Kışanak: Barış hakkı kutsaldır, demokrasi vazgeçilmezdir

Kışanak: Barış hakkı kutsaldır, demokrasi vazgeçilmezdir

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, 23 Nisan vesilesiyle mecliste yaptığı konuşmada demokratik cumhuriyet ve barışı inşa etme göreviyle karşı karşıya olduklarını belirterek, “Barış hakkı kutsaldır, demokrasi vazgeçilmezdir. Onurlu bir barışı eşit, özgür ve ortak bir ülkenin temeli olacak demokratik adımları atarak inşa edebiliriz” dedi.

23 Nisan Çocuk Bayramı vesilesiyle TBMM’de özel oturum düzenlendi. Oturumda BDP adına konuşan Eş Genel Başkan Gültan Kışanak, parlamento olarak demokratik cumhuriyet ve barışı inşa etme göreviyle karşı karşıya olduklarını söyledi.

Konuşmasına 93 yıl önce ilk Meclisin, çoğulculuk esasıyla oluşturulduğuna dikkat çekerek başlayan Kışanak, 1921 Anayasası’na değinerek, “1921 Anayasası’nda siyasal birlik tanımlanırken hiçbir etnisiteye vurgu yapılmadı ve Büyük Millet Meclisi'ni oluşturan temsilciler, kendi kimlikleriyle mecliste yer aldılar. Kurucu meclis, öz yönetime sahip vilayet şuralarına, geniş özerklik tanıdı. Böylece tüm yurttaşların, farklılıklarıyla yönetime katılma imkanları ortaya çıktı” dedi.

“1921 Anayasası’nda ademi merkeziyetçilik, çoğulculuk, temsilde adalet temel prensipler olarak yer aldı” diyen Kışanak, bu ruh ve kapsayıcılığın üç yıl sonra 1924 Anayasasıyla yaralandığını belirtti:

“Yeni Cumhuriyetin önünde çoğulculuğa dayalı, demokratikleşme ve insan haklarına saygılı bir tarih yaratma fırsatı varken; biz kavramını “teke” indirgeyen 1924 Anayasası ile bu fırsat heba edildi. Ve Cumhuriyet tarihi büyük acıların, travmaların, çatışmaların, isyanların ve katliamların yaşandığı bir tarih oldu. Tekçi zihniyet ve devlet yapılanması, bir deli gömleği gibi tüm toplumu cendereye aldı. Eşitlik, özgürlük ve özerklik ilkelerine dayalı, ortak gelecek hedefi zedelendi. Tekçi zihniyet ve inkârcılık, beraberinde asimilasyonu ve imhayı da getirdi.”

Kışanak, konuşmasının devamında katliamlar ve işkencelere değinerek şöyle dedi:

“Zilan’da, Dersimde, Sivas’ta, Kızıldere’de katliamlar yaşandı. Darbeler, derin devlet yapılanmaları, anti demokratik uygulamalar, çeteleşmeler, birbirini izledi. Mamak’ta, Metris’te, Diyarbakır’da insanlık dışı işkenceler yaşandı. Cumhuriyetin, demokrasi ile buluşması engellendi. Karanlık bir anlayış geleciğimizi teslim almaya çalıştı. Öyle ki; “özde vatandaş, sözde vatandaş” sözleri bile kullanıldı. Cumhuriyettin özde/sözde vatandaşları olmaz, eşit yurttaşları olur. Bu en temel ilke bile unutuldu…

Mustafa Suphi’leri Karadeniz’in dalgalarına teslim eden bu karanlık anlayış, Said-i Kürdi’nin fikirlerine bile tahammül göstermedi. Şeyh Said’i, Seyit Rıza’yı, Deniz Gezmiş’i darağacına götürerek bu ülkede büyük bir vicdan katliamı yaptı. Madımak ta yakılan sadece insan bedeni olmadı. Yakılan; hasret kaldığımız kardeşlik türkülerimizdi.”

Bütün bu politikalara karşı direnen her kesimden demokratların büyük bir insanlık mücadelesi yürüttüğünü söyleyen Kışanak, “Özellikle Kürt halkı inkâr, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı büyük bedeller ödeyerek amansız bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi verdi” dedi.

Kışanak, ezilen bütün kesimlerin yürüttükleri demokrasi ve insanlık mücadelesi karşısında tekçi ve otoriter zihniyetin iflas ettiğini belirterek, “Kuşkusuz özgür yarınlar, bu mücadelelerin üzerine inşa edilecektir” diye belirtti.

“Geldiğimiz noktada tarih, bize yeni fırsatlar sunmaktadır” diyen Kışanak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhuriyetin kuruluşundaki kapsayıcılık, bize tüm renklerimizle birlikte yeni bir gelecek kurma konusunda da ışık tutmaktadır.

Artık bu ülkede yok sayılan bütün kimliklerin, eşitlik hukukuyla bir arada yaşayacağı,  demokratik bir cumhuriyeti inşa etmenin zamanı gelmiştir.

Bu parlamentoda çatısı altında her birimiz tarihi bir görevle karşı karşıyayız. Bu görev de Demokratik Cumhuriyet ve barışı inşa etmektir. Barış hakkı kutsaldır, demokrasi vazgeçilmezdir. Onurlu bir barışı eşit, özgür ve ortak bir ülkenin temeli olacak demokratik adımları atarak inşa edebiliriz.

Mutlaka ki hepimiz aynı olmak zorunda değiliz. Ama hepimizin bir diğerinin inancına, kimliğine, değerlerine saygı duyarak bu adımları atmak zorundayız.

Öncelikle, demokrasi önündeki tüm engelleri kaldırarak yeni bir Anayasa yapmak durumundayız.

Çoğulculuk anlayışına dayalı, demokratik bir anayasa toplumdaki bütün renklerin birleştiricisi olmalıdır. Bu tarihi sorumluluğa sahip tüm siyasi partiler, kurumlar ve yurttaşlar, demokratik cumhuriyetin inşası sürecine katılmalıdır.

Hiç kuşku yok ki yeni süreci demokratik hakların tanındığı ve güvence altına alındığı bir aşamaya ancak hep birlikte yürüteceğimiz demokratik siyasal mücadele ile taşıyabiliriz.  Demokratik bir ülke için, kurulacak hukuk, eşitlik hukuku olacaktır. Eşitlik hukuku ile;

Bu ülkenin köklü halklarından olan Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar,  Süryaniler, Ermeniler, Rumlar, ve diğer tüm halklar;

Bu ülkenin en büyük değerlerinden olan tüm din ve inançlar;

Bu ülkenin siyasal zenginliği olan tüm düşünceler,

Yaşamı her gün elleriyle yeniden kuran, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin en önünde yürüyen kadınlar, emekçiler,

Umudu her daim gözlerinde ışıldayan çocuklar ve gençler

Bu gökkuşağı altında hep birlikte eşit ve özgür bir şekilde yaşayacağız.

Yağmurda birlikte ıslanan bizler, güneşte de birlikte olacağız…”

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, konuşmasının devamında tutuklu milletvekillerine dikkat çekerek “Halkının iradesiyle seçilmiş ve mevcut antidemokratik yasalar nedeniyle temsiliyet hakkı elinden alınanlara temsiliyetini ve itibarını iade etmek meclisin en önemli görevidir” dedi.

Meclisin açıldığı bugünün aynı zamanda bütün çocuklara da armağan edildiğini belirterek, “Bugün hepinize kutlu olsun. Bütün çocuklara selam ve sevgilerimi sunmak istiyorum” diyen Kışanak, bugünün kıvancını içtenlikle yaşayamadıkları söyledi:

“Maalesef bugün dünyada çocuklara bayram armağan etmiş tek ülke olmanın kıvancını içtenlikle yaşayamıyoruz.

Sokaklarda gece yarılarına kadar üşüyen eller, bizim çocuklarımızın. Ağır mesleklerde çalışan ve teninin gerçek rengini unutanlar, bizim çocuklarımız. Cezaevlerine atılarak geleceği elinden alınan bizim çocuklarımız. Küçük yaşlarda evlenmeye zorlanan ve hayallerini kaybeden çocuklar, bizim çocuklarımız.

Ceylan Önkol, Enes Ata, Uğur Kaymaz, Serhat Eser, Serhat Encü, Mazlum Akay ve isimlerini tek tek sayamadığım 600 çocuk; devletin ihmali ya da güvenlik görevlilerinin kasti tutumu sonucu yaşamını yitiren çocuklar bizim çocuklarımız. Onlar oyun oynarken, patlayan bombalar nedeniyle hayatlarını kaybettiler. Onlar doğrudan hedef gözetilerek katledildiler, Bedenlerine yaşlarından büyük kurşunlarla toprağa emanet edildiler. Hayallerini yükledikleri katırlarla, cennete gittiler. Hepsinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Çocuklarımıza atfedilen bugünde, hepimizin bu çocuklara bir özür borcu olduğunu düşünüyoruz.

Bizler bugün, bu çatının altında cumhuriyeti demokratikleştirerek çocuklarımıza gözlerindeki ışıltının sönmediği, umutlarının gerçek olduğu, mutlu yarınları inşa etmeliyiz.  Cumhuriyeti artık Çocukların temiz yüreğine yakışır bir niteliğe kavuşturmalıyız. Bu dünya bize atalarımızdan kalan bir miras değil çocuklarımızın emanetidir. Bu emanete, toplumsal barışla sahip çıkmalıyız.”