İstanbul'da Erdoğan'a karşı uluslararası forum

“Adalet ve Özgürlük İçin Uluslararası Forum"una katılan kurum temsilcileri Erdoğan'in diktatörlüğü inşa etmek istediğine dikkati çekerek ve cezalandırılan muhaliflerle dayanışma içinde olduklarını açıkladı.

TTB, İstanbul Tabip Odası, KESK, DİSK/ Basın-İş, Sınır Tanımayan Gazeteciler ve uluslararası birçok örgütün ortaklaşa düzenlediği "Adalet ve Özgürlük İçin Uluslararası Forum”, Cağaloğlu’nda bulunan İstanbul Tabipler Odası’nda yapıldı. Foruma Şebnem Korur Fincancı, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarından birçok temsilci katıldı.

İfade özgürlüğüne değinen Prof.Dr. Selçuk Erez, Kürt illerindeki savaşın sona erdirmek için başlatılan sürecin hükümet tarafından sonlandırıldığını hatırlattı. Hükümete karşı olan her sivil toplum kuruluşunun her türlü kesimin susturulmaya çalışıldığını,  doktorların da hedeflendiği belirten Erez, İstanbul Tabip Odası’na, İstanbul Diş Hekimleri Birliği ve İstanbul Eczacılar Birliği’nden tasfiyelerin gerçekleştiğini açıkladı, kendisinin de Türk devletini aşağılamak ve teröre destek istemekten yargılandığını vurguladı. Erez, “Darbe’yi bahane edilerek 968 hekim, 643 Tıp akademisyeni görevinden uzaklaştırıldı. TTB ‘de barış istediği için, anayasayı ihlal ettiği gerekçesiyle baskı altında” dedi.

ÖNDEROĞLU: ULUSLARARASI DESTEK GEREKİYORDU

Sınır Tanımayan Gazeteciler Üyesi Erol Önderoğlu, bu kadar baskı ortamında Türkiye’deki tek bir meslek odasını ya da birkaç sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesiyle olamayacağını dile getirerek, “Uluslararası bir desteğin olması gerekiyordu, bugün bunu burada başardık. Bizlerin veremeyeceği hiçbir hesabı yok, bizim yaptığımız iş bakımından bırakın tutuklanmayı; soruşturma açılmasını bile reddediyoruz. Mesele bizim şahsımızda değil, bizim gerimizdeki insanları; savaştaki insanların, toplumun öteki kesimlerin hedeflendiğini biliyoruz” diye konuştu.

MORİLLON: GAZETECİLER BIRAKILSIN

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Program Direktörü Lucie Morillon, kendilerinin benzer davalara tanık olduğunu ifade etti. Özgür Gündem’in yazı işleri müdürlüğünü yürüttüğü için gazetecilerin yargılandığını kaydeden ve bir gazetenin varlığını savunmak toplumun birliği için gerekli olduğuna vurgu yapan Morillion; “Bu kadar baskı ortamında Korur’un, Nesin’in ve Önderoğlu’nun yürüttüğü mücadelenin ne kadar haklı ve gerekli olduğunu görüyoruz. Cezaevindeki gazeteciler bir an önce tahliye edilmeli, baskılar bir an önce son bulmalı" diye konuştu.

BARLOZ: YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL

İşkence Mağdurları için Uluslararası Rehabilitasyon Konseyi Genel Sekreteri Victor - Madrigal Borloz, işkence mağdurlarının sesini duyurmak için burada olduğuna, dayanışma insan haklarının korunması için temel gereksinimlerden biri olduğuna işaret etti. Demokrasi ve muhalefet arasında ayrılmaz bir ilişki var olduğunu aktaran Borloz, “Demokrasi ancak farklı görüşlerin bir arada olmasıyla mümkündür. Yargının bağımsız bir şekilde hareket etmesi ve yargının korunmasının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz” diye ifade etti.

MCKAY: MESLEĞİMİZİ İCRA ETMEK SUÇ DEĞİL

İnsan Hakları için Hekimler Örgütü, İcra Direktörü Donna McKay, Şebnem Korur Fincancı’nın yıllardır başkaları için insan hakları mücadelesi verirken, bugün onun için mücadele verdiklerini anımsattı. Türkiye’nin eşi görülmemiş bir kriz anında olduğunu ve bu krizden baskı doğduğunu vurgulayan McKay, şöyle dedi: “Liderlik, hayatını hakikate adayan insanları cezalandırmakla değil, ödüllendirmekle olur. Biz gazeteciler gerçekleri ararız ve bulduklarımızı tüm çıplaklığı ile açıklarız. Gazeteciliğin var oluş temeli budur. Mesleğimizi icra etmek suç değildir. Muhalif kesimleri susturmakla Türkiye güçlü hale gelmiyor, aksine daha az özgür ve güçsüz bir ülke haline geliyor.”

FERSTMAN: ŞOK İÇİNDEYİM!

REDDRESS Direktörü Carla Ferstman, TİHV ve Fincancı’nın insan hakları konusunda ve işkenceye karşı mücadelede lider olduklarını ifade ederek, "İstisnasız işkenceye maruz kalan insanları savundular. Kendisinin ve meslektaşlarının tutuklanmasından şok içindeyim, toplumun muhaliflerini savundukları için insanlar baskı altında. Sizinle birlikte olmaya devam edeceğiz. Adalete ve gerçeğe inanıyoruz, bu ülkede de ayakta duracak” diye konuştu.

OETT: ENDİŞE İLE TAKİP EDİLİYOR

School Of Oriental and African Studies Öğretim Üyesi Lutz Oett ise şöyle konuştu: “Başka bir ortamda olmayı çok isterdim fakat politik gerçeklikler bizi buna zorladı. Çok zor zamanlarda Şebnem çok tutkulu bir şekilde yaptığı çalışmalardan ötürü tanınıyor. İyi yurttaş ne demekse onu karşılıyor. İşkence mağdurlarına yardım ettiği gerekçesiyle doktorlar tutuklanıyor, Şebnem, Erol ve Ahmet tamamen dayanışma ile davrandıkları için suçlanıyorlar. Basın ve ifade özgürlüğü demokrasinin en temel ilkelerinden, bu davalarsa demokrasiyi tehlikeye atıyor. Dünyanın her tarafından Türkiye’deki gelişmeler endişe ile takip ediliyor."

HINRICHSEN: ULUSLARARASI TOPLUMA ÇAĞRI YAPIYORUZ

Berlin Tedavi Merkezi Proje Görevlisi Leif Hinrichsen, 1992’den bu yana TİHV ile beraber çalıştıklarını, TİHV'in işkencenin belgelenmesi adına İstanbul Protokolü için hazırladığını ifade etti. Hinrichsen, şunları söyledi: “Kendisi de bir doktor olan Fincancı, 2 diğer gazeteci ile birlikte bir gazetenin misafir editörlüğünü üstlendiği için bugün yargılanıyorlar. Türkiye’nin demokrasi anlamında gittikçe daha çok kötü bir duruma gittiğini görüyoruz, uluslararası toplumu bunları durdurmaya çağırıyoruz. Cumhuriyet gazetesi yazarları, HDP vekilleri tutuklanıyor. Özgür Gündem gazetesi baskı ve şiddetle kapatılıyor. Derhal bunların önüne geçilmeli.”

KASUMLU: SESSİZLİK KÖTÜ SONUÇLAR DOĞURACAK

Nükleer Savaşı Önlemek İçin Uluslararası Doktorlar Üyesi Neşmil Kasumlu, pek çok kez insan haklarını savunmak için Türkiye’ye geldiğini belirterek, “Doktorlar, politikacılar, akademisyenler burada yargılanıyor. Mart ayında Cizre’deydik ve ne olduğunu gördük, Avrupa’daki ülkelerin gerekli tavrı almadığı için hayal kırıklığını paylaşıyoruz. Herkes sessiz olursa bunun sonuçları çok kötü olacak. Sonunda kazanacağız" dedi.

TOLLBACK: TÜRK DEVLETİNİ SAYGI DUYMAYA DAVET EDİYORUM

Uluslararası Hukukçular Komisyonu İsveç Seksiyonu Kristina Tollback, hukuk devleti ve insan haklarının desteklenmesi için çalışma yürüttüklerini, uluslararası düzeyde insan haklarına yönelik bir yasanın ortaya çıkması için çalıştıklarını söyledi. Tollback, “Türk otoritelerini insan haklarına ve ifade özgürlüğüne saygı duymaya davet ediyorum” dedi. Uluslararası kamuoyunu Türkiye’deki gelişmeleri engellemeye çağıran Tollback,  Nesin, Fincancı ve Önderoğlu’na desteğini sundu.

FRIEDRICH: TOPLUMUN YANINDA OLMALIYIZ

Uluslararası Savaş Karşıtları'ndan Rudi Friedrich, Korur, Nesin ve Önderoğlu’nun davası gazetecilere yönelik gittikçe artan davalardan sadece bir tanesi ve çok endişe verici bulduğunu ifade etti. Friedrich, şunları söyledi: "Kürt illerini ziyaret ettim, özellikle Cizre’de silahlı kuvvetlerin şehri kuşattığını gördüm. Bu durum insanları ya göçe ya da sokak ortasında ölümü tercih etmek zorunda bırakıyor. Uzun bir zamandır Türkiye’deki vicdani ret hareketini destekliyoruz, burada da bu kirli savaşa alet olmak istemeyen yüzlerce insan oldu. Darbe girişiminden sonra hükümet demokrasiyi korumak yerine diktatörlüğü inşa ettiğini görüyoruz. Korkutulmuş ve sindirilmiş toplumun yanında olmamıza ihtiyacımız var.”

OLCAYTO: HALK GERÇEKLERİ ÖĞRENEMİYOR

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Başkanı Turgay Olcayto, OHAL ilanı ile bugünleri tahmin ettiklerini söyledi.  Cumhuriyet gazetesine yönelik baskınla ülkede okuyan, sorgulayan insanlara gözdağı vermek istediklerini dile getiren Olcayto, “En büyük sorunlarımızdan biri halkın haber almak hakkının yok edilmesi. Halk artık gerçekleri öğrenemiyor. Türkiye’nin çok değerli akademisyenlerinden ve insan hakları aktivistlerinden biri Korur. Nesin ünlü bir yazarlarımızdan, Önderoğlu ise gerçekleri yazan gazetecilerimizden bugün davaları var, bu durum kabul edilemez” diye vurguladı.

KESKİN: DAYANIŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR

İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin de yasaklı bir coğrafyanın tek sesi olan Özgür Gündem gazetesinin  genel yayın yönetmenliğini yaptıkları için yargılandığını hatırlattı. Kürdistan’da yaşanan hak ihlallerini yazdığı için Özgür Gündem'in defalarca bombalandığını, dağıtımcılarının katledildiğini, kendisinin de Özgür Gündem’in 3 yıl genel yayın yönetmenliğini yaptığını belirten Keskin, “Hakkımda müebbet hapis isteniyor, yurt dışına çıkış yasağım var ve her hafta karakola gidip imza atmak zorundayım. Yargılanmamızın nedeni kişisel değil, devletin politikalarını eleştirdiğimiz için yargılanıyoruz. Dayanışmaya çok ihtiyacımız var” dedi.