‘Kripto Erdoğancı’ ulusolcular maskelerini arsızca indiriyor!

CHP içindeki “ulusolcular”, Soylu’nun polisi, Fidan’ın MİT’i ve tüm derin devlet İmamoğlu’nun görevleri gaspedilen Amed, Wan ve Mardin belediyesi eşbaşkanlarını ziyaret etmesine karşı “alternatif” yaratmaya yelteniyor.

“Ulusolcular” harekete geçti.

Amaçları Kayyım darbesine karşı Türklerle Kürtlerin dayanışmasını dinamitlemek.

Sözcü Gazetesinde Soner Yalçın adındaki köşebaz 5 Eylül tarihli köşesinde “önce Hacire ana, sonra Ayşegül ana ve Fevziye ana çocuklarının dağa kaçırılmasını protesto etmek için HDP önünde oturma eylemi başlattı” diye yazdı.

Yazısını şu cümleyle sonlandırdı: “Bugün Sivas Kongresini savunmak demek, Diyarbakır’da Kürt analarının yanında olmak demektir.”

Belli ki, CHP içindeki “ulusolcular”, Soylu’nun polisi, Fidan’ın MİT’i ve tüm derin devlet İmamoğlu’nun görevleri gaspedilen Amed, Wan ve Mardin belediyesi eşbaşkanlarını ziyaret etmesine karşı “alternatif” yaratmaya yelteniyor, verdiği mesaj açık: “Erdoğan darbesine karşı iradelerini sunmak için direnen beyaz tülbentli binlerce Kürt anasıyla dayanışma içinde olmayın, Soylu’nun Kayyım darbesine karşı tepkileri bastırmak, sonuçta HDP’yi kapatmak amacıyla örgütlediği on-onbeş kadınla birlikte Erdoğan’ın darbesine destek verin.”

Yazı psikolojik savaş yazısıdır ve bunun “demokrasi diline” tercümesi de işte yukarıdaki gibidir.

Soner Yalçın Perinçek’in Sözcü Gazetesi’ndeki “beşinci koludur”. Patronunun “HDP’yi kapatın” çağrısının gereğini yapan bir “kripto Erdoğancı”dır.

Soylu’ya alet olan ailelere gelince...

Eğer gerçekten evlatları kaybolmuş ise, onların akıbetlerini HDP’den değil, Soylu’dan öğrenmelidirler. Amed kontrgerilla tarafından kaybedilmiş binlerce Kürt gencinin mezarlarıyla doludur. Bu bir.

İkincisi, eğer evlatları gerçekten gerillaya katılmışsa, onları ismen açıklamalı ve evlatlarının “kaçırılmış mı yoksa gönüllü olarak dağa çıkmış mı” olduğunu bizzat evlatlarına sormalı, bu amaçla PKK’ye başvurmalıdır.

Üçüncüsü, hem ülke içinden, hem de uluslararası kuruluşlardan bir heyetin Kandil’e gitmesi, “kaçırıldığı” söylenen çocuklarıyla görüşmesi ve elde edilen sonucu açıklaması için gerekli girişimlerde bulunmalıdır. Bunu yapmak yerine “çocuklarımızı HDP kaçırdı” iftirasıyla faşist rejimin HDP’yi kapatmasına alet olacaklardır.

Dördüncüsü, “kaçırılan” Kürt genci gerilla olamaz. Çünkü gerilla, Türk devletinin askere aldığı Kürt gençleri gibi kışlalara kapatılmış değildir. Gerilla dağlarda özgürdür. Türk ordusuna “zorla”, “kanun zoruyla” alınan Kürt gençleri, dağlarda gerilla gibi “üç-dört” kişilik timler halinde dolaşmamakta, tepelerde kurulmuş, yer altında on-onbeş metre derinlikte, yüzlerce askerin arasında tutulmaktadır. Bu Kürt gençleri, isyan etseler de bu “kalekol zindanlarından” ölümü göze almadıkça kaçamaz. Gerillaya gelince... Üç kişilik tim içinde, elinde kaleşnikof ve bombalarla araziye çıkan bir gerilla, eğer burada “kaçırılarak, zorla” tutuluyorsa, timin iki mensubunu ekarte edip soluğu “çocuğum kaçırıldı” diyen ailenin evinde alır. Ama almıyor, çünkü kaçırılmamış, özgür iradesiyle gerillaya katılmıştır.

Beşincisi, zorla askere alınan, gitmeyince “asker kaçağı” olarak yakalanan nice Kürt gencinin “sözde kaza kurşunuyla” infaz edildiğini de bu aileler, infaz edilen gençlerin ailelerinden öğrenmelidir. Ve şunu da bilmelidirler: Zorla askere alınan Kürt gençleri, gönüllü olarak silaha sarılan kardeşlerini öldürmekle görevlidirler ve bu “görevi” yaparken nicesi canından olmaktadır.

Bu kadarı yeter.

Soner Yalçın gibiler, CHP’de yeşeren demokratik eğilimin şah damarını kesmekle ve İyi Parti’nin “Kürt karşıtı” genlerini harekete geçirmekle, böylece Erdoğan-Bahçeli rejimine karşı “demokratik ittifak” eğilimini doğmadan öldürmekle görevlidirler.

Bunlar “kripto Erdoğancı”dırlar.

Nitekim, Soner Yalçın 6 Ağustos tarihli yazısında, İslam alemindeki bir “tartışma”dan hareketle Erdoğan’ı Hz. Muhammed’e, Babacan ve Davutoğlu’nu da Hz. Muhammed’e “suikast” yaptığı “rivayet” edilen Halife Ömer ve Ebubekir’e benzetmiştir. Onun yazdığına göre Peygamber, bir ayette bu suikastten söz etmiş, fakat suikastçı Ömer ve Ebubekir’in isimlerini vermemiş, bu “sırrı” mezara götürmüştür.

Soner yazısını “Erdoğan da sırlarını mezara mı götürecek” diye bitirmiştir.

Çok açık: Derin devletin uzantısı köşebazlar harekete geçmekle kalmamış, neredeyse Erdoğan’ı Hz. Muhammed’e, Babacan ve Davutoğlu’nu da Peygamber’e suikast yaptığı söylenen Ömer ve Ebubekir’e benzetmiştir.

Böylece Alevilere "Erdoğan'a destek verin" demeye getirmiştir.

Erdoğancılık yolunda daha ne yapabilir ki?