Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri: İşimizi geri istiyoruz!

Koç Üniversitesi Hastanesi’nde dayatılan kölece çalışma koşullarına karşı sendikalı olan ve işten atılan işçileri, hastanenin önünde açıklama yaptı.

Koç Üniversitesi Hastanesi’nde dayatılan kölece çalışma koşullarına karşı DİSK Dev Sağlık-İş üyesi olan ve işten atılan taşeron işçileri, hastane önünde açıklama yaptı. DİSK’ e bağlı Dev Turizm-İş Marmara Bölge Şubesi, Umut-Sen, Dördüncü Vardiya, Mücadele Birliği, Kaldıraç, İşçilerin Kendi Partisi, EHP’nin destek verdiği eylemde, “Sağlıkta taşeron ölüm demektir. Atılan işçiler geri alınsın” yazılı pankart açıldı.

Sık sık, “Atılan geri alınsın”, “Direne direne kazanacağız”, “ Sağlıkta taşeron ölüm demektir” sloganlarının atıldığı eylemde, atılan işçiler adına açıklamayı öncü işçilerden Semra Kücet okudu.

‘EUROSERVE GELMESİYLE BİRÇOK HAKKIMIZ GASP EDİLDİ’

Kücet, ocak ayında temizlik ve portör hizmetleri için Koç Hastanesi’nin Euroserve taşeron şirketiyle anlaşmasıyla kıdem tazminatımızdan ücret zamlarına kadar birçok haklarının gasp edildiğini belirtti.


         


        

En az 50 işçinin işten toplu şekilde istifa ettiğine dikkat çeken Kücet, hem kadro hem de çalışma koşullarımızın iyileştirilmesi talebiyle sendikalı olduklarını anlattı.

Hastane yönetiminin koşulları iyileştirmek yerine işten atmaları ve baskıları arttırdığını belirten Kücet, “Personel eksikliği nedeniyle iş yükümüz her gün artarken, ‘Uygun pozisyon bulunmadığı’ gerekçe gösterilerek 10’u aşkın arkadaşımız işten çıkartıldı” dedi.

ANGARYA, TACİZ, TEHDİT…

Kadrolu çalışanlarla aynı işi yapmalarına rağmen aynı ücreti alamadıklarını dile getiren Kücet, güvencesiz çalışmaya mahkûm edildiklerini, erzak yardımı alamadıklarını, tıbbı destekten mahrum bırakıldıklarını söyledi.

Kücet, maruz kaldıkları angaryayı ise şöyle anlattı: “Her birimiz en az 3 kata bakmak zorunda kalıyoruz, toplamda 40 oda demek. Ara dinlememizi kullanamıyoruz, her dakika ayakta ve işe hazır olmamız bekleniyor. Zaten personel eksikliği nedeniyle işi yetiştirmek için de dinlenmeden çalışmamız gerekiyor. İş tanımımız dışında birçok işi yapmamız bekleniyor ama angaryayı kabul etmemek tutanak gerekçesi olabiliyor ve çoğunlukla idari para cezası uygulanarak maaşlarımızda kesinti yapılıyor. Özellikle pandemiyle birlikte iş yükümüz daha da arttı. O dönemde çalışma koşullarının zorluklarına dayanamayıp istifa eden arkadaşlarımızın yerine yeni işçi alımı yapılmadı. İşten atma için de bu koşullara boyun eğmemek yetiyor. Çantalarımız iş çıkışında güvenlik tarafından aranıyor, her gün hepimize hırsız muamelesi yapıyorlar. Erkek güvenliğe çantasını aratmak istemeyen kadın arkadaşlarımıza bir şey saklıyormuş gibi davranıyorlar. Personel eksikliği nedeniyle işler kitlendiğinde, iş çıkışında bizlere hırsız muamelesi yapıldığında hastane bizi hatırlıyor ama söz konusu kadro talebimiz olduğunda ya da çalışma koşullarımızın düzeltilmesini istediğimizde görünmez oluyoruz. Erkek yöneticiler, şefler konumlarını kullanarak kadın işçileri sürekli taciz ve mobbinge maruz bırakıyor. En ufak bir itirazda bile işten atmayla tehdit edilirken bir de şefin ya da yöneticinin bizleri sindirmek için taciz etme ihtimalini göze almak zorunda kalıyoruz. İş yerlerinde kadınlar olarak erkek yöneticilerin şiddetiyle karşı karşıya geliyoruz. Buna karşı geldiğimizde işten atılma tehdidi ile karşılaşıyoruz.”

İşlerine iade edilene ve çalışma koşulları düzeltilene kadar mücadele edeceklerinin altını çizen Kücet, “İnsanca yaşayacak bir ücret ve insancıl çalışma koşulları için direnişteyiz. Tüm işçi arkadaşlarımızı ve kamuoyunu bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz. Direne direne kazanacağız!” vurgusunda bulundu.