Kayıp Çocuk Oscar’ı bulmak
Kayıp Çocuk Oscar’ı bulmak
Kayıp Çocuk Oscar’ı bulmak
Oscar Alfredo Ramirez Castaneda, ABD’de kaçak olarak yaşayan yüzbinlerce Guatemalalıdan sadece biriydi. Boston yakınlarındaki Framingham kasabasında üç çocuğu ve eşiyle birlikte sakin bir hayatı vardı. Ailesini geçindirmek için iki işte birden çalışan Oscar, 2010 yılına kadar kendini Guatemala ordusunun özel birliğinde görev yapan Oscar Ovidio Ramirez Ramos’un oğlu sanıyordu.
SAVCIDAN GELEN E-MAİL
Önce Guatemala City’de yaşayan Oscar’ın “akrabaları” ona haber göndererek savcıların kendisini aradığını söyledi. Oscar önceleri buna pek bir anlam veremedi. Afişe olduğu takdirde kaçak bir göçmen olarak ABD’de kaybedeceği çok şey vardı ama yine de savcılığa telefon etti. Karşısındaki ses ona çocukluğuyla ilgili hassas bir konuda açıklama yapacağını ve bunun için bir e-mail yazacağını söyledi.
Oscar iki gün sonra İnsan Hakları Özel Savcısı Sara Romero’dan “Siz beni tanımıyorsunuz” diye başlayan bir e-mail aldı. Romero e-mailinde 1982 yılında ordu birliklerinin 250’den fazla kişiyi öldürdüğü Dos Erres katliamını soruşturduğunu anlatıyordu. Romero kısa bir özetten sonra Oscar’ın hayatını tamamen değiştirecek bilgiyi açıkladı: Dos Erres’ten iki küçük çocuk kurtulmuştu ve bunlardan birinin Oscar olduğundan emindi. Romero bunu ispatlamak için Oscar’a bir DNA testi yapmayı öneriyordu.
Oscar e-maili okuduktan sonra hafızasında çocukluğuyla ilgili olan herşeyi taradı. Annesini hiç tanımamıştı. Babası olarak bildiği Oscar Ramos ise kendisi henüz 4 yaşındayken bir trafik kazasında ölmüş ve “büyükanne” ve “halaları” onu yetiştirmişti. “Aile” içinde hep çok sevildiğini ve diğer çocuklardan hiç ayrılmadığını düşündü. Bütün olup bitenlere inanmamasının esas nedeni de buydu.
Oscar bir anda “onurlu bir askerin” oğlu olmaktan çıkmış çocuk kaçakçılarının kurbanı, bir ganimet ve toplu bir katliamın canlı kanıtı haline gelmişti. Bu hiçkimsenin kaldıramayacağı kadar büyük bir değişimdi.
DOS ERRES KATLİAMI
1982 yılının sonbaharında Guatemala ordusu ile İsyancı Silahlı Güçler (FAR) arasında Meksika sınırındaki Peten bölgesinde şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Diktatör Efrain Rios Montt Dos Erres bölgede yaşanan çatışmaların ardından katliamları başlatacak talimatını şu şekilde vermişti “Bulunacak ve yok edilecekler. Teröristleri saklayan tüm köyler ortadan kaldırılacak.”
Peten’de şiddetli çatışmalar yaşanmasına rağmen ormanın ortasındaki küçük bir köy olan Dos Erres ve çevresi nispeten sakindi. Köy, hükümetin toprak reformu yasası çerçevesinde henüz dört sene önce kurulmuştu ve nüfusu tamamen fakir ladinolardan –yerli ve beyaz melez nüfusa verilen ad- oluşuyordu. 60 haneli köydeki aileler mısır ve ananas üreterek geçimlerini sağlıyorlardı. “Dos Erres” yani “İki R” ismi köyü kuran Frederico Aquino Ruano ve Marcos Reyes’in soyadlarının ilk harflerinden uydurulmuştu.
Bölgedeki ordu birliklerinin komutanı Albay Carlos Antonio Caras, köylülerden korucu olarak kendi birlikleriyle birlikte devriye görevine çıkmasını istedi. Köylüler ise sadece kendi köyleri ve çevresinde devriye gezeceklerini belirterek bu emri reddetti. Teğmen Caras’ın buna karşı cevabı o günlerde çok yaygın ve ölümcül bir suçlamaydı: “Teröristleri saklıyor ve yardım ediyorsunuz”.
GERİLLA KIYAFETİ GİYEN ÖZEL TİMLER KÖYE GELİYOR
6 Aralık 1982 günü 20 kişiden oluşan bir özel tim Peten’deki kışlada bir araya geldi. Üzerlerindeki kıyafetleri çıkararak yeşil t-shirtler ve sivil pantolonlar giyip kollarına kırmızı bantlar taktı. 40 askerden oluşan bir diğer birlik ise destek kuvveti olarak yanlarındaydı.
Askerler gece saat 10’da iki plakasız kamyonla Dos Erres’e doğru yola çıktı. Geceyarısı ormanda bir noktaya vardılar. Önlerine kattıkları bir itirafçı onları iki saatlik bir yürüyüşün ardından Dos Erres köyünün girişine kadar götürdü.
Oscar’ın babası olarak bildiği Oscar Ovidio Ramirez Ramos da bu grubun içindeydi. 1975 yılında askeri okuldan üstün başarıyla mezun olmuş ve Nikaragua’da diktatör Somoza kuvvetleriyle devrimcilere karşı savaşmıştı. Savaşın ardından Guatemala’ya dönen Ramirez yeniden orduya katıldı. “Kızılderili” olarak nam salan Ramirez, gerillalara karşı kamufle operasyonlara katılıyordu. Bir silah arkadaşının “üniforma giymiş bir suçlu” olarak tanımladığı Ramirez 1982 yılında diktatör Montt’un kurduğu özel birlikler içinde kendine yer buldu.
KATLİAM BAŞLIYOR
20 özel tim Dos Erres’e gece saat 2 sıralarında saldırdı. Kapıları kırarak içeri giren timler herkesi dışarı çıkardı. Erkekleri okula kadın ve çocukları ise kiliseye doldurdular. İlk olarak Teğmen Cesar Adan Rosales Batres genç bir kadına tecavüz etti. Timdeki sonra kalabalık içinden seçtikleri kadınları yanlarına alıp götürerek tecavüz etmeye başladılar.
Daha sonra önce çocukları “aşılama” yapılacak diye teker teker alıp köyün biraz dışındaki kurumuş 35 metre derinliğinde bir kuyunun başına götürdüler. Er Gilberto Jordan ilk olarak bir bebeği kuyunun dibine fırlattı. Ardından Manuel Pop Sun adlı diğer bir erle birlikte sürükleyerek getirdikleri çocukları kuyuya atmaya başladılar. Çocukları kadınlar ve erkekler izledi. Öğle saatlerine gelindiğinde kuyunun 25 metrelik bölümü dolmuştu. Askerler daha sonra kuyuya el bombaları atmaya başladı. Kilise ve okulda kalan 50 kişi ise işkence edildikten sonra teker teker kurşunlanarak öldürüldü.
Katliam bittiğinde köy tam bir sessizliğe bürünmüştü. Bu sırada ormanda saklanan 5 çocuk askerlerin gittiğini zannederek köye indi. Aralarında Oscar da vardı. Bu çocuklardan üçü kızdı. Ertesi gün tecavüz edildikten sonra kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldüler.
Ne gariptir ki geriye kalan iki küçük erkek çocuğu öldürülmedi. Ramirez üç yaşındaki Oscar’ı, levazımcı Santos Lopez Alonzo ise 5 yaşındaki bir diğer çocuğu yanlarına alarak götürdü. Her iki çocuk da yeşil gözlü ve açık tenliydi. Tim üyeleri çocukların sadece bu yüzden öldürülmediğini anlatacaktı.
Askerler daha sonra kendilerine rehberlik yapan itirafçıyı da işkence ederek öldürdü. İşleri bittiğinde arkalarında 250’den fazla ölü bırakmışlardı.
Katliamdan dört gün sonra Teğmen Carias kamyonlarla Dos Erres’e geldi. Köylülere ait tüm malları yükledikten sonra evleri ateşe vererek kışlasına döndü.
ADALETİN GELDİĞİ GÜN
1996’da Guatemala’da iç savaş sona erdiği zaman gerillalar ile ordu güçleri arasında imzalanan barış anlaşması her iki tarafı da yargılamadan muaf tutuyor ancak katliamlar konusunda soruşturmaların yapılmasına izin veriyordu.
İnsan Hakları Özel Savcısı olarak atanan Sara Romero’nun ilk işlerinden biri Dos Erres dosyasını ele almak oldu. 35 yaşındaki genç savcının elinde katliamdan sağ olarak kurtulan tek kişi olan 11 yaşındaki Hernandez dışında hemen hemen hiçbir bilgi yoktu.
Romero ilk iş olarak Dos Erres’e gitti. Ancak ülkede bu tür davalarda şahitlik yapmaya hazırlanan kişilerin öldürülmesi nedeniyle kimse bilgi vermeye yanaşmadı. Romero en sonunda ilginç bir şahit buldu: özel timlerin aşçısı Pinzon.
Pinzon katliamdan sonra ordudan ayrılmış ve hastanede ambülans şoförü olarak çalışmaya başlamıştı. Orduya katıldığı zaman temel eğitim kriterlerine uymadığı için aşçı olarak görev verilmişti. O dönem Dos Erres’in yetişkin tek şahidiydi.
Pinzon ile Romero tam dört saat konuştular. Pinzon katliamda yer alan tüm askerlerin isimlerini verdi. Pinzon’un ismini verdiği Ibanez adlı bir asker de katliam konusunda konuşmayı kabul etti. Her ikisi de katliamın aydınlatılmasındaki rolleri nedeniyle daha sonra görülen davada affedildi ve tanık koruma programına alındı.
OSCAR’IN İZİNDE
Her iki eski asker de katliamda öldürülmeyen iki küçük çocuk hakkında ifade verdi. Romero ilk iş olarak 5 yaşındaki erkek çocuğunu alan levazımcı Santos Lopez Alonzo’nun peşine düştü.
Romero, Alonzo’nun Retalhuleu şehrinin yakınlarındaki evine gitti. Alonzo koyu derili bir yerliydi. Etrafında 5 çocuğu vardı. Çocuklardan birinin gözleri yeşildi ve beyaz tenliydi. Romero ile konuşan Alonzo herşeyi itiraf etti.
Alonzo, Ramiro adını verdiği çocuğu katliamdan hemen sonra kışlaya götürmüş ve oradan da köyüne getirmişti. Romero bunun üzerine Ramiro ile konuşmak istedi. Bu konuşma Romero için çok büyük bir sürpriz olacaktı. Ramiro katliam gününe ilişkin herşeyi hatırlıyordu. O güne kadar hiç konuşmamıştı. Ailesinin nasıl öldürüldüğünü, kardeşlerine nasıl tecavüz edildiğini tüm ayrıntılarıyla anlattı. Romero, nasıl olup da şimdi 22 yaşında olan bu genç adamın bugüne kadar sessiz kaldığını anlamakta zorlandı. Bu anlattıklarının ardından hayatının tehlikeye girebileceğini düşünerek onu da yanına alarak Guatemala City’ye döndü. Ramiro ifade verdikten sonra Kanada’ya gönderildi ve yaşamını orada sürdürdü.
Şimdi sıra diğer çocuğun akıbetini öğrenmeye gelmişti. Çocuğun adı Oscar Alfredo Ramirez Castenada’ydı. Onu yanına alan teğmen Ramirez katliamdan 8 ay sonra bir trafik kazasında ölmüştü. Savcı Romero teğmen Ramirez’in akrabalarıyla görüştü ancak Oscar’ın nerede olduğunu öğrenemedi.
Oscar’ın hikayesi bu sırada bir gazetede yayınladı. 1998 yılında Amerika’ya göç eden Oscar haberler üzerine “halasını” aradı. Aldığı cevap çok basitti: “Bunların hepsi solcuların propagandası. Sen bizim çocuğumuzsun.”
Oscar bu açıklamayla tatmin olmuştu.
Bu sırada katliamın sorumlularının yargılanamayacağı yönündeki mahkeme kararı soruşturmanın durmasına neden oldu. Konu uluslararası mahkemelere taşındı ve dosya 2010 yılına kadar kapandı.
SORUŞTURMA YENİDEN AÇILIYOR
2009 yılında ABD’de Dos Erres katliamında yer alan iki kişinin yargılanması ve uluslararası mahkemenin katliamları gerçekleştirenlerin yargılanabileceği yönündeki kararının ardından Romero dosyasını yeniden açabildi. Bu kez katliam emrini veren Carias ve üç tim üyesi tutuklandı.
Romero bir kez daha Oscar’ın peşine düştü. Oscar’ın büyüdüğü Zacapa kasabasına giden Romero, Oscar’ın “amcasıyla” konuştu. Daha önceki ziyaretinde hiç konuşmayan amca bu kez Oscar’ın ABD’de yaşadığını ve Nidia adlı bir kadınla evli olduğunu söyledi. Romero kısa süreden Nidia’nın ailesine ulaştı ve onlardan Oscar’ın e-mail adresini ve telefonunu aldı. Ve “Siz beni tanımıyorsunuz” diye başlayan e-mailini yazdı. Oscar daha sonra kafasındaki tüm şüpheleri gidermek için Romero’nun DNA testi önerisini kabul etti.
BABA VE OĞUL
Romero o güne kadar kaçırılan diğer çocuk ile Oscar’ın kardeş olduğunu düşünüyordu. Zira ikisi de beyaz tenli ve yeşil gözlüydü. Ancak DNA testleri iki çocuğun kardeş olmadıklarını ortaya çıkardı. 7 Ağustos 2010 günü bir adli tıp uzmanı olan Fredy Pecerelli Oscar’ı arayarak haberi verdi. Ramiro ile kardeş olmadıklarını duyunca Oscar, “teşekkür ederim” dedi; “Benim için pek sürpriz olmadı.” Pecerelli biraz durakladı, ses tonu biraz değişti ve Oscar’a “Ama senin biyolojik babanı bulduk. Tranquilino adında biri” dedi.
Oscar telefonu kapattıktan sonra şaşkınlıkla eşi Nidia’ya döndü ve dudaklarından şu sözler döküldü: “Babamı bulmuşlar”.
Guatemala’da iç savaş sürecinde Dos Erres katliamı gibi yüzlerce katliam yaşanmıştı. Savcılar katliamları araştırırken açılan mezarların tümünden teker teker DNA örnekleri aldı. Bu sürede tüm kurban yakınları, yakınları kayıp olanlardan DNA örnekleri toplayan uzmanlar yüzbinlerce kişinin yer aldığı büyük bir DNA veri bankası oluşturdu.
Tranquilino Castaneda, Dos Erres’te bir çiftçiydi. Katliam günü komşu bir kasabada çalışmaya gittiği için öldürülmekten kurtulmuştu. Eşi ve 9 çocuğu askerler tarafından katledilen Tranquilino’dan Romero yakınlarının kemiklerinin bulunması için olduğunu söyleyerek DNA örneği almıştı. Oysa Romero daha önce köyde öğretmenlik yapmış olan birinden aldığı çocuk listesinden Oscar’ın Tranquilino’nun çocuğu olabileceği sonucunu çıkarmıştı.
Oscar’dan alınan DNA örneğini veri bankasıyla karşılaştıran Pecerelli Tranquilino’nun Oscar’ın babası olduğunu anladığında kısa bir şok yaşadı. Bu haberi Oscar’a nasıl vereceğini düşündü. Önce kalkıp Boston’a gitmek aklına geldi. Ancak daha sonra en kısa yoldan haberi Oscar’a ulaştırmak gerektiğini düşünerek telefon açtı.
2010 yılının Eylül ayında savcı Romero ve yanındakiler Traquilino’yu bir bilgisayarın başına oturttu. Skype video ekranını açtıklarında karşılarında Oscar’ın yüzü belirdi. Romero merakla bilgisayar ekranına bakan Traquilino’nun kulağına eğilerek “bu adamı tanıyor musun?” diye sordu. “Hayır” dedi ihtiyar adam; “bu yüzü tanmıyorum.” Romero Taquilino’nun kulağına biraz daha eğilerek kısık bir sesle 30 seneye yakın süren ayrılığın sona erdiğini şu üç kelimeyle anlattı: “O senin oğlun.”
DAVA
2012 yılının Ağustos ayında sonuçlanan Dos Erres davasında katliamın emrini veren Albay Carias ve yardımcısının da aralarında bulunduğu 6 asker toplam 6 bin 60 yıl hapse mahkum edildi. Katliamda yer alan iki asker ise ABD’de 10’ar yıllık hapis cezalarını yatıyorlar. Her ikisi de cezalarını tamamladıktan sonra Guatemala’ya iade edilecek ve yeniden yargılanacaklar.
KAYNAK: Oscar'ı Bulmak - Guatemala'da Katliam, Hafıza ve Adalet / Sebastian Rotella - Ana Arana / ProPublica Yayınevi