Kobanê Davası: Kayyumlar eliyle kadın kimliği ve Kürtçe hedefte

Kobanê Davası’nda Kürt kadın Siyasetçi Zeynep Ölbeci, gaspçı kayyumların kadın kimliğini ve Kürtçeyi yok etmeyi hedeflediğini belirtti.

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutsak 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 12’nci duruşması, 3’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam ediyor.

Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler ile çok sayıda avukatın bulunduğu duruşmaya, farklı cezaevlerinde tutulanlar siyasetçiler ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.

Duruşmayı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, HDP Ankara il yöneticileri ile birçok kişi izleyici olarak katıldı.

Duruşma mahkeme heyetinin salona gelmesiyle başladı. Duruşma, gelen evrakların okunması ardından tutsak Siyasetçi Zeynep Ölbeci’nin savunmasıyla devam etti.

GASPÇI KAYYUMLAR

Kürtçe tercüman eşliğinde savunmasını sürdüren Ölbeci, siyasi çalışmalarından kaynaklı yargılandığını belirtti. Ölbeci, kayyumların sadece kadınların kazanımlarını baskılamadığını, aynı zamanda tüm halkın iradesini baskı altına aldığını söyledi. Gaspçı kayyum politikasını işgal olarak tanımlayan Ölbeci, “Demokratik Bölgeler Partisi’nde yer alıyorum. Ondan önce de DTP’de yer almıştım. Bunlar aynı siyasi geleneğin temsilcileridir. Bütün çalışmalarda benim de emeğim var. Parti çalışmalarımdan kaynaklı gizli tanık getirmelerine gerek yok. Biz bunları açık ve aleni şekilde yapıyoruz, bunlar çalışmalarımızdır. Biz yaptıklarımızın arkasındayız” dedi.

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) 30 Mart 2014 seçimlerinde demokratik, özgürlükçü yerel yönetimler anlayışlarıyla seçimlere girdiğini ve 3’ü büyükşehir olmak üzere 102 belediyeyi kazandığını hatırlatan Ölbeci, “BDP’nin 2014 Temmuz’dan sonra ismini DBP olarak değiştirdi. BDP o seçimlerde sonra eşit temsiliyeti esas aldı. 96 belediye meclisinde, eşbaşkanlık yönetmeliği oylamaya sunuldu, kabul edildi. Kadınlar eşitlikçi ve özgürlükçü mücadeleleriyle ataerkil sisteme karşı kazanımlarını elde etti. Bundan dolayı demokratik mücadelenin doğrudan öncüleri oldular. 102 belediyeden 96’sı eşbaşkanlık sistemini kabul ederek, eşit temsil hakkı elde etti. Yerel yönetimler tarihinde dünya da ilk kez böyle bir uygulama uygulandı. 2014 seçimlerinden sonra yerel yönetimlerde eşbaşkanlık, eşit temsiliyette Meclis üyelerini de etkiledi. Belediye Meclis üyelerinde de fermuar sistemi uygulandı. Bu şekilde kadın adaylar eşit bir şekilde seçildiler. Kadın Meclis üyelerinin sayısı 363 oldu” diye konuştu.

'HALK EŞBAŞKANLIĞA OY VERDİ'

Eşbaşkanlık sisteminin seçim süresince kampanyalarla halka tanıtıldığını hatırlatan Ölbeci, “Demokrat gruplar, kadın çalışmalarında belediye çalışmalarında yer aldılar. Halka eşbaşkanlık sistemi anlatıldı. Halk bu sisteme oy verdi. Seçim sonrasında kadınların etkili bir şekilde kararlar alması için belediyelerde Kadın Meclisleri kuruldu. Belediye Meclislerinin pratik çalışmalarının yürütülmesi için de kadın kurulları, kadın koordinasyonları oluşturuldu. Belediye çatısı altında Kadın Müdürlükleri ve kadın politikaları esas alındı. Van, Diyarbakır ve Mardin’de kadın politika daire başkanlıkları, şehir ve ilçelerde kadın müdürlükleri kuruldu. Belediyelerde kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi, kadınların eğitimi, kadına yönelik şiddete karşı mücadele esas alınmıştı. 2014 seçimleri ardından kadın çalışmaları yeni bir aşamaya ulaştırılmıştı” ifadelerini kullandı.

Yerel yönetimlerde özgürlükçü anlayış temelinde eşbaşkanlık sisteminin önemli olduğunu ifade eden Ölbeci, şunları söyledi: “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin oluşması için ataerkil siyasete karşı kendi renkleriyle siyaset yapabilmesi için belediyelerde kadın merkezleri için çalışmalar yapıldı. 3 şehirde kadın başkanlar seçildi. Pilot olarak seçilen bu 3 bölgede demokratik, kadın özgün çalışmalar yapıldı. Şehir, ilçeler ve köylerde kadın çalışmaları güçlendirildi. Erkek şiddetine karşı kurulan kadın merkezleri önemli bir yere sahipti. Doğubayazıt Belediyesi de seçilen pilot bölgelerden biriydi. Kurulan kadın merkezlerinde şiddete karşı danışma veriliyordu. Kadınları bilinçlendirmek için eğitim çalışmaları yürütüldü. Köy köy, mahalle mahalle, kapı kapı gezildi. Kadın çalışmaları ve kadın merkezleri tanıtıldı. Ev gezmeleri, mahalle ziyaretleriyle danışma merkezine gelmeyen kadınlara ulaşmak için çabaladılar. Elde edilen sonuçlara göre eğitimler verildi. Kadın mücadelesiyle elde edilen büyük kazanımlardan biri de imece usulü bir ortaklaşma kurmaları oldular.”

Ölbeci, "Sığınma evlerinden çıkılması ardından alternatif bir yaşam oluşturulması için çalışmalar yürütüldü. Tehlike altında olan, şiddete maruz kalan kadınların üretime katılması için çalışmalar yapıldı. Sığınma Evleri’nin özgür yaşam alanları olması için çalışmalar yapıldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi başkanlığında Kadına Yönelik Şiddet İçin Acil Telefon hattı kuruldu. Türkiye’de yerel yönetimler de bu uygulama ilkti” diye kaydetti.

KADINLARA DÖNÜK SÖMÜRÜ VE KOMÜNAL EKONOMİ

Kadınların çalışma alanlarında erkeklerden düşük ücrete çalıştırıldığını ve farklı uygulamalara maruz kaldığını söyleyen Ölbeci, “Kadın ücretli üretime katıldığı zamanda ev işlerinden kurtulamaz. Kadınlar düşük ücretle çalıştırılır. Kadınlar çalışma alanlarında cinsiyetçi yaklaşımlarla karşılaşır. Kadınlar her türlü taciz, şiddetle karşı karşıya kalır. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmaya göre, kadınlar tüm üretim alanlarda eşit olarak yer almasını esas alır. Belediyecilik anlayışında kadın emeğini görünür kılarak, toplumu da bu şekilde dönüştürmeyi esas alır. Bu çalışmalarla erkek egemen kapitalist sisteme karşı kadınların alternatif olarak örgütlenmesi, bütün ekonomik çalışmalara, projelere kadınların örgütlü bir şekilde katılmasını esas alır. Belediyelerde, kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanması, komünal ekonomi oluşturabilmesi ve güçlendirilmesi için çalışmalar yürütülmüştür” ifadelerini kullandı.

'KAYYUMLAR CİNSİYETÇİLİĞİ DAYATIYOR'

Kayyumların yerel yönetimlerde kadın kimliğini ortadan kaldırmak istediğine dikkat çeken Ölbeci, erkek egemen devletin kayyumlarla kendisine yeni görevlendirmeler yaptığını belirtti. Ölbeci, “Cenazeler için araç bile vermediler. Bir araya gelen kadınlara cinsiyetçi iş birliği dayatıldı. Kayyum kadınları işten çıkardı ve evde oturmaları için çalıştı. Kayyımlar erkeklerin kadınlar üzerindeki planlarını ortaya çıkarmıştır. Mahallelerdeki karakol inşalarıyla kadınları militarizmle karşılaştırmış, kendi sistemleriyle cinsiyetçi kurumlar oluşturmaya çalışmışlardır. Bizim belediyelerimiz şeffaflardı. Farklı kimliklere sahip yereldeki kadınlar, yönetimde aktif olarak yer almışlardı. Kadın politikalarını dile getiriyorlardı ve uyguladılar. Şimdi ise kayyumlar, belediye çevresini beton duvarlarla örmüşlerdir. Çevresini asker ve polislerle kapatmışlar” dedi.

Ölbeci şöyle devam etti: “Şehirler AKP talimatı ve kayyumlar eliyle talan edildi. Merkezlerimizde dayanışma desteği alan kadınların bilgilerine el konuldu ve teşhir edildi. Bu durum uluslararası anlaşmaların yok sayılmasına neden oldu. Bu sözleşmelere taraf olan Türkiye, bir yandan da kadınların can güvenliklerini yok saymıştır. İktidarın kadınlar hakkındaki politikaları cinsiyetçi bir bakışın ürünüdür. Eşbaşkanlık ve eşitlikçi temsiliyette bütün toplumsal alanlarda aktifleşen kadınlara tahammül edemediler. 15 Temmuz’dan sonra gelen OHAL’in ardından kadın eşbaşkanlar tutuklandı. Kayyımlar kadın politikalarına saldırdı.”

İstanbul Sözleşmesi’ne dair Danıştay’da gerçekleşen davayı hatırlatan Ölbeci, “Mahkemeye katılan arkadaşlarımı destekliyorum. Bir gecede bu sözleşmeden çekilme kararı alan anlayışı kınıyorum. Bugün burada kadınların mücadelesi büyük bir önem taşıyor. İstanbul Sözleşmesi, tüm ülke için büyük bir kazançtı. Bildiğim kadarıyla Cumhuriyet tarihindeki en büyük kazanımdı. Ülkenin dışarıdaki izlenimi açısından da önemliydi. Erdoğan çıkıp konuşurdu: ‘Biz kadına şöyle değer veriyoruz.’ Ancak bir gecede kadına vermiş olduğu değeri çok rahat biçimde geri çekti. Bu da kadına değer vermediğini sadece o dönem ona ihtiyacı olduğu için öyle konuştuğunu gösteriyor. Amacına ulaştıktan sonra imzayı geri çekti. Bu yaklaşımı kınıyorum” diye konuştu.

HDP’li belediyelere atanan kayyumların en başta kadın kurumlarına yönelik saldırılar başlattığını dile getiren Ölbeci, kadın müdürlükleri ve bu müdürlüklere bağlı bölümlerin kapatıldığını, kadın istihdamının durdurulduğunu ve kadına karşı düşmanlık içeren kararların devreye girdiğini ifade etti. Ölbeci, “Kayyum politikalarına karşı duran kadınlar elde ettikleri mevzileri kaybetmemek için sonuna kadar direndiler. Kayyım politikaları, kadınların mücadelelerine karşı baskı ve zorla mevzileri yok etmek istediler. Bu süreçte Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı kadın kurumlarında çalışanları işten çıkarttı, çalışmaları durduruldu. Bütün çalışmalar Aile ve Toplum Daire Başkanlıklarına bağlandı. Erkek memurlar, kadın kurumlarının başına geçirildi. Van’daki kayyım, dairelerde çalışan kadınların tamamının bir erkeğe bağlı olmasını dayattı. Kadın örgütünün ismi ve kadın ismiyle açılan parkların ismi değiştirilmiştir. Piran’a tayin edilen kayyım da sokakların isimlerini değiştirdi. Leyla Kasım, diktatör Saddam tarafından katledilen Kürt bir kadın. Onun ismini taşıyan parka, bir asker olan Hacı Osman Ayyıldız’ın ismi verildi” dedi.

“Bismil’e atanan kayyum, Nujin adındaki kadın merkezini evlendirme dairesine çevirdi” diye belirten Ölbeci, Batman’daki bir kadın merkezinin ise halkla ilişkilere bağlı bir kuruma bağlandığı bilgisini verdi. Şırnak Belediyesi’ne bağlı kadın merkezlerinin kapatıldığını belirten Ölbeci, “Van’daki Rojin kadın merkezi, şu anda çocuklara kuran kursu veren bir kurum haline dönüştürüldü. Edremit kayyımı, kadın merkezinin başına bir erkek tayin etti. Taybet Ana adındaki kreşin adı değiştirildi ve sonrasında kapatıldı. Şiddete maruz kalan kadınların merkezleri ve sığınma evleri kapatıldı. Bu kurumları, özgürlükçü alanlara doğru götürmek isteyen DBP belediyeleri, bu merkezlere kendi ekonomik bağımsızlıklarının kazandırmak için çalışmalar yaptı” dedi.

Ardından söz alan Avukat Ali Bozan, “Dün de müvekkilimin iki kere sözü kesildi. İddianamede müvekkilimle ilgili sadece gizli tanık beyanları mevcut. Bir gizli tanık yüzünden 1 yıldır tutuklu. 3530 sayfalık iddianamede müvekkilimle ilgili yarım sayfalık bir bölüm var. Bu süre içerisinde mahkeme heyetinin evrakları incelemesi mümkün değil. Savunmayı sürekli kesmeniz iddianameyi doğru düzgün okumadığınız anlamına geliyor. Tanık Kerem Gökalp’e neden müdahale etmediniz” diye konuştu.

Ölbeci, sonrasında savunmasına kaldığı yerden şöyle devam etti: “Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan 400 kişilik kadın yurdu, kayyım tarafından boşaltıldı ve misafirhaneye dönüştürüldü. Batman’da kadınlar için yapılan spor kompleksi, kayyım tarafından genel spor alanı olarak değiştirildi. Kadınların özgün alanları ellerinden alındı. ‘Sınırsız Yaşam’ adındaki kadın projesi, kayyum tarafından durduruldu. Acaba bu uygulamaların topluma ya da devlete ne faydası var, anlamadım. Kızıltepe’ye atanan Ahmet Odabaşı adındaki kayyım, kadınlar için faaliyete geçirilmiş fitness salonunu kuran kursuna dönüştürdü. Van kayyımı, kadın hizmet müdürlüklerini kapattı ve Maya adındaki kadın yaşam merkezini durdurdu. Kadın ve toplum ekonomisini korumak için ya da barış ve kadın güvenliği için kurulan kurumların hepsi kapatıldı. Bu kayyumlar neden kadınlardan ve barıştan korkuyor? Bu da AKP merkezindeki politikalara bağlıdır. Onlar barışı sevmez.”

KÜRTÇEYE SALDIRI

Akdeniz Belediyesi’ne atanan kayyumun İŞTAR Kadın Merkezi'nin kurum çalışmalarını durdurduğunu aktaran Ölbeci, çok dilli çocuk bahçesinin de kayyum tarafından değiştirildiğini hatırlattı. Ölbeci, “Biz diyoruz ki: Kürt dili karşısında büyük bir tahammülsüzlük var. Dün sormuştum. Dil uygarlık belirtisi midir? Eğer uygarlığın gücü zorbalıksa, biz bu uygarlığı istemeyiz. Ben bazen düşünüyorum, Türk sistemi neden Kürtleri sevmiyor? Sanki Osmanlı İmparatorluğu’nu İngilizler değil de biz dağıttık. Onların  dağıldıysa bizim de dağıldı, dört parçaya ayrıldı. Düşmanlar biz değiliz, İngilizlerdir. Türkiye’de bugün her yerde İngilizce kurs açabilirsiniz fakat Kürtçe açamazsınız. Ülkede milyonlarca Kürt var ama açamıyoruz. Bunu isteyenlere de ‘bölücü’ diyorlar. Ben bundan dolayı kendi dilimle savunma yapıyorum” vurgusu yaptı.

AKP’nin DBP belediyelerine atanan kayyumların aynı zamanda kadın özgürlükçü, ekolojik paradigmaya karşı da atandığını belirten Ölbeci, “Böylece demokrasiye büyük bir darbe vurmak istediler. Şeffaf bir şekilde kadının özgürlüğünü amaç edinmiş belediyelerin kadın çalışmalarını kriminalize ettiler. Kadın belediye başkanları ve meclis üyeleri gözaltına alındı, kadın müdürlükleri kapatıldı. Eşit temsiliyetçilik yok sayılmıştır. Erkek egemenlik sistemle kadınlar sistem dışına itilmek istendi. Kayyımlar; kadın sığınma evlerini, merkezlerini kapattı ve bu şekilde kadınlar üzerinde bir şiddet biçimi geliştirdi. Özgür kadın mücadelesi veren kadınlar, işlerinden atıldı. Devletin eril gücü, kapatılan kadın merkezlerini erkek yöneticilere bağladı. Muhalif kadınlara karşı tahammülsüz yaklaşım ve karşısındaki mücadele göz önündedir” diye konuştu.

Kayyumların tekçi politikalarını hatırlatan Ölbeci, “Kürtçe eğitim veren çocuk bahçeleri kayyumlardan sonra tek dille yani Türkçe’yle çalışmalarına devam etti. Bizim dönemde bu bahçelerde hem Kürtçe hem de Türkçe eğitim veriliyordu” dedi.

Halkın iradesiyle seçilen BDP belediyelerinin özgür kadın paradigmasını sahiplendiğini ifade eden Ölbeci, AKP’nin anti demokratik ve savaş politikalarını kadınlar üzerinde uyguladığının altını çizdi ve şunları ekledi: “Seçme ve seçilme hakkını ayaklar altına aldılar. Demokratik değerlere zorba bir şekilde müdahale etti. BDP ve HDP belediyeleri kadın çalışmalarını kurumsallaştırmaya çalıştı ancak kayyımlar bunları yok saydı. İlçe ve merkezlerde 43 kadın merkezi kapatıldı. Erkek şiddetine karşı hizmet ve bilgilendirme sistemini öne çıkardık ve gelişim kaydetmiştik ancak bu da kayyımların hedefi haline geldi. Kayyumların AKP’ye olan sadakati ortadadır. 2016’daki kayyumların atanmasıyla birçok kadın eş başkanımız tutuklandı."

Ölbeci, sonrasında tutuklanan kadın belediye eşbaşkanlarının isimlerini saydı.

Ardından kapatılan kadın merkezlerinin isimlerini okuyan Ölbeci, “İçişleri Bakanlığı tarafından atanan kayyumlar sonrası eşbaşkanlarımız görevinden uzaklaştırıldı. Yerel seçimlerden sonra ise 3 büyükşehir, 5 şehir, 33 ilçe, 7 belde belediyesi olmak üzere 48 belediye başkanımız görevinden uzaklaştırıldı. 31 Mart 2019’dan bugüne kadar 79 eş başkanımız gözaltına alındı. 19’u kadın olmak üzere 39 belediye eş başkanımız tutuklandı. Hala 2’si kadın 8 eş başkanımız zindanlarda tutulmaktadır. 2019 seçimlerinden sonra atanan kayyımların kadın kazanımlarına karşı saldırıları sonucu belediyelerdeki 43 kadın müdürlüğü pasifize edildi ya da kapatıldı. Kadın müdürlükleri çatısı altında verilen eğitimlere de saldırılar oldu. Kayyımlar, özgün kadın kurumlarını yok etti. Kadın düşünce ve fikirlerine göre kurulan kurumlar ve kadın koordinasyonu ile kurulmuş kurullar, kadının güçlü bir biçimde yerel yönetimlerine katılması için kuruldu. Kayyımlar ise bunlar dağıttı ve eril sistemi dayattı. Belediye çatısı altında kadının ekonomik çalışmalara katılmaları adına istihdam alanları açıldı fakat bunlar da kayyumlar tarafından kapatıldı” diye aktardı.

31 MART SEÇİMLERİ

Ölbeci, şu ifadeleri kullandı: “HDP’nin kadın çalışmaları, 31 Mart seçimlerinden sonra başta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kadınların tüm yerel yönetimlerde yerlerini alabilmesi için sürdürülebilir bir biçimde devam etti. Ancak 19 Ağustos’ta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı. Öncesinde ise Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında bir çalışma yürütüldü. kayyım tarafından fesh edilen kadın merkezleri yeniden kuruldu. Kadın daire başkanları atandı. Buna bağlı müdürlükler oluşturuldu. Kadın müdürler atandı. Kadın koordinasyonları kuruldu. Bu çalışmaların amacı belediyelerde alınan kararlarda kadınların rollerini almasıydı. İlçe belediyelerinde de kadın komisyonları kurulması için görevlendirmeler yapıldı. 2 ayda 10 bin kadına ulaşabilecek hedef doğrultusunda bir proje başlatıldı. Kayyım döneminde projeleri durdurulan kadın meydanları yeniden başlatıldı."

Ölbeci, savunmasına yarın devam etmek istediğini belirterek ara istedi. Ardından mahkeme başkanı, Siyasetçi Ayşe Yağcı’yı, kendisine yönelik Diyarbakır Başsavcılığı tarafından hazırlanmış başka bir iddianame nedeniyle savunma vermeye çağırdı. Yağcı, avukatının duruşma salonunda olmaması sebebiyle savunmasını daha sonrasında vermek istediğini belirtti.

Duruşmaya yarına kadar ara verildi.