Kobanê Afrin’le buluşuyor-Hüseyin ALİ
Aylardır beklenen harekat başladı. QSD (Demokratik Suriye Güçleri), Mınbıç Askeri Konseyi ve koalisyon güçleri Türkiye ile IŞİD’in merkezi durumundaki Rakka arasında bulunan Mınbıç’e yöneldiler.
Aylardır beklenen harekat başladı. QSD (Demokratik Suriye Güçleri), Mınbıç Askeri Konseyi ve koalisyon güçleri Türkiye ile IŞİD’in merkezi durumundaki Rakka arasında bulunan Mınbıç’e yöneldiler.
Aylardır beklenen harekat başladı. QSD (Demokratik Suriye Güçleri), Mınbıç Askeri Konseyi ve koalisyon güçleri Türkiye ile IŞİD’in merkezi durumundaki Rakka arasında bulunan Mınbıç’e yöneldiler. Mınbıç alındığında IŞİD'e büyük bir darbe vurulacak. IŞİD’in can damarı olan Türkiye ile Rakka arası kapatılmış olacak. Böylece IŞİD’in elinde olan Türkiye sınırındaki Cerablus da kuşatma altına girecek.
Aslında Cerablus dahil Mınbıç, Bap ve diğer bölgelerde IŞİD’in kalmasını sağlayan AKP iktidarı olmuştur. AKP'nin Kürt düşmanlığı nedeniyle IŞİD şimdiye kadar buralarda varlığını sürdürmüştür. Yoksa QSD güçleri, Mınbıç Askeri Konseyi ve oralardaki diğer halk meclisleriyle ilişki içinde buraları çoktan IŞİD’ten temizlerlerdi. Ancak AKP iktidarı buralarda Kürt güçleri hakim olur diye IŞİD’e yönelik operasyonları engellemiştir. Ancak sonunda QSD ve koalisyon güçleri Mınbıç ve çevresindeki halkın IŞİD baskısından kurtulmak için yaptığı çağrıya karşılık vererek harekete geçmiştir.
Kobanê ve Afrin arasındaki bu alanlarda Kürtler, Araplar ve Türkmenler iç içe yaşamaktadırlar. Bu halklar batıdan Afrin’e, doğudan ise Kobanê’ye komşudur. Araplar ve Türkmenlerin yan yana yaşadıkları Kürtlerle hiçbir sorunları yoktur. Nitekim IŞİD ve diğer çetelerden kaçan on binlerce Arap ve Türkmen, güvenli buldukları Kürt bölgelerine göç etmişlerdir. Arap, Kürt ve Türkmenler arasındaki iyi ilişkiler bu alanlarda, bu halkların ortak yönetim olma imkanını ortaya çıkarmıştır. Kürt güçleri ve QSD hakim oldukları alanlarda tüm halkların siyasi iradesini esas alan bir tutum ortaya koymaktadırlar. Zaten bu nedenle YPG’nin de içinde olduğu QSD güçleri ister Arap, ister başka halklar olsun girdikleri yerde coşkuyla karşılanmaktadırlar.
QSD güçleri, Mınbıç Askeri Konseyi ve koalisyon güçlerinin başlattığı askeri harekatla alınan yerlerde halk meclisleri derhal oluşturulur ve kendi kendilerini yönetirler. Zaten daha şimdiden Mınbıç Halk Meclisi de oluşmuştur. Rojava Devrimi yerel demokrasinin esas alındığı bir siyasi zihniyeti ortaya çıkarmıştır. Rojava Devriminin etkisinin olduğu alanlarda herhangi bir yeri, merkezi bir organ yönetmemektedir. Merkezden yereli yöneten kararlar alınmamaktadır. Kuşkusuz Mınbıç de coğrafi olarak Kuzey Suriye Federasyonu içine girecek bir alandır. Ama Kuzey Suriye Federasyonu içinde de her bölge kendi kendini yönetmektedir. Zaten bu nedenle QSD güçlerinin etkili olduğu yerlerde hemen bir barış ve istikrar oluşmaktadır. Nitekim Mınbıç Halk Meclisi ve Askeri Konseyi, Rojava Devrimi ve bunun etkisinde olan YPG’nin de içinde yer aldığı QSD güçlerine Mınbıç’in IŞİD’ten kurtarılması çağrısını yapmıştır.
Bu alanlar kurtarıldığı andan itibaren Kürt, Arap, Türkmen halkları bu alanları birlikte yöneteceklerdir. Böylece bu alanın halkları da yerel demokrasiye dayalı özgür yaşama kavuşacaklar. Böylece Kobanê ile Afrin arasına hançer gibi girmiş Türkiye destekçisi IŞİD ve diğer çeteler etkisiz hale gelmiş olacaktır. Bu da Kobanê ve Afrin arasındaki kopukluğu ortadan kaldıracaktır. Artık Kobanê ve Afrin arasında dost güçler var olacaktır. Böylece Afrin daha fazla güvende olacağı gibi, Kobanê’ye düşman güçlerin saldırı tehlikesi de azalacaktır.
AKP iktidarı bundan neden rahatsız oluyor? Türk devleti neden IŞİD’in buralardan atılmasının önüne engeller çıkarıyordu? Bu soruların tek cevabı var; Kürt düşmanlığı! AKP iktidarı, faşist insanlık düşmanı IŞİD çetelerinden rahatsız olmuyor; onların komşuluğunu tercih ediyor; ancak Türkiye'de yaşayan Kürtlerin akrabalarının komşu olmasından rahatsız oluyor. Kaldı ki, Kürtler AKP iktidarı gibi tekçi değil; her yerde farklı halkların ve inançların kendi kimlikleri ve kültürleriyle kendi kendilerini yönetmesine destek oluyor. Her toplumun kendi kendini yönetmesini ve kendi öz savunmasını yapmasını istiyor. Yani kendisinin Bakurê Kurdîstan’da tüm askeri ve polisiyle ezmek istediği özyönetimi tüm halklar için kabul ediyor. İşte bu nedenle Araplar ve Türkmenler YPG’nin de içinde olduğu QSD güçlerini kendilerinin de özgürlük güçleri olarak görüyorlar.
Türk devleti Fırat’ın batısı kırmızı çizgimizdir, bu alanlarda Kürtlerin var olmasını istemeyiz, dedi. Ama sonunda Rojava Devriminin dostları olan, Kürtlerle kardeşçe yaşamak isteyen halklar ve onların askeri güçlerinin bu alanlarda var olmasına engel olamadı. Çünkü artık bu güçlerin Mınbiç’e ve diğer alanlara girmesini engelleyen Türkiye'nin IŞİD ile ilişkisi tam açığa çıkacaktı. Bu nedenle ayaklarını yaramaz çocuklar gibi yere vursa da, özgürlük güçleri Mınbıç’e doğru ilerlemektedir. Böylece AKP iktidarının IŞİD'e dayanarak Suriye'de etkin olma ve Rojava Devrimini boğma politikası tümden çökmüş bulunmaktadır.
Son günlerde Türkiye'nin bu çöken politikadan çark edeceği ve Rusya’yla anlaşacağından söz edilmektedir.
Sahte kabadayı Erdoğan, Rusya uçağı düşürülürken babalanırken, milli egemenliğimizin ve sınırlarımızın ihlaline kesinlikle izin vermeyiz, bundan sonra da izin vermeyeceğiz derken; Ahmet Davutoğlu bu talimatı ben verdim, diye böbürlenirken, Tayyip Erdoğan şimdi kuyruğunu bacağının arasına alarak Rusya ile anlaşmak istemektedir. Hani Rusya’ya ve dünyaya kabadayılık yapıyordun? Bu kabadayılıkların hepsi iç politikada şovenizmi yükseltip Kürt düşmanlığı yapmak içindi. Yoksa Tayyip dış dünya karşısında korkaktır. Ancak bağırsam Türkiye'nin hatırı için fazla ses çıkarmazlar düşüncesiyle bazen böyle ucuz kabadayılık yapmaktadır. Ama Rusya gibi “hele dur” diyen olduğunda ise süt dökmüş kediye dönüyor.
Türkiye pilot hatası diyerek ya da bu politikaları birilerine yükleyerek dış politikada doğruyu bulamaz. AKP iktidarı Kürt düşmanlığını bırakmadığı müddetçe dış politikada hep çıkmazlar yaşayacaktır. Kürt düşmanlığı demek, dış politikada zayıflık, çaresizlik ve çıkmaz demektir. Türkiye ve AKP iktidarı dış politikada bu tür çıkmazlar yaşamaktan kurtulmak istiyorsa, Türkiye'nin demokratikleştirilmesi temelinde Kürt sorununu çözer. Kürt sorununu çözen Türkiye içeride iç barışı ve istikrarı sağlayacağı gibi, başta Ortadoğu olmak üzere dış politikada da güçlü hale gelir. Yoksa bazen kabadayılık yaparak, bazen el pençe durarak Türkiye Ortadoğu ve dünyada yaşadığı sıkışıklıktan kurtulamaz.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA