Kobané katliamından kolektif öz savunmaya doğru
Dünya genelinde toplumsal gerilimlerin artması, geniş yığınlarda hayatta kalma mücadelesini istemini yani öz savunma isteğini artırmakta, mücadele silahlı biçimlere bürünmekte.
Dünya genelinde toplumsal gerilimlerin artması, geniş yığınlarda hayatta kalma mücadelesini istemini yani öz savunma isteğini artırmakta, mücadele silahlı biçimlere bürünmekte.
Önceki tarihsel dönemden yeni tarihsel döneme evrilen silahlı halk direnişleri barış görüşmeleri ile birlikte sürmektedir. Kolombiya, Kürdistan, Filistin, Filipinler buna örnektir.
Batı Papua, Paraguay, Hindistan, Şili ve Arjantin’de Mapuçe Direnişi yeni tarihsel dönemde hızlıca büyüyen silahlı halk direnişlerindendi.
Meksika, ABD’de siyah hareket, Brezilya, Ukrayna, Mali, Myanmar, Pakistan, Yunanistan, Belarus vs. gibi yerlerde egemen güçlerin şiddetli saldırı karşısında yerli öz savunma, anti-faşist öz savunma ve toplumsal öz savunma örgütlenmeleri öz yönetim deneyimleri birlikte hayata geçmektedir.
Venezuela, El Salvador, Bolivya, Ekvador, Brezilya, Arjantin gibi ülkelerde önceki tarihsel dönemde devrimci mücadele içinde oluşmuş genel olarak merkez sol politikalara sahip hükümetlerin, sosyal demokrat uygulamalarına karşı yerli oligarşilerin başını çektiği sağ paramiliterler ve mafya ile birlikte saldırısı karşısında devlet ve halk örgütlenmeleri olarak öz savunmanın gelişmesi pratik bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır.
YPJ KADIN MÜCADELESİNİN MERKEZİNDE
YPJ ile nasıl ki halklar varlıklarının farkına vardılarsa, kadınlar da YPJ ile varlıklarının farkına vardılar. Çünkü şimdiye kadar Ortadoğu, Rojava ve dünyadaki hiçbir örgüt bu ister sosyalist, ister demokrat olsun kendisini kadın ideolojisi ekseninde örgütlememiştir.
Bundan dolayı da sistem karşısında başarı sağlayamamışlardır. Fakat YPJ, kadını yalnızca mücadeleyi yükselten bir etken olarak ele almamıştır. YPJ’de kadın mücadelenin merkezindedir. Kadının yer almadığı mücadele başarısızlığa mahkumdur. YPJ’de bunun bilinci ile hareket ediyor.
Kadına dayatılan her türlü çirkinliği yok etmek, kadına ait tüm değerleri yeniden yaratmak gerekmektedir. Bu daha demokratik bir toplum için gereklidir. Bu da ancak güçlü bir savunma sistemini yaratmakla mümkündür.
Bunun yolu da YPJ saflarında, bu yapılmıyorsa da toplumsal savunma güçleri HPC saflarında askeri ve toplumsal alanda da bu mücadeleyi büyütülmeli. Kadınların 5 bin yıldır çatıştığı, savaştığı erkek egemen sistemin geldiği boyut bunu gerekli kılmaktadır. Bazıları kadının silahla ilişkilenmemesi gerektiğini, kadının daha barışçıl bir eğilim ve mücadele içerisinde olması gerektiğini söylüyor.
KADIN MÜCADELESİ ÖZ SAVUNMADAN GEÇİYOR
Bunu söyleyenler esas olarak, içinde bulundukların sistemin vahşetine ya göz yumuşlardır, ya da gerçekten bu vahşeti görmeyecek kadar kör olmuşlardır. Elbette silahların olmadığı bir dünyayı yaratmak gerekir. Zaten biz özgürlük savaşçılarının, hakikat ve adalet arayışçılarının mücadelesi de bu nedenledir.
Ama karşımızda bir canavar gibi her an kadını ve erkeği ile bizi yutmaya hazır olan bir sisteme karşı silahlı mücadele şu an için kaçınılmazdır. Tabii ki, bu tek başına yeterli değildir. Kadın kendisini her yerde, her alanda örgütlemeli, geliştirmelidir. Bunun da yolu öz savunma sisteminin her alanda örgütlenmesinden geçer.
Öz savunma var olan bir silahlı yapıyı değil halkın kendi güvenliğini sağlamasıdır. Demokratik toplumun her alanda örgütlenmesini, kurumsallaşmasını kendi güvenlik sistemine kavuşması demektir.
Öz savunmasını geliştiremeyen kadın her zaman yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çünkü öz savunmasını geliştiremeyen kadın her an, her saniye sistem içerisinde erir ve kendi varlığını koruyamaz hale gelir. Bırakalım özgürlüğü, kadına ait hiçbir özelliğini açığa çıkartamaz ve yaşatamaz. Çünkü sistem buna izin vermez.
Kendisi olmayı başaran kadın, sistemle bağlarını kopartmış demektir. Bu da sistem için en tehlikeli durumdur. Sistemden kopan kadın, kendi özüne dayalı, demokratik sistemini oluşturur, yaşatır. Bu durum ise sistemin sonu olur.
Yaşadığımız yüzyıl kadınlar açısından hem büyük kıyımların yaşandığı, hem de sistem karşıtı mücadelelerin yoğun olduğu bir yüzyıl olmuştur. Kadın kendi varlığını gerçekleştirebilmek için büyük bedeller vermiş, büyük mücadeleler yürütmüştür.
Bugün Bakuré Kürdistan’da YJA STAR, Rojava’da YPJ gibi bir özgür kadın ordulaşması varsa, öz savunma güçleri Bakuré Kürdistan’da YPS-JIN, Rojava’da HPC-JIN gibi örgütlenmeler var ise bu kesinlikle verilen bedeller sonucu gerçekleşmiştir.
İsimleri tarihe yazılan bu kadınlar bugün, hala devam eden mücadelede yer almakta ve yaşamaktadırlar. Onların mirasını korumak ancak, kadının öz savunma sistemini geliştirmekle mümkündür.
İnsanlık tarihinin tüm gelişmeleri göz önüne alındığında sizce kadın, erkek egemen sistem karşısında neden öz savunma sistemini geliştirmelidir?
20.yy halklar için en acı öğretilerin yaşandığı bir yüzyıl olduğu kadar, kadınlar için çok daha acı öğretilerle dolu bir yüzyıl olmuştur. Kıyımlar, katliamlar, köleleştirme durumları en çok bu yüzyılda yaşanmıştır.
Kadına ait hiçbir şey bırakılmadığı gibi, kadın da kendisine ait olmaktan çok fazla uzaklaştırılmıştır. Tamamen hafızasızlaştırılan kadın, kendisi olmaktan çok sisteme ait bir nesne konumuna gelmiştir.
Bu durumu fark eden, tarihin çarpıtıldığını gören ve sistemin yapmış olduğu katliamlara tanıklık eden kadınlar da olmuştur.
Bu kadınlar büyük mücadeleler vermiş, büyük bedeller ödemişlerdir. Onların yaratmış olduğu değerler bugün kadınlara bırakılan bir mirastır. Kadınlar o mirası korumakla görevli. Bu görevi de ancak kadın bilincini geliştirerek, kadının öz savunma sistemini oluşturarak gerçekleştirebilir.
Kadınlar özgürlük dağlarını ve tüm özgür alanları kendisine mesken edinmeli ve bu mücadeleyi tüm özgür alanlarda yürütmeyi esas almalıdır. Bugün dünyanın hiçbir yerinde YJA STAR, YPJ gibi, kadının ve halkların özgürlüğüne dayanan bir kadın gerilla ve savaşçı örgütlenmesi yoktur.
Aynı şekilde YPS-JIN ve HPC-JIN gibi öz savunma güçleri de pek yoktur. Bugün kadın özgürlüğünün tek garantörü yine kadının kendi öz örgütlenmesidir.
Tabii kadınlar savunmasını yalnızca askeri alanda geliştirmiyor. Kadının özgürlüğünü yakalayabilmesi için her alanda savunma sistemlerini geliştirmesi gerekir. Özellikle toplumsal alanda öz savunma sistemlerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması çok büyük bir önem arz etmektedir.
Demokratik yaşamın gerçekleşmesi ancak ve ancak kadının öz savunmasını geliştirerek, kendine ait değerleri yeniden ele geçirmesiyle mümkündür. Erkek egemen sistemin ulaştığı boyut bugün kadın için öylesine yok edici, köleleştirici bir boyut almıştır ki, kadın kendisini bu sistem karşısında kesin olarak savunmak durumundadır.
Kadın bu sistem karşısında kendini savunamaz ve özgürlük savaşımını veremezse, o kadın asla yaşam şansını yakalayamaz. Kendisi her ne kadar yaşadığını düşünse de, böyle olduğunu iddia etse de, gerçekte böyle değildir.
Çünkü mevcut sistem kadına yaşam ortamı yaratabileceği hiçbir mekan ve koşul bırakmamıştır. Kadına ait ne kadar değer varsa hepsini ayaklar altına almış, yakıp yok etmiştir. İradesiz, güçsüz bırakmıştır. Kendi benliğini yitiren bir kadın asla ‘ben yaşıyorum, özgürüm’ diyemez. Sistem bunu diyebilir, böyle olduğun iddia edebilir.
Çünkü zaten sistem bunu istemektedir. Zayıf, güçsüz, kendi değerlerinden uzak düşmüş, hiçbir mücadele azmi olmayan, tamamen sistem için kendini sunan kadın modeli, tam da onların istediği kadın modelidir. Bu modeli yaratabilmek için de azımsanmayacak bir mücadele vermişlerdir.
Bir - iki gün değil, binlerce yıldır, kadını düşürmek, kendi sistemine eklemlemek için mücadele içindedir. Konuşmasından, oturmasına, gülmesinden, bakışına kadar her şeyine, her mimik hareketine bir rol biçilmiş, kadının bu şekilde hareket etmesi sağlanmıştır.
Kadın artık tarihinden bihaberdir. Tarihinden habersiz bir insan asla büyüyemez ve hep başkalarına ait olur. Başkalarının tarihini yaşar.
Kürt halk önderinin savunmalarındaki belirlemelerini doğru okumak ve anlamak gerekir. Bu gerçekleştiğinde doğru bir uygulama da açığa çıkar.
Belki tarihte ve güncelde birçok kadın hareketi açığa çıkmış, mücadele yürütmüştür. Fakat hem çok örgütlü olmadıklarından, hem de savunma güçleri olmadığından, yürüttükleri mücadele, sistem karşısında tam olarak bir başarı kazanamamıştır.
Yaşadığımız yüzyıl kadının öz savunmasını kesinlikle gerekli kılmaktadır. Çünkü neolitik dönemden sonra hiçleştirilen, köleleştirilen kadın ancak kapsamlı bir savunma sistemini geliştirerek kendisine ait tarihi yeniden ele geçirebilir; varlığını özgürlüğe kavuşturabilir.