Karayılan: 2013 Newrozu 'Demokratik Kurtuluş Newrozu' olacak
Karayılan: 2013 Newrozu 'Demokratik Kurtuluş Newrozu' olacak
Karayılan: 2013 Newrozu 'Demokratik Kurtuluş Newrozu' olacak
2013 Newrozu’nun tarihi bir sürecin başlangıcına sahiplik etme anlamı taşıdığına dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan, “2013 Newrozu demokratik kurtuluş ve Önder Apo’nun özgürlük Newrozu olacaktır. Halkımızın Newroz’u çok güçlü sahiplenmesi, bu süreci sahiplenmesi anlamına gelecektir” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununun çözümü için gönderdiği mektubu KCK yetkili organları olarak değerlendirdiklerini ve sürecin başarıya ulaşması için öneri ve görüşlerinden oluşan cevaplarını gönderdiklerini açıkladı.
Karayılan ANF’ye verdiği röportajda Uludere Alt Komisyonu’nun Roboski Katliamı’yla ilgili açıkladığı rapora da tepki gösterdi. Roboskî Katliamı’nın da Paris Katliamı’nın da bir an önce netliğe kavuşmasını isteyen Karayılan, “Nasıl ki ‘Türkiye’nin hassasiyetleri’ deniliyorsa, Kürt tarafının da hassasiyetleri vardır. Bunu herkesin dikkate alması gerekiyor” dedi.
2013 Newrozu’nun tarihi bir sürecin başlangıcına sahiplik etme anlamı taşıdığına dikkat çeken Karayılan, “tüm Kürdistanlılar ve Kürdistanlıların dostları, yediden yetmişe herkes meydanlara çıkarak yeni özgür yaşamın inşa sürecine ve demokratik çözüm sürecine sahip çıkmalıdır, Önder Apo’nun özgürlüğünü her yerde haykırmalıdır. Bu biçimde 2013 Newrozu demokratik kurtuluş ve Önder Apo’nun özgürlük Newrozu olacaktır. Halkımızın Newrozu çok güçlü sahiplenmesi, aslında bu süreci sahiplenmesi anlamına gelecektir” dedi.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde oluşturulan Uludere Alt Komisyonu, Roboskî Katliamı raporunu açıkladı. Siz bu raporu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilindiği gibi Kürt halkının tarihinde, devlet tarafından gerçekleştirilmiş birçok acılı süreç, trajedi ve katliam vardır. Fakat son yaşanan katliamlar tabii ki daha güncel olaylardır. Yani bir Roboskî Katliamı’nın ya da bir Paris Katliamı’nın üstü örtülerek kalıcı barış zeminin gelişeceğine ben inanmıyorum. Bir kere kalıcı barış için tarafların bir birine güven vermesi gerekiyor. Gerçekten kardeşleşme ancak öyle olabilir. Mesela Meclis kalkıp da Roboskî Katliamı’nın üstünü örtmeye çalışsa bu kabul edilemez. Meclis komisyonunun yaptığı şey, olayı gizlemedir. Bana göre bu, Türk devletinin öteden beri yaptığının rutin bir tekrarıdır ve çağımızın büyük bir ayıbıdır. Dünyanın gözü önünde gerçekleşmiş bir olayı kalkıp da kurumlar arası koordinesizliğe bağlamak, gerçekten akıl almaz ve gülünç bir şeydir. Bunun böyle yapılmaması gerekiyor. Gelinen aşamada artık devlet de bazı şeyleri itiraf etmek zorundadır. Kürtleri zayıflatmak, Kürtlerin gözünü korkutmak, Kürt toplumunu sindirmek için devletin uyguladığı psikolojik savaş yöntemlerini açıkça itiraf etmeden ve bunlardan vazgeçilebileceğini resmen ilan etmeden karşılıklı güven ve kalıcı bir barışın zemini nasıl oluşacaktır! Bu açıdan bu hususlar çok önemlidir. Biz şimdi sürecin önüne bir engel gibi koymak istemiyoruz ama bu tür olaylar sürecin sağlıklı bir sonuca ulaşabilmesi için mutlaka netleştirilmesi gereken, tarihin kara sayfaları arasında bulunan son olaylardır.
PARİS KATLİAMI'NIN NETLİĞE KAVUŞTURULMASI GEREKİYOR
Yine mesela bir Paris Katliamı. Paris Katliamı’nın da netliğe kavuşması gerekiyor. Kim yaptı, ne için yaptı, bu hususların ortaya konulması lazım. Açık ki çok planlı, organizeli ve belli bir amaca yönelik gerçekleşmiş alçakça bir saldırıdır. Bu saldırıyı gerçekleştirenleri açığa çıkartmak gerekiyor. Yani Kürt toplumunun vicdanında ancak bu temelde rahatlama ve güven gelişebilir. Nasıl ki “Türkiye’nin hassasiyetleri” deniliyorsa, Kürt tarafının da hassasiyetleri vardır. Bunu herkesin dikkate alması gerekiyor. Bu açıdan, “barış olacak, barışın hatırına şunun üstünü örtelim, şunu kapatalım, şunu gündeme getirmeyelim” deme yöntemi de doğru değildir ve sağlıklı bir barış zemini yaratmaz. Hiçbir şeye göz kapatılmamalıdır.
HAKİKATLER KOMİSYONU
Biz bunun için hakikatleri açığa çıkartma komisyonu oluşsun, diyoruz. Bunun için, karşı taraftan da yapılması gereken şeyler vardır, diyoruz. Komisyonlar oluşmadan ve TBMM bu süreç hakkında bir irade ve karar beyanında bulunmadan yüz yıllık sorunun hemen çözüleceğini sanmak abeste iştigaldir. Çok köklü olan bu sorunun çözümü, kendisiyle birlikte birçok karanlıkta kalmış olayı ve olguyu da açığa çıkararak toplumsal bir tedavinin yaşanmasını da kendisiyle getirecektir. Mesela Güney Afrika’da gerçekleri itiraf ve bağışlama biçiminde bir çözüm yöntemi uygulandı. Burada da karşılıklı itiraf, çözüme bağlama veya karşılıklı af mı denilir, bu sorunun da kalıcı çözümü için aynısı olmasa da değişik biçimlerde toplumun kalbinde yaralar açmış olan süreçleri tedavi etmek gerekiyor. O süreçlerin üstünü örterek bu süreç başarıya götürülemez. O süreçlerin izahı nasıl olacak?
Örneğin, faili meçhul cinayetler. Daha bu kadar kayıp vardır. Bunların ailelerine bugüne kadar bir şey denilmemiş; buna bir şey demek lazım. Yani yarın sorunun çözüldüğü vakit de Cumartesi anneleri çıkıp meydanlarda oturacak mı? O zaman bu barışın nasıl bir barış olduğu sorulmaz mı? Bu açıdan köktenci bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu kesindir. Karşıtlaştırıcı değil, yeni bir zihniyetle, çözümleyici, empati kuran ve eşitlikçi bir yaklaşımla soruna yaklaşılırsa çözüm zemini de olgunlaşabilir. Aksi takdirde çözüm zemini tabii ki olgunlaşmaz, dolayısıyla atılacak adımlar da yerini bulmaz.
HALEPÇE ANISINA SOYKIRIMLARA KARŞI MÜCADELE EDİYORUZ
Newroz yaklaşıyor, kutlamalar başladı. Kürt halkına dönük söylemek istedikleriniz nelerdir?
Öncelikle 16 Mart'ı anmam gerekiyor. Bildiğiniz gibi 16 Mart, Kürdistan halkının tarihinde önemli bir katliamın yaşandığı bir gündür. Halepçe Katliamı özünde Kürt halkına karşı sömürgeciliğin geliştirdiği bir soykırım pratiğidir. Faşist sömürgeciliğin kimyasal silahlarla gerçekleştirdiği bu vahşi katliamda şehit düşen tüm Kürdistan şehitlerini büyük bir saygı ve minnetle anıyorum. Onların anılarını tüm Kürdistan'ı özgürleştirerek yaşatacağımızı ve yeryüzünde yaşanan tüm soykırımlara karşı insanlık onurunu savunarak ve insanlık direnişini yükselterek cevap olacağımız sözünü veriyoruz. Günümüzde halen Halepçe Soykırımı'nın izleri silinmiş değildir. Ve günümüzde halen Kürdistan üzerindeki soykırım politikaları ortadan kaldırılmış da değildir. Bu açıdan biz Halepçe şehitlerimizin anısına, Kürdistan'daki soykırıma karşı özgürlük ve insanlık onurunun mücadelesini yükselterek cevap olmak durumundayız.
Mart ayı Kürdistan'da katliamların, soykırımların ve görkemli direnişlerin iç içe yaşandığı bir aydır. Türkiye'de 12 Eylül faşist cuntasının yarattığı Amed Zindanı'ndaki soykırıma karşı çağdaş Kawa Mazlum Doğanların görkemli başkaldırısı ve direnişi, Mart ayının ve Newroz'un gerçekliğini ortaya koyan bir tablodur. Mart ayında bir taraftan Qamişlo, Halepçe gibi katliamlar söz konusuyken, diğer taraftan da görkemli tarihi direnişler söz konusudur. Bu açıdan Newroz'un yeni bir gün ve bütün katliamlara karşı bir özgürlük bayramı olma gerçeği tarihsel bir olgu durumundadır.
2013 NEWROZU TARİHSEL BİR HAMLENİN BAŞLANGICI
Ben şimdiden tüm halkımızın ve Ortadoğu halklarının Newrozu’nu yürekten kutluyorum. 2013 Newrozu Kürdistan’da “Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa Etme Hamlesi”nin başlangıç günü olacaktır; Önderliğimizin böyle bir süreci ilan etme günü olacaktır. Bu açıdan 2013 Newrozu’nun çok farklı bir Newroz haline geleceği şimdiden bellidir. 2013 Newrozu, Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamın İnşası temelinde barış sürecinin gelişmesi anlamında önemli bir çıkış günü olacak, Newroz yine tarihsel bir hamlenin ve sürecin başlangıcına sahiplik edecektir. Zaten adı üzerinde Newroz, yeni gündür; tarih içerisinde de özgürlüklere ve zaferlere analık etmiş, direnişlerin başarıya ulaştığı gün olarak direniş ruhunun yükseltilmesine sahiplik etmiş bir gündür. Bu anlamda direniş, başarı, birlik ruhu ve özgürleşme ateşi ile kaynaşan bir gün olarak birçok anlam ifade etmektedir.
Tarihin bu aşamasında önemli bir başlangıca tanıklık edeceği için 2013 Newrozu gerçekten çok daha yüklü anlamlarla süslenmiş olmaktadır. Bu nedenle tüm halkımız 2013 Newrozu’nu diğer Newrozlar gibi değil, çok daha farklı ele almalı. Herkes bulunduğu alandaki kutlamalara katılmalıdır. Katılımı zayıflatmak amacıyla ortaya atılan, “provoke edilecek, şu edilecek, bu edilecek” türünden psikolojik savaş söylemlerine hiçbir biçimde aldırmadan tüm Kürdistanlılar ve Kürdistanlıların dostları, yediden yetmişe herkes meydanlara çıkarak yeni özgür yaşamın inşa sürecine ve demokratik çözüm sürecine sahip çıkmalıdır, Önder Apo’nun özgürlüğünü her yerde haykırmalıdır. Bu biçimde 2013 Newrozu demokratik kurtuluş ve Önder Apo’nun özgürlük Newrozu olacaktır. Halkımızın Newrozu çok güçlü sahiplenmesi, aslında bu süreci sahiplenmesi anlamına gelecektir.
NEWROZ'A KATILIM YENİ SÜRECE SAHİP ÇIKMA MESAJIDIR
Dolayısıyla barıştan, demokratik özgür yaşamdan, Kürt sorununun demokratik çözümünden ve Önder Apo’nun özgürlüğünden yana olan bütün Kürdistanlılar ve Kürdistanlıların dostları 2013 Newrozu’na yüksek bir katılım sergileyerek iradesini ortaya koymalı, demokratik çözüm ve özgürlük sloganlarını haykırarak özgürlükten demokrasiden yana olan tutumunu tüm dünyanın gözü önünde haykırmalıdır. Bu açıdan Newroz’u barış içinde ve demokratik bir tarzda şölenler halinde kutlamak, onu bu biçimde toplumsal bir iradeleşme düzeyinde barışın, demokrasinin ve bir arada yaşamanın zemini haline getirmek çok büyük bir önem taşıyor. Tabii ki biz bu Newroz’un büyük bir güven içerisinde, hiçbir taşkınlığa yer vermeden, demokratik bir mahiyette ve en geniş bir katılımla her yerde kutlanmasını ve bu biçimde yeni sürece sahip çıkma anlamında güçlü bir duruş ve mesajın verilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Bu inançla tüm halkımızı 2013 yılı Newroz hamlesine katılmaya çağırıyor ve “Newroz Pîroz Be” diyorum.