Kışanak: Sınır kapılarına dayanırız
Kışanak: Sınır kapılarına dayanırız
Kışanak: Sınır kapılarına dayanırız
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Partisinin grup toplantısında konuştu. Kışanak, işçi haklarından, madenci ölümlerine, Ermeni kadınlarına yönelik saldırılardan, CHP'li vekilin ırkçı sözlerine, Suriye'deki Kürtlere uygulanan ambargodan, Serêkaniyê'deki çetelerin Türkiye tarafından desteklendiğine, anadilde eğitim hakkından Paris'teki katliamın sorumlularının açığa çıkarılmasına kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.
Kışanak, Şırnak’ta yaşamını yitiren 7 kişinin ailelerine başsağlığı diledi. Ayrıca yaralılara da acil şifalar dileyen Kışanak, İstanbul'daki doğalgaz faciasında yaşamını yitirenleri de hatırlattı ve önlem alınması gerektiğini kaydetti. Hey Tekstil firmasına karşı direnişte olan işçilerin de grup toplantılarına katıldığını söyleyen Kışanak, 420 işçinin işinden çıkarıldığını, bu da yetmiyormuş gibi 3 aylık maaşları ve kıdem tazminatlarının verilmediğini ifade ederek, "Tam bir yıldır Hey Tekstil işçileri direnişte" dedi. Direnişe geçen işçilerin sık sık polis tarafından saldırıya uğradığını söyleyen ve Hey Tekstil arkasındaki siyasi eğilimlerin sermayenin yanında taraf olduğunu ifade eden Kışanak, "Bu işçilerimize onurlu direnişlerinden dolayı teşekkür ediyoruz, haklı davanızın yanında olacağız. Emeğin hakkını gasp eden hiçbir insanın ne insani ne demokratik ne de manevi değerlerle hiçbir bağı olamaz. Bu konuda AKP hükümeti sorumludur. İşten çıkarmalar karşısında var olan yasal imkanları kullanmadığı için. Bugün Parlamento'nun önünde bir açıklama yaparak tekrar konuyu kamuoyunun gündemine getirmeye çalıştınız. 2010 yılında Meclis üstün hizmet madalyası verilen bir firmanın, işçilerin haklarını gasp etmesine göz yumamazsınız. İşçiler bunun hesabını soracak biz de bunun mücadelesinde sizlerin yanında yer alacağız" dedi.
'TÜRKİYE İŞ CİNAYETLERİ KONUSUNDA DÜNYA BİRİNCİSİ’
"Türkiye iş cinayetleri konusunda dünya birincisi ve şampiyondur" diyen Kışanak, madencilik sektörünün en önemli can kayıplarının olduğu alanlardan biri olduğunu söyledi. Kışanak, "Bir ay içinde tam 13 madenci yaşamını yitirdi. Bu konuda Zonguldak'ta hafta sonu 'Emeğe Saygı' mitinginde onbinler konuştu. Bu saldırgan yönetim anlayışını protesto ettiler. HDK de bu mitinge katılarak emekle emekçilerle dayanışma içinde oldu. Biz bu mücadeleye katılanları kutluyoruz. BDP ve HDK olarak bundan sonra da emekçilerle yan yana çok daha güçlü mücadeleyi yürüteceğiz. Maden ocaklarındaki ölümün asıl nedenlerinden biri de taşeron işçi çalıştırma sistemidir. Taşeron firmalarının giderek sayılarının artığını görüyoruz. Bu sermayenin sorumluluğunu gizlemek amacı ve işçileri de sendikasız bırakmak için kurulmuştur. Sendikalaşmayı, iş güvencesini ortadan kaldıran bir sistemdir. Ne yazık ki bu konu AKP döneminde giderek yaygınlaşmıştır" şeklinde konuştu.
Bir ülkenin ekonomisinin büyümesinin önemli olduğuna dikkat çeken Kışanak, "Ama ne pahasına. Bu soruyu sormak da bizim hakkımızdır. Ölüm pahasına bunun hiçbir kıymeti yoktur. Bu ülkenin emekçilerine de halklarına da hiçbir faydası yoktur. Taşeron işçi sayısı 4 kat artmıştır. Taşeron işçiler 14 saat çalışırlar, mesai almazlar, iş güvenceleri, TİS hakları yoktur. Tam anlamıyla taşeron işçiler bir kölelik rejimine terk edilmişlerdir. Bu konuda şimdiye kadar mücadele ettiğimiz gibi bu sistemin ortadan kaldırılması, işçilerin alın terinin haklarını alabildikleri bir çalışma düzeni için mücadele edeceğiz" ifadesinde bulundu.
'ERMENİLERE SALDIRILAR SİSTEMATİKTİR’
Türkiye'de ötekileştirilen ikinci pozisyonda olan farklılıklar olduğuna da dikkat çeken Kışanak, Samatya'daki Ermeni kadınlara yönelik saldırılara değindi. Kışanak, "Bu saldırılar sistematik ve oluş biçimlerine bakıldığında nefret duygularıyla yapılan saldırılar olduğu ortaya çıkmıştır" diyerek İHD'nin raporunu hatırlattı. Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Açıkça öldüresiye dövülmeleri, nefret ve kinle bu saldırıların yapıldığını gösteren en önemli ipuçlarıdır. 84 yaşındaki Maritsa Küçük'ün evindeki hatta masasının üstündeki paralar alınmamıştır. Bu saldırıların hırsızlık amacıyla yapılmadığının da göstergesidir. Bu ülkede Ermenilerin nasıl bu coğrafyadan silinmeye çalışıldığını, nasıl katliamlara uğradıklarını, Türkiye'nin yakın geçmişinin kanayan yarası olduğunu biliyoruz. Az sayıda kalan Ermeni yurttaşlarımıza karşı saygılı olmamak, can güvenliklerini korumamak bu ülke için bir utançtır. Hala yetkililerden Hükümet'ten valilikten olayın ciddiyetine yakışır ne bir soruşturma ne bir açıklama ne bir ilgilenme görmüyoruz. Bu ülke için bu utançtır. Zaten büyük travmalar atlatmış çok az sayıda kalmış Ermeni yurttaşlarımızı yaşlı Ermeni kadınlarını koruyamıyorsak bu bir utançtır. Herkes bunlara kol kanat germelidir. Biz BDP olarak bu saldırıları kınıyoruz şiddetle kınıyoruz ve Ermeni yurttaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız. Bu saldırıların da takipçisi olacağız. Hükümeti de yerel yöneticileri de ciddiyetle bu saldırıları soruşturmaya suçluları yakalamaya ve bundan sonraki saldırıları önlemeye davet ediyoruz." Kışanak, herkesin buna karşı tutum almasını istedi.
BİRGÜL AYMAN GÜLER’İN SÖZLERİNE TEPKİ
CHP'li Birgül Ayman Güler'in sözlerine de tepki gösteren Kışanak, "Bunu partisine Parlamento'ya yakıştırmıştır kendisine yakıştırmıştır. Irkçı ayrımcı aymaz bir cümle kurmuştur. Açıkça söylüyoruz bu cümlenin kendisi ırkçılıktır. 'Kürtlerle Türkler eşit ve eş değer değildir' kelimelerini kullanabilmiştir. Bu kimlikler arasında hiyerarşi kuran bir yaklaşımdır. Bunun adı da ırkçılıktır. Hiçbir kimlik konusunda böyle mesafe kademe, hiyerarşi kurulamaz. İnsanların, etnik, dini, inancı ne olursa herkes eşittir. Bunu söylemeyene artık ırkçı diyorlar. Bir de çıkıp bu cümleyi savunmaya çalışıyorsunuz. Irkçılığın bilimselliği olabilir mi? Olsa olsa kafatasçılık yapmak isteyenlerin bilim zannettiği şey olabilir bu. Biz biliyoruz bu ülkede bir dönem insanların kafatasına bakılarak kim Türktür kim değildir diye buna bilimsel çalışma diyenler de çıktı. Mimar Sinan mezarında kafatası olmadan yatıyor. Çünkü bilim adına ölçmeye çalıştılar acaba Türk müdür değil midir diye. Bu ırkçılığın en aymaz halidir. Kaldı ki o cümlede ırkçılık ve ayrımcılığın ötesinde 'bundan sonra saldırı halinde olacağız' diyor. Açıkça nefret suçu işlemeye teşvik ediyor insanları. Bu cümlenin hiçbir şekilde izah edilir yanı yoktur. Yapılacak tek şey 'ırkçılık kötü bir şeydir bundan kurtulmak için bana yardım edin' diye insanlardan yardım istemesidir. Sosyal mi psikolojik yardım mı herkes bu desteği sunsun. Ruhunun temizlenmesi lazım" diye konuştu.
KIŞANAK’TAN GÜLER UMUMİ MÜFETTİŞ OLSUN ÖNERİSİ
CHP'li Güler'in yaklaşımını bireysel bir yaklaşım olarak görmediklerini ifade eden Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tekçi bir zihniyet var. Buna göre kurgulanmış, raporlar hazırlanmış, bunun politikası yapılmış, topluma bir zehir olarak her gün verilmiş, medyasını siyasetini bunun için kullanmış bir geçmiş var maalesef. Bunu sorgulayamazsak iyi bir gelecek kuramayız. Geleceğini doğru kurabilmek için özgür demokratik eşit bir yaşamı kurabilmek için bu ayrımcı ırkçı zihniyetle yüzleşmek gerekir. Bu nedenle belki de bu işe olumlu bakabilecek tek bir nokta varsa bu cümlelerle bu derin ırkçılığı ortaya attığı ve Türkiye gündemine getirmesini sağladığı için belki bu vesileyle bununla sonuna kadar yüzleşir ve demokratik bir gelecek inşa ederiz. Bu konuda CHP'ye çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Artık 'içeride bazı dengeler kuracağım' kaygısı ile bu ırkçı yaklaşımla devam edemez. Bunu yaparsa CHP'nin bu ülkenin sorunlarını çözme konusunda hiçbir rolünün olmayacağını göstermiş olur. Olsa olsa belki 1930 model araba gibi, eşantiyon gibi tarihi eser gibi orada kalabilir; ama politik bir aktör olamaz. Politik bir aktör olabilmesi için bu zihniyetle hesaplaşması gerekiyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bu zihniyetle hesaplaşmadan birinci derecede sorumludur. Gözler Sayın Kılıçdaroğlu'ndadır. Tüm Türkiye'nin gözleri CHP'den çıkacak demokrat ve eşitlikçi sözlerdedir. Eğer bunu yapmayacaksa önerimiz derhal Meclis'e bir Umumi Müfettişlik önergesi getirsinler tekrar gündeme getirsinler. Bu Sayın milletvekilini de Umumi Müfettiş olarak atasınlar. Gitsin bakalım bunu hayata geçirebiliyor mu, asimile edebiliyor mu, zorla Türkleştirebiliyor mu denesin. Bir kez de kendisi denesin bakalım."
AKP'nin bir taraftan anadilde eğitimi engellediğini diğer taraftan da ırkçı olmadıklarını söylediğini de hatırlatan Kışanak, herkesin anadilde eğitim hakkına sahip olması gerektiğini ifade etti. Kışanak, "Alevi yurttaşlar da Cemevi ibadet yerimizdir diyorsa o da oradan haklarını alacak. Eşit hak budur. Böyle tartışmadığınız zaman eksik olur. Bu kadar açık, yalın ırkçılıkla mücadele etmek kolaydır; ama bu işin derininde ne var. Eşit haklar sorusuna kim nasıl cevap veriyor bunu sorgulamak biraz daha zor. İnanıyorum ki doğru temelde anlatılırsa Türkiye'de yaşayan hiçbir insanın başka bir kimliğin haklarını kullanmasına itirazı yoktur. Sokakta, mitingde, herhangi bir yerde konuştuğum hiçbir Türk arkadaşımdan Kürtlerin çocuklarını Kürtçe bir okula göndermesinin sana zararı var mı sorusuna 'evet var' cevabını almadım. Artık yan yana eşit yurttaşlık hukuku içinde demokratik bir kültüre sahiptir bu ülke. Yeter ki yüksek siyaset ve onun yandaşı medya ırkçı bir yaklaşım içinde olmasın. Bir Alevi'nin cemevinde yer alması hiçbir sünniye zararı yoktur. Bir sünninin de bir cemaatte yer almasının bir Alevi'ye bir zararı yoktur. Bu tekçi zihniyetle bu ülkenin barışını bozduk. Toplumsal barışı bozduğu için bu zihniyet, bütün insanlar herkes bunun faturasını ödüyor. Ortadan kaldırmamız gereken bizi barışa huzura götüren şey bu eşitlik hukukunu temin etmektir. Bu doğrultuda yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bugün CHP'liyi eleştirenler aynı şekilde Anayasa Komisyonu'nda eşit haklar istendiğinde evet demiyorlar. Eşitliğe hazır değilseniz Kürtçeyi bu kadar konuşabilirsiniz şu kadar konuşabilirsiniz diyorsanız açıkça zaten eşit haklardan yana değilsiniz. Bu nedenle AKP sözcülerinin de kendi politikalarını gözden geçirmesi için bu ırkçı kelimeler bir vesile olmuştur diyorum. Biz eşit özgür onurlu birlikte bir yaşamı istiyoruz" dedi.
‘TÜRKİYE’NİN ROJAVA’DAKİ POLİTİKALARI KIŞKIRTICI VE TEHLİKELİ’
Suriye'deki gelişmelere de değinen Kışanak, "Biliyorsunuz yaklaşık 2 yıldır Esed rejimine karşı çeşitli silahlı grupların yürüttüğü bir iç savaş vardır. AKP hükümeti oradaki silahlı grupları destekler yerde durmuştur. Biz bunun da halkların geleceği açısından tehlikeli konusunda eleştirdik. Ancak Türkiye'nin Suriye'deki Kürtlere ilişkin politikaları çok daha vahim. Kışkırtıcı ve tehlikeli. Ceylanpınar'ın karşı tarafında Serêkaniyê var. Aslında Ceylanpınar'ın da adı Serêkaniyê'dir. Şu salon kadar bir mesafe bile yok her iki taraf arasında. Suni bir sınır var arada. Fakat son birkaç aydır Türkiye'den gönderilen silahlı gruplarla çatışmalar çıkıyor. 9 Ocak'ta Esed'e bağlı güçler, halkın kendi güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Al Mabeda köyünü bombaladılar. Kürtlerin savunma güçleri ile Esed güçleri arasında çatışma çıktı. Diğer taraftan Türkiye üzerinden silahlı güçler Serêkaniyê'ye gönderildi ve orada da çatışma çıktı. Kürtler Esed ile çatışırken hiçbir gerekçe, neden yokken, Türkiye'den silahlı çeteleri Serêkaniyê'ye gidip oradaki Kürtlere saldırmasını temin ettiniz. Biz itham etmiyoruz elimizde sayısız kanıt var. Ceylanıpar'da yaşayan herkes bunun tanığıdır. Bu silahlı çete grupları Ceylanpınar'dan geçirilip Kürtlere karşı savaştırılmaya teşvik ediliyor. Esed'in ordusuna mensup tek kişi yoktur. Serêkaniyê'de Halk Meclisi var, YPG var, Kürtler var, Araplar var. Serêkaniyê'de şu anki çatışmaların tek kaynağı Ceylanpınar üzerinden götürülen silahlı çetelerdir" dedi.
'DEVLET HASTANESİ ÇETELERE TAHSİS EDİLMİŞ’
Kışanak konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şimdiye kadar öldürülenlerden bir teki de Serêkaniyê halkından değildir. Başka yerlerden getiriliyor. Ama bunların hiçbirisi Türkiye medyasında yer almıyor haber olmuyor. Yaralandıklarında 112'nin ambulansları geçiyor karşıya oranın yaralıları getiriyorlar. Çekilmiş fotoğraflar var; ama bu Türkiye medyası için bir anlam ifade etmiyor. AKP hükümeti çok tehlikeli oynuyor. Çıkacak bir savaşta bizim sizin evlatlarınız ölecektir. Türkiye halklarının bunda bir çıkarı yoktur. AKP'nin bu politikası karşısında herkes durmalıdır. Bu kadar açıktır. Hükümetin izlediği Kürt karşıtı politikanın bir vesilesini bulup acaba Türkiye'yi de müdahil edebilir miyim politikasını görüyoruz. Artık Ceylanpınar halkının yaşadıkları hiçbir şekilde kabul edilemez duruma gelmiştir. Havan mermileri kurşunlar Ceylanpınarlıların evlerine isabet ediyor. Son saldırılarda Ceylanpınar'da 6 kişi yaralanmıştır. Ceylanpınar Devlet Hastanesi de bu çetelere tahsis edilmiştir, sivil yurttaşlara kapatılıyor. Türkiye'nin bundan ne çıkarı var. Bütün bir Türkiye halkının bunu sorgulaması gerekiyor."
’12 SINIR KAPISI İNSANİ YARDIMA KAPALI’
Rojava'da 7 kentte Esed güçlerinin bulunmadığını hatırltan Kışanak, "Büyük oranda bu kentlerde asayiş güçleri ve halk vardır. Bu kadar açıktır. Özel bir kışkırtma dışarıdan ihraç edilen bir silahlı çatışma gönderilmezse huzur vardır. Kürtler siyasetin, örgütlü toplum olmanın bütün inceliklerini kullanarak Esed güçlerini topraklarından defetmiştir. Bu bir başarıdır. Türkiye bu başarının arkasında durmalı. Eğer oradaki zihniyetin değişmesini istiyorsa bu 7 kentte örgütlü halk gücünün ortaya çıkardığı pozisyon bir başarıdır. Demokratik Suriye için de bir şanstır. Bu sistemin güçlendirilmesi lazım. Ama şu anda orada halk Gazze gibi ambargo altında. Türkiye'nin tam 12 sınır kapısı var Suriye ile. Tamamı insani yardıma kapalıdır, çeteci gruplara açıktır. Açıkça Gazze'deki ablukanın bir benzerini yaşıyor Rojava. Çetelere her türlü silah gidiyor; ama Serêkaniyê'ye Rojava'ya, insani yardım gitmiyor. Gelip buradan bir torba un, bebek maması almasına izin verilmiyor" dedi.
Şimdiye kadar konuşarak sorunu çözmeye çalıştıklarının altını çizen Kışanak, "Bu konuda sonuç almazsak Halk İnisiyatifi olarak Halk olarak yardımları toplayıp o sınır kapılarına dayanacağız. Onların aç kalmasına gönlümüz razı olmaz izin vermeyiz. Bu ambargo derhal kaldırılmalı. Hiçbir yetkili bu 7 kentte bir torba un gönderdik diyemez. Diğer bölgelere her şeyi gönderiyorlar; ama bu halkı cezalandırıyorlar. Açıkça Esed güçlerine karşı bir başarıdan söz edilecekse bu 7 kenttir. Eğer Esed karşıtıysanız ambargoyu kaldıracaksınız. Halkın yardım etmesine imkan yaratacaksınız. Bizler elimizden gelen çabayı sürdürüyoruz. Tüm halkımıza tüm Türkiye halklarına bu sınır kapılarının açılması için çabasını ortaya koymasına davet ediyoruz" ifadesinde bulundu.
KIŞANAK’TAN 3 ŞUBAT’TAKİ MİTİNGE KATILIM ÇAĞRISI
3 Şubat'ta Viranşehir'de yapılacak dayanışma mitingine de değinen Kışanak, "Buradaki toplumsal desteğin moral desteğin çok önemli olduğunu biliyoruz. Başta kadınlar olmak üzere tüm halkımızın o mitinge gelerek Rojava halkı ile dayanışma duygularını ortaya koymasını bekliyoruz" dedi. Türkiye medyası ve sivil toplum örgütlerine de çağrıda bulunan Kışanak, Ceylanpınar'a heyetler gönderilmesini istedi.
‘ÖMER GÜNEY’İN ARKASINDA KİM VARSA ORTAYA ÇIKARILSIN’
Paris katliamını "Bu büyük siyasi bir cinayet" olarak niteleyen Kışanak, "Son günlerde basında yer alan bilgiler ışığında biliyoruz ki cinayet zanlısı olarak tutuklanan Ömer Güney Türkiye'ye çokça gelmiş gitmiş. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması, sık sık gelip gitmesi cinayetten 19 gün önce Ankara'da olması AKP hükümetine büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ömer Güney kim AKP bunun cevabını verecek. Arkasında kimler var, Türkiye'deki bağlantıları kim, AKP'nin sorumluluğudur. İçişleri Bakanlığı, MİT, Emniyet, bize bilgi vermek zorundadır. Cinayetin üzerinden 20 gün geçti hala AKP hükümeti ve ilgili bürokrasiden bir tek resmi açıklama duymadık. Sadece bunun siyasetini yapıyorlar. Biz bilgi istiyoruz. Şimdiye kadar AKP hükümeti olarak Paris cinayetlerinin aydınlanması için ne yaptınız. Bir komisyon mu kurdunuz, İçişleri Bakanlığı mı, savcılık mı yürütüyor kim ne yapıyor çıkın kamuoyu önünde açıklayın. Şu ana kadar bir şey açıklamamanız araştırmadığınızı gösteriyor. Bu da sizi zanlı yapar. Bir şey yapıyorsanız da çıkın açıklayın. En kısa zamanda Hükümetten bir resmi açıklama duymak istiyoruz. Fransa'da yürütülen soruşturma kapsamında ne yapıyorlar. Bu kadar çok Türkiye'ye gelip gittiğini biz medyadan okuyoruz bu doğru mu. En azından bunu teyit etsinler. Niye sızdırma yoluyla manipülatif haberlerle bu süreci götürmeye çalışıyorsunuz."