KCK, 33 düş yolcusunu andı

Suruç’ta 33 düş yolcusunun katledildiği katliamın yıldönümüne ilişkin açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Soykırımcı sömürgecilik her zaman Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin birliğinden ve ortak mücadelesinden korkmuştur” dedi.

Suruç katliamının 4’üncü yıldönümüne ilişkin açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “AKP-MHP ittifakıyla yönetilen Türkiye, Ortadoğu’daki tüm gericiliğin merkezi olduğunu gözler önüne sermiştir. Ortadoğu’daki her türlü gericilik, despotizm ve faşizm de Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin mücadelesiyle yenilgiye uğratılacaktır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklaması şöyle:

“4 yıl önce Kobanê direnişine destek için giden 33 Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) genç MİT ve DAİŞ ortaklığıyla Suruç’ta katledildiler. 33 genç sosyalist devrimciyi minnet ve saygıyla anıyor; onların özlemleri olan Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan ve Demokratik Ortadoğu’yu gerçekleştireceğimiz sözünü veriyoruz. Maxmur Kampına yapılan hava saldırısını da şiddetle kınıyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞME MÜCADELESİ AKP-DAİŞ ORTAKLIĞI İLE BASTIRILMAK İSTENDİ

24 Temmuz’dan bu yana Kürt halkına ve demokrasi güçlerine yönelik 4 yıldır sürdürülen savaş bu saldırıyla başlatılmıştır. Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin Türkiye'yi demokratikleştirme mücadelesi AKP-DAİŞ ortaklığıyla bastırılmak istenmiştir. 10 Ekim 2015 Ankara Garı katliamı da bu amaçla gerçekleştirilmiştir. Bu katliamlar demokrasi güçleriyle Kürt halkının ortak mücadelesinin AKP ile DAİŞ’i ne kadar korkuttuğunun da göstergesi olmaktadır. Ancak korkunun ecele faydası olmamış, DAİŞ Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin ortak mücadelesiyle yenilgiye uğratılmış; AKP-MHP faşist iktidarı da yenilginin eşiğine getirilmiştir.

KÜRT HALKI İLE DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ VE ORTAK MÜCADELESİNİ ENGELLEMEK HEDEFLENİYOR

Soykırımcı sömürgecilik her zaman Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin birliğinden ve ortak mücadelesinden korkmuştur. Bu nedenle yüz yıldır Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin birliğini ve ortak mücadelesini engellemek için bir özel savaş yürütmektedir. Ancak Suruç’ta 33 devrimcinin katledilmesi ve 10 Ekim’de Ankara Garı katliamının gerçekleştirilmesi bu politikanın boşa çıkarıldığını göstermektedir. Bu saldırılarla bu ortak mücadele engellenmek istense de bu şehadetler ortak mücadelenin imzası olmuşlardır. Artık bu ortak mücadele engellenemeyecek Demokratik Türkiye, Özgür Kürdistan ve Demokratik Ortadoğu mutlaka gerçekleştirilecektir.

AKP-MHP ittifakıyla yönetilen Türkiye, Ortadoğu’daki tüm gericiliğin merkezi olduğunu gözler önüne sermiştir. Ortadoğu’daki her türlü gericilik, despotizm ve faşizm de Kürt halkıyla demokrasi güçlerinin mücadelesiyle yenilgiye uğratılacaktır. Bu gerçeklik Ortadoğu’nun özgürlük ve demokrasi mücadelesinin diyalektiği ve kanunu olmaktadır. Son yıllarda Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da siyasal ve askeri alanda yaşanan gelişmeler bu gerçekliği herkese göstermiştir. Mücadelenin her zaman tüm gerçekleri aydınlatan karaktere sahip olduğu bir daha görülmüştür.

TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ, ORTADOĞU HALKLARININ DA ÖZGÜR VE DEMOKRATİK YAŞAMIDIR

Şu açıkça görülmüştür ki, Türkiye demokratikleşmeden sadece Türkiye halkları değil; tüm Ortadoğu halkları da özgür ve demokratik yaşama kavuşamaz. AKP-MHP iktidarı Türkiye’nin demokratikleşmesini önlemek için sadece Türkiye içinde değil dışında da her türlü demokratikleşmeye karşı saldırı içindedir. Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin en dinamik halkı olan Kürt halkına her yerde saldırması da bu nedenledir. Bu gerçeklik tüm Ortadoğu halklarının ve dünyanın tüm demokrasi güçlerinin bu saldırganlığa karşı ortak mücadele vermesi gerektiğini göstermektedir. Ortadoğu’nun demokratikleşmesini, barış ve istikrarını isteyen herkes böyle bir sorumluluk yüklenmiş bulunmaktadır.

MAXMUR’A SALDIRI KÜRT HALKINA SALDIRIDIR

Türk devletinin 1990’lı yıllarındaki baskı, zulüm ve köy boşaltmalarından dolayı Güney Kürdistan'a geçen Maxmur halkına saldırması da demokrasi ve özgürlük düşmanlığı sonucudur. Bu saldırıyla yurtsever Kürdistan halkı yıldırılmak istenmektedir. AKP-MHP iktidarı kendilerinin Kürt ve demokrasi düşmanlığına boyun eğmeyen herkesi hedeflemektedir. Bu açıdan da faşist soykırımcı sistem önündeki en büyük engel gördüğü Kürt halkına ve yürüttüğü özgürlük mücadelesine saldırmaktadır.

AKP-MHP faşizminin saldırılarını kim sadece PKK ve Kürtlere yönelik olarak görürse tarihi bir gaflet içindedir, kendilerini kandırmaktadır. Saldırı tüm Kürt halkına, Kürtlerin siyasi kazanımlarına ve demokrasi güçlerinedir. Bu temelde Kürdistan'ın her parçasındaki Kürt halkını, tüm Ortadoğu halklarını ve dünya demokrasi güçlerini AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyor, Ortadoğu’da savaşta katledilen yüz binlere, Suruç ve Ankara Garı’nda şehit düşenlere karşı sorumluluk da ancak böyle yerine getirilebilir.

20 Temmuz’da Suruç’ta ve 10 Ekim’de Ankara Garı’nda şehit düşenler izlenmesi gereken siyasi mücadele çizgisini yaratmışlardır. Tüm Kürt halkını ve demokrasi güçlerini bu siyasi çizgi doğrultusunda AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi yükseltmeye ve Ortadoğu halklarını böyle insanlık dışı siyasi zihniyet ve saldırganlıktan kurtarmaya çağırıyoruz.”