Kürt soykırımı - Hüseyin Ali
Saray Gladyosu, tüm faşist müttefikleriyle birlikte Kürt halkına karşı bir soykırım politikası yürütmektedir...
Saray Gladyosu, tüm faşist müttefikleriyle birlikte Kürt halkına karşı bir soykırım politikası yürütmektedir...
Şu anda Kürdistan’da yürütülen saldırılar sadece PKK’ye, Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve gerillaya yönelik değildir. Kuşkusuz Kürt’ün en dinamik güçleri tasfiye edilmek isteniyor. Ancak yürütülen saldırılar bunun çok çok ötesindedir. Saldırılar, Kürtlük için mücadele edecek bir toplum bırakmama amaçlıdır. Kürt’ü tümden yok etmeden kendilerine yönelik direnişin bitmeyeceğini bildiklerinden şimdi kök kazıma savaşı yürütüyorlar. Kürdistan’ın paytaxtı olarak bilinen Amed’in kırsalında yürütülen saldırılar tamamen kök kazıma harekatıdır. Hintkenevirlerinin kökünü değil, Kürt’ün kökünü sökmeyi hedefliyorlar. Bunu böyle anlamayan Kürt tarihi bir gafleti yaşıyor demektir.
Türk devleti için Kürt’e ait hiçbir şeyin ne değeri, ne anlamı vardır. Soykırıma uğratılmak için Kürt’e ait her şey ortadan kaldırılmalıdır. Filistin’de sadece bir şehrin birkaç sokağı vurulduğunda bağıran çağıran AKP iktidarı, şimdi Gazze’nin nüfusundan daha fazla olan yerleşim yerleri yakılıp yıkıldığında bu normal görülüyor. Kürt halkının şehirlerde yüzlerce yıldır ortaya çıkardığı birikim ve değerler yakılmış, yıkılmıştır. Türkiye ya da dünyanın başka yerinde bir devlet bunu yapsaydı dünya ayağa kalkardı. Ama Kürt’e yapıldığında normal görülüyor, ses çıkarılmıyor.
Kürdistan’da ormanlar ve tüm doğa sanki normal bir şey yapılıyormuş gibi yakılıp yıkılıyor. Kürdistan’ın doğası yakılarak Kürdistan yaşanacak yer olmaktan çıkarılmak isteniyor. Kürt insanını öldürmek zaten AKP iktidarı zamanında sıradan olaylar haline gelmiştir. AKP iktidarında asker, polis ve kontraların öldürdüğü insanların kimler olduğu ortaya konulsa, Kürt insanını öldürmenin en kolay iş haline getirildiği görülür.
Türk devleti öldürüyor, yakıyor, yıkıyor ve Kürdistan’ı yaşanmaz hale getirerek insansızlaştırmayı amaçlıyor. 2014 yazında hazırlanan çöktürme planı, 2014 30 Ekim tarihindeki MGK’da alınan savaş kararı, Dolmabahçe Mutabakatı’nın reddedilmesi, Kürt Halk Önderi’ne ağır tecrit uygulanması, 7 Haziran 2015 seçimlerinin yok sayılması, 24 Temmuz 2015 tarihinden bugüne yürütülen topyekün savaş ve sonrası gerçekleşen tüm uygulamalar, Kürt hakkında verilen soykırım hükmünün aşamalarıdır. Daha şimdiden Tayyip Erdoğan, Saray Gladyosu ve faşist müttefikleri soykırım suçundan yargılanıp cezalandırılacak düzeyde ağır suçlar işlemişlerdir. Şu anda Tayyip Erdoğan da Ermeni Soykırımı’nı yaptıran Enver Paşa gibi bir soykırımın suçlu şefi haline gelmiştir.
AKP faşizminin uygulamaları, bir halka uygulanan baskı ve zulüm olmaktan çıkmış, bir soykırım saldırısı haline gelmiştir. Tabii ki bir halk bir günde buharlaşıp soykırıma uğramaz. Ama şu anda Kürt’e yapılan uygulamaların tümü soykırım amaçlıdır. Zaten Kürt’e yönelik uygulanan soykırım bilinçli olarak zamana yayılmış bir biçimde planlanmıştır. Eğer birkaç ay veya birkaç yılda soykırım tamamlanmıyor diyerek Kürt’e uygulanan soykırım gerçeği görülmezse, başta Kürtler olmak üzere herkes kendini kandırıyordur.
Şu anda Kürt’e yönelik yapılan uygulamalar dört dörtlük soykırım uygulamalarıdır. Türk devleti I. Dünya Savaşı koşullarında Ermeni Soykırımı’nı gerçekleştirmişti; Ortadoğu’da yoğunlaşmış III. Dünya Savaş ortamında da Kürt’ü halletmeye çalışıyor. Eğer amaç bu olmasaydı son bir yıllık uygulamaları hiçbir siyasi iktidar yapamazdı. Şimdi tüm Kürt düşmanları, Tayyip Erdoğan kişiliğinde tam bir soykırımcı şef bulmuşlardır. İktidar hırsının yarattığı böyle hastalıklı, kompleksli birisi bulunmadan da soykırım yaptırmak kolay değildir. Çünkü soykırım suçunu her kişilik üstlenmez, omuzlamaz. Tayyip Erdoğan, Kürt soykırımını yapmayı seve seve üstlenmiştir. Öyle ki, Kürt soykırımından zevk almaktadır. Her gün Türklüğün büyüklüğünden, Türk büyüklerinin ismini bir yere vermekten, tarihten, gelenekten söz ederken şovenist huşu içinde Kürtlüğü yok etme gururunu dışa vurmaktadır. Son günlerde şöyle gururlu olalım, şöyle onurlu olalım derken kast ettiği budur. İşte Kürt’e yönelik tüm uygulamalar da bu ruh haliyle yapılmaktadır.
Tüm Kürtler Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosunun Kürt soykırımının karargah ekibi olduğunu görmelidir. Şu anda Kürtleri soykırıma uğratmak isteyen güçlerin kullandığı karargah bin bir odalı Beştepe’dir. Türkiye’de iktidar olmak isteyip de Kürt sorununu çözme politikası olmayanların bu rolü üstlenmekten başka bir şansı yoktur. Ya iktidardan vazgeçilecektir, ya da Kürt soykırımı politikasının uygulayıcısı olunacaktır. Tayyip Erdoğan ve çevresindekilerin iktidar hırsları hastalık düzeyinde olduğundan, soykırım karargahı haline gelmeleri de anlaşılırdır. Kürt Halk Önderi, sürekli darbe mekaniğinden söz etmektedir. Kürt sorununun çözümsüzlüğünün kaçınılmaz sonucu bu darbe mekaniğinin parçası olmaktır.
Kürtler üzerinde soykırım var. Bu cümleyi bin kere haykıracak kadar var olan gerçeklik budur. Bu açıdan tüm Kürtler aralarında siyasi görüş, sosyal statü, yol, yöntem ve tarz konusunda şu bu farklılıkları bir tarafa bırakıp bu soykırıma karşı ortak tutum ve mücadele içine girmelidirler. Bu soykırıma karşı yürütülecek mücadelede herkes bir biçimde yer almalıdır. Kürt soykırım uygulaması altındayken şu görüş farklılığım, şu tarz farklılığım demenin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Kürt soykırıma uğradığında hiç kimsenin şu bu görüş farklılıklarının bir anlamı kalmayacaktır.
Kürtlerin böyle ağır bir soykırım saldırısıyla karşı karşıya kalmasının nedeni, Kürt’ün Bakur, Rojava, Başur ve Rojhilat’ta güçlenmesidir. Bu nedenle AKP iktidarı içeride tüm Kürt düşmanlarını yanına aldığı gibi, şimdi de Ortadoğu’da tüm Kürt düşmanlarını yanına alıp bu soykırım saldırısını bölgesel hale getirmek istemektedir. Kürt’ün büyük kazanacağı görüldüğü için tüm Kürt düşmanları bir araya gelip soykırım saldırısı içine girmişlerdir. Tüm Kürtler yürütülen saldırının altındaki bu gerçeği çok net görmelidirler.
Şu anda tam da Kürtlerin birlik olma zamanıdır. Kürtler bu dönemde birlik olmayacak da ne zaman birlik olacaklardır? Kürtler bu dönemde birlik olduğunda hem bu soykırımın önüne geçeceklerdir, hem de siyasi görüşü ve sosyal statüsü ne olursa olsun hep birlikte büyük kazanacaklardır. Bu birliğin ilk pratiği olarak Kürdistan’ın paytaxtı olan Amed’e yönelik saldırıya karşı ortak mücadele içine girilmelidir. Kuşkusuz Kürt soykırımını tamamlamak için Türkiye’deki demokrasi güçleri de ezilmek istenmektedir. Bu nedenle soykırıma karşı mücadele Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte yürütülmelidir. Zaten bugün Türkiye’yi demokratikleştirmekle Kürt halkını özgürleştirmek diyalektiği bir bütünlük haline gelmiştir.