'Karantina insanları negatif anlamda etkileyecektir'

Sosyal Hizmet Uzmanı Mustafa Altıntop, koronavirüsü salgınından dolayı evde zaman geçirmek zorunda kalan toplumun gelecekte psiko-sosyal travmalar yaşayacağına dikkat çekti.

Koronavirüsü salgını 17 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Wuhan eyaletinde görüldükten sonra tüm dünyaya yayıldı. Salgın, bugüne kadar dünya genelinde bir bir buçuk milyona yaklaşırken, 80 binin üzerinde bin can aldı. Koronavirüsünün ilk vakasının Türkiye'de görüldüğüne dair resmi açıklama 11 Mart'ta Türk Sağlık Bakanı tarafından yapılmıştı. Açıklama yapıldıktan sonra vakalar ve ölümler hızla artmaya başladı.

Resmi rakamlara göre Kürdistan ve Türkiye'deki toplam vaka sayısı şimdiye kadar 34 bin 109, ölü sayısı ise 725 olarak belirtildi. Bir yandan vakalar ve ölümler artarken diğer yandan da bu sayıların hızını düşürmek için Kürdistan ve Türkiye genelinde karantina halen devam ediyor. Karantina sürecinin ortaya çıkaracağı sonuçları ve dikkat edilmesi gereken noktaları Sosyal Hizmet Uzmanı Mustafa Altıntop'a sorduk.

EKONOMİK KAYGILAR

Altıntop, salgının pandemi haline geldiğine ve tablonun giderek ağırlaştığına işaret ederek, kişilerin bu salgından kendilerini muhafaza etmeleri için uzmanlarca önerilen bazı sınırlamaların olması gerektiğini belirtti. Altıntop, söz konusu sınırlamaların karantina günlerinde olan insanların psiko-sosyal durumlarına negatif etkiler bırakacağını ifade etti. Şu anki eve kapanma halinin aynı zamanda insanların kaygılarıyla beraber eve kapanmaları anlamına geldiğini kaydeden Altıntop, şöyle devam etti: "Kendinizi hem salgından muhafaza etmeye çalışıyorsunuz hem de sosyal anlamda dezavantajlı bir duruma gelmiş oluyorsunuz.

Yine ekonomik kaygılarınız oluşuyor. Çünkü eve kapandığınızda dışarıda çalışanlar, işlerini yapamayacak hale gelmiş oluyorlar. Dolayısıyla bu eve kapanmayı gerektiren tedbirler insanları negatif anlamda etkileyecektir. Ayrıca ev içerisinde insanların sayısının artması bazı çatışmaları da ortaya çıkaracaktır. Tabi orta ve uzun vadede bunu daha net bir şekilde göreceğiz."

'SINIRLANDIRILMIŞ OLMAK ŞİDDETİ KÖRÜKLER'

Karantina günlerinde ekonomik anlamda yetersiz bir duruma gelindiğinde hane bireyleri arasında daha saldırgan davranışların yaşanabileceğini söyleyen Altıntop, "Çünkü ekonomik kaygılar ve yetersizlikler ilişkilerinize etkide bulunabilir. Meselenin bir diğer boyutu ise, toplumsal cinsiyet rolleri gereği erkekler evde durmaya çok alışkın olmadıkları için bu süreç ile sınırlanmış olan sosyal hayatları onları öfkelendirebilir. O yüzden de erkekleri domestik şiddete daha çok meyilli grup olarak görmemiz gerekiyor.

Çünkü toplumsal cinsiyet rollerinin erkeğe dayattığı ev dışında olma, dışarıda iş yapma, üretme ve arkadaşlarıyla vakit geçirmenin sekteye uğratılması 'erkek' dediğimiz kişiyi öfkelendirecektir. Bu öfke durumu da kendini çeşitli şiddet reaksiyonlarına meyledebilir. Yine salgına yakalanma kaygısı, sınırlandırılmış alanlarda şiddeti körükleyecek başka bir faktör olarak görülebilir" diye konuştu.

'EVE HAPSOLMAK TAHAMMÜLLERİ DÜŞÜRECEK'

Salgından dolayı örgün eğitime bir süre ara verildiğini hatırlatan Altıntop, okul çağında olan çocukların ev içerisinde ebeveynleriyle yaşayacakları sorunları da değinerek, şu uyarılarda bulundu: "Okul çağında olan çocukların daha hareketli ve sınırlandırılmaya toleranslarının düşük olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, onlarda ev içerisinde kalmaktan çok memnun olmayacaklardır. Çünkü bu salgına yönelik farkındalık düzeyleri de ebevenylere görece daha düşük olacağı için evde bulunmalarını anlamsız karşılayacaklardır.

Yine çocukların bakımdan sorumlu olan anne-baba ve diğer evdeki büyükler, onların evde bulunmalarını sorun etmeye başlayacaklardır. O yüzden de kimi çatışmaların zuhur edeceğini öngörmek gerekiyor. Bir başka sorun ise, komşularla olacak olan ilişkilerdir. Eve hapsolmanın komşularımız ile kuracağımız ilişkileri de zedeleyecektir. Çünkü zaten kaygılı, korkulu var ve sınırlandırılmış iseniz bu bir öfkeye yol açabilir. Bu öfkeyi de temasta olduğunuz insanlar üzerinde boşaltma meyliniz olabilir. Tüm bu süreçleri de dayanışma ile atlatabileceğimizi düşünüyorum."

Bu krizleri aşmak için de ruh sağlığı hizmeti verenlerin, toplum ile uzaktan teması sağlanmalıdır. Çünkü salgından etkilenmenin yol açacağı psikolojik çıktılar, kalıtsal sonuçlara neden olabilir. O yüzden de devlet, daha şimdiden ruh sağlığı hizmeti veren uzmanların toplum ile uzaktan iletişim kurarak, profesyonel destek vermelerini sağlayabilir" dedi.

'SALGIN SOSYAL SINIF AYIRT ETMİYOR'

Salgının hiç kimseyi ayırt etmediğini ve travmatik etkilerinin uzun süreceğini vurgulayan Altıntop, şu değerlendirmelerde bulundu: "Salgın, mensup olduğunuz etnisiteyi veya sosyal sınıfı ayırt etmiyor. Bu dünyanın hepsine yayılmış bir pandemidir. Dolayısıyla bunun çok travmatik sonuçları da olacaktır. Uzun yıllar üzerinde durmamız ve tamir etmemiz gereken yaralar açacaktır. Ama daha şimdiden, bunun yaralarını nasıl sarabileceğimize ilişkin sistematik bir çalışma yürütmemiz gerekiyor.

Bu salgın yarın öbür gün bittiğinde hayatımıza kaldığımız yerden devam edemeyeceğiz. Çünkü insanlar bu süreci yaşadığı ve etkileri onlar üzerindeki varlığını koruyacaktır. O yüzden gelecek için bu sürecin yaşanmamış gibi kabul edilmesi beklenemez. Kaldı ki bu süreç, insanların gelecekteki davranışlarına da etkide bulunacaktır. Günlük yaşantımızdaki pratiklerimizden tutalım da selamlaşma biçimimize bile etki edecektir. Salgın ortadan kalksa bile o mesafe hep olacaktır. Görünürde olmasa bile davranışlarımıza ve birlikte geçireceğimiz paylaşımlarımıza yansıyacaktır. Bu süreç, belki de bizim acı eşiğimizi etkileyecektir."

'BELİRSİZLİK KORKULARI BÜYÜTÜR'

Toplumun, psiko-sosyal açıdan güçlü olması durumunda salgının üzerlerindeki etkilerini azaltabileceklerinin altını çizen Altıntop, şunları paylaştı: "Psiko-sosyal açıdan güçsüz iseniz bu salgının üzerinizde yaratacağı etki ve kaygı sizin için daha yıkıcı olabilir. Bu, bizim baş etme kapasitemiz ile ilgilidir. Mental açıdan herkes aynı düzeyde etkilenmeyebilir. Ama genel olarak ruhsal anlamda ayakta kalmamızı sağlayacak yöntemleri uygulamamız lazım. Bu sürecin kendi içerisinde birçok belirsizliği barındırdığının farkındayız.

Bu belirsizliğin insanları korkuttuğunun da bilincindeyiz. Dolayısıyla kırılgan olmamız gayet anlaşılır bir şey. Bu süreci atlatmanın ve söz konusu kırılganlığı minimize etmenin yollarından biri de daha önce dışarıda buluştuğumuz ve paylaşımlarda bulunduğumuz sosyal çevremiz ile uzaktan iletişim kurmaktır. Bu sayede o sosyal çevremiz ile halen bazı şeyleri paylaşıyor ve birbirimizden haberdar olmuş olacağız."

'YAŞLILAR HEDEF HALİNE GETİRİLDİ'

Son zamanlarda salgınla ilgili belli grupların hedef alınmasını eleştiren Altıntop, "Bu bir dönem Çinliler, İtalyanlar veya 65 yaş üstü insanlar oluyor. Birbirimize karşı bazen çok acımasız davranabiliyoruz. Ama süreci birbirimizi anlayarak ve dokunarak geçirebilirsek biraz daha başarılı oluruz diye düşünüyorum. Zaten bizim ülkemizde 65 yaş üstü bireylerin sokağa çıkmasının yasaklanması başlı başına ayrımcı bir davranıştır. Yaş almış insanlarımız ciddi manada hedef haline getirildi.

Yine sosyal medyada ilgi arayan bazı kişiler tarafından yaşlı insanlara çok acımasızca davranışlarda da bulunuldu. Kelimenin tam anlamıyla yaş almış insanlarımız istismar edildi. Ayrıca sürekli 'Bugün şu kadar yaşlı vatandaşımızı kaybettik' söylemini de depoluyoruz. Bu insanlarımız hem ayrımcı dilimize maruz kaldılar hem de onların kaygı düzeylerini yükselttik. Onlara 'Sadece sen ölüyorsun, ben ölmüyorum' dedik. Ama böyle bir şey yok. Bunları yaparak onların yaşam kalitelerini daha da düşürmüş olduk" diye konuştu.

'JENERASYONLARI BULUŞTURMAK GEREKİR'

Altıntop, yaşlı bireyleri ayrımcı bir dilden korumak gerektiğini söyleyerek, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Bu ayrımcılığa yol açan politikalardan da vazgeçmeliyiz. Kaldı ki genç jenerasyon evde kalmaya daha müsait. Çünkü bilgisayar, tablet, telefon ve benzeri teknolojik aletler ile zaman geçirebiliyorlar. Peki yaş almış insanlarımızı evde tutabilmek için herhangi bir şey metodumuz var mı?

Hayır. Onların tek hobisi camiye gitmek, arkadaşlarıyla parkta oturmak. Eve kapandığınızda elinizde kocaman bir hiç kalmış oluyor. O yüzden bunun üzerine düşünmek ve bu insanlara ne vermemiz gerektiğini belirlememiz lazım. Belki de o evde jenerasyonları buluşturmalıyız. Bu salgın kötü bir şey ve tedbirler almamız gerekiyor ama evin içerisinde de tedbirler almamız gerekiyor. Haleti ruhiyemiz için de tedbirler almamız gerekiyor."