İHD, tutuklu vekil ve belediye eş başkanlarına ilişkin rapor hazırladı

İnsan Hakları Derneği (İHD), tutuklu milletvekili ve belediye eş başkanlarına yapılan ziyaretle ilgili rapor hazırladı.

İHD Eş Genel Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan ve Genel Sekreter Av. Hasan Anlar’dan oluşan heyet, 10 Aralık 2016 Dünya İnsan Hakları Günü’nde ve akabinde 11 Aralık'ta avukat olarak bir dizi hapishane ziyareti gerçekleştirdi. 

ZİYARETLER VE İZLENİMLER

Raporda şu bilgilere yer verildi:

"Kandıra 1 No’lu (Kadın) F-Tipi Hapishane ziyareti

Bu ziyarette;

Figen Yüksekdağ, HDP Eş Genel Başkanı ve Adana milletvekili, 

Gülser Yıldırım, HDP Mardin Milletvekili,

Ferhat Encü, HDP Şırnak Milletvekili

Gültan Kışanak, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı

Nurhayat Altun, Dersim Belediyesi Eş Başkanı

Ayla Akat Ata, KJA Derneği Genel Başkanı ve HDP Batman Eski Milletvekili

Edibe Şahin, Dersim Belediyesi Eski Eş Başkanı ve HDP Dersim Eski Milletvekili ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Bu görüşmelerde, Figen Yüksekdağ ve Gülser Yıldırım görüşmeleri ilgili Savcılığın talebi Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararı ile görüntülü ve sesli kayıt alınmış, görüşme esnasında bir infaz koruma memuru hazır bulunmuştur. Görüşmeye başladığımızda bu durumun avukat-müvekkil görüşmesinin gizli olmasına dair temel kuralın ihlali anlamına geldiğini, savunma hakkının ağır bir şekilde ihlal edildiğini belirtip hukuka aykırı olan bu durumun kayıtlara geçmesi sağlanmıştır.

Gerçekleştirilen görüşmelerde 7 kişinin de dile getirdiği en temel hak ihlalinin 'tecritte tutulma' olduğu belirtilmiştir. Buna göre görüştüğümüz kişilerin hepsi 3 kişiye göre oluşturulmuş hücre odasında tek başlarına tutulduklarını, günlük havalandırmada tek başına kaldıklarını, havalandırmaya başka kimsenin çıkarılmadığını ve böylece 24 saat boyunca tek tutulduklarını, beraber kalma taleplerinin cezaevi idaresi tarafından kabul edilmediğini özellikle ifade etmişlerdir. Ayrıca, 3 kişilik hücre odasının kaloriferin iyi derecede yanmasına rağmen peteklerin yetersiz olması nedeniyle üşüdüklerini ve sürekli kaban ve mont gibi kalın kıyafetler giyerek günü geçirdiklerini ifade etmişlerdir.

Adalet Bakanlığı’nın 45/1 nolu genelgesi uyarınca hapishane ortak alanlarının haftada 10 saate kadar kullanılması ile ilgili kurala tam olarak uyulmadığı, haftada sadece 3-4 saat 3 ya da 4 kişinin bir araya getirildiğini ve böylece 6 siyasetçi kadının tümünün bir araya getirilmediği anlaşılmıştır. Ortak sosyal alan kullanımının ilk 1 aydan sonra uygulandığı belirtilmiştir. Dolayısı ile ilk 1 ay boyunca kesin ve mutlak bir tecrit uygulandığı milletvekillerinin ve belediye başkanlarının beyanlarından anlaşılmaktadır.

Görüştüğümüz kişiler kendilerine gönderilen mektupların verilmediğini, kendilerine gelen faksların verilmediğini, verilen fakslardaki metinlerin içindeki bazı cümlelerin çizildiğini ve böylece haberleşme haklarının ihlal edildiğini belirtmişlerdir. Bunlara ek olarak, iadeli taahhütlü olarak gönderilen mektupların incelenerek verildiğini belirtmişlerdir."

Kandıra 1 No’lu (Kadın) F-Tipi Hapishanesi'nde tutulan Ferhat Encü’nün durumunun ise ilginç olduğunun vurgulandığı raporda, "Kendisi 3 kişilik odada tek başına tutulmakta, havalandırmaya tek çıkmakta ve ortak sosyal alandan hiçbir şekilde faydalanamamaktadır. Dolayısı ile kadın siyasetçilerin tutulduğu hapishanenin bir bölümünde erkek olarak tek başına tutulmaktadır" denildi.

Raporda, şöyle devam edildi:

"Savunma hakkının kısıtlanması ile ilgili olarak haklarında çok sayıda dava olduğunu, dava dosyalarını inceleyemediklerini, avukatları ile rahat bir şekilde dosyadaki evraklar üzerine çalışamadıklarını, avukatlarının kendilerine ifade ettiği sözlü bilgiler ve kendilerine tebliğ edilen iddianameler üzerinden sözlü olarak savunma yapma durumunda kaldıklarını, SEGBİS sistemi( hapishaneden davanın görüldüğü yere sesli ve görüntülü sistem ile bağlanıp ifade ve savunma yapma)  ile duruşmalara katılmak zorunda bırakıldıklarını, esasen savunmayı mahkeme huzurunda yapmak istediklerini ancak tutuklu yargılandıkları ve davanın bulunduğu yargı çevresinden çok uzak bir hapishaneye gönderildikleri için bu haklarının ellerinden alındığını ifade etmişlerdir. Ayrıca, kendilerine açılan davaların neredeyse tamamının milletvekilliği/belediye başkanlığı adaylık süreçlerinde ve yasama faaliyetleri süresince yaptıkları konuşmalar ve basına verdikleri beyanatlardan ibaret olduğunu ifade etmişlerdir. 

Görüşmede özellikle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak’ın kendisinin ve diğer eş başkanın görevden alınarak yerlerine kayyım atanması konusundaki beyanları dikkat çekicidir. Atanan kayyımın belediye meclisini çalıştırmadığını ve dolayısıyla belediyenin seçilmiş tüm organlarının devre dışı bırakıldığını ve Diyarbakır halkının iradesinin yok sayıldığını, bunun ağır bir anayasa ihlali olduğunu, bunu yapanların ileride yargı önünde hesap vereceğini ifade etmiştir. Kayyım atanan diğer belediyeler bakımından da aynı durumda olduğunu belirtmiştir.

(...) Kandıra 2 No’lu F-Tipi Cezaevi’nde bulunan HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Fırat Anlı ve Dersim Belediyesi Eş Başkanı Mehmet Ali Bul daha sonra ziyaret edilecektir. Ayrıca Bolu F Tipi Hapishanesi'nde tutulan Siirt Belediyesi Eş Başkanı Tuncer Bakırhan da daha sonra ziyaret edilecektir."

Raporda, Edirne F-Tipi Kapalı Hapishanesi'ndeki ziyarete dair de şu bilgiler verildi:

"Bu ziyarette, HDP Eş Genel Başkanı ve İstanbul milletvekili Selahattin Demirtaş ve HDP Hakkâri Milletvekili Abdullah Zeydan ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. 

Bu görüşmelerde, Selahattin Demirtaş ile ilgili Savcılığın talebi ve Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararı ile sesli kayıt alınmış, görüşme esnasında bir infaz koruma memuru hazır bulunmuştur. Selahattin Demirtaş avukat ziyaretlerinin kayıt altına alınması ile ilgili ilk 3 gün boyunca Hâkimlik kararı olmadığını, Savcılık kararı ile olduğunu, bu durumun bile başlı başına ağır bir hukuk ihlali olduğunu ifade etmiştir. Görüşmeye başladığımızda bu durumun avukat-müvekkil görüşmesinin gizli olmasına dair temel kuralın ihlali anlamına geldiğini, savunma hakkının ağır bir şekilde ihlal edildiğini belirtip hukuka aykırı olan bu durumun kayıtlara geçmesi sağlanmıştır.

Selahattin Demirtaş, tek kişilik hücrede tek başına tutulduğunu, havalandırma bölümüne yalnız çıktığını ve tutuklandığı günden beri tek başına kaldığını ifade etmiştir. Görüşmede, geçen hafta kalp spazmı geçirdiğini, revirde kendisine müdahale edildiğini, önceden gelen sağlık sorunları olduğunu ve bu nedenle yalnız kalmasının sağlığı açısından sakıncalı olduğunu özellikle ifade etmiştir[4]. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) yazdığı mektuba cezaevi idaresi tarafından el konulduğunu ve bu durumun mutlaka CPT’ye bildirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Kendisi ve arkadaşlarının siyasi baskı sonucu tutuklandıklarını, yargılamalarının tutuklu sürdürülmesine karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’lilerin, hükümet yetkililerinin Anayasa’daki masumiyet karinesine aykırı olarak sürekli kendilerini suçlu gösteren konuşmalar yaptıklarını ve yargının da bundan olumsuz etkilendiğini ifade etmiş ve bu şekilde TBMM’de grubu bulunan ve barışı savunan HDP’nin etkisiz kılınmak istediğini belirtmiştir. Bütün bunlara rağmen HDP seçmeninin partisini bırakmadığını ve son anketlerde HDP’nin oy oranının %12-13 civarında olduğunu ifade etmiştir. Kendisi ile ilgili 102 soruşturma olduğunu, bunlardan bazılarının birleştirilerek 77 dava olarak yargılamaların devam ettiğini, neredeyse her gün SEGBİS sistemi üzerinden ifade ve savunma yapmak durumunda bırakıldığını, bu durumun savunma hakkına aykırı olduğunu, milletvekili ve TBMM’de grubu bulunan 3. büyük partinin eş başkanlarının tutuklanmasının yasama dokunulmazlığının ihlali olduğunu, kendilerine açıkça “ayrımcılık” yapıldığı ifade etmiştir.

Cezaevi idaresine yaptıkları başvurular sonucunda 12 Aralık 2016 tarihinden itibaren Abdullah Zeydan ile birlikte günde 1 (bir) saat ortak sosyal alanı kullanabileceklerini ifade etmiştir. Bu durumun ayda 3 hafta uygulanacağını da ifade etmişlerdir. Ancak bu yeni durumun tecridi ortadan kaldırmadığı, milletvekili arkadaşı Abdullah Zeydan ile birlikte aynı odada kalma isteklerinin karşılanmadığını ifade etmiştir.

Görüşme yaptığımız Abdullah Zeydan da tıpkı Selahattin Demirtaş gibi tek başına tutulduğunu ve tek başına havalandırmaya çıktığını ifade etmiştir."

İstanbul Silivri 9 No’lu F-Tipi Kapalı Hapishanesi'ni de ziyaret eden heyet, şunları kaydetti:

"Ahmet Türk, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı, DTK eski eş başkanı ve eski milletvekili

Sebahat Tuncel, DBP Eş Genel Başkanı ve HDP Eski İstanbul Milletvekili

Bekir Kaya, Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı

Nursel Aydoğan, HDP Diyarbakır Milletvekili

Leyla Birlik, HDP Şırnak Milletvekili

Selma Irmak, HDP Hakkâri Milletvekili

Nihat Akdoğan, HDP Hakkâri Milletvekili 

ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir.

Bu görüşmelerde, Ahmet Türk ve Bekir Kaya’nın 3 kişilik hücre odasında birlikte tutuldukları, diğerlerinin ise ayrı ayrı tek başına tutuldukları, tek tutulanların tek kişilik hücrelerde kaldıkları ve havalandırmaya tek başlarına çıktıkları, tutuklandıkları günden bu yana ortak sosyal alanı halen kullanamadıkları ve bu konuda kullanacaklarına dair bilgilerinin olmadıklarını, dışarıdan kitap verilmediğini, postalarının genellikle verilmediğini, verilenlerin ise geç verildiğini, halen aileleri ile açık görüş yapamadıklarını ve açık görüş zamanının iki ayda bir olduğunu, idareye yazdıkları dilekçelere cevap verilmediğini, hücre havalandırmasının bulunduğu alanın yüksek bir yerinde kamera bulunduğunu ve bu kameradan oldukça rahatsız olduklarını ve bu durumun kadınlar bakımından taciz olarak değerlendirildiğini özellikle ifade etmişlerdir.

Görüşmede Ahmet Türk’ün 74 yaşında ve kalp pili taşıyan birisi olarak halen sağlık kontrolünü yaptıramadığını ve dişlerinin sorunlu olduğunu ve mutlaka kalp pili kontrolü ile diş tedavisi görmesi gerektiğini ifade etmiştir. Sağlık kontrolü için kelepçeli olarak muayeneye götürülmek istenmesine tepki olarak gitmemeyi tercih ettiğini belirtmiştir. Bunların yanında Nihat Akdoğan, sürekli kulak çınlaması sebebi ile uyuyamadığın ifade etmiştir.

Her üç hapishanede yaptığımız görüşmelerde, avukat olarak görüştüğümüz siyasetçilere çeşitli yasal hakları konusunda tarafımızdan bilgilendirmeler yapılmış, özellikle SEGBİS yöntemi ile savunma yapılmasının savunma hakkına verdiği zararın değerlendirilmesi ve son duruşmada mahkeme önünde hazır bulunma kuralına uygun olarak savunma yapılmasının önemi hatırlatılmıştır.

Görüşme sonucunda yaptığımız gözlemlerde aynı statüde bulunan diğer partilere mensup milletvekilleri ile belediye başkanlarının tutuksuz olarak yargılanmalarının sürdürülmesine karşın HDP’li milletvekilleri ile DBP’li belediye başkanlarının 'ayrımcılık' yapılarak en temel haklarının ihlal edildiği, Ceza İnfaz Kanunu, ilgili tüzük ve yönetmeliğin uygulanmayıp keyfi muamele ile insan onuruna aykırı kabul ettiğimiz tecrit uygulandığı gözlemlenmiştir."

SONUÇLAR

İHD'nin hazırladığı raporun sonuç kısmında ise şu ifadelere yer verildi:

"Halen milletvekilliği ve dolayısıyla dokunulmazlığı devam edenlerin yasama dokunulmazlığı bulunduğu için bu kişilerin tutuklu yargılanması Anayasa’ya aykırı olup yargılamanın mutlaka tutuksuz devam ettirilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki sadece 20 Mayıs 2016 tarihine kadar savcılıklarca hazırlanan dokunulmazlığın kaldırılmasına ilişkin fezlekeler bakımından dokunulmazlık kaldırılmıştır. Dolayısı ile bu fezlekelerin davaya dönüşmesi halinde bu davalar bakımından yasama dokunulmazlığı yoktur. Bunun dışında dokunulmazlık devam etmektedir. Milletvekillerinin tutuklanması yasama organının yasama faaliyetlerine müdahale olarak değerlendirilmeli ve TBMM’nin bu duruma izin vermemesi gerekmektedir. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin 2012/1272 başvuru nolu ve 04.12.2013 tarihli milletvekili Balbay kararı bulunmaktadır[5]. AYM bu kararında, AİHM’in çeşitli kararlarına ve özellikle 10226/03 başvuru nolu Yumak ve Sadak/Türkiye kararına atıf yapmış ve milletvekilinin tutuklu kalmasının Anayasanın 67. ve AİHS’e ek 1 nolu protokolün 3. Maddesinin ihlali olduğunu belirtmiştir. Bu durumda AİHS ve Anayasaya açıkça aykırı olan tutuklu yargılamanın sona erdirilmesi ve milletvekillerinin bir an önce tahliye edilmesi gerekmektedir.

Tutuklu milletvekilleri ile belediye eş başkanlarının tek başlarına tecrit altında bulundurulmaları insan onuruna aykırı bir durumdur. Bu durum işkence, kötü muamele ve insan onuruna yakışmayan davranış yasağına aykırıdır. Kaldı ki, İnfaz Tüzüğüne de aykırı olarak fiili bir durum yaratılmıştır. Milletvekillerine ve belediye başkanlarına 5275 sayılı infaz kanunun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmış hükümlülere uygulanan infaz biçiminin en katı olacak şekilde uygulanarak, daha yargılamalar yapılmadan fiili cezalandırmaya geçilmiştir. Mevcut yasal mevzuata aykırı ve insan onuruna aykırı olarak işkence yasağı kapsamında olan tecridin mutlaka kaldırılması gerekmektedir. 

Halkın yüksek oy oranı ile seçtiği belediye eş başkanlarının OHAL ilanı ve beraberinde çıkarılan ve Anayasaya tamamen aykırı olan 674 sayılı KHK ile görevlerinden alınarak yerlerine kayyım atanması ve akabinde tutuklanmaları açık bir yargı baskısıdır. Türkiye’de hakkında devam eden soruşturma ve davalar bulunan iktidar partisinden onlarca belediye başkanının yargılanmalarına izin verilmemesi karşısında, DBP’li belediye başkanlarının tutuklu yargılanmaları hukukun üstünlüğü ilkesinin olmadığını ve iktidarın yargıyı baskı aracı olarak kullandığını göstermektedir. Belediye eş başkanları tutuksuz yargılanmalıdır.

Tutuklu bulunan milletvekilleri ve belediye başkanları hiçbir şekilde şiddet eylemi ile suçlanmamaktadır. Yasama faaliyetleri, parti çalışmaları ve belediye başkanlığı sırasında yaptıkları konuşmalar, katıldıkları toplantılar ve gösteriler nedeni ile suçlanmaktadır. İfade ve örgütlenme özgürlüğü ihlali kadar kişi güvenliği ve özgürlüğü hakları ihlal edilmiştir.

Sağlık durumları ağır ve yakın tehlike altında olan Ahmet Türk ve Selahattin Demirtaş’ın acilen tahliye edilmesi gerekmektedir."