Kurşun işlemeyen fikirler tutsak edilebilir mi?

Kurşun işlemeyen fikirler tutsak edilebilir mi?

Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi'nin 6 Nisan 1909'da Galata Köprüsü'nde kurşunlanmasıyla yere damlayan kanın lekesiyle biriken tarihindeki utancı silemeyen Türkiye'de aradan geçen 104 yılda değişen bir şey yok. Dünün kurşun ve bombası, bugünün hapis ve güvencesizliğiyle sürüp giden utanç öyküsüne rağmen biliyoruz ki, kurşun işlemeyen fikirler, asla tutsak edilemez..!  

Basın emekçilerine yönelik baskı, tutuklama, sansür, öldürme gibi yıldırma ve susturma çabaları yüz yılı aşkın süredir devam ediyor. 6 Nisan 1909’da yani 104 yıl önce bugün, Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi’nin öldürülmesiyle başlayan gazeteci cinayetleri Sabahattin Ali’ler, Çetin Emeç’ler, Abdi İpekçi’ler, Uğur Mumcu’lar ve Metin Göktepe’ler ile sürüp gitti. Kendileri için bir mezarlık ve hapishane olan Türkiye’de gerçeğin ve adaletin peşinde yürüyen gazeteciler-basın emekçileri, inatla ve ısrarla kalemlerinden damlayan mürekkebi doğrulukla yoğuruyor. Halktan yana bir tavırla topluma taşıran basın emekçileri, yıldırılmak ve susturulmak amacıyla dün katliamlarla, kurşunlarla, bombalarla susturulmamaya çalışılıyordu. Günümüzde ise AKP, direkt müdahale edip işten çıkarmalarla, cezaevleriyle, davalarla ve sansürle yıldırıp, baskının karanlığında eritmeye çalışıyor. 

1990’larda gazetecilik ve basın alanında ortaya çıkan özgür Kürt basın tavrı ve geleneği, Türkiye tarihinin en vahşi ve barbarca uygulamalarına maruz bırakıldı. Cengiz Altun, Hafız Akdemir, Musa Anter, Ersin Yıldız, Hüseyin Deniz, Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu gibi onlarca özgür Kürt basın emekçisi gazeteci kurşunlandı, kaybedildi, bombalandı. Özgür Kürt basını üzerindeki bu şiddet ve yıldırma politikası 1990'daki OHAL'li yıllarında daha da katmerleşti. Agos Gazetesi’nin kurucusu, yayın yönetmeni ve başyazarı olan Hrant Dink, egemenlerin yok ederek yıldırma ve bitirme girişimlerinin en son örneği oldu. 

GAZETECİ TUTUKLAMADA ZİRVE AKP'NİN 

Bugün kurumsallaşmış bir kimlikle birçok alanda yayın hayatını sürdüren özgür Kürt basını, iktidarlar için ciddi bir tehdit olması yüzündendir ki bugün onlarca Kürt gazeteci demir parmaklıklar ardında. gazetecilerin sesini kısmaya çalışan bir zihniyetin ürünü olan AKP, Türkiye’nin yakın tarihinde gazetecilere yönelik tutuklama furyasıyla damgasını vurdu. “Ya yanımdasın ya karşımdasın” diyerek gazetecileri ayrıştıran ve “dokunanı yakan” AKP, Türkiye tarihinde en fazla gazeteci tutuklayan iktidar olarak tarihe geçmeyi başararak, bu utancın zirvesindeki isim oldu. Her türlü baskıyla korku cenderesine alınmak istenen halktan ve haklıdan yana gazetecilerden özellikle muhalif kimliği olanlar daha da etkin bir baskı şiddetiyle yüz yüze. 

YANILGI SIRANIN KENDİNE GELMEYECEĞİNİN DÜŞÜNÜLMESİ

AKP iktidarıyla birlikte basına yönelik baskı, şiddet ve hukukla ilgisi olmayan tutuklama yöntemleriyle gazetecilerin susturulmasına dönük politikalar da ivme kazandı. Basını kendi çıkarları doğrultusunda kontrolünde tutmak amacıyla muhalif olanları tasfiye eden AKP, kendi kalemşörlerini yaratıp, basını bu minvalde içi boşaltılmış bir konuma getirmeyi hedefliyor. Bunun için kendisine yakın medya kartellerinde çalışanları da patronları aracılığıyla işlerinden edebiliyor. Son yıllarda Banu Güven, Nuray Mert, Hasan Cemal gibi gazetecileri de bu potada eriterek, kendinden olmayana nerede olursa olsun baskısından nasibini eksik etmiyor. AKP, dün kurşunla susturulmaya çalışılan bir geleneğin sürdürücüsü olarak bugün de hapisle ördüğü baskısını, bir de iş güvencesini ortadan kaldırmakla "kulaklara küpe" ediyor!

GAZETECİ MEZARLIĞI

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) verilerine göre ise 65 gazeteci hayatını kaybetti. Ancak bu listenin dışında kalan onlarca gazeteci bulunuyor. Özellikle Özgür Gündem gazetesini OHAL’li dönemlerde dağıtan birçok gazete çalışanı/dağıtımcısı da katledildi. Yine cezaevinde gördüğü işkence sonucu Yürüyüş dergisi çalışanı Engin Çeber de katledilenler arasında yer alıyor. 

HİÇBİR CÜMLE YARIM KALMAZ

Sessizlerin avazındaki, unutulmuşların suretindeki umudu büyüterek bu bedelleri ödeyenlerin yüzü suyu hürmetine süren bu yürüyüşün neferleri olarak diyoruz ki; özgürlük ve adalet için sokağın tozunu yutan basın emekçileri olarak katlanmaya değer alnımızın ak cefasıyla tamamlıyoruz yarım kalan cümleleri. Ve biliyoruz ki, kurşun işlemeyen fikirler, tutsak da edilemez..!