Kışanak: Parlamento barış kararı almalı

Kışanak: Parlamento barış kararı almalı

BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, gerilla güçlerinin geri çekilmesi konusunda, yasa bir komisyon kurulmasını önererek, parlamentonun karar almasını istedi. Kışanak, “Bu Parlamento'dan şu ana kadar çokça savaş kararı çıktı herkes ölmek öldürmek için ellerini kaldırdı. Bir kez de ellerini vicdanlarına koysunlar barış için ellerini kaldırsınlar" dedi.

BDP Grup Toplantısı'nda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, gündemdeki konuları değerlendirdi. Kışanak, gittikleri her yerde insanların süreç konusunda şüpheleri olduğunu dile getirdiğini belirterek, "Bizler hangi bilgilere sahipsek sizler de aynı bilgilere sahipsiniz. Biz halk olarak bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesinin önemli olduğuna inanıyoruz. Bir zaman ve bir yolculuk var. Şu anda başlamış ve bitmiş bir şey yok. Başlamış bir yolu yürüyeceğiz hep beraber yürürsek herkes katılırsa bu yolun sonunda hepimiz özlediği bir sonuca ulaşabilir. Kendimizi katarsak, sürecin arkasında toplumsal bir destek açığa çıkarırsak, bu yolun sonunda hepimizi mutlu edecek bir durağa varabiliriz. Böyle bakarsak anlamlıdır diye düşünüyorum" dedi. 

AKİL İNSANLAR HEYETİ

Son dönemlerde çokça konuşulan Akil İnsanlar Komisyonu'na da değinen Kışanak, "Tabi biz iktidarın, Sayın Başbakan'ın biraz süreci tek başına yönetiyormuş, kendi istekleri doğrultusunda her şeyi belirliyormuş gibi konuşmaların, kamuoyunda yarattığı kaygıları anlamaya çalışıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki bu süreç çok aktörlü, herkesin katılması zaruri olduğu bir süreç. Bu süreçten toplumsal bir uzlaşı çıkarmaktır istediğimiz. Herkesi bu ülkenin eşit, özgür yurttaşı olarak kapsayacak bir geleceğe yolculuk ediyoruz. O zaman Akil İnsanların aynı yaklaşımla mantıkla yürütülmesi gerekiyor. Akil İnsanlar Heyeti'nin öncelikli olarak kapsayıcı olması gerekiyor. Toplumsal barışı tesis ettiğimiz bu süreçte farklı sosyal, kültürel kesimlerin, örgütlerin, kurumların, katmanların desteğini ve katkısını öngören bir yaklaşımla ele alınması gerekiyor. Bu heyetin bir adalet duygusu ve toplumsal vicdanı temsiliyet pozisyonu mutlaka olmalı. Çünkü barışı sağlayabilecek asıl şey adalettir. Adaletin olmadığı bir yerde toplumsal barıştan ve uzlaşıdan bahsetmek mümkün değildir. Çatışmanın taraflarına eşit mesafede durabilen, tarafçı olmayan, eğer taraf olacaksa barışın çözümün ve de özgürlüklerin yanında taraf tutabilecek kişilerden oluşması gerekiyor. Yine bu heyetin aslında uyuşmazlıkları ve çatışmaları çözebilme konusunda bir birikime sahip olması gerekiyor. Bu problemi yaşayan sadece biz değiliz. Dünyanın çok farklı yerlerinde bu tür problemler yaşanmıştır, çözüm sürecinde ortaya çıkan çokça deneyim vardır. Bu heyet içerisinde bu deneyimleri taşıyabilecek akademisyenlerin, hukukçuların da katılması önemli olacaktır. Biz bu nedenle sivil toplum örgütlerini, meslek örgütlerini, sendika örgütlerini temsilciler düzeyinde en üst düzeyde bu heyette yer almaya davet ediyoruz" dedi. 

‘PARLAMENTO TARİHİ SORUMLULUĞUNUN GEREĞİNİ MUTLAK YAPMALI’

Kadın temsiliyetinin böylesi bir heyet açısından oldukça önemli olduğunu ifade ederek sözlerini sürdüren Kışanak, "Kadın katılımı birlikte demokratik özgür yaşam için vazgeçilmezdir. Kadınlar kendi bakış açılarıyla yaklaşımlarıyla mutlaka büyük bir ağırlığı oluşturacak bir yaklaşımla katılmalılar. Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşların ve kadınların hazırlıklarının olduğunu ve çalışmalarının olduğunu biliyoruz. Ayrıca böyle bir çalışmanın yasal bir dayanağını da oluşturmak gerekiyor. Bu da çokça tartışılan bir konu. Yaklaşık iki hafta Parlamento yasa çıkarabilir mi çıkaramaz mı gibi bir tartışma yürütülüyor. Hepimiz bu sürece büyük bir heyecanla katılmak istedik. Ve herkese katılım çağrısı yaptık. Kadınlar, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, aydınlar, medya katılsın, herkese büyük sorumluluklar düşüyor. Sorumluluk düşmeyen bir yer var o da Parlamento. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Hepimiz katılım sağlamalıyız, katkılarımızı ortaya koymalıyız diyoruz ama sıra Parlamento'ya gelince 'Parlamento böyle bir yasa çıkaramaz' diye görüş bildiriyoruz. Böyle bir görüş Parlamento'ya karşı saygısızlıktır. Bu Parlamento milletin iradesini temsil ediyorsa halkın ortaya çıkardığı iradenin gereğini yerine getirmelidir. Bu Parlamento'dan şu ana kadar çokça savaş kararı çıktı herkes ölmek öldürmek için ellerini kaldırdı. Bir kez de ellerini vicdanlarına koysunlar barış için ellerini kaldırsınlar. Parlamento bu konuda böylesi tarihsel bir süreçte bir sorumlulukla karşı karşıyadır ve bunun gereğini mutlaka yapmalıdır. Parlamento'nu barış çözüm demokratikleşme konusunda rolünü oynaması için pozitif bir politika benimsemelidir" diye konuştu.

‘PARLAMENTO BARIŞ KARARI ALMALI’

Bazı partilerin Parlamento'ya işaret ederek "biz de burada istersek çıkarttırmayız" tutumu
içinde olduğuna değinen Kışanak, "Bu haksızlıktır. Parlamento halkın iradesini temsil ediyor halk da barış istiyor. Bu Parlamento barış kararı almalı. Bu konuda teknik sorunlar olduğu söyleniyor. Dünyada çatışmalı süreçleri sona erdiren diyalog müzakere ve toplumsal uzlaşı ile sonuçlanan süreçlerde Parlamentolar da üzerlerine düşeni yapmış yasalar çıkarmışlardır. Doğu Timor, Fas, Arjantin, Guatemala'da barış süreçlerinde parlamento karar almıştır, yasalar çıkarmıştır. Barış, Uzlaşı ve Hakikatleri Araştırma Komisyonlarını yasa ile oluşturmuştur ve aktif bir rol oynamıştır. Parlamento'da yapacak çok şey var bunu yapmanın koşulları yasal dayanakları da var. Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü hükümleri gereğince yapılabilecek faaliyetlerdir" dedi. 

YASA İÇİN 3 ÖNERİ

Yasa ile bir komisyon kurulması önerisinde bulunan Kışanak, şöyle devam etti: "İsmi bulunabilir. Partiler bu konuda diyalog geliştirebilir, herkesin makul görebileceği bir isimle kolaylaştırıcılık, ön açıcılık, toplumsal desteği sağlayıcılık gibi yasayla bir komisyon kurabiliriz. Bu komisyonu istersek sadece parlamenterler olarak kurabiliriz. Meclis İç Tüzüğü buna uygundur. İstersek meclis dışında özel bir komisyon olarak kurabiliriz. Özel ve bağımsız bir komisyon da yasayla kurulabilir. İstersek de bu özel komisyona Parlamento'daki siyasi partiler üye verirler yasada bunun önünü açabiliriz. Bunun yasal dayanağı vardır. Meclis İç Tüzüğü de buna müsaittir. Yeter ki isteyelim. Bu konuda bütün partilerin ön açıcı bir yaklaşımla bu konuyu değerlendirmeleri bir süreci başlatmalarını öneriyorum. Parlamento'yu barış konusunda daha fazla sorumluluk üstlenen yasal dayanaklar oluşturan bir pozisyonda görmek istiyoruz. Bu tartışmayı çok kısır bir şekilde sadece geri çekilme ile sınırlı tuttukları için işin içinden çıkılmaz hale getirdiler. Sorun barış yolculuğunu nasıl yapacağımızdır. Bütün bu süreci yasal dayanağı ile birlikte yürümek istiyoruz. Herkesin bu öneriye kendisini açık tutmasını ve Parlamento'nun da sorumluluğunun gereğini yerine getirmesini istiyoruz. Bu kadar önemsediğimiz bu sürecin toplumsal dayanağı için BDP olarak üzerimize düşen sorumluluğu dikkate alan bir dizi çalışma yürütüyoruz." 

'GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ TÜM KESİMLER BİR ÇALIŞMA İÇİNDE'

Geçen hafta Ankara'da sivil toplum örgütleri, emek ve meslek örgütlerinin temsilcileri ile bir toplantı yaptıklarını hatırlatan Kışanak, "Bu kesimlerin tamamının artık bu ülkeyi çatışmayı ölümü savaşı taşıyamayacak bir noktada olduğunu ifade ettiklerini gördük. İmralı'da başlatılan, bize barış, çözüm ve özgürlükler konusunda umut veren bu sürece sivil toplum örgütlerinden meslek örgütlerinden ve emek örgütlerinden büyük bir destek geldi. Yine insan hakları kuruluşları ile yaptığımız toplantılarda da bu sürece destek gördük. Yeni süreçte çok sayıda ön açıcı fikirlerde bulunacaklarına hazırdırlar. Yine kadın aktivistlerle, feministlerle İstanbul'da bir toplantı yaptık. Beklentimizin çok üstünde bir katılım vardı. Açıkçası kadınlar yıllarca bu savaşın, bu çatışmanın en ağır faturasını bedel verenler olarak barış sürecinde en üst düzeyde bulunmak istiyorlar. Dünya deneyimlerine bakıyorlar, komisyonlar oluşturuyorlar, tartışmalar yürütüyorlar biz ne yapabiliriz sorusunu soruyorlar. Orada gördük ki aslında çatışma sürecinde bile asla birbirine sırtını dönmeyen kadınlar, barış sürecinde çok daha fazla ön açıcı olabilirler ve bu barış sürecinin teminatı olabilirler. Yine Alevi örgütlerinin temsilcileri ile bir toplantı yaptık. Oldukça önemli ve değerli bir toplantıydı. Çünkü tıpkı kadınlar gibi Aleviler de geçen yüz yıl boyunca aslında tekçi otoriter, asimilasyoncu zihniyetin en ağır mağduriyetini yaşayan kesimler. Özgürlüğe en fazla ihtiyacı olan kesimler. Orada da gördük ki Alevi örgütlerinin tamamı barış konusunda, çözüm konusunda tam bir destek veriyorlar" ifadesinde bulundu. 

‘KAYGILARI GİDERMENİN YOLU SÜRECE AKTİF OLARAK KATILMAKTIR’

Görüştükleri kesimlerin kaygıları olduğunu da ifade eden Kışanak, "Tamamının kaygıları var. Ancak bu tartışmalarda şunu görüyoruz ki kaygıları gidermenin tek yolu sürece aktif olarak katılmaktır. Bu süreci sadece bazılarının insafına terk edersek, tabiî ki istediğimiz sonuçları elde edemeyiz. Biz bu süreci aslında toplumsal barışımızı ve özgürlüklerimizi güvence altına alan bir süreç olarak görüyoruz. Devleti ile kurumları, hukuku, yasaları, toplumu, sosyal kesimleri, çatışmaların mağdurlarıyla bu inkarcı, tekçi, asimilasyoncu zihniyetin mağdurlarıyla hep birlikte bir değişim süreci yaşarsak varacağımız durak demokratik cumhuriyet olacaktır. Herkes burada kendi özgürlüğünü, özgünlüğünü yaşayacaktır. Biz süreci böyle anlıyoruz böyle bir sürece herkesin katılmasını ve sürece yön vermesini istiyoruz. Açıkça bu konuda yapılan çalışmalar halktaki heyecan çok önemli bize de umut verdi cesaret verdi" diye konuştu.

18 baronun dün yaptığı toplantıya da değinen Kışanak, "Bölge baroları da bu hukuksuzluğa, çatışmaların travmalarına en yakından tanıklık etmiş bir kurum olarak yeni süreçte aktif bir şekilde yer almak istediklerini ve süreci desteklerini ifade ettiler. Türkiye Barolar Birliği'nden de aynı yaklaşımı beklediklerini ifade ettiler ve Parlamento'dan da bir yasa yapılmasını istediler" diyerek bunun önemli olduğunu ifade etti.

‘BİZİM BİR TEK PLANIMIZ VAR: ÖRGÜTLENMEK VE MÜCADELE ETMEK’

Kışanak, "Demokratik Toplum Kongresi ve Barış ve Demokrasi Partisi olarak Kürtlerin hem siyasal hem de sivil toplum kurumlarıyla çok çeşitli görüşmeler toplantılar yapıyoruz. Kürt halkının bir bütün olarak, bu sürece demokratik geleceğimizi garanti altına alan bir değişim süreci olarak baktıklarını görebiliyoruz. Ve destek sunuyorlar. Herkesin kaygısı 'geçmişte yaşanan başarısız pratikler acaba tekrar ortaya çıkabilir mi?' 'Başkalarının B, C ve D planları var mı? Bu kaygıları da canlı bir toplumun göstergesi olarak görüyoruz. Sürece destek vererek, özgür bir yaşamı arzulayarak kaygılarımızla birlikte bu süreci doğru bir şekilde yürütebiliriz. Kimseye kaygılarınızı bir kenara bırakın demiyoruz. Ama herkese kaygılarınız bizi engellemesin frenlemesin diyoruz. Kaygılar haklıdır nedenleri vardır, travmalardan kaynaklıdır. Bu kaygılarımızla birlikte süreci doğru bir şekilde yönetmeye çalışmalıyız. Ancak kaygılarımız bizi sürecin dışında tutan bir noktada olmamalıdır. Kürtler hem Ortadoğu'da hem Türkiye'de, birlikte yaşadıkları bütün halklarla eşitlik hukuku içinde, özgür bir şekilde yaşamak istiyorlar. Onurlu bir barışı, özgür bir yaşamı Kürt halkı da hak ediyor. Bunu yaşama geçirecek bir geçmişe de sahiptir. Bu nedenle başkalarının B, C ve D planları olabilir. Ama bizim bir tek planımız var. Örgütlenmek ve mücadele etmektir. Biz barış istiyoruz çözüm istiyoruz, halklarımızın özgürlüğünü istiyoruz. Diğer halklarla yan yana eşitlik temelinde yaşayabileceğimizi düşünüyoruz. Bunun için de örgütlülüğümüze, mücadelemize ve direnişimize güveniyoruz. Kaygılarımızla birlikte direnişimizi yükselterek, özgür geleceğimizi sağlayabiliriz. 

4 NİSAN

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın doğum gününe de değinen Kışanak, "Biliyorsunuz ki Kürt halkı Sayın Öcalan'ı önder olarak kabul ediyor. Gelinen noktada Sayın Öcalan sorunun çözümü konusunda en güçlü adımları atmış. Bunun ortaya çıkmış olmasından tabiî ki Türkiye'nin barışı adına mutluluk duyuyoruz. 21 Mart Newroz'unda Diyarbakır'da tüm dünya kamuoyuna Sayın Öcalan'ın hazırladığı barış ve demokratik çözüm deklarasyonu okundu. Yüreğinde eşitlik, barış özgürlük duygusunu taşıyan herkesin alkışladığı bir deklarasyondu. Bu nedenle biz bu sene Amara'da kutlanacak olan doğum gününün geçmiş yıllardan daha farklı bir anlamı olacağını düşünüyoruz. Geçmiş yıllarda Kürtler hem Sayın Öcalan'ın doğum gününü, hem de kendisinin yeniden tarih sahnesine çıktığının sevincini yaşıyordu. Aslında 4 Nisan Kürt halkının kendisinin de doğum gününü kutladığı sembolik bir güne dönüşmüş. Son yüzyılda yaşadığımız katliamların bir kısmının hala canlı tanıkları yaşıyor. Bir kısmını da ikinci kuşaktan hala dinliyoruz. Herkes bu travmayla baş etmeye çalışıyor. Kürtler tarih sahnesinden silinmek istendiler. Mahabad, Helepçe, Qamişlo, Ağrı, Dersim, Şêx Seid'de yaşadığımız acılar hala taze. 90'lı yıllarda yaşadığımız köy yakmalar, katliamlar, faili meçhuller hala hafızamızda taptaze. Bu nedenle 4 Nisan'ı Kürt halkı bir bütün olarak kendisinin doğum günü olarak kutladı. Bugün bunun yanına başka bir şey daha koyuyoruz. Biz bu 4 Nisan'da aynı zamanda barışı ve çözümü bize getirecek olan süreci kutlamak istiyoruz. Bu 4 Nisan Sayın Öcalan'ın doğum günü Kürt halkının tarih sahnesine yeniden çıkışının doğum günü ve bizi barışa özgürlüğe götürecek bir yolun başlangıcı olarak kutlanacaktır. Tüm halkı bu kutlamayı yapmaya davet ediyorum. Bizler de halkımızla birlikte onurlu bir barış demokratik bir çözüm, özgür bir gelecek umuduyla Amara'da olacağız. Hep beraber coşkuyu yaşayacağız" dedi. 

‘HERKESTEN GÜVENİ ARTTIRAN BİR ÜSLUP BEKLİYORUZ’

Yeni süreçte herkesin bütün tarafların kaygılarından, ön yargılarından kurtulması gerektiğini ve her geçen gün güveni biraz daha arttırması gerektiğini ifade eden Kışanak, "Bugünlerde herkesin yaptığı her fiilin, yürüttüğü her politikayı söylediği her sözü güveni arttırıyor mu arttırmıyor mu diye düşünmesi gerekiyor. Bizler güveni arttıran bir üslup yaklaşım içinde oluyoruz . Herkesten de bunu bekliyoruz. Güveni geliştiren bir sürece ihtiyacımız var. Bu nedenle 4 Nisan'da Amara'ya gidecek olan halkımızı bu duruma uygun bir yaklaşımla gitmeye davet ederken, devletin hükümetin de aynı tutumla hareket etmesini istiyoruz" diye konuştu.

‘MUSTAFA VE MAHSUM’U SAYGI İLE ANIYORUM’

Kışanak, "2009 yılında Amara köyüne gitmek isteyen insanlara yapılan saldırı sonucunda iki genç kardeşimiz yaşamını yitirdi. Mustafa Dağ ve Mahsum Karaoğlan. Buradan onları saygı ile anıyorum. Yaşanan bu cinayetin failleri de hala yargıya teslim edilmemiştir. Hala doğru düzgün bir soruşturma yürütülmemiştir. Hepimiz oradaydık. Açıkça kasten adam öldürme fiili işlendiğine tanık olduk. İnsanlar sadece köye gitmek istiyorlardı bunu engellemek için pervasız bir şiddet kullanıldı ve atılan gaz bombalarının fişeğinin isabet etmesi sonucunda bu iki gencimiz yaşamını yitirdi. Kendilerini saygıyla anıyoruz. Büyük bedeller ödendi ancak demokratik kurtuluş sürecini sahiplenme sürecidir diyoruz. Devleti de suçluları yargıya teslim etmeye davet ediyoruz" ifadesinde bulundu. 

PARİS KATLİAMI

Paris'teki 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesi üzerinden 3 ay geçmesine rağmen hala faillerin açığa çıkması için yol alınamadığını söyleyen Kışanak, "Hala cinayet aydınlatılabilmiş değil. Avrupa'nın göbeğinde Paris gibi bir kentte 3 Kürt kadın siyasetçi katledildiler; ancak failleri biz hala bilmiyoruz. Bu kabul edilebilinir bir şey değil. Tüm Avrupa özel olarak da Fransa sorumluluk altındadır. Bu cinayeti aydınlatamazsa, katillerin arkasındaki güçleri teşhir etmezse açıkça biz bu barış sürecine sabotaj olarak kabul ettiğimiz cinayetten Fransa'yı sorumlu tutacağız. Biliyoruz ki o büro ve arkadaşlarımız 24 saat gözetleniyordu ve bu cinayetlerin nasıl işlendiğini açığa çıkarma imkanına sahiptirler. Katilleri çıkarsınlar ve arkasındaki güçleri yargıya teslim etsinler" diyerek Türkiye'nin de sorumluluktan kaçmaması gerektiğini dile getirdi. 

Üniversitelerdeki çatışmalara da değinen Kışanak, "Bir grup kışkırtılmış kişiler Kürt öğrencilere saldırıyor. Bu konuda gerekli önlemlerin alınmadığı açıkça ortada. Gerekli önlemleri almalısınız, saldırganlara gerekli adli uygulamayı yapmalısınız. Caydırıcı bir pozisyonda olmalısınız. Bir süreçten bahsediyorsak, bir toplumsal uzlaşıdan söz ediyorsak, birlikte bir gelecek kurmak istiyorsak, bu tür ırkçı faşist saldırıları önleme sorumluluğuyla Hükümet karşı karşıyadır. Tabi bu konuda MHP Genel Başkanı'nın 'onun da zamanı gelecek' diyerek gençleri kışkırttığını da unutmuyoruz. Bunun derhal geri çekilmesi gençlerin sükunete davet edilmesi gerekiyor. Kesinlikle toplumun çok büyük bir kesiminde böylesine ırkçı ayrımcılığa tenezzül eden bir kesim yok. Kimse bu ülkede milliyetçiliği ırkçılık olarak kullanmasın. Buna teşvik etmesin sorumlu davransın. Bir sözdür söyledim geçti diyemezsiniz. Bugün onlarca üniversitede yaşanan çatışmanın hesabını kim verecek. Böylesine ırkçı çatışmacı bir dil kullananların içi rahat mı? Biz MHP Genel Başkanı'nı sorumluluğa davet ediyoruz. Kimse tarihsel sorumluluktan muaf değildir. Yine kamuoyunun aslında geçmiş yıllarda takdir ettiği bir durum vardı. Milliyetçilerin sokaktan çekilmesi konusunda Sayın Bahçeli'nin bir sorumlu söylemi vardı herkes takdir etmişti. Biz istiyoruz ki yine böyle bir dil ve üslupla yaklaşsın. Biz bütün üniversitelerde okuyan gençlerimizi soğukkanlı, sağduyulu olmaya, birbirlerine sahip çıkmaya, hem kendilerini hem barışı koruma yaklaşımı içinde olmaya davet ediyoruz.

KIZILDERE ŞEHİTLERİ ANILDI

Geçtiğimiz günlerde Kızıldere katliamının yıldönümüydü. Türkiye gençlik hareketi aslında uzunca bir geçmişe sahiptir. Bu geçmiş içinde birlikte yaşama arzusuna sahip bir gençlik hareketi Türkiye geçmişinde vardır. Bu gençlik hareketi içinde mücadele eden ve yaşamını yitiren tüm gençlik hareketi öncülerini saygıyla anıyoruz. Geçmişte ağır bedeller ödedik şimdi gelin Türkiye'nin tüm demokratik gençliği el ele kol kola demokratik bir cumhuriyetin inşası için çalışalım" ifadesinde bulundu. 

YGS'nin sonuçlarına da değinen Kışanak, "Kadınlar adına gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Sınavdan birinci çıkan 3 öğrenci de kız öğrenciydi. Kendilerini tebrik ediyorum. Tüm öğrencilere hayat boyu başarı dileklerimi ifade etmek istiyorum" diyerek kız öğrenciler ile erkek öğrencilerin eşit şartlarda tutulmadığına değindi. Kışanak, sınav yarışını eleştirdiklerini ve bir kez daha eleştireceklerini de ifade ederek, "Başarılı olan ilk sıralamasında ilk sıralardaki illerin tamamı batı iller, son sıralarda ise Kürtlerin yaşadığı iller. Bu bir kader değil. Bu bize dayatılan bir ayrımcılık, bu bir sistem sorunu. Bu ayrımcılığın artık ortadan kalkması gerekiyor. Kürt öğrencilerin de eğitim süreçlerini daha başarılı olması için anadilde eğitim de dahil tüm olanaklara sahip olması lazım. Bu konuda artık bir eğitim seferberliğinin de başlaması gerekir. Herkes yoksulu zengini, Türkü Kürdü herkes eşit imkanlar, eğitimden yararlanma fırsatını bulsun diyoruz. Tüm gençlere bir kez daha başarı dileklerimizi gönderiyoruz" dedi. 

Kışanak, konuşmasının sonunda Hıristiyan aleminin Paskalya Bayramı'nı kutladığını ifade etti.