'Kadınlar alternatif barış bile yapabilir'

'Kadınlar alternatif barış bile yapabilir'

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nükhet Sirman, “barış ve müzakere sürecinde kadınların rolü” üzerine ANF'nin sorularını yanıtladı.

Prof. Dr. Sirman, erkek müzakerecilerin, müzakerelerde “büyük siyasi aktörleri, güç ilişkileri”ni gördüğünü söyledi, “Halbuki kadınlar gündelik hayatı görüyorlar ve o gündelik hayatın makro siyasetle olan bağlarını kuruyorlar. Dolayısıyla kadınların barışma sürecinde söyleyecekleri çok şey var” dedi. İrlanda, Brundi örneklerini veren Prof. Dr. Sirman, “Alternatif barış yapacak kadar dahi kadınların rolü olabilir” diye konuştu. Aynı zamanda Barış İçin Kadın Girişimi aktivisti olan Sirman, bir kadın delegasyonun, kadın gerillalarla da görüşmesinin de sürece önemli katkı sunacağını belirtti, “Alternatif barış derken böyle bir şeyi kastediyorum. Türkiye'de yaşayan kadınlar ile savaşan silahlı kadınlar arasında belki böyle bir anlaşma yapılır ve bu anlaşma erkeklere yol gösterir. Bunun çok önemli adım olacağını düşünüyorum” dedi.

Müzakere süreci başladı, devam ediyor. Bir akademisyen ve barış aktivisti kadın olarak bu süreçten beklentiniz nedir?

Bu süreç uzun sürecek ve çeşitli aşamaları olacak. İlk aşamada silahların susması çok önemli. Devamında ikinci, üçüncü aşamaları var. Sonuçta gerçekten barışın inşa edilmesini bekliyorum. Barışın inşa edilmesi demek şimdiye kadar yaşadığımız toplumun bütün olarak kendisi değiştirmek demek.

'BİRBİRLERİYLE BARIŞIK TOPLUM'

Herkesin barış ve çözüm algısı farklı gözüküyor. Sizin barışınız nedir?

Barış sadece silahların susması değil, birbiriyle barışık bir toplumun inşa edilmesidir.

Birbirleriyle barışık toplum ne demek?

Bizim toplumumuzda bazı çatışmalar kabul ediliyor. Örneğin, etnik bazda çatışma olduğu kabul edildi. Din ve inanç bazında bazı çatışmalar oldu. Oraya bakarak söylersek, daha mütedeyyin kesim böyle bir çatışma olduğunu kabul ederken, mütedeyyin kesime karşı kendini laik ya da cumhuriyetin sahibi olarak nitelendiren kesim böyle bir çatışma olmadığını düşünüyordu. Çatışmayı halkla mağdurlar görüyor ve dile getiriyor. Ama iktidarda olanlar o çatışmayı görmüyorlar. Kadın-erkek meselesinde de tamamen öyle. Kadınlar, kadın-erkek bazında çatışma olduğunu söylüyor, fakat bunu erkekler kabul etmiyor. Etnik kimlik meselesi de öyle. Dolayısıyla bütün çatışan tarafların, çatışmaya neden olan toplumsal doku olduğunu kabul etmeleri gerekiyor. Ondan sonra birbirleriyle barışmanın adımları atılabilir. Kadınlar açısısından söylersek, önce bu toplumun kadınları ezdiğini kabul etmesi lazım ki, kadınların kendileriyle eşitlenmesi için ne yapılabileceğini düşünmeye başlasın. Barış çok zor ve problemli bir kavram. Neyi taraf olarak tanımlayacağımız bile bir çatışma meselesi.

‘İKTİDARLAR UNUTMAK İSTER’

Barışma sürecinde geçmiş hafızayı ne yapacağız? Üstelik bu hafıza katliamlarla dolu, acılarla dolu. Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir barış konferansında, İslamcı yazarlardan biri "unutalım" tavsiyesinde bulunuyordu. Unutmak, barıştırır mı?

“Unutalım” diyen genellikle iktidarda olandır. Müslümanlar kendilerinin yaşadığı zulmü unutmadılar. Unutmadıkları için iktidara geldiler. Ancak unutmanın dışında başka bir sorun daha var. Bu çatışma dün başlamış gibi gösteriliyor. Bu çatışmanın çok daha grift bir tarihçesi olduğunu kimse bilmiyor. Eğer siz tarih kitaplarını 1938'de durdurursanız, kim ne bilsin? Türkiye'de bir tarihsizlik problemi var. Bu tarihsizlik problemi, kimler arasında çatışma olabileceğini görmemizi engelliyor. Dolayısıyla herşeyin ötesinde insanlar birbirlerinin tarihçelerini iyice bilirlerse o zaman daha kolay hallederler ve hallettikten sonra belki 'bir daha olmasın' noktasına gelirler.

‘KADINLAR BARIŞ SÜRECİNE ZATEN DAVET EDİLMEDİLER’

Akil Adamlar Komisyonu, tepkiler üzerine Akil İnsanlar oldu. Hem komisyonun bileşeni olan kadınlara, hem de son iki ayda görüşmeleri yapan heyetlere ve tartışmalar baktığımızda kadınlar barış sürecinin aktif bir bileşeni mi? Nedir gördüğünüz?

Bu soruya "öyledirler" ya da "değillerdir" diye cevap vermek istemiyorum. Ne olabilir, diye bakmak istiyorum. Neyi olduracağımıza bakalım. Kadınların barış sürecinin içine 'Buyrun, siz de şu tarafa geçin' diye davet edileceklerini zannetmiyoruz. Kadınlar olarak neden olmamız gerektiğini sürekli olarak anlatmamız gerek. Başka ülkelerden de örneklerle neden kadınların sürecin parçası olmak zorunda olduğunu anlata anlata biz yapacağız.

‘TOPLUMDA MERHAMET KALMADI’

Neden?

En önem nedenlerden biri, kadınların, çatışmaların en mağdur kesimi olması. Çünkü görünmez. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, parlamentoda vekiller, 'Toplumsal cinsiyet acaba eşcinsellik mi?' diyor. Kadın-erkek arasındaki ilişkilerin bir çatışma, ezme-ezilme ilişkisi içerdiğini reddediyor bu söylem. Kadınları öldürmek, tecavüz etmek problem olarak bile görülmüyor. Böyle bir toplumda çatışmalar sırasında taraflar birbirlerine kadınları üstünden ceza veriyor. Dolayısıyla kadınlar mağdur. Kürt kadınları, zorunlu göç Türkiye'nin değişik büyük şehirlerine adeta atıldılar. Oralarda dil bilmezler, etmezler. Hayata tutunmak için gerekli olan insanlardan, komşularından, akrabalarından koparıldılar. Zar zor büyük şehirlerde yaşamı yeniden inşa ettiler. Çocuklarla ebeveynler arasında dünya görüşü farklılığı oluştu. Bunlar hep bu çatışmanın görünmeyen bedelleri. Bu bedelleri Kürt kadınları ödedi. Ama sadece Kürt kadınları değil. Batıdaki kadınlar da ödedi. Örneğin savaş bütçesi var. Barış İçin Kadın Girişimi olarak “Bir tankla kaç sığınmaevi açılır” sorusuna yanıt aradık. Oraya giden maddi ve manevi yatırım, toplumda kadınların durumunu iyileştirmek için kullanılmadı. Batı'daki yoksul kadınlar çocuklarını bu savaşa yolladı. Bütün bunların ötesinde kendilerinin hiçbir şekilde ciddiye alınmadığı bir toplumda yaşadılar. Görünmeyen ve en korkunç taraflarından biri de, kadınlık, erkeklik değerlerinin ve toplumdaki ahlak değerlerinin aşınması. Sadece kazanmaya ve eşit karşılık vermeye yönelik, erkekliğin en kötü hallerinin taltif edildiği bir toplumda yaşar olduk. Kadınlar daha kadınsı, erkekler daha erkeksi olarak yetiştirildi. Nihayetinde toplumda kadına yönelik şiddet arttı. Sadece kadına yönelik de değil, yoksullara ve çocuklara yönelik şiddet de arttı. Toplumda merhamet kalmadı.

‘ARINMA İÇİN KADINLAR ŞART’

Arınma nasıl olacak?

İşte kadınlar bunun için lazım. Kadınlar savaşta sadece mağdur değil aynı zamanda sokağa çıktılar. Sadece Kürt kadınları değil. Kürt hareketi çok ciddi bir kadın hareketini ayağa kaldırdı, oluşturdu ancak Batı'da da kadınlar savaşla beraber ortaya çıkan cinsiyetçiliğe ve şiddete karşı ayaklandılar. Kadınlar, batıda ve doğuda, kendi konumuyla toplumsal adaletsizliğin ve toplumsal eşitsizliğin içiçe olduğunu gördü. Kadınların konumunu anlamak için diğer eşitsizliklere de bakmak lazım. Bunu öğrendik. Kadınlar toplum hakkında bilgi ürettiler. 28 Şubat türbanlı kadınları sokağa saldı. Bu savaş da batıdan ve doğudan ama özellikle Kürt kadınlarını sokağa saldı. Bu çatışma dönemleri kadınları bir anlamda güçlendirdi ve kadınlar bu güçlenme sırasında bir sürü şey öğrendiler, bağlantılar kurdular. Şimdi de onları müzakere masasına getirecek konuma geldiler.

Erkek ve kadın müzakereciler neyi görür?

Erkekler güç ilişkileri, büyük siyasi aktörleri görüyorlar. Makro düzeyde, 'Kürtler şunu yaptı, devlet bunu yaptı' gibi. Halbuki kadınlar gündelik hayatı görüyorlar ve o gündelik hayatın makro siyasetle olan bağlarını kuruyorlar. Dolayısıyla kadınların barışma sürecinde söyleyecekleri çok şey var. Çünkü kadınların yaşadıkları ortak. Yaşadıkları şeylerin birbirlerine ne kadar benzediğini görecekler. Canavarlaştırma üzerine kurulu dil kaybolduğu andan itibaren bunu kadınlar yapabilirler. Kadınlar ayrıca gündelik hayatta neler kaybettiğini de müzakere masasında mesele etmek izin çalışmaya başlayabilirler. Bu anlamda da toplumsal barışın inşa sürecinde aktör olacaklardır. Ruanda, İrlanda, Kenya, Liberya ve Burindi gibi dünyanın bir çok yerinde oldular. Mesela, Liberya'da kadınlar, başkan Charles Taylor'la görüşmeye gittiğinde Taylor kadınlara, “Sizin dışınızda başka biri gelseydi, yüzüne bile bakmazdım. Ancak sizin sözünüzü dikkate alacağım” diyor. Kadınlar bütün liderlerle konuşarak onları bir araya getirmeyi başarıyorlar. Kadınlar o kadar farklı yollarda bu barış sürecinde var olmuşlar ki... Biz de kendi yolumuzu bulmak zorundayız.

‘KADINLAR ALTERNATİF BARIŞ BİLE YAPABİLİR’

Türkiyeli kadınların ve Kürt kadınlarının, bulacağı yolda, kadın müzakereci heyet ya da kadın heyeti olabilir mi?

Olabilir tabi ki. Kadınlar belki kendi aralarında barışırlar. Kadınlar, ‘şehit anneleri’ ile gerilla annelerini yanyana getirirler, onların birbirleriyle konuşmasını sağlarlar. Belki batının kadınlarıyla Kürt kadınlarının ortaklıkları olduğunu göstermeye çalışırlar. Belki kadınlar ortak bir deklarasyon çıkarırlar. İrlanda'da Katolik ve Proteston kadınlar bir araya gelerek barış deklarasyonu yayınlamışlar. Brundi’de aynısını yapmışlar ve kadınların deklarasyonu, yeniden savaşmaya başlayan tarafların nihayetinde kabul ettiği metin haline gelmiş. Alternatif barış yapacak kadar dahi kadınların rolü olabilir. Kadınlar arabulucu ya da kolaylaştırıcı olabilir. İrlanda'da kadınlar kolaylaştırıcı rolü üstlenmişler ve tarafların bir araya gelmelerini sağlamışlar.. Türkiye'de de bunun olabileceğini düşünüyorum. Akil İnsanlar listesinde 12 kadın var. Akil Adamlar'dan Akil İnsanlara geldik. Bu Türkiye'nin değiştiğini gösteriyor. Bu söylediğime 'Bardağın dolu tarafına bakıyorsunuz' diyebilirsin. Ancak komisyondaki kadınlar arasında kadınların neler yaşadığını bilen kadınlar var. Bu kadınlar insanlarla konuşacaklar. Belki de o kadınlar sayesinde batıdaki kadınlarla doğudaki kadınlar birbirleriyle konuşacaklar. Bir sürü şey mümkün. Ama bu bilgiyi topluma yaymak, kadınların barış sürecinde üstlendikleri rolleri topluma anlatmak lazım.

‘KADIN HEYETİ KADIN GERİLLALARLA DA GÖRÜŞEBİLİR’

Savaş ve kadın ilişkisini kurarken mağduriyet üzerinden kurdunuz... Ancak bir de savaşan kadınlar var. Kadın gerillalar onların orduları, örgütleri var. Onların taleplerinin görünürlüğü için batıdaki kadınlar neler yapabilir?

Bir kadın delegasyonu gidip savaşan kadınlarla konuşabilir. Alternatif barış derken böyle bir şeyi kastediyorum. Türkiye'de yaşayan kadınlar ile savaşan silahlı kadınlar arasında belki böyle bir anlaşma yapılır ve bu anlaşma erkeklere yol gösterir. Bunun çok önemli adım olacağını düşünüyorum.

‘ARTIK BARIŞ YOLUNA GİRİLDİ’

Gözlemim şu; batıda barış mücadelesi, kadınlar cephesinden, aydın, entellektüel diyebileceğimiz kadınların gündeminde. Akademisyen, gazeteci ya da siyasetçi kadınlar bu mesele ile ilgili. Barış, kadınların gündelik hayatına nasıl taşınacak?

7 bölgeye dağılan Akil İnsanlar Komisyonu'nun kimlerle konuşacağını çok merak ediyorum. Anladığım kadarıyla bu konuda bir direktif yok. Bölgelere giden komisyon üyelerinin, belki de halktan insanlarla da konuşma şansı olabilir. Bu çok büyük bir fırsat. Bunu çok iyi değerlendirmesi gerekir. Gerçekten halkla paylaşmak, onları dinlemek, mağduriyetlerini ve kızgınlıklarını duymak gerek. Onların istek ve dertleri de masada olsun. Akil İnsanlar'ın böyle bir rol oynayabileceğini. Keşke böyle yapsalar. 'Yapmayacaklar' diye de yok saymak istemiyorum. Umutlu olmak istiyorum. Barış yoluna gidildi artık bundan geri dönüş yok. Öyle ya da böyle bu iş olacak, bir şekilde bir şey olacak. Dolayısıyla mümkün olduğu kadar daha çok insan, halkın temsilcileri -yerellerden örgütler, STK'lar ya da camilerden- katılması lazım ki, bu iş toplumun tümünün barışmasını sağlasın. Yoksa, savaşan kesimlerin barışına dönüşürse, iktidar paylaşımından öte bir anlam içermez.

Son sözleriniz varsa...

Benim 23 yaşında kızım var. Diyor ki: Anne ben savaşsız bir toplumda yaşayabilecek miyim? Cevabımızın “Evet” olmasını istiyorum.