GÖRÜNTÜLÜ

İsveç'te yazar ve gazeteciler AKP ve Erdoğan'ı protesto etti

İsveç'teki yazar ve gazeteciler, AKP ile Saray'ın baskı politikalarına karşı eylem düzenledi. Eylemdeki konuşmalarda, AKP'nin uygulamaları protesto edilirken, Erdoğan'ın herkes için tehdit olduğu uyarısı yapıldı.

İsveç'in başkenti Stockholm'da yazar, gazeteci ve insan hakları örgütleri, Türkiye'de yargılanan ve tutuklu bulunan gazeteci, akedemisyen ve yazarlarla dayanışmak amacıyla bir protesto gösterisi düzenledi.
Gösteri PEN, Uluslararası Af Örgütü, Gazeteciler Federasyonu, Sınır Tanımayan Gazeteciler ve İsveç Parlamentosu'nda grubu bulunan milletvekillerinden oluşan Türkiye'de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi tarafından Türk Büyükelçiliği önünde yapıldı. 
Dündar ve Gül'ün bir önceki duruşmalarına PEN adına katılan Yazar Elisabeth Olin, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP'nin, her türlü yöntemi kullanarak iktidara yönelik eleştirel sesleri susturmaya çalıştığını, görevlerini yapan gazetecileri casuslukla suçladığını söyledi.

TÜRKİYE'DEKİ GAZETECİLERİ DESTEKLEME ÇAĞRISI

Uluslararası Af Örgütü'nden Ami Hedenborg, ifade ve basın özgürlüğünün en temel insan hakları ve tüm ülkelerde herkes için geçerli olduğunu belirttikten sonra, “Ama bu, Türkiye'de böyle değil. Bunun tam tersi. Rejim farklı düşünenleri susturmak için her türlü yönteme başvuruyor. Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aşağılayıcı gördüğü ifadeleri kullandığınız için baskıya uğrayabilirsiniz ve hakkınızda dava açılabilir, cezaevine girebilir ve işten atılabilirsiniz” dedi.

AKP'nin Kürdistan'da Kürt Halkına yönelik saldırılarına da değinen Hedenborg, Türkiye'de insanların gösterilere katıldığı için tutuklandığını ve hatta öldürüldüğünü belirtti. Hedenborg, şunları kaydetti:
“Cizre'de polis, kendisine taş atan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan'ı kafasına ateş ederek öldürdü. İşkenceye uğrayanları, yakınları kaybedilenleri savunan  insan hakları savunucusu ve Avukat Tahir Elçi'de Diyarbakır'da aynı şekilde katledildi. Neden ve kimler tarafından öldürüldüğü halen açığa çıkarılmadı.”
Hedenborg, Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğüne saygı göstermesini, cezaevlerinde bulunan aydın ve gazetecilerin serbest bırakılmalarını ve haklarında açılan davaların düşürülmesini talep ettiğine vurgu yaptı.

'ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERE SAYGI GÖSTERMELİ'

İsveç Gazeteciler Federasyonu adına konuşan Stephan Lidholm, AKP'nin gazetecilere yönelik baskı ve saldırılarını hiçbir biçimde kabul etmediklerini ve eleştirdiklerini söyledi.
Dündar ve Gül'ün yargılanmasının Erdoğan'ın talimatıyla geliştiğine vurgu yapan Lidholm, Türkiye'yi imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymaya çağırdı.

'ERDOĞAN HERKES İÇİN TEHDİT'

“Can Dündar ve Erdem Gül İsveç'te böylesi bir ifşaatta bulunsalardı kendilerine 'Büyük Gazetecilik Ödülü' verilirdi” diyerek konuşmasına başlayan Gazeteci-Yazar Kudro Baksi, “Ama bu Erdoğan'ın ülkesinde böyle değil. Erdoğan sadece Türkiye'deki ifade özgürlüğünü değil, aynı zamanda Avrupa Birliği'ni (AB) tehdit ediyor. Almanya'da Erdoğan'ı eleştiren, hiciv yapan sanatçıları tehdit ediyor. Erdoğan sadece Türkiye'de değil, Avrupa Birliği'nde de basın ve ifade özgürlüğüne yönelik bir tehdittir” şeklinde konuştu. Baksi, AB ve Avrupa'daki sivil toplum örgütlerini Erdoğan'ın tehditlerine karşı çıkmaya çağırdı.
Türkiye'de İnsan Haklarını Destekleme Komitesi adına konuşma yapan Sol Parti Milletvekili Daniel Riazat, Türkiye'nin giderek daha da otoriterleştiğini somut örnekler vererek anlatıktan sonra, Erdoğan'ın Türkiye'de yaşayan aydın ve halkların yanı sıra elindeki bazı kozları kullanarak Avrupa Birliği'ne de baskı yaptığını söyledi.

'TÜRKİYE'DEKİ İHLALLER AVRUPA'DA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ OLUMSUZ ETKİLEYECEK'

PEN Başkanı Ola Larsmo, Sınır Tanımayan Gazeteciler'in basın özgürlüğü indeksinde gazetecileri en fazla hapseden ülkeler sıralamasında Türkiye'nin ilk sıralarda olduğunu hatırlattıktan sonra, “Türkiye'de ciddi gazetecilik, Avrupa'da ilticacılar ile ilgili büyük ve gerçekleri açığa çıkaran şöyleşiler yapan gazeteciler yargılanabiliyorsa tüm Avrupa'da ifade ve basın özgürlüğü ihlal edliyor demektir. Bunların İsveç ve Avrupa'nın diğer ülkelerinde de olumsuz etkilerini gösterecektir” dedi.
Larsmo, şöyle konuştu: “Erdoğan demokratik klasik temel hakları ihlal ettikçe Türkiye ile AB arasındaki mesafa artıyor. Bunun için bizlerin hep birlikte Türkiye'deki demokrasi, daha açık bir toplum atmosferi ve Suriye'deki felaketin son bulmasını isteyen güçleri desteklememiz gerekiyor.”
Konuşmaların yapılmasının ardından Larso ile birlikte gösteriyi örgütleyen yöneticileri Türkiye'deki ifade özgürlüğü ihlallerini kınayan ve tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyen mektubu Büyükelçilik yetkililerine iletmek istediler. Ancak Büyükelçilik mektubu almayı reddetti.
Gösterinin ardından bazı yazarlar ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

Annika Thor, PEN Cezaevindeki Yazarlarla Dayanışma Komitesi Başkanı:
“Türkiye'deki gelişmeler, özellikle de Dündar ve Gül hakkında dava açılması çok kaygı verici. Basın ve ifade özgürlüğü çok değişik biçimlerde ihlal ediliyor. Gazeteciler, akademisyenler ve yazarlar tutuklanıyor. Türkiye yeniden İsveç PEN'in çalışmasını yoğunlaştırması gereken ülkelerden biri haline geldi.”

Annika Schabbauer, Operasyon 1325'un Koordinatörü:
“Bu yıl İsveç'te basın özgürlüğü yasasının kabul edilmesinin 250. yıl dönümü. Bu bizim için çok önemli. Demokratik bir toplumun nasıl inşa edilmesi gerektiği konusunda deneyimlerimiz var. Türkiye'nin buradaki deneyimlerden dersler çıkarması ve olumlu ve barıçıl yönde ilerlemesi gerekir. Azınlıkların, kadın örgütlerinin hem geleneksel hem de sosyal medyada kendilerini özgürce ifade edebilmeli. Ancak bu yapılırsa barışcıl ve daha eşitlikçi bir toplum düzeni kurulabilir. Bu nedenle bir kadın örgütü olarak basın ve ifade özgürlüğüne destek vermek için bu gösteride yer alıyoruz.”

Ragıp Zarakolu, Gazeteci-Yazar:
“Türkiye'de çok vahin gelişmeler yaşanıyor. Gerçekten bu sürecin durması gerekir. Şu anda basın özgürlüğü en had safhada kısıtlanmış vaziyette. Yüzlerce gazeteci işsiz. Ancak biat ettikten sonra gazetecilik mesleğine devam edebiliyorlar. Bu bir çeşit adı konmamış darbedir. Elbette bu askeri bir darbe değil ama Türkiye sivil bir darbe yaşıyor. Şu andaki hükümet tüm meşruluğunu yitirmiş vaziyette. Gayrı-meşru bir darbe anayasasını alabildiğine kullandığı gibi onu çok daha vahim noktalara getiriyor. Bir sıkıyönetim ilan etmeye, darbe yapmaya bile gerek yok. Her vali bir sıkıyönetim komutanı. Bazıları hariç mahkemeler sıkıyönetim mahkemelerine dönüştürülmek isteniyor. Türkiye'nin geleceği açısından bu sürecin durdurulması gerekiyor.”

Martin Kaunitz, Yazar ve PEN Başkan Yardımcısı:
“Türkiye'de gelişmeler korkunç ve olumsuz bir yönde. Gazetecileri, yazarları ve akademisyenleri hapsetmek övünülecek bir şey değil. Demokrasinin giderek sınırlanması ve basın özgürlüğü ihlallerinin artması oldukça kaygı verici. Türkiye'deki bu gelişmeler tüm Avrupa'yı kaygılandırmalı.”

Elisabeth Olin, Yazar:
“Türkiye'de demokrasinin en temel öğelerini oluşturan basın ve ifade özgürlüğü yok. İfade özgürlüğünün olmadığı yerde demokrasi olmaz. Gazeteciler ve insanlar hiçbir kaygı duymadan görüşlerini yazabilmeli ve açıklayabilmeli. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan çok tehlikeli bir biçimde, gazetecileri ve aydınları susturmak istiyor. Akademisyenler görüşlerini açıkca söyleyebilmeli. Biz onlar ve diğer tutuklu gazeteciler için de çalışmalar yapıyoruz.”
 

...