‘Kürt siyasi mahpus cenazeleri bile çok yoğun bir abluka altında’

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, işlemeyen adalet sisteminin ve her geçen gün artan antidemokratik ortamın cezaevlerine yansımasının daha sert olduğunu söyledi.

İşkence haberleri, şüpheli ölümler, infaz ertelemenin olmaması sonucu hayatını kaybeden tutsak… Zindanlardaki sorunlar tek bir başlıkla ele alınamayacak kadar fazla. Dosyanın üçüncü bölümünde konuştuğumuz HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, bu sorunları tek tek sayarken ortaya çığ gibi büyüyen felaket tablosu çıkıyor.

AKP-MHP iktidarının antidemokratik uygulamalarının dışarıda arttıkça hapishanelerde daha şiddetli hissedildiğini kaydeden Gergerlioğlu, iktidarın bu sorunları görmezden geldiğinin de altını çizdi. Bu görmezden gelmenin özellikle siyasi tutsakları dize getirme olduğunu da belirten Ömer Faruk Gergerlioğlu ile konuştuk.

Son olarak Silivri Cezaevi’nden gelen işkence ve ölüm haberlerinin yanı sıra zaten uzun zamandır devam eden bir sorun var. Bu meseleye öncelikli olarak nasıl bakmak lazım?

Cezaevlerinin sayısı her geçen gün artıyor. Bunlar da ihlallere yol açıyor. Bir de dışarıdaki antidemokratik ortam arttıkça içerisi de aynı oluyor. Hatta bu durum cezaevi olunca daha kötü bir şekilde kendini gösteriyor. Bir pervasızlık ve ‘Ben istediğimi yaparım, kimse bana bir şey soramaz tavrı.’ ‘Bizim reisimiz Avrupa'ya rest çekiyor. O yüzden biz kimseye hesap vermeyiz. Avrupa da uluslararası alanda bizi sorgulayamaz gibi’ bir tavır olunca bu ihlaller içerideki mekanizmalarla örtülüyor.

Hatta bakanlıklar, meclis insan hakları komisyonu ve meclis başkanlığı, yürütme hepsi bu ihlalleri örtmekle meşgul. Yalan yanlış açıklamalar yaparak örtüyorlar. En başta tabii ki Türkiye'de adaletin olmaması dolayısıyla ha bire insanlar çok rahat bir şekilde tutuklanıyor. Adil olmayan yargılamalarla mahkum ediliyor. Yerel, istinaf mahkemeleri ve Yargıtay’daki kararları da artık herkes biliyor. Az buçuk adil işleyen bir Anayasa Mahkemesi kalmış durumda memlekete. Bundan dolayı da herkes cezaevlerine giriyor.

Şu anki tablonun sebeplerinden biri olarak cezaevleri sayısının arttığını ifade ettiniz. Peki, bu durum neye yol açar?

Şu anda 314 bin mahpus ve 383 cezaevi var. Ayrıca bu sene 37 yeni cezaevi yapılıyor. 2024 yılında da 500 bin kapasiteye ulaşmaya çalışıyorlar. Yani bu yaptıkları bile yetmiyor, daha fazlasını yapmaya çalışıyorlar. Zaten bu kalabalıktan dolayı birçok ihlaller oluyor. Dünyada da sayı anlamında ikinci durumdayız şu anda. Rusya'dan sonra ikinciyiz. O da kıl payı. 71 bin kapasiteye 314 bin kişi koyarsanız ve her geçen gün artarsa ne yapmanız gerekir? Adalete dönmeniz gerekir ama biz böyle söylediğimizde onlar ‘Cezaevinde fazlalık mı var? Tamam, o zaman yeni cezaevi yapalım’ diyerek çözüm bulduklarını sanıyorlar. Bu da durumu daha da trajikleştiriyor. Çünkü bu kafayla yeni cezaevi yaptıkça orası da doluyor. Tabii cezaevleri de memlekete büyük bir yük getiren kurumlar aslında. Örneğin çok pahalı bir inşaatı var, demir beton oranı çok yüksek kullanılıyor. Ama hiç umurlarında değil çünkü ihaleler yandaşlara gidiyor. Yine yandaş partilerden il, ilçe örgütlerinden AK Partili, MHP’li gençleri dolduruyorlar, infaz koruma memuru olarak. Kurdukları şehirlerde o insanlara bir gelir kapısı oluyor. Herkes orayı bir gelir kapısı olarak görüyor. Yozgat AKP Milletvekili, zamanında ‘şehrimize bir de cezaevi kazandırdık’ diye seçim broşürü hazırlamıştı.

Bahsettiğiniz bu tablo da ihlallere daha çok zemin hazırlıyor haliyle…

Elbette cezaevlerinde şu an 50 bin fazlalık var. Bu da çok daha büyük bir dengesizliğin olduğunu gösteriyor. Burada tabii sağlık hakkı ihlalleri ön plana çıkıyor. Çünkü sağlıksız bir ortamda yaşayan insanlar bunlar. Hastaysa daha da hasta oluyor. Kronik hastalıklar, psikolojik hastalıklar, travmalar, fizyolojik travmalar ileri derecede artıyor.

Bir sürü ihlal yaşanıyor kitap, yayın hakkı, gazete hakkı, sohbet etme hakkı, spor hakkı, sağlıklı beslenme hakkı ve benzeri gibi birçok hak ihlali oluyor. Ve hatta ailelerine yakın bir cezaevinde bulunma hakkı da gasp ediliyor. Batman'dakini Tekirdağ'a verirseniz aileleri de mahvederseniz. Haliyle bu ortam hastalıkları ortaya çıkarıyor.

Son dört ayda bizim 24 ölüm tespitimiz var. Hasta yaşlı mahpuslarda kanser ve diğer hastalıklardan dolayı ölümler ön planda. Ama bu arada genç hasta ölümleri, genç mahpus ölümleri de maalesef artıyor. Son aylarda bayağı bir genç mahpus öldü. Bu da tedirgin edici. Bunlar bir çaresizlik ve tükenme halini de gösteren ölümler. Yani kimisi kalp krizi, kimisi intihar, kimisi tam nedeni belli olmayan ölümler… Maalesef böyle devam edip gidiyor. Bunların çoğu şüpheli ölümler tabii. Eğer ki intiharsa bir insan niye intihar eder? Psikolojik travmaya girmiştir. Önemli bir travmaya yaşadığı için hayatına son vermek istemektedir ve bir yolunu bulup intihar eder. Hapishaneler bunu tetikleyen yerler. Zaten Silivri’de mahpusların da ifadeleri yansıdı, teşvikler bile olmuş. Özetle bir gerilim ya da çatışma oluyor ve sonuçta insanlar bir şekilde hastalanıyor.

Tabii bunun yanı sıra hasta, yaşlı mahpus doğru dürüst tedavi edilmemiş, teşhis gecikmiş, tedavi gecikmiş, infaz erteleme alması gerekirken o gecikmiş. Bunlar da ölümlere ve hastalıklara yol açıyor. Erteleme alsa bile mahkemeye ‘hayır bu mahpusu biz damgaladık, çıkarmayız’ demiş. Örneğin yoğun bakımda yatan bir hasta vardı; Yusuf Pekmezci. İstanbul'da ATK bile insafa geldi; dedi ki tamam infaz erteleme alsın. Fakat mahkeme bırakmadı. Böyle vicdansızca işler çok yapılıyor. İki gün sonra da öldü bu adam.

Son ölümler içerisinde özellikle Kürt siyasi tutsakların cenazelerine uygulanan bazı yaptırımlar oldu. Tümü hukuka aykırı bu yöntemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cenaze aracı verilmeyen bir iki tane oldu. Mesela biri Garibe Gezer’di. Bir de Mehmet Sevinç için verilmedi. Hatta bu insanların cenazelerini bile yıkamak istemedi görevli imam. Aileler fahri imamlarla bunu yerine getirmeye çalıştı. Bilhassa Kürt siyasi mahpus cenazeleri çok yoğun bir abluka altında. Polis baskısı altında cenazeler kaldırıldı. Araba verilmiyor, binlerce polis geliyor, insanlar neye uğradığını şaşırıyor. Cenaze sahipleri acı yaşarken bir de böyle inanılmaz bir polis baskısıyla karşı karşıya kalıyor. Bu çok büyük bir öfkeye neden oluyor.

Mesela Mehmet Sevinç'in Kocaeli Darıca'daki kızıyla görüşmüştük. Bu kadar yoğun bir baskı, araba vermeme, cenaze namazı kıldırmama, mezarlıktaki töreni engelleme gibi hadiseleri görüp şöyle üzücü bir cümle söylemişti: “Keşke ben babamı havaalanında aldığım zaman onu yakıp küllerini bir kavanoza koyup yanıma alsaydım da bir cenazeyi toprağa vermek için bu kadar skandal yaşamasaydık.” Yürek yakan bir cümleydi. Bu tamamıyla düşman ceza hukuk muamelesi, maalesef yoğun bir şekilde var.

Ayrıca artık bu tür bazı cezaevlerinde açlık grevi haberleri alıyoruz. Son olarak Silivri'de cezaevindeki hadiseleri duyduk. Daha hala doğru dürüst bir açıklama yapılmadı. Mahpuslar başka cezaevine nakledildi. Bütün bunlar konusunda tatminkar açıklamalar yapılmadı.

Tabii bu ortamın oluşması bir yanıyla siyasi mahpuslara karşı kullanılan bir sindirme politikasına da dönüşmüş durumda. Buna dair neler diyeceksiniz?

Tabii siyasi olarak da aşırı bir cezalandırma, sindirme politikası sonucunda yapılıyor bunlar. Ayrıca siyasi mahpus açısından da biz birinci ülke durumundayız. Şu anda dünyada toplam benim bildiğim 300 bin siyasi mahpus var. Biz de sanırım 70-80 bin siyasi mahpus var şu anda. Dünya toplamına bir bakın bir de Türkiye'deki sayıya. Bu noktada da maalesef ki bayağı bir öndeyiz. Apaçık bir şekilde kitleler halinde insanları cezaevine koyuyorsunuz ve bu elbette yeni yeni sorunlar anlamına geliyor. Oldukça yoğun bir cezaevine atma faaliyeti var birisi düşüncesini söyledi mi? Yazı mı yazdı? Siyasi olarak cezalandırılıyorsunuz.

Elbette bütün mahpuslar siyasi değil. Bir kısmı da adli uyuşturucu, hırsızlık, cinayet vs. Burada da uyuşturucu suçları çok dikkat çekiyor. Oldukça ön planda. Bu da sosyoekonomik bir de sosyokültürel bir felaketin yansıması. Siyasal politikalardan çok da uzak bir yerde değil. Çünkü o gençleri sahipsiz bırakırsan, eğitemezsen, işsiz güçsüz kalırsa gençler olacağı bu. Bu politikaları üretemezsen, üretimi sağlayamazsan, bu çocukları istihdam edemezsen sonuç bu olur. Tüm bunları da iktidardan bağımsız düşünmemek lazım.

YARIN: Yaşanan hak ihlallerinin dışarıya yansıyabilmesi için mahpus ve ailelerin başvurması gereken yolları anlatan Avukat Destina Yıldız, etkili bir soruşturma yürütülmezse olayların üstünün kapatıldığını vurguladı.