Kayar: Kürdistan'daki gazetecilik ülkenin geleceğini belirleyecek

Gazeteciliğin ülkenin geleceğini belirleyecek nitelikte olduğunu vurgulayan gazeteci Sertaç Kayar, "Bugün gazeteciler bu sorumluluğu ya yerine getirecek ya da yıllar sonra dönüp arkalarına baktıkları zaman başlarını öne eğecekler" dedi.

AKP hükümeti, yürürlüğe koyduğu çökertme planı kapsamında kirli politikalarını örtbas etmek için başta özgür basının sesini kısmaya çalışırken sansür, ekran karartma, internet erişimini engelleme, para cezası, darp edilerek gazetecileri gözaltına alma, tutuklama ve gazete kapatmaya varan saldırılarda bulunmaya devam ediyor. Kürdistan’da gazetecilik yapmanın ölümle eş değer olduğu bu süreçte yıllardır Kürdistan’da gazetecilik yapan Gazeteci Sertaç Kayar, ANF’nin sorularını yanıtladı.

‘ESAS GAZETECİLİK SAVAŞ SÜRECİNDE YAPILIR’

Uzun yıllar Kürdistan’da gazetecilik yapmış biri olarak, mesleğe başlama zamanınızı ve neden gazeteciliği seçtiğinizi anlatır mısınız?

Türkiye’de '90’lı yıllar karanlık yıllar olarak ifade edilir. Biz de o zamanlarda büyüdük ve yaşadığımız köyde birçok şeye tanık olmuştuk. O dönemki koşullar nedeniyle neler yaşadığımızın yansıması çok mümkün olmuyordu. Gazeteciliği ilk ilerleyen yıllarda yaşanan gelişmeleri takip ederken bazen kendi kendime eksik gördüğüm noktaların olduğunu anladım. Böyle olmamıştı aslında daha farklıydı bu durum dediğim zamanlar olmaya başladı. Bu giderek sorgulamaya dönüştü bende ve gazeteci olacağım, doğruların peşinden gideceğim, dedim. Daha sonra üniversiteye gitmeye ve sanat tarihi bölümü okumaya başladım. Ama 4. sınıfa geldiğimde okulu terk ettim çünkü gazetecilik ile tanıştım. İlk gazeteciliğe başladığım yer DİHA oldu. Tam 7 yıl boyunca DİHA’da çalışarak Kürdistan ve Türkiye’nin birçok ilinde gazetecilik yaptım. 2009 yılında Amed’e geldim ve gazeteciliğin aslında burada daha zor şartlar altında yapıldığına tanık oldum.

Amed’e geldikten 2 ay sonra haber takibi yaparken gözaltına alındım ve o an hissettim; Kürdistan’da gazetecilik yapmanın zor olacağını. Kürdistan’da sadece mevcut iktidarın ve gücün istedikleri basına yansıyacak gibi bir durum vardı. O dönemde Kürt basınına büyük bir operasyon yapılmıştı. KCK operasyonları adı altında 40’ın üzerinde gazeteci gözaltına alındı ve benim için o an gazetecilik ciddi bir sorumluluk işi oldu. Esas gazetecilik savaş süreçlerinde yapılır. Kürdistan’da halkın yaşadığı acıları, gerçek olayları tek elden yansıtmaya çalışan bir set vardır. Haberler tek bir sesten, kesimden çıkarmaya çalışıyorlar. Bu yapılmak istendiği için muhalif kesimlerin sesini kısmaya çalışıyor.

‘GAZETECİLİK, VİCDANA KARŞI BİR SORUMLULUKTUR’

Kürdistan’da gazeteci olmayı nasıl tanımlıyorsunuz?

Kürdistan’da gazetecilik yapmak ateşten bir gömlek giymek gibidir. Neden diye sorarsanız çünkü gerçekten zordur. Bu süreçte haber takibi yapmak, haberi kamuoyuna duyurmak için ciddi bir emek ve fedakârlığın olması gerekiyor çünkü riskli bir durumdur. Kimi zaman habere gittiğimiz zaman çatışmaların ortasında kalıyoruz. Diğer taraftan Kürdistan’da gazetecilik yapmak bu bölgenin dili olmak gibi bir şeydir. Yaşanan durumlar, acılar, gerçeklikler zaten tam anlamıyla yansımıyor. Bunları yerine getirmek ciddi ve toplumsal bir sorumluluktur. Eğer bugün Kürdistan’daki gazeteciler olmasaydı Roboski Katliamı nasıl duyulurdu? Bilindiği gibi Roboski Katliamı yaşandığı zaman devlet tarafından resmi bir açıklama yapılana kadar muhalif basın dışında hiçbir basın organı Roboski Katliamı'nı yazmadı. 34 kişinin yaşamını yitirdiği ve hâlâ da failleri yargılanmayan bir olay ama o zaman kimse yazmadı. Ve bunun gibi birçok örneğini verebiliriz. Gazeteci olmak topluma, vicdana ve ahlaka karşı bir sorumluluktur. Var olan bir gerçekliği yansıtmak için halkın dili olmak gerekiyor.

‘BASIN SUSTURULMAYA ÇALIŞILIYORSA SUÇ İŞLENİYORDUR’

Mevcut iktidar neden özellikle özgür basının sesini kısmaya çalışıyor?

Eğer bir yerde basın susturulmaya çalışılıyorsa orada bir suç işleniyor demektir. Çünkü suçun işlenmediği bir yerde basına kimse karışmaz ve susturmaz. Ortada gerçekten ciddi bir sorun var ki özgür basın susturulmaya çalışılıyor. Bugün 'faili meçhul' cinayetlerin üzerinde duran, takipçisi olan özgür basındır.  Köy yakmaları, göçleri, işkenceleri yazan çizen sadece özgür basındır. Bu süreçte yine aynı şekilde yaşanan gelişmeleri, savaşı, savaş suçlarını yazan özgür basındır. Dolayısıyla hiçbir şekilde hiçbir kaygı içerisine girmeyen, gerçekleri objektif bir şekilde yazan bir basın yayın organının hedef alınmaması imkânsızdır. Eğer iktidar kendinden emin değilse basına yüklenir. Şu an tutuklu gazeteciler sayısının haddi hesabı yoktur. Şu an kanlı sebeplere nedenlik eden mafyalar, çeteler serbest bırakılıyor ama gazeteciler, yazarlar, aydınlar gözaltına alınıp tutuklanıyor. Gazeteciler, aydınlar, yazarlar bu toplumun vicdanıdır. Bu toplumun beklentilerine cevap olan kesimlerdir. Şunu da ifade etmek gerekiyor; bugünkü muhalif basın gün gelecek herkese lazım olacaktır. İktidarlar geçicidir, kalıcı olan halklardır. Bugün belki kötü bir süreç yaşanıyor ama ileride bu sürecin düzelmesi durumunda hepsi açığa çıkacaktır. Muhalif ve özgür basının nedenli gerekli olduğu ve basın özgürlüğünün ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır.

‘MUHALİF BASIN ÜLKENİN GELECEĞİNİ BELİRLER'

Son dönemde özgür basından gözaltına alınan ve tutuklananların sayısında da artış görüldü. Bunun savaş süreciyle ilişkisini nasıl kurmak lazım?

Burada aylardır yaşanan bir savaş süreci var ve binlerce insan yaşamını yitirdi. Acılar, yıkımlar, göçler yaşandı ve bunlar yaşanırken bir de bunların toplumun kamuoyuna yansıyan rolü vardır ve bunu yansıtan tabii ki gazetecilerdir. En basit örneğini vereyim ki bu süreci yaşatanların sebebi gazeteler mi ki gazetecileri tutukluyorlar... Bu savaşı başlatan gazeteciler mi? Sürekli iktidarı öven, gazetecilik adı altında iş yaptığını sananlara bakıyorsunuz, sanki burası güllük gülistanlık, hayat normale döndü... Hani nerede hayat normale döndü? Bu süreci örtmeye ve yaşanan acıları göstermemeye çalışıyorlar. Avrupa’dan gelen gazeteciler bile burada gözaltına alındı. Sadece buradan bile ele alırsak, burada yansıması istenmeyen durumlar yaşanıyor. Bu süreçte Sur, Şırnak, Silvan’ın yıkılmasına neden olan kişiler şu an Feto Terör örgütü olarak tutuklandı. Ama orada yaşanan hiçbir acının hesabı sorulmadı. Eğer ortada bir devlet varsa kendi vatandaşının can ve mal kaybından devler sorumludur. O zaman bu bodrum katlarında yakılan yüzlerce kişinin hesabını kim verecek? İşte muhalif basın bunların sesi olduğundan dolayı tutuklanıp engellenmeye çalışılıyor.

Bugün tutuklanan hangi gazetecinin üzerinden silah çıkmış ki? Sadece ellerinde fotoğraf makinesi ve kalemi olduğu için tutuklanıyorlar. Sırf yazıp çizdiği için gazetecilerin tutuklanması özgür basına vurulmuş bir darbedir. Bugün muhalif basın olmazsa ülkenin geleceği olmaz. Bugün tek bir basın organından haberlerin geliştiğini duymayı düşünsenize. Burada kıyamet kopar ve tek elden basının kanallarında hayvan belgeselleri yayımlanıyor. Bu ülkenin muhalif basına ihtiyacı vardır. Aynı zamanda muhalif basın bu ülkenin iktidarın denetleyicisidir. Ortada olumsuz kötü bir şey varsa bunu eleştirme hakkına sahiptir. Eleştirdiği için de gazeteciler tutuklanıyor. Gazete binaları gündüz ortasında basılıp gazeteciler darp edilerek gözaltına alınıyor.  Ben de buna dâhilim ki sırf haber takibi yapıyoruz diye günlerce gözaltına alıyoruz ve şiddete maruz kalıyoruz. Peki, bunlar çözüm mü? Elbette çözüm değil. Yıllardan beri gazeteciler tutuklanıyor, gazeteler kapatılıyor ama bugüne kadar yine geldi. Gerçekleri yazmak için her zaman olduğu gibi görevlerinin başlarında durdular.

‘KALICI OLAN HALKTIR VE HALK BASINDIR’

Özellikle bu dönemde nasıl bir gazetecilik profiline ihtiyaç var?

Bu süreçte gazetecilik ciddi bir sorumluluktur. Bugün gazeteciler bu sorumluluğu ya yerine getirecek ya da yıllar sonra dönüp arkalarına baktıkları zaman başlarını öne eğecekler. Ama sorumluluklarını yerini getirirler ve yıllar sonra bugünlere bakıp onurlu bir şekilde 'ben o süreçte doğruları söyledim' deyip ayakta dimdik durabilirler. Ve bu ülkeyi bu noktadan daha iyi bir noktaya getirecek olan yine basındır. Çünkü düşünsenize, Türkiye’de bir darbe girişimi yaşandı ve bu darbe girişiminin engellenmesinde basının ciddi bir alanı oldu. Bütün toplumu belirli bir noktaya adapte eden basındır. İktidarın baskıları bile geçicidir ama kalıcı olan halktır ve halk basındır.