Komutan Serhat'tan kadınlara çağrı
Medya Savunma Alanları'ndaki Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ararat Serhat, komünist kadınlara, "özgür topraklara gelerek, kendinizde muazzam bir değişim yaratın" çağrısını yaptı
Medya Savunma Alanları'ndaki Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ararat Serhat, komünist kadınlara, "özgür topraklara gelerek, kendinizde muazzam bir değişim yaratın" çağrısını yaptı
Medya Savunma Alanları'ndaki Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ararat Serhat, komünist kadınlara, "özgür topraklara gelerek, kendinizde muazzam bir değişim yaratın" çağrısını yaptı. Komutan Serhat, "Sadece MLKP'li kadın yoldaşlarımızı değil, iradeleşmek isteyen ve kendinde yeniyi yaratmak isteyen devrimci kadınlara da akademimizin açık olduğunun bilinmesini istiyoruz. Deneyimlerimizi kadınlarla paylaşmaya hazırız" dedi.
Medya Savunma Alanları'nda MLKP'nin kurduğu Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ararat Serhat, "kadın komutanlaşması"ndan öz savunmaya sorularımıza yanıt verdi.
"Kadın komutanlaşması"nın kadınların politik askeri alanda da iradeleşmesi anlamına geldiğini anlatan Serhat, "Kadın komutanlaşmasında ve kendimizi dağlarda bir kadın iradesi olarak var etmemizde kadın yoldaşlaşması önemli bir yerde duruyor" dedi. Serhat, kadınların "zorun aygıtları"na dokunarak kendilerini yeniden inşa ettiğine dikkat çekti, kadınlara "Özgür topraklara gelerek kendinizde muazzam bir değişim yaratın ve iradeleşin" çağrısını yaptı.
Komünist gerilla komutanı Ararat Serhat'ın sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
"Kadın komutanlaşması" nedir? Komünist kadınlar "kadın komutanlaşması" derken neyi kastediyor?
"Kadın komutanlaşması" kavramının bizim literatürümüze girişi, buradaki varlığımızla bir düzey yakaladı. Bu düzey nasıl oluştu? Burada kadın yoldaşlar, yaşamda daha fazla özneleşti. Bir komünist kadın olarak yaşamın her anında varlığını hissettirdi. Silahta, yaşamını bir bütün olarak yönetmede uzmanlaştı. Askeri strateji ve akılda uzmanlaştı, taktikler geliştirmeye başladı. Politik askeri faaliyet alanında irade ve yönetme gücü olmaya başladı. Bu yönetme gücü askeri alanda, kadın komutanlaşması olarak kendini gösterdi. Kadın komutanlaşması, esasen buralarda bir varlık olarak doğdu. Daha öncesinde de kadın komutanlarımız vardı elbette. Kadın komutanlarımız, eğitim için Bekaa'ya gitti, partimizin askeri faaliyeti sürecinde yer aldı ancak kendini bu biçimde ifade etmiyordu. Genelin içinde kaybolan bir varlık biçimiydi. Şimdi o düzey farklılaştı, kadın komutanlaşması ve önderleşmesi kavramlaştırmasında kendini buldu. Bizim için de yakaladığımız toplam birikim ve niteliğin somutlaşmış hali oldu.
Partinizin önceki askeri faaliyet alanında, kadın komutanların genel içinde eridiğini söylediniz. Bugün de "kadın komutanlaşması düzeyine ulaştık" diyorsunuz. Bu gelişim nasıl sağlandı?
4. kongre ile kadın devrimi, kadın şafağı olarak tanımladığımız bir süreç başladı. Kadınların siyasetin merkezine yürüdüğü bir süreçte, askeri alanda da kadınlar politik askeri stratejinin merkezine yürüme, bu alanda da gerçek bir kadın aklı oluşturmaya dönük adımlar atıldı. Partimizin bir kadın devrimi perspektifi farklı alanlarda karşılığını buldu. Özgür alanda da belli bir biçimde komutanlık düzeyi yakalayan kadın yoldaşlarımız, Rojava topraklarında ve Medya Savunma Alanları'nda yakaladığımız toplam, partinin gelişim seyrinin alanlara yansıması biçiminde oldu. Bu düzey, asıl zeminini 4. kongremizle birlikte yakaladığımız her bir organda, her bir örgütte kendini özneleştirme düzeyi ile ifadesini buldu. Kadın yoldaşlarımız daha önce de vardı ancak elde ettiğimiz hakkın tüzüksel güvenceye alınması, askeri alanda da bu biçimleri ile karşılığını bulmuş oldu. Esasen 4. kongre sonrasında bir kadın devrimi şafağı ile birlikte her bir komünist kadının kendisi ile çarpışma düzeyinin, öğretilmiş geleneksel kadınlık yanlarına vurarak aslında özgürleşme eğiliminin bir yansıması olarak da ifadelendirmek gerekiyor.
Kadın komutanlaşması askeri alanın bir kavramı. Bunun siyasi alandaki karşılığı ne olur komünist kadınlar açısından?
"Kadın önderleşmesi" diyebiliriz. Bu alanda da yakaladığımız önemli düzeyler var. İki ayrı bağımsız alanda düşünsel ve pratik olarak uzmanlaşan, derinleşen, yoğunlaşan bir düzey var.
Geleneksel kadınlık ve erkeklik rollerini, siz kendi pratiğinizde nasıl yaşadınız dağlarda?
Bu alanlar erkek alanı olarak görülüyor. Zorun aygıtlarıyla da kadınların yıllardır uzak mesafede durduğu ya da belirli sayıda kadının muhataplaştığı bir alandı. Ama dağlar partimizin tarihi bakımından kadının özneleşmesi, iradeleşmesi ve bir güç açığa çıkarması bakımından da önemli bir yerde duruyor. Buralarda nasıl durumlarla karşılaştık? Kadını sınama halleri çok güçlü yaşandı.
Komünist erkekleri mi kast ediyorsunuz?
Evet. 20 yıllık ya da 5 yıllık mücadele tarihi olanlar; hiç fark etmiyor. Mutlaka erkek egemen aklın izleri oluyor. Mücadele tarihi olan erkek yoldaşlarımızda, 5 yıllık mücadele tarihi olan erkek yoldaşlarımızda ya da 40 yıllık. Hiç fark etmiyor. Kadını sınama, kadını tanımama, erkek varken kadını muhatap almama ya da kadını muhatap alırken, onun iradesini zayıflatacak tutumlar içine girme her zaman var oldu.
KADIN YOLDAŞLAŞMASINDAN KADIN KOMUTANLAŞMASINA
Kadınlar açısından durum ne?
Kadın yoldaşlarımız bakımından da bu alanın temel sorun alanlarından biri de erkekleşme tarzına kayma. Askeri alan serttir, komutlar, talimatlar vermen gerekir. Bu nedenle bir kadın tarzını oturtmayı hedefledik ve bu konuda önemli bir ilerleme sağladık.
Hem kendinizi var ederken erkekleşmeye karşı hem de erkek egemenliğine karşı nasıl mücadele ettiniz dağlarda?
Kadın komutanlaşmasında ve kendimizi dağlarda bir kadın iradesi olarak var etmemizde kadın yoldaşlaşması önemli bir yerde duruyor. Kadın yoldaşlaşmasının yanı sıra bu alanlarda sistemler kurduk ve sistemlerimizin gücüne yaslandık. Günlük ve haftalık tekmillerimizde, çeşitli platformlarda mutlaka gündemlerimizden biri kadın özgürlük mücadelesinin sorunları oldu. Böylece süreklileşmiş bir mücadele ortaya koyduk. Durumu doğru algılatmak bakımından kişiye göre yöntemler uyguladık. Kadın tarzı ve kapsayıcılığı ile baskı kurmayan, hükmetmeyen ve aşağılamayan bir tarzla yaptık. Erkekleşme ya da erkek tarzına karşı cins bilinci ile mücadele ettik. Askeri görüş açısının bir cins bilinci ile de buluşması gerekir. Buluşmazsa erkekleşme eğilimi başlıyor.
Akademinize gelen kadın komünistlere dair gözlemleriniz nedir? Geleneksel kadınlık rolleri nasıl yaşanıyor?
Özgüven sorunları çok fazla açığa çıkıyor. Silaha hiç dokunmamış, politikanın dışına itilmiş bir kadının bu derece bir özgürleşme eylemi içerisine girmesi, silaha dokunması, onu kullanması bakımından belli zorluklar yaratıyor. Tereddütlü yaklaşımlar olabiliyor. Dağlarda yaşamın birçok ayrıntısı var. Hakimiyetimizi geliştirdiğimiz oranda özgüven sorunlarını aşıyoruz. Hakimiyetimiz geliştiği oranda komutanlaştık. Yaşamın her anında her alanında hakimiyet, kadın ya da erkek yoldaşların yüzlerini sana dönmesine vesile oluyor. Çünkü sen orada pratiğinde komutanlaşıyorsun. Yaşamın bir bütününe hakimiyet seni özneleştiren bir yerde de duruyor. Silahı kullanmaya başladıkça da her bir kadın yoldaş, özgüvenlerini aştılar. Eğitim süreçlerinden geçen kadın yoldaşların erkek yoldaşlardan gelişimi çok daha iyi oldu. Atışlarda, vuruşlarda, eğitimlerde, yaşamla kurduğu ilişki de değişimi, dönüşümü sıçramalı bir şey yakalayan kadın arkadaşlarımız oldu.
Bahsettiğiniz tekmiller ya da birebir sohbetlerin dışında akademide kadın özgürlük mücadelesine ilişkin ne tür eğitimler veriliyor?
Her bir yoldaş ilk alana geldiğinde yönetmeliğimizi öğreniyor. Komutanlığın yönetmeliğinde belli çerçeveler çiziliyor. Cinsiyetçi üslup ve yaklaşımlardan uzak durulması isteniyor, bir çerçeve çiziliyor.
Bu yönetmelik ihlal edildiğinde, örneğin bir kişi argo, cinsiyetçi kelime kullandığında ne yapılıyor?
Öncelikle eğitim ve mücadele konusu yapılıyor. Gerektiğinde rapor ve başkaca yaptırımlar uygulama yoluna da gidiliyor. Bu şekilde ilk anda bir ilişki biçimi başlatmış oluyorsunuz. Daha sonrasında kısa derslerimiz var. Askeri eğitimlerle başlayacaksak, mutlaka kadın özgürlük mücadelesi dersleri ile temel bir giriş yapıyoruz. Kadın devrimi, cins mücadelesi, cins bilinci nedir? Erkek egemen yaklaşım ve tarz nedir? Askeri alanda bunlar nasıl karşılığını bulur? Bunlar temel tartıştığımız noktalar oluyor. Aslında bir algı ile başlamış oluyorlar. Bir kadın iradesinin kadın gücünün temsiliyetinin olduğunu görüyorlar. İlk anda karşılarında kadın komutan görüyorlar. İlk muhataplığı bilinçli olarak kadın komutan olmasını sağlıyoruz. 'Muhatabınız kadın' diyoruz. Dolayısıyla zorunlu olarak kadınla yüz yüze geliyorlar. Bu ilk muhataplık kabule zorluyor. Bir de komutanlık, gelen yoldaşların gözünde kadın ya da erkekliği silikleştiriyor. Ama bu yaşamla kurduğun ilişki de belli bir düzeyde farklılaşmaya da neden oluyor. İdeolojik politik eğitimlerde de kadın özgürlük derslerimiz var. Orada da kişilik çözümlemeleri ile erkek egemen yaklaşımlar ve öğretilmiş geleneksel kadınlığı çözümlüyoruz.
ERKEKLERE KARŞI CİNS BİLİNCİ
Hüseyin Demircioğlu Akademisi'ne gelenler arasında kadınların ağırlığı nedir?
Kadınların katılımı bakımından ilk devrelerde durum daha iyiydi. Hatta belli bir kadın ağırlığından bile bahsedilebilir. Ancak giderek kadın katılımız istediğimiz gibi olmadı. Mutlaka kadınlarımız var ancak kadın devrimi perspektifine uygun değil. Stratejik düzeyde ele alıyorsak kadın yoldaşlarımızın politik askeri alanlara gelip eğitim süreçlerinden geçmeleri, zorun aygıtlarına dokunmaları gerekiyor. Elinde silah olmasa bile onu kullanıyor olabilmek ayrı bir güven katıyor. Onu gördüğü yerde kullanabilmek güç katıyor.
KADINLARI BEKLİYORUZ
Karma akademi eğitimlerinin dışında, kadınların katılımını da artırmak için özgün kadın devreleri açmak var mı gündeminizde?
Benim hayallerimden biri kadın devresi oluşturmak. Bütünüyle kadınlardan oluşan, yaşamın tüm alanının kadınlar tarafından örgütlendiği, eğitimlerini kadınların verdiği bir devre. Bütün partili kadınların, bu araçlara dokunmaları, emin olun ki kendilerinde muazzam bir değişim yaratacak, gizli kalmış yeteneklerin de açığa çıkmasına vesile olacak. "Yapamam, edemem, koşamam, yürüyemem" diyen kadın yoldaşların, en fazla güçlenerek çıktığı bir alan burası. Her bir genç kadın yoldaşların mutlaka bu özgür topraklara dokunması gerekiyor. Sadece MLKP'li kadın yoldaşlarımızı değil, iradeleşmek isteyen ve kendinde yeniyi yaratmak isteyen devrimci kadınlara da akademimizin açık olduğunun bilinmesini istiyoruz. Deneyimlerimizi kadınlarla paylaşmaya hazırız.
Özgecan'ın katledilmesinin ardından yapılan bazı eylemlerde kadınlar "kızıl sopalarla" alanlara çıktı. Kadınlar, kendilerini katillerden nasıl koruyacaklarını tartışmaya başladılar. Özetle özsavunma kadınların gündemine girdi. Özsavunma nedir? Kadın özgürlük mücadelesi, özsavunmayı kentlerde nasıl kullanabilir?
Özsavunma, kadına dönük şiddetinin ayyuka çıktığı, her gün 4-5 kadının katledildiği bu topraklarda bizim çok daha acil bir şey. Bunu ne parlamenter değişimlerle elde edebiliriz. Bu çok daha köklü bir şey, güncel olarak çözülebilecek bir sorun değil. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken aslında kendi savunmamız. Belli bir mücadele demokratik zeminde yürütülebilir ancak esas çözüm oralarda değil. Kızıl sopalı kadınlar çıktı, cezalandırma biçimleri uygulandı. Bunları çok önemsiyorum. Bunların yaygınlaşması ve sistemleşmesi gerekir. Emsal oluşturmak gerekir. Kadınların kendi iradesini, kendi gücünü, kendi birleşik mücadele hattını oluşturabilirse, buradan kolektif mücadele yürütürse kadınların hayatı güvence altına alınabilir. Kadınlar buralara geldiklerinde eğitim aldıklarında kendilerini savunabilecek her şeyi kullanabilecek düzeye gelebilir. Bıçak, sopa, silah kullanabilir. Taşı bile istediğimizde kendimizi korumak için silaha dönüştürebiliriz. Kadın birimleri tarafından politik askeri eylemler gerçekleştirilebilir. Bu konuda da yaratıcılıklar çok önemli yerde duruyor. Örnekler oluşturarak da yürümek gerekiyor. Buradan da kızıl sopalı kadınları selamlıyorum.