Kürtler her alanda iradelerine sahip çıkıyorlar. En başta varlık ve özgürlük iradelerine sahip çıkıyorlar. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için, İmralı’daki baskı ve tecridin sona ermesi için, İmralı işkence sisteminin parçalanıp yok edilmesi için her yerde ve çok çeşitli eylemler yapıyorlar. Başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halk ayakta ve iradelerine sahip çıkmak için yürüyorlar; miting, yürüyüş, boykot, protesto, özgürlük nöbeti ve açlık grevi gibi her türlü eyleme başvuruyorlar.
Avrupa’da “Yurtdışındaki Şengalliler Meclisi” üyelerinin başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevi üç haftasını dolduruyor. Açlık grevi eylemine her yerden destek geliyor. Eylem, Avrupa’da Önder Abdullah Öcalan’a özgürlük amacıyla yürütülen demokratik halk eylemlerinin merkezi haline gelmiş bulunuyor. Böylece Avrupa’daki Kürtler ve dostları, her alanda Önder Abdullah Öcalan’a özgürlük amacıyla yapılan eylemlere öncülük ediyor.
İmralı kapılarının açılması ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü amacıyla Diyarbakır’da yapılan süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi de ilk haftasını dolduruyor. Bu eylem de daha şimdiden Kuzey Kürdistan’daki özgürlük ve demokrasi eylemlerinin merkezi haline gelmiş bulunuyor. Her kesimden Kürt insanı ve demokratik güçler açlık grevi eylemcilerini bir an bile yalnız bırakmıyor. İçlerinde seçilmiş halk temsilcilerinin de bulunduğu açlık grevi eylemcileri yoğun olarak amaçlarını ve kararlılıklarını kamuoyuna duyuruyor.
Kuzey Kürdistan’daki açlık grevi eylemlerinin giderek her alana yayılacağı anlaşılıyor. Farklı cezaevlerinden 35 tutsak, 15 Eylül’den itibaren aynı amaçla süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatacağını ilan etmiş bulunuyor. Belli ki giderek açlık grevleri tüm cezaevlerine yayılacak ve binlerce tutsağın katıldığı eylem haline gelecektir. Dahası Kürdistan’ın olduğu kadar Türkiye’nin de kasaba ve kentlerine yayılacaktır.
Başta kadınlar ve gençler olmak üzere Kürt halkı ve dostları özgürlük iradelerine sahip çıktığı gibi, Kürdistan Özgürlük Gerillası da varlık ve özgürlük iradesine sahip çıkıyor. Kuzey Kürdistan’ın dört bir yanında yaşanan gerilla eylemlerinde ciddi bir tırmanış yaşanırken, eylemlerin giderek Türkiye alanına da yayılmakta olduğu gözleniyor. Dahası Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemlerini tırmandıran gerillalar, bu amaçla fedai eylemlerini daha da artıracaklarını ve Önder Abdullah Öcalan dışında hiç kimseyi dinlemeyeceklerini açıklamış bulunuyorlar.
Kürt halkı, bir yandan varlık ve özgürlük iradesi olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a sahip çıkma eylemlerini tırmandırırken, diğer yandan da çeşitli görevler için seçip demokratik yönetim iradesi haline getirmiş olduğu demokratik kurum ve kuruluşlarına sahip çıkıyor. AKP faşizminin OHAL darbesiyle ve topyekûn faşist özel savaş konsepti temelinde geliştirdiği tüm faşist saldırılara karşı yiğitçe direniyor. Seçimle işbaşına getirdiği kendi iradesi dışında başka hiçbir gücü yönetim olarak tanımayacağını ve kurumlarını onlara vermeyeceğini açıklamış bulunuyor.
Bu alandaki mücadele en fazla yerel yönetimlerin çok önemli bir unsuru olan belediyeler üzerinde yoğunlaşıyor. DBP’li belediyelere kayyum atanması kararını mecliste sahtekarca yöntemlerle geri çekmiş bulunan AKP Hükümeti, şimdi OHAL rejimine dayanarak çıkardığı kararnamelerle söz konusu kayyum atamalarını gerçekleştirmeye çalışıyor. Daha şimdiden Silvan, Sur ve Bulanık belediyelerine kayyum atanmış olduğu basında yer alıyor ve bu uygulamanın tüm DBP’li belediyelere yönelik olarak adım adım geliştirileceği belirtiliyor. Öyle ki, belediyelerin devlet tarafından işgal edileceği ve kaymakamlarla valilere teslim edileceği söyleniyor.
Tıpkı İmralı kapılarının kapatılması gibi, AKP Hükümeti tarafından belediyelere yöneltilen bu saldırı da Kürt halkında büyük bir öfke ve tepkiye yol açmış bulunuyor. Zaten başta HDP ve DBP olmak üzere birçok Kürt kurumu çok daha öncesinden “Kayyumların kabul edilmeyeceği ve bunlara karşı direnileceği” açıklamasını yapmıştı. Nitekim benzer açıklamalar kayyum atamalarına paralel daha da artıyor. Tüm bunlar da Kürt halkının sokağa dökülmesine ve belediyelerini ve eşbaşkanlarını korumasına yol açıyor.
Belli ki hükümetteki içişleri bakanlığı değişikliği bunun için yapılmış bulunuyor. Yeni İçişleri Bakanı da, tıpkı Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım gibi, Kürt halkına hakaret ve düşmanlıkta sınır tanımıyor. Bu durumun yerel yönetimler üzerindeki mücadeleyi tırmandıracağı ve her tarafa yayacağı anlaşılıyor. Kürt halkının, Cizre ve Sur’dan başlattığı yerel yönetim direnişini, şimdi de belediyelere sahip çıkma ve AKP kayyumuna geçit vermeme temelinde sürdüreceği görülüyor.
AKP saldırıları belediyelerle yetinmeyip yaşamın diğer alanlarına da sarktığı için, Kürt halkının direnişi de yaşamın her alanında gelişiyor. AKP faşizmi özgür basını yasaklayarak farklı sesleri susturmaya ve halkın gerçekleri öğrenmesini önlemeye çalışırken, özgür basın da her türlü saldırıya karşı yiğitçe direniyor. Halkın haber alma özgürlüğünü sağlayabilmek için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Böylece AKP yalanlarını açığa çıkarıp halkı aydınlatıyor.
AKP saldırıları, aynı zamanda başta öğretmenler olmak üzere tüm yurtsever ve demokrat kişileri hedefliyor. AKP, Fethullahçılara karşı ilan ettiğini söylediği OHAL rejimine dayanarak tüm muhalefeti ve AKP karşıtlarını yok etmeyi amaçlıyor. Özellikle de Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye edebilmek için her şeyi yapıyor. “Fethullahçılara karşı mücadele ediyorum” diyerek, Kürt soykırımını gerçekleştirmeye çalışıyor.
Tayyip Erdoğan ve mevcut AKP yönetimi, MHP ve CHP’den de aldığı destekle, çöken cumhuriyet sistemini, Kürt karşıtı ve ulus-devletçi çizgide yeniden restore etmek istiyor. Kuzey, Batı ve Güney Kürdistan’ı yeniden işgal ederek, yeni bir inkar ve imha sistemi kurmaya çalışıyor. Kürdistan Özgürlük Devrimi temelinde Ortadoğu’da yaşanan değişime ikinci bir Lozan Anlaşmasını dayatmak için çaba harcıyor. Türkiye’nin ve mevcut devletin tüm gücünü Kürtleri katletmek ve Kürt kazanımlarını yok etmek için kullanıyor. ABD, AB ve Rusya’ya bu politikayı yeniden kabul ettirebilmek için her şeyi yapıyor.
Ama nafile; AKP ne yaparsa yapsın, doksan üç yıl önce yapılanı bu kez başaramayacaktır. Bu sefer devran Kürtlerden yanadır ve Kürt düşmanı Türk ulus-devletinin sonu gelmiştir. Kürdistan değişmiş, Ortadoğu değişmiştir. Çeyrek asırdır yaşanan savaş sonunda tüm Arap aleminde ciddi değişiklikler olmuştur. Bu temelde, hem Kürtler ve Araplar, hem de küresel güçler yeni bir Ortadoğu’dan yanadır ve bunun için çalışmaktadır. Dolayısıyla Kürt düşmanı eski ulus-devlet sistemini korumaya AKP ve TC’nin gücü yetmeyecektir.
AKP kendini ne kadar pazarlarsa pazarlasın, artık ABD, AB ve Rusya’ya Kürt soykırımını kabul ettiremeyecektir. Yine Arapları ikinci sınıf toplum durumuna düşüremeyecek ve gelişen Kürt-Arap demokratik ilişkileri yeni demokratik Ortadoğu’nun temelini oluşturacaktır. Başta Rojava Kürtleri olmak üzere Suriye halklarına Cerablus’un işgalini kabul ettiremeyecek ve giderek artan direnişle karşılaşacaktır. Dahası büyüyen ve yayılan Kürt direnişi, pek yakında AKP ile TC’yi tarihin çöp sepetine atmayı başaracaktır.
Önder Abdullah Öcalan öncülüğünde kırk yıldır bilinçlenen ve örgütlenen Kürtler, hem varlık ve özgürlük iradelerine ve hem de demokratik yönetim iradelerine sonuna kadar sahip çıkarak, her türlü AKP saldırısına karşı kahramanca direnecektir. Demokratik yerel yönetimleri olan belediyeleri AKP’ye vermeyecektir. Atanan kayyumları belediyelere sokmayacak ve sokağa çıkamaz hale getirecektir. Görevden atılan öğretmenler ve diğer yurtseverleri değerlendirerek kendi alternatif demokratik sistemini oluşturacaktır.
Gün mücadele günü, demokratik iradeye sahip çıkma günüdür. Özgürlük iradesine sahip çıkarak direnmeyi bilenler, gelecekte özgürce yaşamayı da hak edecektir.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA