KDP’nin tehlikeli oyunları: AKP'nin izinde yola devam
KDP, Rojava Devrimi'ne karşı izlediği AKP ile stratejik ortaklık tarzındaki politikadan ötürü içeride, dışarıda, bölgede ve Kürtler arasında yalnızlaşmaya başladı.
KDP, Rojava Devrimi'ne karşı izlediği AKP ile stratejik ortaklık tarzındaki politikadan ötürü içeride, dışarıda, bölgede ve Kürtler arasında yalnızlaşmaya başladı.
Bu sıkışmaya en son BM Araştırma Komisyonu'nun Şengal'e ilişkin açıkladığı rapor, KDP'ye vurulan ağır darbelerden biri oldu.
KDP, Rojava Devrimi'nden sonra tehlikeli bir politika izledi. Bu politika şu ana kadar birçok belge, anlaşma, plan ve resmi açıklamalarla kanıtlandı. Bu politikanın Ankara'da AKP tarafından belirlendiği de artık tartışmaya kapanacak kadar açık. Kaldı ki ne AKP ne de KDP bunu gizlemeye gerek duyuyor. Ortaklıklarını birçok biçimde açıkça dile getiriyorlar da. Bu ortaklığın Kürtlere zarar verdiği, Kürtler içinde de KDP'ye zarar verdiği artık birçok güç, çevre tarafından görülüyor, dile getiriliyor.
KDP'nin AKP taklitçiliği tarzında izlediği politika Nusra, DAİŞ gibi insanlık düşmanı barbar gruplarla onu yakınlaştırdı. Onunla yapılan bazı anlaşmaların Güney'de de uygulanmasıyla başta Şengal olmak üzere Güney Kürdistan büyük felaketler yaşamaya başladı.
Bu durum Güney'de büyük ekonomik kriz ile başlayıp siyasal, toplumsal krizlerle çalkalanmaya neden oldu. Çalkalanma beraberinde her gün yeni sorunları getiriyor.
Şengal katliamı, kadınların, kızların kaçırılıp satılması, binlerce insanın katledillmesi KDP'nin AKP ile stratejik ortaklığının bir sonucu olarak ortaya çıktı. Son günlerde BM Soruşturma Komisyonu üstü açık bir şekilde olmasa da bu durumu rapor etti. Peşmergenin Şengal'den çekilmesinin bu katliamın önünü açtığını, YPG'nin müdahale etmesiyle bu katliamın önünün alındığını rapor etti. Tam da böyle bir dönemde KDP Goran Hareketi'nden olan Meclis Başkanı'nın Hewler'e girişini yasakladı; dört bakanını azlettiği Goran'ın lideri Nevşirvan Mustafa'ya tutuklama kararı çıkardığını açıkladı. Bu karardan sonra Nevşirvan Mustafa BM'ye çağrıda bulunarak, bu bir katliam olarak kabul edilmişse, bunun sorumlusunun da olduğu, bu sorumluluğun da tamamen Mesut Barzani'ye ait olduğu onun için kendisinin de yargılanması gerektiğini söyledi. Nevşirvan Mustafa'nın bu açıklamaları bir gerçeğin dile getirilmesiydi. Çünkü peşmerge güçlerinin bir gün içinde Şengal'den çekilmesiyle katliamın önü açılmıştı. Ama nedense BM raporunu açıklamadan hiç kimse bu katliamın sorumlusunun Mesut Barzani olduğunu söylememişti. Aslında bu da bir nevi AP ile AGİT'in Cizre ve Sur'daki katliamlardan sonra attıkları adıma benziyor.
AKP'Yİ TAKLİT EDİYOR
Bu gelişmelerden sonra KDP, AKP ile olan stratejik ortaklık politikasını terk edeceği yerde yeni taktiklerle bu yolu izlemeye devam etti. Bu kez tıpkı Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da AKP'nin HDP parlamenterlerine yaptığı gibi Goran milletvekilleri merkezli dokunulmazlıkları kaldırmayı gündemleştirmeye başladı. Olmayan, işlemeyen, başkanının oturumlarını yönetemediği bir parlamento ile dokunulmazlıkları gündeme almanın, hem de uluslararası güçlerin gözleri önünde nasıl bir sonuç doğuracağını aslında şimdiden kestirmek çok güç olmasa gerek. Goran Hareketi'nin peşmerge güçleri olsaydı belki de bu adım yeni bir kardeş kavgasına giderdi. Ancak Goran'ın peşmerge güçlerinin olmaması böyle bir tehlikeyi tümüyle ortadan kaldırmıyor. Bu çatışmalara girecek yeni güçler de türeyebilir. KDP'nin AKP izinde devam ettirdiği kardeş kavgasına götürecek bu politika sadece Güney Kürdistan ile sınırlı değil. Güney Kürdistan'dan daha çok aynı politikayı Rojava için de öngörmüş durumda. Zira Efrîn-Halep çevresinde uzun zamandan beridir böyle arayışları var. Son dönemlerde oluşturduğu bazı gruplarla da bunun sinyalini verdi.
ROJAVA KARŞITI OLUŞUMLAR YARATTI
KDP Güney Kürdistan'da Goran Hareketi, İslami Hareket ve diğer küçük gruplara karşı bu adımları atarken Rojava'ya karşı da çok tehlikeli adımlar attı. Bu gelişmelerin yaşandığı sırada MİT ile hareket eden Mişel Temo'nun kardeşi Abdulaziz Temo, Hekim Beşar, Fuat Ailiko, İbrahim Biro'nun da içinde yer aldığı, Urfa'da bazı Rojavalıları AKP ile birlikte bir araya getirerek Rojava karşıtı bir hareket oluşturma adımlarını attı. Bir araya gelen Rojavalılar amaç ve hedeflerini tamamen PYD ve YPG karşıtı bir hareket kurma olduğu biçiminde açıkladı. Başlattıkları toplantı iki gün sürdü. Sonunda sözüm ona yeni bir hareket kurduklarını açıkladılar. KDP bu adımı atarken işbirlikçiliği deşifre olan ve kendisini tüketen ENKS'nin yerine bu yapıyı ikame etmeyi hedefledi. Rojava'ya karşıtlık üzerine oluşturulan bu oluşum da tıpkı ENKS gibi tutmaz. Bir kez daha işbirlikçiliği tescillenmiş olur. Ancak Kürtlere yeni bazı acıların nedeni olabilir. KDP ile AKP'nin bu ortak adımlardan birkaç gün sonra ENKS'nin sözde dış ilişkileri sorumlusu Siyabend Haco çıkıp daha önce AKP, RTE ile Rojava üzerine yaptıkları görüşmeleri açıkladı. Haco bu görüşmelerde yaptıkları planlar, ulaştıkları kararları itiraf etti. AKP ve RTE ile Rojava ve PYD, YPG hakında neler düşündüklerini, gelişmelerini önlemek için nasıl kararlar aldıklarını, neler konuştuklarını tek tek itiraf etti.
ROJAVA'YI PAYLAŞMAK İSTİYORLAR!
Haco'nun itirafları KDP ile AKP arasında Rojava ve Güney Kürdistan üzerinde yapılan planları açığa çıkarıyor. Bununla bir kez daha KDP ile AKP arasında Rojava'nın paylaşıldığını, Cezire'nin KDP'ye, Kobanê ve Efrîn'in ise Türkiye'ye bırakılması şeklinde bir anlaşmalarının olduğunu gösteriyor. O yüzden şu ana kadar AKP merkezli, gerek bölgesel gerek uluslararası alanda yaptığı diplomasi, görüşmeler ve ödünler vererek gerçekleştirdiği anlaşmalarla Rojava'nın her üç kantonunun birleşmesi önünde engel olduğu açığı çıkıyor. Minbic'i Özgürleştirme Hamlesi'nin başladığı bu dönemde yeniden böyle oyun ve arayışlara girilmesi bu planın devam ettirilmek istenmesidir. Zira Minbic operasyonunun devamında Kuzey Suriye Federasyonu'nun sınırlarından çeteler çıkarılmış olacak. Rojava'nın her üç kanton arasındaki yolları açılmış olacak.