'KCK' İstanbul 4'üncü davasında 7 tahliye
'KCK' İstanbul 4'üncü davasında 7 tahliye
'KCK' İstanbul 4'üncü davasında 7 tahliye
BDP İstanbul ilçe başkanları, yöneticileri ve BDP Genel Merkez yöneticilerinin yargılandığı "KCK" İstanbul 4'üncü davasında hakim karşısına çıkan 16'sı tutuklu 17 Kürt siyasetçiden 7'si tahliye edildi. Anadillerinde savunma yapan siyasetçiler, yargılamanın siyasi konjonktür gereği yapıldığını belirterek, gelişen yeni süreçle birlikte davanın geçersiz olduğunu kaydetti.
17 Ocak 2012 tarihinde 17 ilde yapılan operasyonda gözaltına alınan 35 kişiden dosyaları ayrılan ve BDP ilçe başkanları, yöneticileri ile BDP Genel Merkez yöneticilerinin yargılandığı "KCK" İstanbul 4'üncü davasının üçüncü duruşması, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde bulunan İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. 16'sı tutuklu 17 Kürt siyasetçinin yargılandığı davanın duruşmasında tüm yargılananlar hazır bulunurken, duruşmayı BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, BDP İstanbul İl eş başkanları Asiye Kolçak ve Ali Rıza Bilgili ile yargılananların yakınları izledi. Duruşma öncesi müdafi avukatlar bir önceki duruşmada okunması tamamlanmayan iddianamenin okunmayarak, sanıkların savunmalarına geçilmesini talep etti. Müdafi avukatların talebi mahkeme heyeti tarafından kabul edilirken, Kürt siyasetçiler tercüman aracılığı ile Kürtçe savunma verdi. Mahkemenin kendilerine yönelttiği, "KCK/TM İstanbul Meclisi içinde yönetici olmak", "Yasadışı faaliyetlerde bulunmak" ve "Kumbaralar aracılığı ile halktan para toplamak" iddialarına karşılık Kürt siyasetçiler, bu iddiaların tamamen boş ve yalan olduğunu belirterek davanın hukuki değil siyasi olduğuna dikkat çekti.
Yargılananlardan Celal Alphan, gizli tanığın kendisi üzerine verdiği ifadede 11 Mart 2007 Pazar günü Esenler ilçesinde düzenlenen bir toplantıya katıldığı ve burada konuşma yaptığı yönündeki iddiaya yanıt vererek, o gün nişanı olduğunu ve böylesi bir toplantıya katılmasının imkansız olduğunu belirterek, daha önceden nişan fotoğraflarını da avukatları aracılığı ile mahkemeye ilettiğini söyledi. Aynı zamanda bu gizli tanığın daha önce İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdiği ifadelerin mahkeme heyeti tarafından geçersiz sayıldığını ve davanın düşürüldüğünü aktaran Alphan, "Bu yalancı tanık mahkum olacaktır" dedi.
Tutuklu BDP PM üyesi Emrullah Bingül ise, Halkın Emek Partisi'nden bu yana tüm Kürt partilerinde fiilen görev aldığını belirterek başladığı savunmasında, partilerinin tüzüğünde yer aldığı gibi halkların kardeşliği doğrultusunda siyasi mücadele yürüttüğünü söyledi. "Biz mücadelemizle tarihsel bir gerçekliği gün yüzüne çıkarttık" diyen Bingül, "Bu gerçeklik Kürt halkının varlığıdır. 12 Eylül'de 2 yıl cezaevinde kaldım. Biz bu mahkemelere anadilimizde ifade vermeyi kabul ettirdik. Devlet de artık bunu kabul ediyor. Ve barışın gerçekleşmesi için muhatabın Sayın Abdullah Öcalan olduğunu söyledik. Bunu söyledi diye binlerce arkadaşımız cezaevinde. Bundan sonra ne oldu. Sayın Öcalan ile Sayın Erdoğan bir irade ortaya koydu. Peki bunu söyleyenleri cezalandıranlar bunun sorumluluğunun altından nasıl kalkacak. Bugün yargılandığım dava tamamen siyasi bir davadır. Başlayan yeni süreçle birlikte bu davanın da bir geçerliliği kalmadı. Bunun için 15 aydır tutukluyum. Mağdur oldum; ama mağdurum demiyorum. Çünkü bugünlere gelmemiz için bizden bedel istediler. Biz de bu bedeli ödüyoruz" diye konuştu.
Verilen öğle arasının ardından kendisine söz verilen siyasetçilerden BDP Esenyurt eski İlçe Eş Başkanı İlyas Demir ise, kumbara aracılığı ile zorla para topladıkları yönündeki iddiaları yalanlayarak, makbuz karşılığında para toplamalarına ve bunları kayıt altına almalarına rağmen hiçbirinin dosyaya konmadığını kaydetti. Bir diğer Kürt siyasetçi Gülüm Bayram ise iddianamede kendisine istinat edilen suçlamalardan ilginç bir örnek verdi. İddianamede kendisinin BDP Kadın Kolları'nda yer aldığı yönünde ifadelere yer verildiğini anlatan Bayram, "Ben erkeğim ama iddianamede kadın kollarında çalıştığım yer alıyor. Yani ismime bakarak kendilerince bir iddianame oluşturmuşlar. Bu da iddianamenin ne kadar boş olduğunu gösteriyor. Tek tek iddialara cevap vermeye gerek yok. Ben siyasi bir süreçten dolayı tutuklandım. Bu davadan tahliyemi değil beraatımı istiyorum" dedi.
Mahkeme heyeti savunmasını yapmak üzere kürsüye gelen BDP Zeytinburnu eski İlçe Başkanı Nezir Erdemci'ye bir önceki celse hastalığından dolayı cezaevine yazı yazılması talebinin yerine getirildiğini, gelen cevapta Erdemci'nin cezaevinde kalmasına engel teşkil edecek bir durumun söz konusu olmadığının yazdığını aktardı. Savunmasını yapan Erdemci, 40 yıldır mücadele verdiğini, pişman olmadığını ve olmayacağını belirterek, hastalığına rağmen cezaevi idaresinin bunu kulak ardı ettiğini ve ilaçlarını dahi vermediğini söyledi.
BDP Genel Merkez Yöneticisi Ramazan Yıldız da, 20 yıldır siyaset içinde olduğunu belirttikten sonra, "Burada bir tiyatro oynanıyor" dedi. Bu tiyatroyu kendilerinin de oynamasını istendiğini ifade eden Yıldız, "Hayır biz bu oyunu oynamayacağız. İddianamede komik ifadeler var. Biz Roboskî katliamını protesto etmişiz, savcı bizim cezalandırılmamızı istiyor. Ancak katliamı yapanlar yargılanmıyor" diye belirtti. BDP Genel Merkez Disiplin Kurulu Yöneticisi Rıza Taşdelen ise, asimilasyon politikalarından ötürü anadilinden savunma veremediğini belirterek, arkadaşlarından ve Kürt halkından özür diledi. "Biz siyasetçiler Tekirdağ 2 Nolu Hitler Kampı'nda bu iddianameye güldük. Bizim için bir tiyatro malzemesiydi" diyen Taşdelen, "Şu an Başbakan ile birlikte Türkiye toplumunun yüzde 70'i Kürt sorununun çözümü istiyor. Ancak nedense bizim yaptığımız tüm basın açıklamaları suç sayılıyor. Ben Uluslararası İlişkiler okudum, hukuku az çok biliyoruz. Bu dava hukuki değil, siyasidir. Ondan biz de siyasi savunma yapıyoruz" diye belirtti.
Savunmaların ardından müdafi avukatlara taleplerinin alınması için söz hakkı verildi. Avukat Sinan Zincir, iddianamede suç olarak gösterilen ve BDP ilçe binalarında yapıldığı öğrenilen toplantıların içeriğinin öğrenilmesi için şu anda cezaevinde bulunan dönemin il başkanları ve yöneticilerine yazı yazılmasını talep etti. Tüm sanıklar adına talepte bulunan Avukat Yusuf Alataş ise, dünyadan örnekler vererek Türkiye'deki yargılamaların ne kadar anti demokratik olduğunu anlattı. Son yapılan yargı düzenlemeleri ile birlikte, tutukluluk halinin devamı için hakim ve savcıların somut delilleri olması gerektiğini belirten Alataş, bunun mahkemeler tarafından genelde dikkate alınmadığına dikkat çekerek, tüm sanıkların bu koşullar göz önünde bulundurularak derhal tahliye edilmesini istedi.
Ardından mütalaası alınan Cumhuriyet Savcısı ise tutuklu yargılananlardan Asiye Yılmaz, Gülüm Bayram, Nazire Güneş ve Tahsin Karçık'ın üzerine atılı suç vasfının değişme ihtimali, suçun niteliği ve delil durumunun göz önünde bulundurularak tahliyesini, diğer tutukluların ise tutukluluk hallerinin devamını talep etti.
Talepleri alan mahkeme heyeti ara kararını vererek, Kürt siyasetçilerden Asiye Yılmaz, Bişar Uzun, Celal Alphan, Emrullah Bingül, Gülüm Bayram, Kemal Dülğer ve Tahsin Karçık'ın tahliyesine karar verdi. Müdafi avukatların taleplerini reddeden mahkeme heyeti, duruşmayı 13 Haziran'a erteledi.