Kızıltepe JİTEM’ini dönemin tanığı anlatıyor
Kızıltepe JİTEM’ini dönemin tanığı anlatıyor
Kızıltepe JİTEM’ini dönemin tanığı anlatıyor
JİTEM’in Kızıltepe sorumlusu olarak bilinen Atilla Uğur’un Jandarma Alay Komutanlığı yaptığı dönemde DEP Mardin İl Başkanı olan BDP PM Üyesi Mehdi Aslan, faili meçhuller, köy yakmalarla ilgili tanıklıklarını anlattı. 4 kişinin kemiklerinin bulunduğu Tilzerin kuyusunun derinlemesine kazılması halinde daha fazla kemiğe ulaşılacağını söyleyen Aslan, “o kuyu Atilla Uğur'un ceset kuyusudur” diye konuştu.
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı, 1993-1996 yılları arasında Mardin’in Kızıltepe İlçesindeki faili meçhuller, köy yakmalar ve boşaltmalara ilişkin soruşturmasını tamamlayarak JİTEM elemanları hakkında fezleke hazırladı. ‘Faili meçhul’ cinayetler, köy yakma ve boşaltmaların ‘sistematik’ olarak yapılan JİTEM faaliyeti olarak tanımlandığı fezlekede Uğur’un JİTEM’in ‘Kızıltepe sorumlusu’ olduğu vurgulandı.
Dönemin tanıkları da 1993-1996 yılları arasında yaşanan birçok faili meçhul cinayetin ve köy yakmaların bizzat Uğur’un bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleştiğini anlatıyor.
Atilla Uğur’un Mardin Jandarma Alay Komutanı olduğu yıllarda DEP Mardin İl Başkanlığı görevini yürüten BDP PM Üyesi Mehdi Aslan tanık olduğu katliamlarla ilgili ilk kez ANF’ye konuştu. “Korucu ve askerlerin tecavüzüne uğrayan 13 yaşındaki kız çocuğunun çığlıkları hala kulaklarımda” diyen Aslan, Fezleke’de geçtiği gibi adli ve idari makamların JİTEM faaliyetlerine göz yumduğunu da doğruladı. Aslan savcılığın konuyla ilgili soruşturma başlatması durumunda ifade verebileceğini belirtti.
Mehdi Aslan, mağdur aileler tarafından Başsavcılığa sunulan dilekçede yer alan 1993 Aralık ayında Eli Dızké (Tuzluca) köyünde 7 kişinin askerlerce infaz edilmesi olayını; Xurs'de (Uluköy) 3 gerillanın katledildikten sonra toplu halde gömülmesini, Stewré (Savur) ilçesine bağlı Bakustan (Bağyaka) köyünde yaşanan bir çatışmadan sonra 13 yaşında bir kız çocuğunun annesinin gözleri önünde asker ve korucuların tecavüzüne uğraması olayına tanıklığını ANF'ye anlattı.
'İNFAZ OLAYLARI HIZLICA ARTTI'
Atilla Uğur'un gelişiyle Mardin bölgesinde hangi olaylar cereyan etti?
Hasan Atilla Uğur'un Kızıltepe’ye geldiği 1992 yılı sonlarında Mardin DEP il Başkanlığı yapıyordum. Atilla Uğur'un Kızıltepe Alay komutanı olması ile birlikte İnfaz, gözaltında kayıplar ve köy yakmalar konusunda bir patlama yaşandı diyebilirim.
Uğur'un Kızıltepe Alay Komutanı olmasıyla gün yoktu ki bir ölüm haberi, bir kaybedilme, kaçırılma haberi gelmesin. Atilla Uğur 'Kızıltepe Alay Komutanı' resmi sıfatının ötesinde Mardin bölgesi kontrgerilla organizasyonunun başındaki kişiydi.
Özellikle dönemin Kızıltepe Kaymakamının da bu organizasyonun bir parçası olduğunu düşünüyorum. Köy yakmalar, kaybetmeler ve direkt infazlar bir anda Mardin bölgesinin günlük hayatının bir parçası haline geldi.
'AYNI AİLEDEN 7 KİŞİ İPEKYOLU YAKININDA İNFAZ EDİLDİ'
Uğur'un görev süresi boyunca yaşanan birçok olayı DEP Mardin il başkanı olarak yerinde incelediniz, bize bu olaylardan bazılarına ilişkin tanıklığınızı anlatabilir misiniz?
O dönemde Atilla Uğur'un bilgisi ve onayı dahilinde sayısız İnfaz olayı gerçekleştirildi. Benim en çok etkilendiğim olaylardan birisi Eli Dızké (Tuzluca) köyünde yaşanan infaz olayıdır. Kızıltepe Viranşehir yolu üzerinde, Kızıltepe’ye 5-6 kilometre uzaklıktaki 10-15 haneli Eli Dızké köyünde sabah saatlerinde askerlerce evlerinden alınan, tamamı akraba olan çoğunluğu 'Yiğit' soy isimli köylüler, köyün üst kısmında kalan İpekyolu’na yakın bir bölgede elleri, kolları bağlanmış, ağızları kapatılmış ve kafalarına birer, ikişer kurşun sıkılarak infaz edilmiş vaziyette bulundular.
O dönem DEP il başkanı olarak olaya ilişkin görüşmeye gittiğim Kızıltepe Kaymakamı olayın üstünü örtmeye çalışarak, bana ‘devleti lekelemeye çalışıyorsunuz böyle bir şey yok’ dedi. Mardin bölgesindeki kontra şebekesinin en önemli parçalarından birisi bu dönemin Kızıltepe Kaymakamı diyebilirim.
‘3 GERİLLA KAZILAN ÇUKURLARA GÖMÜLDÜ’
Yine tanık olduğum çarpıcı bir olayda Kendi köyüm olan Xurs'da (Uluköy) yaşandı. 1993 Eylül ayında 2'si kadın 3 gerilla Türk ordusunun operasyonunda katledildikten sonra Atilla Uğur'un emri ile açılan bir çukura gömüldü.
Daha sonra yine Atilla Uğur'un emri ile köyün bir kısmı ve bana ait araç, askerler tarafından yakıldı.
‘TECAVÜZE UĞRAYAN ÇOCUĞUN ÇIĞLIKLARI HALA KULAKLARIMDA'
Köyüm Xurs’da yaşanan olay ile aynı günlerde 93 Eylül ayının başlarında Stewré (Savur) ilçesine bağlı Bakustan köyünde bir çatışma çıktığı haberi aldık bunun üzerine bir heyet olarak çatışmadan sonra köye gittik. Köye vardığımızda tanık olduğum manzarayı asla unutmayacağım, 13 yaşındaki bir kız çocuğu erkekleri görünce eteğini sıkı sıkıya tutarak avazı çıktığınca bağırıyordu. Çatışma bittikten sonra korucular ve özel timler o kız çocuğuna annesinin gözleri önünde defalarca tecavüz etmişlerdi. O kız çocuğunun çığlıkları ve korku dolu bakışlarını asla unutamayacağım.
Tanık olduğum bu trajediden sonra Atilla Uğur beni 'Koruculuğun kabul edilmemesi' yönündeki çalışmalarım ile ilgili çağırdı. “Koruculuk karşıtı propaganda yapıyorsun” diyerek bunları yapmamam yönünde beni tehdit etti. O sırada Albay Uğur'a Bakustan köyünde yaşanan tecavüzü anlattım; işte ben bu yüzden koruculuğa karşıyım, cevabını verdim.
'BÛQETÊR KUYUSU ATİLLA UĞUR'UN CESSET KUYUSUDUR'
Tilzerin, Bûqetêr gibi yerlerde Atilla Uğur döneminde infaz edilen insanlara ait kemikler bulundu. Ortaya çıkarılan insan kemikleri o dönem yaşanan infazları yeterince yansıtıyor mu sizce?
Kızıltepe’de Atilla Uğur'un döneminde katledilenlere ait 4 kişinin kemiklerine ulaşıldı. Ancak o kemiklerin bulunduğu Bûqetêr (Katarlı) köyünde bulunan kuyu eğer derinlemesine kazılırsa onlarca kişinin kemiklerine ulaşılacaktır. Ortaya çıkarılan kemikler Atilla Uğur'un emri ve onayıyla gerçekleşen infazların çok az bir kısmını yansıtabiliyor ancak.
Bûqetêr köyündeki kuyu derine inildikçe yanlara doğru genişliyor. O kuyu doğal bir su kuyusudur, kuyu en son infaz edilenlerin cesetleri atıldıktan sonra kuvvetli bombalarla çökertildi, derin ve geniş kısımlarının üstü kapatıldı.
Kuyu çökertildiği için, bulunan kemiklerin kuyunun yüzeyinde kalan kemikler olabileceğini düşünüyorum. Eğer kazılar dibe doğru derinleştirilirse onlarca kişinin kemiklerine ulaşılacağına inanıyorum, o kuyu Atilla Uğur'un ceset kuyusudur. Kuyudan sadece 4 kişiye ait kemiklerin çıkarıldı, bu çok az bir sayı, o kuyuda onlarca kişinin kemikleri bulunuyor.
JİTEM DOSYASINDA NELER VAR?
Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezleke ile, JİTEM’in Kızıltepe’deki faaliyetleri ilk kez resmi olarak doğrulanmış oldu. Hasan Atilla Uğur "Silahlı örgüt kurma ve yönetme, kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, işkence" suçlamasıyla birinci şüpheli olarak yer aldı.
Fezlekede Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Hıdır Öztürk, Zübeyir Birlik,
Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat Yalçınkaya ve Mehmet Emin Abak'ın 1993 ve 1996 yılları arasında Kızıltepe'de kaybedildiğine dikkat çekilerek, yakınlarını kaybeden 22 kişi mağdur sıfatıyla savcılığa başvuruda bulunduğuna yer verildi.
Mağdur ailelerin avukatları tarafından 6 Şubat 2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunulan dilekçede ise aydınlatılması istenen başka katliamlar da var:
-1995 yılında Kızıltepe Cezaevi'nde bulunan Kemal Birlik ve Zeki Alabalık'ın tahliye olacaklarını öğrenen akrabaları Zübeyir Birlik ile Abdulbaki Birlik'in Bitlis'ten Kızıltepe'ye geldikleri, bu dört şahıstan bir daha haber alınamadığı,
-Abdulvahap Ateş isimli şahsın 14 Haziran 1994 tarihinde Kızıltepe ilçesi Kırkuyu köyündeki evinden jandarma tarafından alındığı, o tarihten itibaren bir daha kendisine ulaşılamadığı, bu şahsın gözaltına alınmasından üç gün sonra Kızıltepe'de gerçekleşen çatışmada iki örgüt mensubunun öldüğü bilgisine ulaşıldığı ancak aileye cesetlerin gösterilmediği,
-1995 yılında Kızıltepe ilçesinde zabıta memuru olan Necat Yalçınkaya ile kardeşi Nurettin Yalçınkaya'nın askeri görevlilerce gözaltına alındığı, bu şahıslardan da bir daha haber alınamadığı, daha önce Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı'nca açılan Katarlı köyündeki kuyuda bulunan iki cesedin bu şahıslara ait olabileceği,
-9 Şubat 1994 tarihinde Yusuf Tunç isimli şahsın Kızıltepe İlçesi Kengerli köyünde kaçırıldığı, bu şahıstan da bir daha haber alınamadığı,
-1994 yılında Abdurrahman Bulut'un Kızıltepe'de kaçırıldığı ve bu şahıstan bir daha haber alınamadığı,
-1994 yılı içinde Hüseyin Çelebi isimli şahsın gözaltına alındığı ve bu şahıstan da bir daha haber alınamadığı,
-14 Ocak 1995 tarihinde Kızıltepe-Mardin arasında dolmuşçuluk yapan Mehmet Emin Abak ile bu şahsın ortağı olan Mahmut Abak'ın Mardin ili Eroğlu köyündeki evlerinde askerler tarafından gözaltına alındıkları, Mahmut Abak'ın cenazesinin bir süre sonra Kızıltepe'ye bağlı Aysun köyündeki kuyuda bulunduğu,
-20 Kasım 1994 tarihinde Kızıltepe-Mardin arasında dolmuşçuluk yapan Süleyman Abak'ın Abdurrahman Abi isimli şahısla birlikte gözaltına alındığı, bir süre sonra bu şahısların aileleri Viranşehir Belediyesi'nce aranılarak kendilerine 'Derik İlçesi Üçyol Mevkii civarındaki karakola yakın bir yerde iki ceset bulunduğu' şeklinde haber verildiği, ancak ailenin gösterilen resimlerin teşhise elverişli olmaması sebebiyle teşhis yapamadığı, bu şahıslardan da haber alınamadığı,
-1993 yılında Hıdır Öztürk isimli şahsın Kızıltepe ilçesi Bağış köyünde beyaz renkli Toros marka bir araçla gelen şahıslar tarafından gözaltına alındığı, bu şahsın cesedinin Kızıltepe-Denktaş yolu üzerinde bulunduğu, Hıdır Öztürk'ün öldürülmesinden iki ay sonra Bağış köyü yolunda yaya olarak ilerleyen Şirin Öztürk'ün de kaçırıldığı ve bu şahsın cesedinin Kürtçe ismi Cırcıb olan köy yolu üzerinde bulunduğu,
-1993 yılı Aralık ayı içinde Kızıltepe ilçesi Tuzluca köyünde İzzettin Yiğit, Mehmet Ali Yiğit, Mehmet Nuri Yiğit, Abdulvahap Yiğit, Abdulbaki Yiğit, Abdurrahman Öztürk ve Tacettin Değer isimli 7 kişinin öldürüldüğü, tüm bu olayların o dönem itibarıyla bölgede görev yapan kamu görevlilerince gerçekleştirildiği ihtimalinin çok yüksek olduğu belirtilerek olayların aydınlatılması talep edildi.