HDP: Salgını önlemek yerine can kayıplarını göze aldılar

HDP Merkez Yürütme Kurulu, videokonferans yoluyla gerçekleştirdiği toplantısında son gelişmeleri tartıştı ve bir sonuç bildirgesi hazırladı. HDP, Türkiye’yi yönetenlerin salgını önleme yerine can kayıplarını göze aldığı tepkisinde bulundu.

Merkez Yürütme Kurulu, 30 Mart 2020 günü videokonferans yoluyla toplantı yaptığını bildirdi. Toplantıda son gelişmelerin tartışıldığı belirtilirken, 14 maddelik bir sonuç bildirgesi yayınlandı. HDP, Türk yöneticilerin “salgını bastırıp durdurmayı değil, ‘hafifletmeyi’ seçerek öngörülmesi olanaksız ölçeklerde can kaybını göze aldıklarını” ifade etti.

Sonuç bildirgesi şöyle:

1-Dünyanın 181 ülkesinde ağır insani, toplumsal ve ekonomik tahribata yol açarak devam eden Korona Virüs salgını, Türkiye'de de git gide şiddetlenerek büyük kentler başta olmak üzere tüm ülkeyi etkisi altına alıyor. Virüsün yol açtığı COVİD-19 salgını aşısının ve kesin tedavisinin henüz geliştirilememiş olması insanlığı öngörülemez bir gelecekle karşı karşıya olduğu duygusuyla baş başa bırakıyor.

2-Bu, insanlığın değil kapitalizmin çıkmazıdır. Yüz yıldır eşi görülmemiş yaygınlıktaki bu salgın bir yandan kapitalizmin bir dünya sistemi halinde bütün ülkeleri birbirine bağlamasıyla yakından ilgilidir; öte yandan, ekonomiyi küresel kapitalist şirketlerin azamî kâr talebi doğrultusunda yöneten hükümetlerin toplumsal ve doğal kaynakları sermayenin emrine vererek başta sağlık olmak üzere kamu hizmetlerinden el çekmelerinin sonucudur. Korona Virüs salgınının dünyanın, Türkiye de dahil, bütün kapitalist merkezlerindeki ölümcül yaygınlığı ile koruyucu sağlık sistemlerinin çoktan çökertilerek büyük ölçekli sağlık kurumlarının özelleştirilmiş olması arasındaki bağlar kriz derinleştikçe çok daha çıplak olarak görünüyor.

3-Hastalığın Türkiye’ye nispeten geç girmesinin doğurduğu geçici avantajların uzun vadede hiç bir pratik değerinin olmadığı, ayrımcılığı özendiren “parası olan yaşar” ilkesinin egemenliğindeki ticarileşmiş sağlık sisteminin krize karşı koymak açısından “kumdan kale”den ibaret olduğu apaçık ortaya çıkıyor. İktidar, her gün yeni can kayıplarına mal olan bu eksiklik ve yetersizlikleri gidermek yerine örtme çabası içinde, Korona Virüs salgınının ilk ortaya çıktığı günden bu yana toplum ve halk sağlığı için ivedilikle atması gereken adımları atmamış, zamanında almadığı önlemler hayat kayıplarını hızlandırmıştır.

4-Geç veya yetersiz göstermelik önlemler, salgının yayılma hızının ve doğurduğu tahribatın önünün alınması açısından halklarımızı büyük risklerle karşı karşıya bırakmıştır. Aldıkları kararlar ve uygulamalar açıkça göstermektedir ki, Türkiye’yi yönetenler “çarkların döndürülmesi” gerekçesiyle salgını bastırıp durdurmayı değil, “hafifletmeyi” seçerek öngörülmesi olanaksız ölçeklerde can kaybını göze almışlardır. “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir“ anlayışı içinde krizi bir siyasi fırsata çevirme gayretleri ile vakit kaybedilmesine ve gelecekte vahim sonuçlarla karşılaşmamıza yol açmaktadırlar. Bunun vebali çok ağırdır.

5-Kriz yönetiminde hayati güç ve imkanlara sahip yerel yönetimleri etkin çalışmadan alıkoyma, yetkileri valiler aracılığıyla merkezde toplama adımları; tek elden ve Saray’dan şeffaflıktan uzak ve keyfi bir tarzda yönetme, Bilim Kurulu’nu işlevsellikten uzaklaştırma çabaları eşliğinde sürdürülmektedir. Özellikle sağlık meslek örgütlerinin, Türk Tabipleri Birliği’nin, sendikaların kriz yönetiminden dışlanması son derece vahim adımlardır.

6-Üstelik, bu koşullarda, COVİD-19 salgınına karşı yerelinde mücadele eden, dayanışma örgütlemek için çabalayan belediyelerimize 8 il ve ilçede kayyım atanması Kürt halkının iradesini ayaklar altına alan son derece düşmanca bir karar olarak tarihe yazılmıştır. Krize yanıt vermede toplumsal iletişimin can damarı olan anadilinde sağlık hakkının gerçekleştirilmesi için çaba gösteren belediyelerimizin çalışmalarının engellenmesi ise halk sağlığına yönelik bir saldırı ve Kürt halkına açık düşmanlıktır.

7-Salgının topluluklar arasında fiziksel temas ile yayılmasını önleme doğrultusunda "evde kal” sloganıyla yürütülmekte olan kampanyaya, yaşlılara sokağa çıkma yasağı getirilmesine karşın gıda ve ilaç dışındaki bütün sektörlerde halen milyonlarca emekçi her gün “evden çıkma” zorunda bırakılmakta, toplu ulaşım ve çalışma koşullarında kendileriyle birlikte bütün toplum bulaştırma riskine maruz kalmaktadır. Bu riskin ortadan kaldırılması için ücretli izin uygulamasıyla üretime ara verilmesi işçi ve toplum sağlığı açısından vazgeçilmez önemdedir. Servet ve güç sahipleri bu önlemleri alma sorumluluğunu üstlenmedikleri takdirde işçiler yaşamsal risk koşullarında üretime ara verme haklarını kullanacaklardır.

8-Gün, emekçilerin, ücretli çalışanların, işçilerin, çiftçilerin, esnafın her gün bu ülkenin her bir köşesinde emekleri ile yarattıkları toplumsal zenginlik, kaynak ve ürünlerin bütün toplumla eşitlikçi bir anlayışla paylaşılma günüdür. Yapılması gereken bu eşitlikçi ve bölüşümcü anlayışla, dayanışmayı geliştirerek, halk sağlığını koruyacak önlemleri hep birlikte gerçekleştirmektir. Kaynaklar ‘’Milli Dayanışma Kampanyası’’ adı altında, “hayır hasenat” çağrılarıyla el, avuç açarak değil, köklü siyasal kararlarla yeniden bölüştürülebilir. Bu bağlamda;

* Sınır ötesinde ve içeride savaş siyasetine son verilerek kaynaklar askeri

harcamalara değil halk sağlığını ve toplumu koruyucu önlemlere aktarılmalı, yaygın test uygulamasına hızla geçilmeli,

* Acil önlemler paketiyle zorunlu sektörler dışında tüm çalışanlara ücretli izin

zorunlu kılınmalı,

* Korona Virüs salgını devam ettiği sürece işten çıkarmalar yasaklanmalı, İşsizler ve tüm düşük gelirliler için doğrudan gelir desteği sağlanmalı,

*Herkesin gerekli hijyen maddelerine ücretsiz erişimi sağlanmalı, su, elektrik,

doğalgaz faturaları salgın devam ettiği sürece ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz sağlanmalıdır.

Toplum ise bu amaçla dayanışma ağları kurarak, güçlendirip geliştirerek kendi geleceğini güvence altına almak için harekete geçmelidir.

9-‘’ Evde Kal’’ çağrıları ile birlikte, ev içerisinde kadınlara yönelik şiddet ve istismar vakaları artmaktadır. Ayrıca çoğunlukla güvencesiz olarak çalışan kadınlar öncelikli olarak işten çıkarılmakta veya ücretsiz izin almaya zorlanmaktadırlar. Hükümet, bugüne kadar açıkladığı tedbirler kapsamında, Kadına yönelik şiddeti önlemeye ve kadınların işten çıkarılmasını engellemeye dönük bir politika geliştirmemiştir.

10-İktidar, umursamazlık ve sorumsuzluğunu cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere yönelik de sürdürmektedir. İster tutuklu isterse hükümlü cezaevindeki her kişinin, sağlık ve yaşam hakkı vardır ve devlet güvencesi altında olmalıdır. Bu güvence, toplam kapasitenin kat be kat aşıldığı cezaevlerinde sağlanamaz. Gerekli yasal düzenlemeler yapılarak, cezaevlerindeki tüm mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır.

11-İnfaz Yasası’nda eşitsizlik yaratacak bir yasal düzenleme Anayasa’ya da Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere de aykırı olacaktır. Bu konudaki mücadelemizi en geniş toplum kesimleri ile birlikte sürdürme kararlılığındayız. Herkesi bu konuda tutum almaya, mücadelemize destek vermeye ve toplumsal barışa katkıda bulunmaya çağırıyoruz.

12-Bugüne kadar toplumun ve halkın çıkarlarını ve ihtiyaçlarını gözeten meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, demokratik derneklerin ve yurttaş girişimlerinin üzerinde büyük bir sorumluluk vardır. Hem Korona Virüs salgınının hızla yayıldığı günleri hem de sonrasını düşünerek adımlar atılması, toplumsal ve siyasal muhalefetin vazgeçilemez görevidir. Bir taraftan güçlü ve güvenilir bir Alternatif Kriz Koordinasyonu’nun ve Alternatif Bilim Kurulu’nun oluşturulması; diğer taraftan toplumsal adalet anlayışı üzerinde yükselen eşitlikçi, dayanışmacı ve bölüşümcü bir anlayışın geliştirilmesi acil görev olarak önümüzde durmaktadır.

13-Bugün salgın koşullarında yaşanan sağlık krizi, kısa süre sonra sosyal, ekonomik, ekolojik ve siyasal bir krize dönüşecektir. Bu nedenle geniş siyasal ve toplumsal güç birliklerini oluşturmak, örgütsel ve politik hazırlıkları yapmak, toplumsal barışı ve toplumsal dayanışmayı tesis etmek, toplumsal ve siyasal muhalefetin ivedilikle değerlendirmesi gereken konulardır.

14-Halkların Demokratik Partisi olarak birlikte mücadeleyle ve dayanışmayı büyüterek kazanabileceğimizi biliyoruz. Korona Virüs salgını karşısında birlikte tutum alarak hem devletin ihmal ettiği halklarımızı, çevremizi, kendimizi korumayı ve kurtarmayı sağlayabilir hem de bu iktidarın yarattığı tahribatı toplumsal ve siyasal dayanışma yoluyla aşabilir ve yeni bir toplum kurmayı başarabiliriz.