‘İşkence suçtur, alışmayın’

12 Eylül döneminde 90 gün işkence gören TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, “Kime yapılırsa yapılsın işkence insanlık suçudur” dedi.

İşkence mağdurlarına TİHV'e başvuru yapmaları çağrısında bulunan Efe, “Kimse işkenceyi sineye çekmesin” dedi.

AKP hükümeti, darbecilerle mücadele gerekçesiyle ilan ettiği olağanüstü hal kapsamında gözaltı süresi 30 güne çıkartıldı. Hem gözaltı süresinin uzatılması hem Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un “AİHS askıya alınmıştır” açıklaması hem de gözaltı merkezlerinden gelen “işkence yapılıyor” bilgileri, işkencenin 12 Eylül dönemindeki gibi yaygınlaştığı yönündeki kaygıları artırdı.

12 Eylül askeri darbesinin ardından Nisan ayında gözaltına alınarak, 90 gün gözaltında işkence gören Ümit Efe, 30 günlük gözaltı süresinin ne anlam gelebileceğini, kendi deneyimi üzerinden anlattı.

Bugün işkence görenlere destek veren Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın İstanbul Temsilciliği görevini yürüten Efe'nin 35 yıl önce gözaltına alındığında matematik öğretmeni olarak Ordu Aybastı 50. Yıl Lisesi'ne yeni ataması yapılmıştı.

İdealtepe'deki İşçi Blokları'ndaki evine silahlı, bombalı baskın yapılarak gözaltına alındı. O gün için, “Komşular üzerimize kapaklandığı için belki de bizi öldüremediler” dedi.

Darbe soruşturması kapsamında çok sayıda kişinin gözaltına alınarak götürüldüğü Gayrettepe'teki polis binası, o günlerde “birinci şube” olarak bilinen işkence merkeziydi.

İLK ANDA HİÇLEŞTİRME VE AŞAĞILAMA BAŞLIYORDU

O günlerde Gayrettepe'ye götürülen herkes gibi, işkence ilk andan itibaren başlıyordu. Ümit Efe o günleri şöyle anlattı: “İşkence, Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü girişinde başladı, Benim ayakkabılarım yoktu, ayaklarım çıplaktı. Böylelikle her şeyi hissediyordum. Gözbağı yönünüzü hissetmenizi engelliyordu. Ama ayaklarımla iniyor muyum, çıkıyor muyum anlıyordum. Aslında, arabaya alındığınız andan itibaren bir hiçleştirme ve aşağılama başlıyordu. Cinsiyetçi saldırılar hiç kesilmiyordu. O günlerde, pek çok yer işkence merkeziydi. Nereye götürüldüğünüzü bile bilmiyordunuz.

Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'nün kapısına geldiğim andan itibaren çift taraflı bir dayak koridoru ile karşılaştım. 90 gün boyunca da işkence sürdü. Her şey çok saldırgandı. Her şey sizi hiçleştiren ve kişiliğinizi parçalayan bir tarzda yapılmıştı. Hem işkence görene yönelik şiddet hem de görmediği halde dinleyene yönelik bir şiddet uygulanmaktaydı. 90 gün boyunca her gün sorgulandığınız halde kayda sizi sorgulayanlar istediği zaman geçiriyordu.

Benim için işkencehane boşaltıldı. Sadece ben ve gözaltında kaybedilen Nurettin Yedigöl, birkaç arkadaş günlerce işkence gördük. Orada her hallerinden 'Biz artık iktidarız' duygusunu hissettirmek istiyorlardı.

Cezasızlık da en belirgin şeydi. Gözleriniz bağlıydı yüzlerini görmüyordunuz. Ayrıca Garip (Tim şefiydi, asıl adı Mete Altan'dı), Kemik Kıran, 860 gibi kod isimler kullanıyorlardı. Gözleriniz açık olduğu zaman da bu insanların kimliklerini ancak eşkal vererek ya da resimle tanımlayabilmeniz mümkündü.”

AKP hükümeti, ikinci kanun hükmünde kararname ile, sorgusu bitip tutuklanan şüphelilerin “gerektiğinde” cezaevinden yeniden alınarak polis tarafından sorgulanmasının önünü açtı.

 

12 Eylül döneminde de aylarca süren gözaltıların ardından tutuklananlar, cezaevlerinden alınarak yeniden işkencelerden geçirildi. Ümit Efe, “Hakkınızda çıkan herhangi bir yeni durumda yeniden alınıp işkence görebiliyordunuz” dedi.

Ümit Efe, işkence gördüğü 90 gün boyunca Gayrettepe'de Süleyman Cihan, Ataman İnce ve Nurettin Yedigöl gözaltında kaybedildi. Selçuk Küçükçiftçi işkencede öldürüldü. Aynı davadan yargılandığı arkadaşları Doğan Özzümrüt, Atila Ermutlu, Ercan Yurtbilir, Tamer Arda polis operasyonuyla öldürüldü.

Ümit Efe, tüm bunların haberini gözaltı sırasında polisten öğrendi. “Polisler her seferinde büyük bir zafer havasında bunları söylüyordu” dedi ve ekledi: “İşkence yaptıktan sonra, Doğan, Atilla, Ercan ve Tamer'in öldürüldüğünü gösteren gazeteleri önüme attılar, 'yenildiniz' dediler.”

İşkenceyi protesto etmek için susma hakkını kullanan, adını dahi söylemeyen Ümit Efe, 3.5 ve 1.5 yıl olmak üzere toplam 5 yıl cezaevinde tutuldu.

'TOPLUM İŞKENCEYE ALIŞTIRILMAK İSTENİYOR'

Gözaltı süresinin 30 güne çıkartılmasının işkence uygulamalarının yaygınlaşacağı endişesini herkes gibi kendisinde de oluştuğunu belirten Efe, darbecilik suçlamasıyla gözaltına alınanların da işkence görmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti.

Efe bu konuda şunları söyledi: “Belki gözaltına alınanlar arasında bize işkence yapanlar da olabilir. Ya da Cizre ve Nusaybin'de birçok insan işkence yapan, evleri bombalayanlar da olabilir. Ancak işkence asla kabul edilemez. İntikamcı bir duyguyla 90 gün işkence gören, kaybedilme riski ile karşı karşıya kalan, arkadaşları kaybedilen ve katledilen bir insan olarak, kimsenin işkence görmemesini istiyorum. İnsan Hakları Derneği'nin avukatları Silivri Cezaevi'ne gittiklerinde tutuklulardan, gece gündüz cezaevinde darbecilik suçlamasıyla tutuklananlara işkence yapıldığını öğrendiler. Bu kesinlikle kabul edilemez.”

İşkence fotoğraflarının sürekli yayınlanmasıyla da toplumun işkenceye alıştırılmak istendiği uyarısını yapan Efe, hangi suçlama ile olursa olsun TİHV'in kapısının tüm işkence mağdurlarına açık olduğunu belirtti. İşkenceyi “İnsanın ruhsal ve bedensel bütünlüğünü büyük bir parçalama eylemi” olarak değerlendiren Efe, şu çağrıyı yaptı: “İşkence görenlerin, fiziksel ve ruhsal iyilik haline ulaşması için TİHV gelerek tedavisini görmesini, alternatif raporunu oluşturmasını, suç duyurusunda bulunarak bütün prosedürlerini yapmasını öneriyoruz. Kimse işkenceyi sineye çekmemelidir. Bu sineye çekildiği müddetçe herkesin başına gelebilecek bir tehlikedir.”