İHD 27 yıldır vicdan görevinde

İHD 27 yıldır vicdan görevinde

İnsan Hakları Derneği ‘nin 27’inci yıldönümü büyük coşkuyla kutlandı. BDP Milletvekilleri Sebahat Tuncel ,Ertuğrul Kürkçü , ESP Genel Başkanı Figen Yüksekdağ  ve Emek Genel Başkanı Selma Gürkan’ın  hazır bulunduğu kutlamada , Bandista müzik grubunun şarkıları  eşliğinde İHD İstanbul Şubesinden Taksim meydanına  yürüyen İHD yöneticileri ve insan hakları savunucuları, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam “ dedi.

İHD işkenceye, hak ihlallerine, insanlık dışı uygulamalara karşı mücadelesinin 27 yılını geride bıraktı. Bu uğurda büyük bedeller ödeyen İHD , yaşamın tüm alanlarında toplumun vicdanı olma görevini büyük bir kararlıkla sürdürüyor. 27. yıldönümüne Kürt meselesinde çözüm süreci ve Gezi parkı direnişinin coşkusuyla giren İHD, yıllarca süren mücadelesini  gerçekleştirdiği yürüyüşle kutladı. İHD İstanbul Şubesinden  Taksim meydanına yürüyen İnsan Hakları Savunucuları , TMMOB ‘ye önünden geçerek, AKP hükümeti tarafından baskı altında tutulan mimarlara “ Yanınızdayız” sloganlarıyla  destek verdiler. Taksim Metro çıkışında  kursu kuran İHD adına İlk sözü İHD İstanbul Şubesi Ümit Efe aldı.

İHD TÜM EZİLENLERİN KİMSESİ OLDU

İHD ‘nin 12 Eylül askeri darbesinin hedef aldığı insanlık onuruna sahip çıkma çabasıyla 17 Temmuz 1986 yılında kurulduğunu belirten Efe, temel hak ve özgürlüklerin yok edildiği koşullarda insan hakları bilincinin ve hak arama özgürlüğünün gelişmesini hedeflendiğini anlattı. Bu topraklarda nerede bir hak ihlali yaşandıysa İHD’nin orada olduğunu  hatırlatan Efe, İHD’nin yıllarca verdiği mücadeleyi şöyle aktardı, “ İHD işkence görenlerin, kaybedilenlerin,infaz edilenlerin, köyleri yakanların,ölüme terk edilmek istenen mahpusların, ayrımcılığa uğrayanların, varlığı inkar edilenlerin kimsesi oldu. İHD, nereden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun şiddete karşı çıktı. Her türlü zalimane ve insanlık dışı muamelenin karşısına dikildi. Herkes için, her yerde insan haklarını savundu.

DEVLETİN ZULMÜYLE GEÇEN 27 YIL

Yayınladığı raporlarla hak ihlallerini ve işlenen insanlık suçlarını ülkenin ve dünyanın gündemine getirdi.Bu nedenle tüm iktidarlar tarafından hedef alındı. Şubeleri bombalandı.Onlarca yöneticisi ve üyesi kaybedildi,katledildi.Yüzlerce üye ve yöneticisi tutuklandı,işkence gördü. İHD Genel Başkanı Akın Birdal 28 Şubat sürecinde derneğin Genel Merkezinde silahlı saldırıya uğradı. İHD kurulduğu günden bugüne sistematik devlet baskısı ile karşılaştı. Tüm baskı ve engellemelere karşın temel hak ve özgürlükleri korumak, gerçekleştirmek ve geliştirmek için çalıştı.”

BASKI  DARBE OHAL’DA KALMADI, BUGÜN DE SÜRÜYOR

Kitlesel insan hakları ihlalleri, sokağa taşan işkence, insanların yaşamına kast eden devlet terörü, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar darbe ve OHAL dönemlerinde kalmadığını, bugün de sürdüğüne dikkat çeken  Efe, İHD ‘ye ve insan hakları savunucularına duyulan ihtiyacın 27 yıl öncesi kadar hayati önemde olduğunu vurguladı. 27.yıldönümünde, yaşamını yitiren kuruculara, insan hakları mücadelesinde öldürülen yönetici ve üyelerini saygıyla minnetle andıklarını ifade eden Efe, toplumu temel hak ve özgürlüklerine sahi çıkmaya çağırırken, hükümete de yurttaşların taleplerini esas almasını talep etti.

Efe ‘den sonra TİHV  Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı söz aldı. İHD’nin kurduğu bir vakıf olarak yaralılarıyla, bereleriyle , öldürenleriyle uzun soluklu mücadelesine 23 yıldır tanıklık ettiklerini belirten Fincancı, bugün tüm bu acılarından sonra burada gençlerin bu mücadeleye sahip çıkmasını görmenin kendisini çok mutlu ettiğini söyledi. “ İyi ki İnsan hakları Derneği var “ diyen Fincancı, “Bir gün mutlaka kazanacağız.” diye konuştu.

DEVLETİN VE HAK İHLALLERİNİN OLMADIĞI BİR GELECEĞE…

Fincancı’dan sonra sözü BDP Mersin Milletvekillisi Ertuğrul Kürkçü aldı. TBMM’nin İnsan Hakları Komisyonu üyesi olduğu bu iki sene boyunca insan haklarıyla ilgilenmenin ne kadar zor bir iş olduğunu anladığını belirten Kürkçü, “ Eğer İnsan Hakları Derneği ve İnsan Hakları Vakfı gibi bağımsız kuruluşlar  olmasa Türkiye’de insanların hakkı da olmazdı. Devletin haklarını koruyan bir insan hakları komisyonu üyesi olarak  iki yıldan beri sürekli muhalefet  şeyhi yazmaktan aslında ne kadar yorulduğumu, haklarımın ne kadar ihlal edildiğini söyleyemem. Gerçekten insan haklarını savunmak ancak ve ancak insanlara ait olan bir iştir ve devletlere ve kurumlara ait olamaz, onlara bırakılmayacak kadar kıymetlidir.” diye konuştu.  İnsan haklarını savunan kurumları yaşatmanın kolay olmadığını dile getiren Kürkçü,  sözlerini şöyle sürdürdü, "Kurulduğu tarihten bu yana İnsan Hakları Derneği'nin yöneticileri sürekli olarak zalimlerin baskısı altındaydı. Başka insanların hakları için kendi haklarından vazgeçmiş bu insanları baş tacı etmekten başka yapacak hiçbir şey yoktur. İHD yıllardır kimseden borç almadan, kimseye borçlu kalmadan ezilenlerin haklarını savundu. Bütün dileğimiz bir gün İnsan Hakları Derneği'ne ihtiyaç duyulmayan bir ülkede yaşamak. Çünkü o zaman devlet de olmaz. Bunu biz görmedik, ama umarım Gezi direnişçisi genç kuşaklar görür" dedi

İHD DEVLETİN GİZLEDİĞİ GERÇEKLERİ AÇIĞA ÇIKARTTI 

 27 yıl önce bir grup cesur insanın Türkiye’de devletin kamuoyundan gizlediği gerçeklikleri açığa çıkardığını vurgulayan  Sebahat Tuncel , "  27 yıl boyunca devletin gizlediğini kaydetmek, açığa çıkartmak bire bir zulümdü ve İHD tarihi bu zulüm ve işkencelerle dolu. Ancak  tüm  bu baskılara rağmen  hiç yolundan şaşmadı ve mücadeleye devam etti. Bu çok değerli" dedi. Bu son dönemlerde özellikle Türkiye’de yaşanan çözüm sürecine İHD’nin yaptıklarının çok önemsediğini ifade eden Tuncel, “ Kürdistan’da yaşanan savaşın ortaya çıkarttığı katliamları, köy yakmalarını, failli meçhul cinayetleri, işkence, taciz, tecavüzleri, tüm bu olayları kaydetmiş olması bir halka yapılan zulmün bir belgesidir. Önümüzde ki dönem açısından da Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulduğunda bu verilerin de çok önemli bir işlevi olacak” diye konuştu. "Biz BDP ve HDK olarak, İHD ile yalnızca dayanışma içinde değiliz, aynı mücadele içindeyiz" diyen Tuncel şöyle devam etti: "Ne yazık ki İnsan Hakları Derneği'ne ihtiyaç duyulmayan, ötekileştirmenin olmadığı, kölece yaşam koşullarını dayatılmadığı bir ülkede yaşayabilecek koşullarda değiliz. Bu nedenle insan hakları mücadelesi veren bütün arkadaşlarımızı selamlıyoruz."