İzmir’de işçiler kurultaya hazırlanıyor

İzmir’de işçiler kurultaya hazırlanıyor

 'İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği İçin Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’ gerçekleştirilecek. Kurultay Sözcüsü Erol Özdemir, "Kurultayımız kapitalist sömürüye, emperyalist saldırganlığa, ulusal-etnik mezhepsel baskı ve ayrımcılığa karşı bir araya gelmiş işçilerin eylem kürsüsü olacaktır" dedi.

7 Nisan Pazar günü İzmir Fuar Gençlik Tiyatrosu'nda de gerçekleşecek olan “İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği İçin Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı” sözcüsü Erol Özdemir ile kurultay hazırlıkları üzerine konuştuk.

Kurultayın 'Özgürlük ve Eşitlik Beyannamesi' 16 Mart'ta imzaya açılmıştı.

Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları’nın İzmir ayağı 7 Nisan günü gerçekleşecek. Ön hazırlık çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Düşünsel ön hazırlık sürecini saymazsak kurultay çalışmaları Şubat sonu ve Mart başında gerçekleşen toplantılarla başladı. Şu aşamada ise bire bir kitle çalışmasına, ev, fabrika ve işyeri ziyaretlerine öncelik veriliyor. Bu hafta birlik ve kardeşlik toplantıları başlığı altında bir dizi toplantı gerçekleştireceğiz. Ev ve işyeri ziyaretlerimiz devam edecek. Kurultay çağrı afişlerini yapacağız. Davetiyeleri dağıtmaya başlayacağız.

Kurultay çalışması kapsamında imzaya açılan Özgürlük ve Eşitlik Beyannamesi çalışması da tüm bunlara paralel olarak sürdürülüyor.

Beyanname çalışması kurultay ön hazırlık sürecinde önemli bir yerde duruyor. Amacı ve şu ana kadar elde edilen sonuçlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Beyanname çalışması kurultayın önemli ayaklarından biri. Ancak ondan da öte dünyada ve ülkede yaşanan siyasal gelişmelerle ilgili olarak işçi sınıfı ve emekçileri belli bir tutum etrafında bir araya getirmenin bir aracı. Tıpkı kurultaylar gibi. Bu açıdan kurultay sürecini aşan bir yanı var. Biliyorsunuz beyanname 16 Mart’ta düzenlenen bir basın açıklamasıyla imzaya açıldı. Bu basın açıklaması vesilesiyle sendikalar başta olmak üzere değişik kitle örgütlerine ve siyasal oluşumlara ulaşılarak çalışmanın amaçları anlatıldı. İmkân olan yerlerde yönetimlere sunumlar gerçekleştirildi.

Nasıl tepkiler aldınız?

Söz konusu kurumlar genel olarak bu türden imza metinlerine alışkınlar. Bir dizi kurum yönetici metni imzalamış durumda. Destekleri için teşekkür ediyoruz.

Ama bizim esas amacımız kendi bileşenlerimizi aşan bir tarzda kurultay gündemlerinin ve metinde ortaya konulan politik tutumun daha kapsamlı bir şekilde tartışılmasını sağlamaktı. Bir hafta boyunca ekiplere dayalı bir tarzda gerçekleştiren ziyaretlere rağmen çabalarımızın bu türden bir tepkiyi açığa çıkarmak noktasında sınırlı kaldığını görüyoruz. Basın açıklamasına katılan ya da katılamayıp süren çalışmaya sonradan destek olmaya çalışanları, ya da tamamen ilgisiz davrananları bir kenara koyuyorum. Daha genel bir kesim kendi görevini pasif bir destekçi olmak olarak görüyor. Oysaki gerek emperyalist savaş ve saldırganlık gerekse ulusal etnik ve mezhepsel baskı, inkâr ve ayrımcılık tüm ülkenin gündemi, doğal olarak tüm işçi ve emekçilerin sorunu.

Çalışmanın esas ayağını fabrikalar ve emekçi semtler oluşturuyor. Buralarda nasıl bir çalışma sürdürüyorsunuz?

İçerde arkadaşlarımızın bulunduğu fabrikalarda çalışma bu arkadaşlarımız üzeriden yürütülüyor. Bu işletmeler de dâhil olmak üzere birçok fabrikaya beyanname metinlerini dışarıdan da dağıtıyoruz. Ertesi gün tekrar fabrika önüne giderek geri toplamaya çalışıyoruz. Aynı şeyi emekçi semtlerdeki, ev ziyaretlerinde de yapıyoruz. Başlangıçta bir metni dağıtıp sonradan tekrar toplamaya çalışmanın ne kadar verimli olacağı üzeriden şüphelerimiz vardı. Fakat şu ana kadar elde ettiğimiz sonuçlar bu şüpheyi ortadan kaldırdı. Gerek mahalle çalışmalarında gerekse fabrika dağıtımlarında gördük ki belli kayıtları olsa da birçok işçi ve emekçi metni imzalayıp geri getirmiş. Ve tartışmak konuşmak istiyor. Üstelik tartışmak konuşmak isteyenler arasında metni şu veya bu gerekçeyle yanlış bulduğunu söyleyip imzalamayanlar da var. Şimdi bu tür talepleri geride kalan kısa sürede karşılamak için çaba gösteriyoruz.

Kürt sorunu, kurultayın temel gündemlerinden birisi. İzmir’de süren kurultay hazırlık çalışmalarında bu konuda ne tür tepkiler gözlemliyorsunuz?

“Ulusalcı şoven İzmir” söylemi bizim çalıştığımız alanları tam tanımlamıyor. Ötesinde iki ayrı dünya olduğu gibi iki ayrı İzmir de var. Bakırçay’da Çiğli Organize’de BEGOS’ta ya da Ege Serbest Bölge’de insanların esas duyarlılık alanları daha farklı. Ama gene de "ulusal duyarlılık" diye ifade edilen ve yer yer şoven histerilere dönüşen tutumların İzmir işçi sınıfı içerisinde kendine bir etki alanı bulduğu da gerçek. Ama aynı kesim kendini ekseriyetle demokrat, antiemperyalist, eşitlikçi ve özgürlükçü görüyor. Oysaki sınıfsal, ulusal-etnik mezhepsel her türlü baskı ve inkâra karşı durmadan bu sıfatların hiçbirisine sahip çıkılamaz.

Çalışmayla bir şekilde ilişkilenen ve ulusal duyarlılığı belirgin olan arkadaşlarımız da ulusların kendi kaderini tayin hakkının meşru olduğunu ifade eden bir metne imza atabiliyorlar. Sorun Kürt sorununun kendi somut mahiyetinden çıkıyor. Madem işçilerin birliğini tartışıyoruz, biz neden bölünmeden yana olalım, birlikten yana olmalıyız deniliyor. Biz de zaten bunu anlatıyoruz. Birlik inkâr ve baskı üzeriden kurulamaz. Özgürlük ve eşitlik temeli üzerinden kurulabilir.

Buradan kurultay gününe geçersek, nasıl bir kurgu ile gerçekleşecek kurultay?

Öncelikle şunu belirtmeliyiz. Kurultayımız konuların genel mahiyetinin ortaya konulacağı bir tartışma platformu olmaktan çok; kapitalist sömürüye, emperyalist saldırganlığa, ulusal-etnik mezhepsel baskı ve ayrımcılığa karşı bir araya gelmiş işçilerin eylem kürsüsü olacaktır. Tartışılacak olan böyle bir mücadelenin neden gerekli olduğu değil, nasıl yürütülmesi gerektiğidir. Bu doğrultuda bütün katılımcılar düşünce ve önerilerini serbestçe sunacak, ortak bir mücadele hattı ortaya çıkarılmasına gayret gösterilecektir.