İşgale karşı direniş
Peki AKP açısından son çırpınış denebilecek olan söz konusu işgal saldırıları karşısında tavır ve tutum nasıl olmalıdır? Hiç kuşku yok ki, direnilmeli, daha çok direnilmeli ve sürekli direnilmelidir.
Peki AKP açısından son çırpınış denebilecek olan söz konusu işgal saldırıları karşısında tavır ve tutum nasıl olmalıdır? Hiç kuşku yok ki, direnilmeli, daha çok direnilmeli ve sürekli direnilmelidir.
Faşist AKP diktatörlüğü önce DBP’li belediye eş başkanlarını ya tutukladı ya da görevden aldı. Şimdi de “Kayyum atama” adı altında DBP’li belediyeleri polis terörüyle bir bir işgal ediyor. AKP hükümetinin 20 Temmuz günü ilan ettiği faşist OHAL rejiminin DBP’li belediyelere yönelik saldırıları tam bir işgal hareketi haline gelmiş bulunuyor. Önce jandarma ve polis güçleri belediye binalarını kuşatıp askeri taarruz yöntemiyle ele geçiriyor, ardından da kapıların önüne ve pencerelere her boydan TC bayrakları asılıyor. Tıpkı askeri güçler tarafından işgal veya fethedilen alanlara bayrak dikilmesi gibi. Belli ki AKP Hükümeti ve emrindeki kolluk kuvvetleri tarafından DBP adaylarının 30 Mart 2014 yerel seçiminde kazandığı belediyeler düşman olarak görülüyor.
AKP hükümetinin ilan ettiği faşist OHAL diktatörlüğü sadece DBP’li belediyeleri işgal etmiyor, aynı zamanda başta Zap ve Zagros alanları olmak üzere gerilla denetiminde bulunan dağlık sahaları da yoğun askeri teknik saldırılarla adeta işgal etmeye çalışıyor. Bu temelde Türkiye’nin tüm gücünü harekete geçiriyor ve bütün imkânlarını kullanıyor. Türkiye toplumunun genç evlatlarını acımasız bir tarzda savaşa ve ölümün üzerine sürüyor. Öyle ki, son dönemlerde yaşanan savaş neticesinde her gün neredeyse ondan fazla asker cenazesi kaldırılıyor.
Faşist AKP Yönetimi, belediyelere ve Kürdistan dağlarına yönelik tüm bu işgal saldırılarını, 24 Ağustos günü başlattığı Cerablus işgali temelinde yürütüyor. Öyle ki, Esad Yönetimi’nin ve ABD ile Rusya’nın karşı çıkmasına rağmen, AKP faşizmi Cerablus işgalini sürdürüyor. Hatta tüm dünyayı, söz konusu işgali Bab ve Halep hattına yaymakla tehdit ediyor. “DAİŞ’e karşı savaş” adı altında her gün Türk savaş uçakları Rojava Kürdistan ve Suriye topraklarını vuruyor. Onlarca tankı ve topu Suriye topraklarına geçirmiş ve savaşa sokmuş bulunuyor.
Türk Başbakanı Binali Yıldırım’ın “Artık taarruz halindeyiz” dediği işte bu işgal hareketleri oluyor. Dikkat edilirse, söz konusu işgal saldırıları çok boyutlanmış ve ciddi tehlike arz eder hale gelmiş bulunuyor. Cerablus işgaliyle Türk ordusu başka devletlerin sınırı içine girer ve artık İngiltere ve Fransa tarafından Birinci Dünya Savaşı sonrası çizilen Ortadoğu sınırlarını ortadan kaldırırken, Zagros ve belediyelerin işgaliyle de artık Türkiye’de demokrasinin zerresinin bile kalmadığını tüm dünyaya ilan etmiş oluyor.
Peki faşist AKP Yönetimi tüm bu işgal hareketlerini niçin yapıyor? Öyle ya, şaka olsun diye işgal saldırıları yapılmaz. Çukurca’da savaşan generalin itiraf ettiği gibi, “Ölüm-kalım” çizgisinde olmazsa da insanlar böyle bir vahşi saldırganlık içine girmez. Başbakan Binali Yıldırım’ın ifade ettiği gibi, ortada sonuç almayı hedefleyen ciddi bir “Taarruz” yok, sadece bir “Faşist karşı taarruz” var. Yani var olan bir taarruza karşı AKP faşizmi karşı taarruz geliştirmeye çalışıyor. Kuşkusuz bunda da ciddi bir başarı elde edemiyor.
Yani AKP Hükümetinin söz konusu işgal saldırılarını sonuç almaya ve zafer kazanmaya yönelik bir saldırı olarak görmemek gerekiyor. Bunları bir güçlülük etkeni olarak ele almamak büyük bir önem taşıyor. AKP sözcüleri her ne kadar “Terörün kökünü kazıyacağız” diyerek Kürt halkına ve Özgürlük Hareketine karşı meydan okumaya çalışsalar da, aslında yaz ortasından itibaren adım adım gelişen devrimci hamlenin başarısını önlemeye ve bu biçimde iktidar ömrünü biraz daha uzatmaya çalışıyor.
Dikkat edilirse, yaz ortasından itibaren gerilla eylemlerinde çok ciddi bir artış ve yükseliş yaşandı. Elazığ ve Cizre eylemleri bu yükselişin zirvesi oldu ve AKP’nin restore etmeye çalıştığı faşist sistemi temellerinden sarstı. Yine kendini tarz ve taktik bakımdan yenileyen öz savunma güçlerinin AKP iktidarına yönelik eylemlerinde çok ciddi bir gelişme yaşandı. Başta Kürt gençleri olmak üzere halkın serhildanları da gözle görülür bir ivme kazandı. Faşist baskı ve terörün teslim alamadığı demokratik siyaset, açıklamaları ve eylemleriyle AKP faşizminin maskesini düşüren bir rol oynadı.
İşte tüm bu direnişlerin Kürdistan’da geliştirdiği demokratik özerklik devriminin zaferini ve devrimci halk savaşının Türkiye’ye yayılmasını engelleyebilmek için AKP faşizmi söz konusu işgal saldırılarını geliştirdi ve hala da devam ettiriyor. Yani bu biçimde ve “En iyi savunma saldırıdır” diyerek faşist iktidarının ömrünü uzatmak istiyor. İmralı tecridine karşı gelişen halk direnişinin yerel ve bölgesel ayaklanmalara ulaşmasını bu temelde engellemeye çalışıyor.
Dikkat edilirse Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bayram vesilesiyle kardeşiyle görüştürülmesini de bu temelde gündeme getirdi ve bu amaç doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. Son derece hukuki ve insani bir hak olan söz konusu görüşmeyi bile siyasallaştırıyor ve iktidarının ömrünü uzatma amacına bağlıyor. Önder Abdullah Öcalan’ın “Demokratik siyasi çözüm” çağrısına cevap vermeyerek, aslında söz konusu görüşmeye özel savaş kapsamında ve tırmanan halk direnişini bölüp zayıflatmak amacıyla izin verdiğini açıkça itiraf etmiş oluyor.
Peki AKP açısından son çırpınış denebilecek olan söz konusu işgal saldırıları karşısında tavır ve tutum nasıl olmalıdır? Hiç kuşku yok ki, direnilmeli, daha çok direnilmeli ve sürekli direnilmelidir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile bir buçuk yıl sonra kardeşinin görüşebilmesi mevcut direnişin önemli bir başarısı olarak görülmelidir. AKP’nin faşist zırhı üzerinde bu biçimde çok önemli bir gedik açılmıştır, direniş büyütülerek de bu gedik tarihi başarıya dönüştürülmelidir. AKP Yönetimi’nin özel savaş oyunlarına asla fırsat verilmemelidir.
Besbelli ki Kürt halkı ve demokratik güçler tarafından AKP’nin faşist işgaline karşı direniliyor ve bu direniş sürekli büyütülerek devrimci zafer haline getirilecektir. AKP’nin Cerablus işgaline karşı başta Rojava halkı ve özgürlük güçleri olmak üzere tüm Suriye halkları direniyorlar ve bu direnişi daha da büyüteceklerdir. Başta Kürtler ve Araplar olmak üzere Suriye’deki tüm halkların demokratik birliğini ve kardeşliğini geliştirerek Demokratik Ortadoğu’nun ve Kürt-Arap demokratik dostluğunun temellerini atacaklardır.
Başta Zap ve Zagros olmak üzere tüm Kuzey Kürdistan dağlarına yönelik AKP saldırılarına karşı HPG ve YJA-Star güçleri kahramanca direniyorlar ve söz konusu direnişi doğru tarz ve taktik temelinde daha da tırmandırarak zafere taşıyacaklardır. Kürt gerillası Kürdistan topraklarını faşist işgalci güçlerin denetimine hiçbir zaman bırakmayacaktır. Faşist güçlerin yaptığı katliamların hesabını bir bir sorarak, Kürt halkının tarihi yargılama hakkını kullanacaktır.
Kuşkusuz tıpkı Cerablus’un ve Kürdistan dağlarının işgal edilmesine karşı gösterilen direniş gibi, DBP’li belediyelerin AKP faşizmi tarafından işgal edilmesine de fırsat verilmeyecektir. Kürt halkının seçilmiş temsilcilerinin yerini AKP Hükümeti tarafından atanmış olanların almasına asla izin verilmeyecektir. Daha ilk andan itibaren belediyelere yönelik AKP işgaline karşı Kürt halkının çok yoğun bir tepkisi gelişmiştir ve söz konusu bu tepki daha büyük bir bilince ve örgütlenmeye dönüştürülerek zafer çizgisinde bir direniş eylemi geliştirilecektir.
Belediyeler demokratik yerel yönetimlerin çekirdeğidir. AKP faşizminin DBP’li belediyeleri işgal etmesinin hukuki hiçbir gerekçesi yoktur. Belediyelere yönelik AKP işgali, 24 Temmuz 2015’den bu yana demokratik öz yönetimlere karşı yürütülen faşist saldırıların son halkasıdır. Dolayısıyla kendini ve iradesini demokratik öz yönetim direnişleriyle var etmiş olan Kürt halkının söz konusu işgal saldırısını kabul etmesi mümkün değildir.
Kürtler ve demokratik güçler özgür iradelerine sahip çıkacaklardır. AKP kayyumunu hiçbir yerde ve hiçbir zaman meşru görüp kabul etmeyerek sonuna kadar direneceklerdir. Gerekirse on binler halinde belediyeleri denetime alarak, gerekirse alternatif olarak kendi demokratik belediyelerini örgütleyip devam ettirerek AKP saldırılarını kırıp oyunlarını bozacaklardır. Gün demokratik iradeye sahip çıkma günüdür. Kürt halkı işgale karşı kahramanca direnerek iradesine nasıl sahip çıktığını dost-düşman herkese gösterecektir.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA