GÖRÜNTÜLÜ

Komünist gerillalar: Dağlara gelin, yüzleşin, iradeleşin

Hüseyin Demircioğlu Akademisi'nde eğitim gören komünist gençler, gerilla hayatının her anının kendi sınırları ile yüzleştiklerini anlattı, tüm gençlere "yüzleşme ve iradeleşme" için çağrı yaptı.

Hüseyin Demircioğlu Akademisi'nde eğitim gören komünist gençler, gerilla hayatının her anının kendi sınırları ile yüzleştiklerini anlattı, tüm gençlere "yüzleşme ve iradeleşme" için çağrı yaptı.

Medya Savunma Alanları'ndaki MLKP karargahı için yaptığım "Alamut Kalesi" benzetmesi, komünist gerilla ve komutanlarıyla geçirdiğim zamanın ardından coğrafi benzetmenin ötesine geçerek, politik bir içerik de kazandı. Alamut Kalesi, ezilenlerin adalet ve eşitlik arayışının bir simgesi olarak dünden bugüne taşındı. Şimdi de, Türkiye, Kürdistan ve Avrupa'dan gençler, ezilenlerin tarihine adalet ve eşitlik mücadelesini armağan etmek için Medya Savunma Alanları'ndaki Hüseyin Demircioğlu Akademisi'nde savaş gücünü artırmayı öğreniyor. 

Kürdistan dağlarında komünist gerillalar neler yapıyor?

İlk olarak, askeri, politik ve ideolojik eğitimler. Ancak sadece bu da değil. Gerilla, insan emeğini yoğunlaştırarak hayat ve doğa ile ilişkiyi yeniden tanımlanması biçimi. Böyle olunca, eğitimlerin yanı sıra manga yapmaktan ekmek pişirmeye, tuvalet -gerilla tabiriyle söylersek ihtiyaç- için çukur kazmaktan şu taşımaya, erzak çekmeye, günlük yaşamın tüm ihtiyaçlarını karşılamak gerillanın işi. 

Gerillanın dağdaki bir başka işi de özen göstermek. Öncelikle 24 saati bir arada geçirdiğin ve kimsenin "özel alanlara" kendini hapsedeceği alanların olmadığı dağ ortamında, yoldaşına özen göstermek. Ayrıca, silahtan kullandığın bardağa kadar her şeyin, büyük bir emekle yaratıldığına bizzat kendi hayatınla tanık olup korumak, kollamak. 

MLKP'nin Medya Savunma Alanları'nda kurduğu Hüseyin Demircioğlu Akademisi'nden bir grup savaşçı karşımda duruyor. Şervan Azad, Şevin Özgür, Bawer Çayan, Berkin Pir, Avareş Toprak ve Umut Saruhan, devam eden eğitimlerine ara vererek, yönlerini neden dağlara çevirdiklerini anlattı.

Daha önce hayatlarında dağları görmeyen bu genç gerillalarla yaptığım sohbet, dağlardaki acemilikler de devreye girince son derece keyif oldu. 

Her birinin yönünü dağlara çevirmesinde Rojava devriminin yarattığı "devrim" ve "devrime katılma" algısı güçlü. 

Örneğin Berkin Pir. Dağlarda olma sebebini "Rojava devrimini yaşatmak ve savunmak için geldim. DAİŞ üzerinden somutlaşan düşmana karşı savaşmak için eğitim almaya geldim. Bunu yanı sıra kapitalizmin büyük destopik aygıtlarla kuşattığı yaşamın dışında yalın bir komünist pratiği öğrenmeye geldim" şeklinde açıklıyor.

Bawer Çayan da, gelişini "kendi devrimci yaşamımda bir adım öne çıkmak" olarak tanımlıyor. 

Akademinin en genç savaşçılarından Şervan Azad da, dağlara gelme nedenini "Kendimi Türkiye ve Ortadoğu devrimine hazırlamak için buradayım. Parti kadrosu olmak istiyorum. Rojava'ya gitmek üzere yola çıktım ancak partim burada eğitim almamı gerekli gördü" diye açıklıyor. Şervan Azad, dağların her anının kendisi için bir eğitim alanı olduğunu anlatırken, "Karanlığa kibrit olmak gerek. Biz kibritiz. Alev topuna dönüşmek istiyoruz" diyor. 

ASLINDA SINIRLAR BENİM İÇİMDEYMİŞ

Gençler, devletlerin Kürdistan'ın bağrına bir hançer gibi sapladığı sınırların aşarak geldiler.

Şevin Özgür'ün deneyimi sınırı aşma deneyimi ilginç: "Sınırı geçmeden kafamda çokça soru vardı. Çok zor olacağını düşündüm. Ancak kolay olduğunu görünce şaşırdım açıkçası. Bir ilçeden başka bir ilçeye gider gibi geçtim sınırı. O anki duygum; üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim. Müthiş bir rahatlamaydı. Benim için özgürlüğe doğru ilk adımdı."

Kentte "sınır" Şevin Özgür için neydi?

Yanıtı: "Kentte, sınırların hep benim dışımda dış etkenler olduğunu düşünürdüm, buna inanırdım. Ama buraya gelince, o 'dış etkenler' dediğim sınırların kendi koyduğum sınırlar olduğunu fark ettim."

Rojava devrimine katılmak üzere sınırları aşan Şevin Özgür, kendinde yeni baştan bir değişim yaratmak istediğini söylüyor ve ekliyor: "Sistemle kurduğum ve beni esir alan tüm bağlardan kurtulmak için buradayım. Kendi sınırlarımı aşmaya geldim."

Umut Saruhan da, dağlara geliş amacını; "Düşman algısında netleşmek, devrimci mücadelede derinleşmek, partimiz MLKP'nin tariflediği politik askeri kişiliği yaratmak ve açığa çıkardığı savaş düzeyini büyütmek" olarak tanımlıyor.

Akademinin bir diğer öğrencisi ise Avareş Toprak. O da Ortadoğu devriminin bir neferi olmak için yola çıkmış: "Partimizin bölgesel devrim stratejisine bağlı olarak Ortadoğu devrimini büyütmek, Rojava'da başayan devrim ateşini Kuzey Kürdistan ve Türkiye'ye taşımak için burada savaş hazırlığı içindeyiz. Ben de partimin bu stratejisine bağlı olarak devrimci görevler ve kendi yaşamımda devrimci görev iddiamı büyütmek için buradayım. Partimizin Kürdistan devriminde sosyalist bir hattı büyütmesinde kendime bir görev biçiyorum. Kürtlerin tarihinde dağların çok özel bir yeri var. Bu dağlarda aldığımız eğitimle, bugünümüzü tarihsel geçmişimizle de uyumlu hale getirmek istiyorum."

GERİLLA BİR YAŞAM BİÇİMİ

Gerilla yaşamına katılan genç komünistler gerillayı ne kadar biliyor? Daha önce gerillaya ilişkin ne düşünüyorlardı? Geldiklerinde ne gördüler?

Yanıtlar genel olarak birbirine benziyor: Gerillayı sadece eylemler yapan bir savaşçı olarak düşünüyorduk, ancak buraya gelince gerillanın hayatın her anında kendini emek yoğunla var eden bir yaşam biçimi olduğunu gördük.

Berkin Pir'in eki ise söyle: "Romantize edilmiş bir şekilde gerillayı kurgulamıştım. Ulaşılmaz bir noktaya tekabül ediyordu. Ancak burada olağanlaştı gerilla fikri benim için."

Bawer Çayan'ın da söyledikleri benzer: "Kitaplarda okuduğumuz, filmlerden izlediğimiz daha romantize edilen bir şeydi. Gece yarısı yıldızları izleyip sigara içmek gibi. Sürekli dere kenarlarından yürümek gibi. Ancak buraya gelince, hem gerilla gerçekliğini gördüm hem de devrimci romantizm algım değişti. Bir de, açıkçası, emek yoğunluklu işlerin bu kadar çok olacağını düşünmüyordum."

Hepsi aynı anda gülüyor. Belli ki, ekmek pişirmekten su taşımaya kadar günlük hayatın devamı için gerekli olan emek yoğun işlerle ilişki kurulurken, gülünecek çokça vakıa yaşanmış.

Berkin Pir de "Yaşamın 24 saat emek verilerek kurgulandığını burada daha somut şekilde gördüm" diyor ve ekliyor: "Beklediğim bir yaşam biçimiydi. Bundan sonraki yaşamımı da, buradan öğrendiğim pratik üzerinden kurgulamak ve bunu toplumsallaştırmak istiyorum." 

Umut Saruhan, emek yoğunluklu işin ne demek olduğunu anlatıyor: "Burada her günlük ihtiyaç için emek sarf etmek, işin kendisini de derinleştiriyor. Sebzeleri kilometrelerce öteden getiriyorsun ve artık onların çürümemesi için daha fazla gayret gösteriyorsun. Suyu kullanırken, uzak bir noktadan getirdiğin için daha dikkatli kullanıyorsun. Az zamanda çok şey yapman gerekiyor ve bu durum seni hızlandırıyor. Fiziksel anlamda da güç kazanıyorsun. Ayrıca burada daha önceki deneyimlere dayanılarak oluşturulmuş kurum ve sistemler var. Bu kurallar senin hayatını daraltan değil, yaşamını kolaylaştıran kurallar. Kent yaşamı sana daha fazla istemeyi dayatıyor. Üzerimizdeki bu kıyafetler sadece savaşa her durumda hazır olmak açısından değil, az ile yetinmek için de önemli. Gerilla yaşam tarzı, sadece dağların değil demokratik alanda mücadele yürüten devrimcilerin de tarzı haline gelmeli."

DAĞLAR İNSANIN ÖZNE OLDUĞU YERLER

Görüştüğüm komünist gerillaların tamamı, dağlara yabancı. Ömürleri kentlerde geçmiş. Ancak buna rağmen, dağın ruhu içlerine sirayet etmiş gibi görünüyor.

Berkin Pir, dağı "büyüleyici" olarak tanımlıyor ve ekliyor: "Zor da. Ancak bu zor, büyünün bir parçası olduğu için bir yandan da zorluklar aşılabilir geliyor. Dağlar, insanın kişisel olarak kudretini hissettiği, daha çok özne olduğu bir alan."

Şevin Özgür de, dağlar için "Kentte, çok gerekli gördüğüm şeylerin gereksizleştiğini fark ettim buralarda" diyor. 

Avareş Toprak da dağın çok hızlı değiştirici gücüne dikkat çekti: "Uzun yıllar kentlerde devrimcilik yapan, kentlerde yaşayan insanların edindiği birikim ve deneyimi dağlarda aslında çok daha kısa bir zaman diliminde kazanıyorsunuz. Dağ yaşamının bana kazandırdığı; daha sistemli düşünce ve yaşam biçimi. Kapitalizmin zihinlerdeki yorgunluğunu atıp bireyin kendi hakikatine daha yakın bir gerçeklikle buluşturuyor. Dağların derinliklerindeki felsefi ruh, bireyin daha özgür yaşamını sağlıyor."

Komünist gerillalarla sohbet sırasında konu özgürlük kavramına da geldi. 

Şevin Özgür'ün yanıtı şöyle: Kişinin kendi sınırlarını yok etmesi, kendi kendine koyduğu baskı ve sınırlardan kurtulmasıdır özgürlük. Kendimde devrim yapmak gerektiğinin bilincindeyim. Değişim korkusundan kurtulmak, yeni bir insan yaratmak istiyorum."

Umut Saruhan da, Şevin Özgür'le aynı: "Düşüncelerini senin dışında etkileyen, şekillendiren, basınç altına alan herhangi bir etki gücünden kurtulmak."

Berkin Pir'e göre ise özgürlük, "Bireysel anlamda özne olmak" ve "kendi kudretin ölçüsünde hayatı örgütlemek, adaleti toplumsallaştırmak."

Silahın kendileri için anlamını ve ilk silah eğitimi anlarını da anlattı komünist gerillalar. 

Bu sırada, dikkatler Bawer Çayan'a çevrildi. Umut Saruhan, tabanca eğitimi sırasında Bawer Çayan'ın taklidini yaparken, Çayan duruma açıklık getirdi: "İlk zamanlarda Yılmaz Güney filmlerinden gördüğüm gibi atış yapıyordum. Sonra öğrendim. Silaha ilişkin de, zor araçlarının devrimci mücadelenin her aşamasında gerekli olduğunu düşünmeye başladım" diyor.

Umut Saruhan, silahın ideoloji ve politika ile bütünleştiğinde ne kadar güçlü bir araç haline geldiğinin farkına çok net vardığını derken, Şevin Özgür ise silaha ilişkin görüşlerini "Düşmanın üzerinde görmeye alışkın olduğun bir şey. Sen bunu kullanmayı öğrenerek, düşmanın senin üzerinde silahla kurduğu hakimiyete son veriyorsun" diye açıklıyor.

Berkin Pir ise "Bu zamana kadar namlusunun felaket saçtığı bir şey üzerinde hakimiyet sağlamak, korkunç yanı normalleştiriyor. İdeolojik anlamda beslendiğinde korkunç olmaktan çıkıp, kontrol edilebilir bir güce dönüşüyor" diyor.

Peki yoldaşlık ilişkileri nasıl?

Yanıtlar yine benzer: "Burada yoldaşlık ilişkilerinin içi daha fazla dolu. Gündelik yaşamda seni bağlayan her şeyin, komünü de nasıl bağladığını çok net görüyorsun. Sorumluluğun artıyor. Yoldaşına değer vermek, şehir yaşamında yapmayı pek beceremediğin yoldaşlık ilişkisini burada görüyorsun. Burada statü ve paranın hükmü yok. Seni bağlayan her şey, yanındakini de bağlıyor. Bu durum ciddiyet ve sorumluluk ile sevgi de kazandırıyor insana. Kentteki gibi kendini kapattığın özel alanların yok. Günün 24 saatini kolektif biçimde ve yoldaşlarınla geçirmek durumundasın. Bu sana kendinle yüzleşmeyi her durumda dayatıyor.

GENÇLERİ BEKLİYORUZ

MLKP'li komünist gerillaların son sözleri tüm gençlere çağrı niteliğinde: Burada herkesin yapabileceği bir iş var. Burada öyle gerillalar ile karşılaştık ki, kimisinin eli yok, kimisinin gözü görmüyor. Ancak burada yaşam içinde kendilerine bir yer bulabiliyorlar. Askeri mücadelenin de insanların gözünde büyütülmemesi gerektiğine inanıyoruz. Buradaki mücadeleye bir biçimde dahil olmak mümkün. Sistem içinde yaşamla kurulan yüzeysel ve soyut ilişkilerden kopup, kendi yaşamlarında özneleşmeye, yaşamla ilişkilerin en yoğun şekilde kurulduğu, duyguların en saf ve temiz haliyle kalabildiği bu alanlara tüm gençleri bekliyoruz. 

YARIN: Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ararat Serhat, "kadın komutanlaşması"nı anlattı.

 

...
...