İnsan hakları savunuculuğundan siyasete hep dik durdu
İnsan hakları savunuculuğundan 2007 yılında “Bin Umut Adayı” olarak siyasete giren HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, siyasi komplo ile tutuklandı.
İnsan hakları savunuculuğundan 2007 yılında “Bin Umut Adayı” olarak siyasete giren HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, siyasi komplo ile tutuklandı.
Din, dil, ırk, mezhep ve cinsiyetçi Türk siyasetine karşı barış, kardeşlik, dostluk ve dayanışma dilini kullanan Kürt siyasetçi Demirtaş, “örgüt propagandası yapmak”, “suç ve suçluyu övmek” iddiasıyla suçlanıyor.
Genç bir avukat iken 2004 yılında İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkanlığına seçilen Selahattin Demirtaş, 2007 yılında Kürt siyaseti ile Türkiye demokrasi güçlerinin ittifakıyla kurulan “Bin Umut Adayları” listesinde bağımsız milletvekili seçilerek siyasete girdi. Elazığ doğumlu 43 yaşında olan Demirtaş, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde mevzun olduktan sonra Amed’te serbest avukatlık, İHD şubesinde yöneticilik ve başkanlık, Uluslararası Af Örgütü Amed Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı.
BDP GENEL BAŞKANLIĞINA SEÇİLDİ
Abisi Nurettin Demirtaş'ın 2007'de genel başkanlık yaptığı Demokratik Toplum Partisi’nde (DTP) Meclis Grup Başkanvekilliği yaptıktan sonra DTP'nin kapatılması sürecinde yeni kurulan Barış ve Demokrasi Partisi'ye (BDP) geçerek partinin 1 Şubat 2010 tarihinde yapılan olağanüstü kongresinde Gültan Kışanak ile birlikte Eş Başkanlığa seçildi. BDP'nin Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) katılması sürecinde 22 Haziran 2014'te yapılan 2. Olağanüstü Kongrede Figen Yüksekdağ ile birlikte HDP Eş Başkanlığına seçildi. 2007 genel seçimlerinde Amed, 2011 genel seçimlerinde Hakkâri’de milletvekili seçilen Demirtaş, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde İstanbul vekili olarak seçildi.
KISA SÜREDE TÜRKİYE SİYASETİNDE YER EDİNDİ
Gençliğinde babası Tahir Demirtaş'a ait tesisatçı dükkanında çalışan Demirtaş, 90’lı yıllarda devletin Kürtlere karşı sürdürdüğü askeri şiddet, siyasi baskı ve yoksullaştırma sürecinin tanıklığıyla avukatlık mesleğini seçti. İnsan hakları ihlallerin tavan yaptığı yıllarda kendisini en çok etkileyen olayın Silopi HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ve Yardımcısı Ebubekir Deniz’in kaybettirilmesi olduğunu belirten Demirtaş, Kürt ve Türkiye kamuoyunda aynı zamanda önemli bir insan hakları savunucusu olarak biliniyor.
SORUŞTURMA KISKACINDA BİR SİYASETÇİ
Birçok Kürt siyasetçisi gibi Demirtaş da devletin soruşturma ve baskılarından nasibini aldı. 2006 yılında Roj TV’de telefonla katıldığı bir tartışma programına, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için “Kürt sorununun çözümünde rolünün değerlendirilmesi gerekir” sözünden ötürü Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla soruşturma açıldı. 2010 yılında sonuçlanan davada kendisi 1 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar vererek, Demirtaş’ın 5 yıl boyunca denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasını kararlaştırdı. Demirtaş hakkında sokağa çıkma yasağının sürdüğü Sur için yaptığı yürüyüş çağrısı nedeniyle soruşturma başlatıldı.
93 kez “PKK propagandası” yapmakla suçlanan Demirtaş hakkında 2013 yılında İstanbul'da yapılan Newroz kutlamasında yaptığı konuşmada, Öcalan’ı övdüğü gerekçesiyle “örgüt propagandası” suçundan 5 yıl hapis istemiyle iddianame hazırlandı.
DARBEYE NET TUTUM
15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak adlandıran bir grup asker tarafından askeri darbe girişimine net tavır koyan Demirtaş, darbe girişiminden hemen sonra yaptığı açıklamada, darbeye karşı olduklarını, girişimin Türkiye'de hala demokrasi olmadığının göstergesi olduğunu ifade ederek, hükümeti ve Erdoğan’ı bir kez daha demokrasiyi tesis etmeye çağırdı.
HIZLA DEĞİŞEN SÜRECİN TANIĞI
Demirtaş’ın siyaset kariyeri, gençlik yıllarında olduğu gibi Kürtleri ve Türkiye’yi ilgilendiren çok ağır süreçlerle devam ediyor. Roboskî Katliamı, “KCK” adı altında Kürt siyasetine dönük operasyonlar, mahkemelerde anadilde savunma süreci, uzun tutukluluk süreleri ve “Çözüm Süreci”ni başlatan büyük cezaevlerindeki süresiz dönüşümsüz açlık grevleri, 2014 Kobanê direnişi; dış siyasette ise Suriye ve Irak savaşı gibi birçok önemli gelişme bu süreçte yaşandı.
BARIŞ İÇİN ÇABALAYAN BİR SİYASETÇİ
BDP'de Eş Başkan seçildikten sonra daha aktif bir siyaset izleyen Demirtaş, başlangıcı 2009 yılı Oslo görüşmeleri olarak kabul edilen ve PKK’li tutsakların başlattığı açlık grevinin ardından başlatılan Çözüm Süreci'nde önemli rol aldı. Çözüm sürecinin başladığı Haziran ayında Başbakan Erdoğan'ın "Önce terörle aralarına mesafe koysunlar" cümlesine karşılık "Başbakan çözüm için ya DTP, ya PKK, ya da Abdullah Öcalan’la görüşmek zorundadır” dedi. Eylül ayında İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından açıklanan "Demokratik Açılım" paketinin içeriğinin yetersiz olduğunu dile getirerek, Kürt sözcüğünü kullanmadan bir demokratik açılım yapmaya çalıştıklarını belirtti. Atalay’ın açıklamalarından sonra hükümetin açılımla ilgili iyi niyetinden kuşku duymaya başladıklarını ifade eden Demirtaş, “Süreç tıkanmıştır veya bitmiştir demiyoruz. Yaptığımız değerlendirmeler hükümete, bu anlamda bir uyarıdır" öngörüsüyle iktidarı uyarmıştı.
2013 Ocak ayında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı Adası'nda direkt görüşmelerin başlaması sonrasında adaya giden 3’üncü HDP heyetinde yer alan Demirtaş, Öcalan'ın "40 yıldır devam eden isyan" olarak tanımladığı Kürt sorununu bitirmekte karalı olduğunu ancak parlamentonun çatışmaların durması ve bunun sürekli hale gelebilmesi için gerekli kararları alabilme kararlılığı konusunda kuşkuları olduğunu belirtti.
ÇÖZÜM ODAKLI ÖNERİLERDE BULUNDU
2010 Ekim ayındaki kendisiyle yapılan bir röportajında çözüm sürecinde 1.5 senedir somut bir adım atılmadığını vurgulayan Demirtaş, 2009 yılında başlayan operasyonlar ile hedef alınan “KCK'nin ne olduğu” şeklinde bir soruya da verdiği yanıtta bunun sivil yerel ve bölgesel meclisler şeklinde yapılanan bir oluşum olduğunu ifade etti. Sınırötesi operasyonlar için hükümete verilen yetkilerin süreçle ilgili kafa karışıklığına neden olduğunu ve PKK'nın eylemsizlik kararını uzatma eğilimli olduğunu aktardı. "KCK operasyonları adı altında Parti Meclis üyemiz, belediye başkanımız, bütün parti çalışanlarımız tutuklanıyor. Eğer KCK buysa, KCK genel başkanı ben oluyorum" sözleri Kürt siyasetine dönük operasyonlara cevap niteliğindeydi. Demirtaş, siyasi yaşamında Kürt sorunun çözümü için makul ve Türkiye halklarını da içine katan önerilerde bulunmakla dikkat çekiyor.
‘BAŞA DÖNEMEYİZ’
Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin temel sorunların çözümüne ilişkin daha önce verdiği bir demecinde şunları dile getirdi: "Türk milleti artık kapsayıcı bir tanım olmaktan çıktı. 1921 Anayasası'nda böyleydi, 1924'te değiştirildi. Türk milleti birden o tarihte başladı ise Türk tarihinin 1924 öncesine gitmemesi lazım. Ama açın bakın kitaplara, Türk tarihi Orta Asya'dan, Uygurlardan başlar. Dil, edebiyat da Orta Asya'dan başlar. Eğer Kürtler Türk milletinin bir parçası ise şuna cevap vermek lazım: Biz Kürtler Orta Asya'dan gelmedik. Araplar da Ermeniler ve Rumlar da gelmedi. Hepsinin ortak tarihi, edebiyatı, folkloru değil orası. Her birinin ayrı bir kültürü, dili var. 1924'te 'Biz yeni bir milletiz ama hepimizin farklı dilleri var, bu korunacak, Türkçe ortak dil olacak, Türkçe bizi millet yapacak' denseydi sorun olmazdı. 'Siz Türksünüz, herkes Türkçe konuşacak, başka dilde eğitim yasak, siz yoksunuz' dendi ve sorun yaşandı. Artık yeniden başa dönemeyiz."
KÜRTLERE ÖZERKLİK ÇAĞRILARI
2009 yılında Star gazetesine verdiği röportajda, Kürt halkının günümüzde bölünme yerine demokratik bir toplum örgütlenmesine yönelik bir çözüm istediğini belirten Demirtaş, Kendi Twitter hesabından yaptığı açıklamada ise, ulus-devlet anlayışını bir çözüm olarak görmediğini bu sebeple Kürt nüfus için de ulus-devlet modelinin uygun bir çözüm olmadığını söyledi ve ekledi:
"Ulus devleti çözüm olarak görmek, havuzun dibinde boğulmak üzereyken bir bardak su içmeye çalışmak gibidir. Oysa senin ihtiyacın su değil, oksijendir. Havuzdan çıkıp nefes alman gerekir. Ulus devleti azaltıp, toplumsal özgürlüğü çoğaltmamın gerekir. Bu nedenle; devlet talebi,toplumsal ve köklü bir demokrasi talebinden daha ileri bir talep değildir."
GEZİ PARKI ÖZELEŞTİRİSİ
Siyasetteki başarısı ve sempatisinin yanı sıra Türkiye siyasetinde özeleştirisini yapan tek lider konumunda olan Demirtaş, BDP milletveklili Sırrı Süreyya Önder'in 27 Mayıs-15 Haziran 2013’te Gezi Parkı protestolarında ilk günlerde ön saflarda bulunmasına rağmen “BDP'nin mesafeli durduğu” eleştirilerine ilişkin "Gezi direnişiyle değil, bu halk hareketini askeri darbeye kadar götürebilir miyiz diyenlerle aramıza mesafe koyduk" diyerek açıklık getirdi.Demirtaş, direniş süresindeki Başbakan ve hükümetin katı tutumunu "İnsanların kişiliklerine bu kadar egemen, üstten bakış açınız bu isyanın nedenidir" sözleriyle ve eyleme katılanların dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından "3-5 çapulcu" olarak nitelenmesini "Ülkenin bir tek çapulcu tarafından yönetilmesindense 3-5 çapulcu tarafından yönetilmesi daha demokratiktir" diyerek eleştirdi.
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDE BÜYÜK SEMPATİ TOPLADI
Demirtaş, 2014 yılı Ağustos ayında ilk defa referandum yoluyla yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimi'ne katılan 3 adaydan biri olarak yüzde 9.76 oy alarak Türkiye halklarının sempatisini ve dikkatini çekti. Siyaset sahnesinde, kadınların özgürlük mücadelesi başta olmak üzere emekçiler, ötekileştirilmiş tüm halklar ile dayanışma içinde olan Demirtaş, Ermeni Soykırımı gibi halklara karşı yapılan zulümleri hep dile getirdi. Türkiye siyasetinin vazgeçilmez kin, nefret, ayrıştırıcı, ötekileştirici üslubunun aksine barış, hoşgörü, dostluk, dayanışma dilini kullandı. Demirtaş, ırk, dil, din, mezhep ve cinsiyetçi politikaya karşı söylemleriyle birçok siyasi çevre tarafından takdirle karşılandı.
CUMHURBAŞKANI OLAN ERDOĞAN’A İLK TANIMLAMA
Seçim kampanyası süresince TRT'nin adaylara ayırdığı süreye ilişkin eleştirisini dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'a yönelik "TRT senin kölendir, gece gündüz çalışsın" sözüyle ifade etti ve kendisi ile TV'de canlı yayına çıkma önerisine cevap vermeyen Erdoğan’a "Sen daha bizimle el sıkışmayı, bizimle selamlaşmayı zulüm sayıyorsan, sen herkesin Cumhurbaşkanı nasıl olacaksın?" eleştirisi ile Erdoğan’ın siyasi kimliğini deşifre etti.
SAVAŞA KARŞI BARIŞ ÇAĞRISINI YİNELEDİ
7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinden sonra savaş startı veren AKP hükümeti ve Tayyip Erdoğan’a İstanbul Barış Bloku'nun yaptığı "Barışı biz inşa edeceğiz" mitinginde seslenen Demirtaş, barış çağrısını yineledi. 28 Şubat 2015 tarihinde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan başkanlığında AKP heyeti ile HDP heyeti arasında sağlanan 10 maddelik Dolmabahçe mutabakatının sonunda Tayyip Erdoğan'ın “Ne Kürt sorunu, artık böyle bir şey yok” ve daha sonrasında 10 maddeye atfen "Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim" sözlerini ve izleme heyetine karşı çıkışını seçime yönelik propaganda olarak değerlendiren Demirtaş "Kapalı kapılarda kabul edilenler, açık kapıya çıkıldığında reddediliyor. Hükümet İmralı'da söylenen her şeyi dışarıda inkâr ediyor" diye Erdoğan’ı bir kez daha deşifre etti.
‘SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ’
7 Haziran seçim öncesi HDP grup toplantısında Tayyip Erdoğan için söylediği "Recep Tayyip Erdoğan! Seni Başkan yaptırmayacağız" sözünden sonra Erdoğan’ın hedefi haline geldi. Demirtaş, öngörüleriyle de çektiği açıklamalarından birisi de eski Başbakan Ahmet Davutolğu’nun dış politikası dahil görevden azledilmesine kadar süreçleri tahlil etmekle dikkat çekti.