gerekçesiyle infazı durdurulmuş.

Düzce T Tipi Cezaevinde Atilla Coşkun, 6 aydır serbest bırakılmıyor, engellenmiş.”

FAZLA SU KULLANMAKTAN, ODA DEĞİŞTİRMEKTEN CEZA ALANLAR VAR

Meselenin daha da vahim yönünün idare gözlem kurulunun nasıl çalıştığı, nasıl karar verdiği olduğunu belirten Çepni, “Burası çok daha ibretlik. Burada son derece sübjektif değerlendirmeler var. Mesela diyor ki yeterli sayıda kitap okumadığı için olumsuz raporu alıyor. Fazla su kullandığı için infazı ertelenebiliyor. Fazla oda değiştirdiği için bu cezayı alabiliyor. Yine açlık grevine katıldığı için bu cezayı alabiliyor. Mesela şöyle sorular soruluyor; siz dışarıya çıktığınızda yine siyaset yapacak mısınız? Dışarıya çıktığınızda yine arkadaşlarınızla görüşecek misiniz? Siz siyasi görüşlerinizden pişman mısınız? Vazgeçiyor musunuz? Bu sorular sorularak pişmanlık dayatması yapılıyor. Evet ben bugüne kadar düşündüğüm her şeyi reddediyorum. Yaptığım her şeyden pişmanım, bundan sonra ne yaptıysam tersini yapacağım demediğiniz koşullarda iyi hal uygulamasından yararlanamıyorsunuz ve cezaevinde kalamaya devam ediyorsunuz. Bu ucu açık bir durum. Her disiplin cezasında bu tekrarlanabilir.

Örneğin açlık grevleri meselesi en önemli meselelerden bir tanesi. Cezaevlerinde hak gasplarına karşı, işkencelere karşı mahpusların, tutsakların, ellerindeki tek direnme aracı açlık grevleridir diyebiliriz. İnsanların başka hiç bir şey yapamadığı, sesini duyuramadığı koşullarda kaçınılmaz olarak mecburen bedenlerini açlığa yatırarak böyle bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Bunu da bir ceza unsuru olarak önlerine çıkartıyorlar. Bu başlı başına hukuksuz. Çünkü son derece sübjektif. Örneğin neye göre pişmanlık? Neye göre nedamet getirmek? Neye göre fikirlerinizden vazgeçeceğinizi söylemek? Dolayısıyla her şey o soruları soranın politik, ideolojik görüşlerine bağlı değişebilir. Sorular son derece sübjektif. Yani kime göre, nasıl hazırlanmış?  Nasıl oluşturulmuş? Son derece  keyfi biçimde bu sorular soruluyor tutsaklara.”

TÜRKİYE CEZAEVİNE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ DURUMDA

Murat Çepni, hapislerin iktidar açısından şöyle bir niteliğe sahip olduğunu da ekledi: “Türkiye cezaevine dönüştürülmüş durumda. Tweet atan, itiraz eden, sarayın politikalarını sorgulayan işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, halklar, itiraz eden herkes en başta saray tarafından ötekileştiriliyor. Sonra düşmanlaştırılıyor. Sonra teröristleştiriliyor. Bu da yetmediğinde gözaltı, tutuklama terörü devreye giriyor. Fakat bu bizim bildiğimiz bir uygulama yani susturamadığınızı cezaevine atarsınız. Susturamadığınızı imha etmeye çalışırsınız. İşkence ile susturmaya çalışırsınız. Şimdi burada yeni bir durumla karşı karşıyayız. Cezaevine atılmış insanlar. Neredeyse tüm toplum cezaevine atılmış. Fakat iktidara yetmiyor. İktidara mutlak bir sessizlik gerekiyor, mutlak bir itaat gerekiyor. Cezaevindeki insanlar oradan verilmiş cezalarını çekmeleri için oraya atılmalarına rağmen, yetmiyor iktidara oradan tekrar ve tekrar cezalandırılmaları devreye konuluyor. Bir kere ceza alıyor hayır yetmiyor iki defa üç defa cezalandırılıyorlar. İktidar, cezaevindeki devrimci tutsakları, sosyalist tutsakları bu yolla susturabildiğinde, bu yolla onların iradelerini kırabildiğinde dışarıda da işçi sınıfını, emekçi halkların da  susturulabileceğini düşünüyor. Çünkü cezaevleri bu toplumun nabzı aynı zamanda. Cezaevlerindekiler dışarıdaki mücadelenin, eşitlik, adalet, özgürlük mücadelesinin sonucunda cezaevine atıldılar. Onlar, siyasi fikirlerinden dolayı cezaevlerine atıldılar. Onlar siyasi iktidara muhalefet ettikleri için cezaevine atıldılar. Onlara o yüzden siyasi tutsak diyoruz. Politik tutsaklar diyoruz. Dolayısıyla cezaevlerindeki siyasi tutsakların maruz kaldığı kötü muamele ve işkence politikası iktidarın bir bütün olarak topluma giydirmeye çalıştığı o işkenceci, zorba gömleğin tezahürüdür.”

CEZAEVLERİNDEKİLERİNİ SAHİPLENELİM

Cezaevlerinin ve tutsakların toplumun uzağında olmadığını kaydeden HDP’li Vekil Çepni, şu çağrıyı yaptı: “Cezaevleri bizim uzağımızda mekanlar değil. Cezaevlerindekiler bizim uzağımızdaki insanlar değiller. Onlar, bu ülkedeki demokrasi ve eşitlik mücadelesinin, devrim ve sosyalizm mücadelesinin  temsilcileridir. Dolayısıyla cezaevlerinin susturulduğu, cezaevlerindeki iradenin tümden kırıldığı koşullarda bilelim ki dışarıda da irademiz kırılmış olacaktır. Bu anlamda cezaevlerindeki işkenceye karşı tüm toplumun, tüm demokrasi güçlerinin  dikkatli olması ve bunun karşısında mutlaka ve mutlaka tepkisini, sahiplenme duygusunu ortaya koyması gerekiyor.”

SÜRELERİ DOLAN TUTSAKLAR DERHAL TAHLİYE EDİLSİN

Son olarak Türk Adalet Bakanlığı’na da seslenen Çepni, “Sürelerinin dolmasına rağmen tahliye edilmeyen mahpuslar derhal tahliye edilmelidirler. Bu yapılan hukuksuzluktur. Bu yapılan zulümdür. Bu yapılan Anayasaya, uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Bu uygulamadan derhal geri dönülmelidir. Bu uygulamayla ne cezaevindeki politik tutsakların politik fikirlerinden vazgeçirebilirsiniz ne de bizim onları sahiplenmemizi engelleyebilirsiniz.