Kürt Halk Önderinin İmralı’dan verdiği mesajlar tartışılıyor. Önder Apo, Kürt sorunu çözülmezse yüz yıl daha savaş sürer demiştir. Burada mesaj Türk devletinedir. Kürtleri teslim alamazsınız, amacınıza ulaşamazsınız, ne düzeyde saldırırsanız saldırın, Kürtler yüz yıl da olsa direnir demiştir. Bunu Türk devletinin son zamanlarda “ezeriz, bitiririz” biçimindeki bağırışlarına, çağırışlarına karşı söylemiştir. Çünkü bu Önderlik nasıl bir Kürt halk gerçekliğinin ortaya çıkarıldığını çok iyi bilmektedir.
Tayyip Erdoğan artık psikolojik bir vaka haline gelmiştir. Şimdiye kadar rakiplerini hep saf dışı etmesi ve son başarısız darbe girişimiyle birlikte kendisinde bir ego patlaması olmuştur. Kendini ne derse onun olacağına inanan ruhani bir kişilik olarak görmeye başlamıştır. Bu ruh haliyle on yıllardır hiçbir iktidarın ya da genelkurmayın başaramadığını ben başaracağım saplantısı içine girmiştir. Her gün 1990’lı yılların kirli savaş başbakanı Tansu Çiller gibi “ya bitecek ya bitecek” diye bağırmaktadır. Böyle bir kompleks içine girmiştir. Kafasını PKK kayasına vurup vurup parçalayana kadar bu kompleksten kurtulamayacağı anlaşılmaktadır. Bu gerçeklik savaşın bir dönem daha çok şiddetli geçeceğini gözler önüne sermiştir. Bu nedenle Kürt halkı ve demokrasi güçleri böyle bir savaşa göre hazırlanmalıdırlar. Bu kompleksli faşist diktatörün kafasını parçalayacak düzeyde bir mücadelenin gösterilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Kuşkusuz savaşın sürmesini kaçınılmaz hale getiren Kürt inkarcılığıdır. Zaman zaman Kürt vatandaşlarımız ve kardeşlerimiz denilse de, bu sadece Kürtlerin üzerinde uygulanan soykırımcı sömürgeciliğin üstünü örtmek içindir. Kürtlerin bu gerçeği görmesini önleyip kendilerine karşı savaş içine girmesini engellemek istemektedirler. Yoksa her gün tek millet, tek vatan ve tek devlet diyerek Kürtlerin ve Kürdistan’ın varlığını tanımadıklarını; Kürtlerin kendilerini yöneteceği özerklik gibi hiçbir statüyü kabul etmeyeceklerini ortaya koymaktadırlar. Zaten işbirlikçi ya da aptal olan Kürtler dışında tüm Kürt halkı bu gerçeği görmektedir.
AKP iktidarı ve tüm faşist müttefikleri her yol ve yöntemi kullanarak Kürt halkının Özgürlük Mücadelesini ezmeyi önlerine koymuşlardır. Bunun için valilere, kaymakamlara “anayasa ve yasalara takılmayın, ne gerekiyorsa onu yapın” talimatı vermektedirler. Olağanüstü Hal ilan ederek tüm bu uygulamaları hukuki mevzuattan kurtularak yapmayı hedeflemişlerdir. Zaten “hiçbir dış anlaşma ve evrensel normlar bizi bağlamaz, bizler Kürt soykırımı yapacağız, herkes de buna göz yummalı” demektedirler. Dünyaya Kürt soykırımını kabul etmesini dayatmaktadırlar. Kürt soykırımını kabul eden anlaşma ve ilişkileri kabul ederiz, bunu kabul etmeyen hiçbir anlaşma ve ilişki bizi bağlamaz diyorlar. Zaten şimdiye kadar gerçekleştirdikleri tüm anlaşmaları da Kürt soykırımını tamamlamak için yapmışlardır. NATO’ya da, Avrupa Birliği’ne de, başka uluslararası kurumlara da bunun için girmişlerdir. Özcesi dış dünyayı da bu kirli amaçlarına alet etmek istemektedirler. Şimdiye kadar da bu tür ilişkilerini Kürtleri soykırıma uğratma konusunda kullanmışlardır. Uluslararası güçler Kürt soykırımına eskisi gibi destek vermeyince, eleştirince öfkelenmektedirler. Hatta dış dünyaya kabadayılık yapmaktadırlar.
Zaten şimdi nasıl ki içeride Kürt düşmanlarıyla ittifak kurmuşlarsa; dışarıda da Kürt düşmanlığını kabul edenlerle ittifak kurma çabası içindedirler. Bu durum karşısında Kürtlere ve demokrasi güçlerine düşen görev, bu zihniyet, politika ve uygulamalara karşı mücadeleyi yükseltmek olmaktadır. AKP iktidarından hiç kimse en küçük bir şey beklememelidir. AKP iktidarı Kürt ve demokrasi düşmanıdır. Kürtleri ezeceğim diyor. O zaman gençleri, kadınları, yaşlıları ve çocuklarıyla tüm Kürtler bu faşist iktidara ezilmeyeceklerini göstermeleri gerekir. Bunun için gençler daha fazla özgürlük dağlarına koşmalıdır. Kırk yıldır bu saldırı boşa çıkarıldığı gibi yine boşa çıkarılmalıdır.
Kürt’ün varlığını savunma döneminden geçilmektedir. Varlık, bu faşist saldırıya karşı konularak korunabilir. Bunun için de gençlerin bu mücadelenin en ön saflarında yer alması gerekir. Türk devleti gençlerin katılımını önleyeceğim diyorsa, gençlik de buna inat her yerde Özgürlük Mücadelesi saflarına akmalıdır. İmha saldırılarına karşı tarihi direniş mücadelesi içinde yer almalıdır.
Kürtler onlarca yıldır tarihin en kutsal Özgürlük Mücadelesini verdiler. Bu kutsal savaşın halktan ve gerilladan toplam elli binden fazla şehidi vardır; bir o kadar gazisi vardır. Yüz binlercesi işkencelerden geçirilmiştir. Dört bin köy, halkı teslim alınamadığı için yakılıp yıkılmıştır. Son bir yılda da ondan fazla Kürt şehri ve kasabası yakılıp yıkılmıştır. Türk devletinin imha ve soykırım saldırıları böyle boşa çıkarılmıştır. Şehit vermeyen köy, sokak ve mahalle kalmamıştır. Ailesinden ya da akrabalarından şehit ya da gazi olmayan kimse kalmamıştır. Her Kürt’ün mutlaka bir şehitle yaşam hikayesi vardır. İşte Kürdistan halkı böyle bir gerçekliği yaşamaktadır.
Bir Kürt şairi;
“Herhangi bir ülkeye gidersen,
Meçhul asker anıtı ararsın,
Kürdistan’da meçhul asker anıtı aramana gerek yok,
Eğ başını değdir bir kayaya,
İşte orası meçhul asker anıtıdır” demiştir.
Kürt şairinin bu çok değerli şirinin bir kıtası böyledir. Kürdistan gerçekten de böyle bir ülke gerçeği haline gelmiştir. Böyle bir ülke ve halk gerçeğini yenilgiye uğratmak mümkün müdür? Başta Kürt gençleri ve kadınları olmak üzere Kürt halkı dişini tırnağına takarak direnecektir; mücadeleyi yükselterek mutlaka Kürdistan’ın tüm parçalarında halkı özgür ve demokratik yaşama kavuşturacaktır.
KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA