Maxmûr'dan çözüme destek
Maxmûr'dan çözüme destek
Maxmûr'dan çözüme destek
30 yılı aşkın bir süredir devam eden savaş nedeniyle kendi ülkelerinde mülteci olan Maxmûrlular, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın başlattığı çözüm sürecinin yanında. Maxmûrlu Kürtler, sürecin kalıcı barışa ulaşması için hükümetin adım atmasını bekliyor.
Maxmûr kampı, tıpkı Filistinliler gibi kendi ülkelerinde mülteci olarak yaşamak zorunda bırakılan savaş mağdurlarının mekanı. Bugün 10 bini aşan nüfusuyla kamp, hala 30 yıllık savaşın fotoğrafını sunuyor.
Türk devletinin Kürt coğrafyasında köy yakma başta olmak üzere uyguladığı savaş politikalarının sonucunda göç yollarına düşen Kürtler, uğradıkları birkaç durağın ardından 1998 yılında Maxmur Kampı'na yerleşti.
KENDİ VATANLARINDA MÜLTECİ OLMAK
BM'nin "mülteci kampı" statüsündeki bu kampta kalanlar aslında diğer BM kamplarından farklı. Onlar, dört parçalı Kürdistan coğrafyasının kuzeydeki parçasından güney parçasına göç etmek zorunda bırakılmışlardı. Başka bir ifadeyle, kendi vatanlarında mülteci edilmişlerdi.
Türk egemen medyası tarafından her fırsatta, "PKK kampı" olarak lanse edilen kamp, kurulduğu günden bu yana defalarca KDP'li peşmergelerin saldırısına maruz kaldı. Kampın girişindeki kontrol noktasının yakınında bulunan kum çuvalları o günleri hatırlatırken, savaş mağduru Kürtler açlık ve yoksulluğa da mahkum edildi.
Kampın ilk yıllarında bulabildikleri naylonlardan yaptıkları çadırlarda 5-6 aile birlikte yaşamak zorunda kaldı. Yoksulluğa açlık ve susuzluk eşlik etti. Kampın ilk yıllarına ait anılarda, akrep sokmalarına ve açlığa bağlı çocuk ölümleri büyük bir yer tutuyor.
SAVAŞIN GÖLGESİNDE 'NORMAL' HAYAT
Maxmûr'da ilk günlerin havası yok elbette. Hayat, savaşın gölgesinde ne kadar normal olabilirse o kadar "normal"leşmiş gözüküyor.
Kampta, kararlar, seçimle oluşturulan Halk Meclisi ve yürütmesi tarafından alınıyor. Halk Meclisi'nin yanı sıra Kadın Meclisi de söz sahibi. Çocuklar anaokulundan liseye kadar tüm eğitimlerini kamptaki okullarda anadillerinde yapıyorlar. Müfredatlar ise okullardaki öğretmenler tarafından belirleniyor. Maxmûr kampından üniversiteye gitme oranı ise oldukça yüksek.
Kamp içerisindeki tek iş olanağı, dükkanlar. Onun dışında genç erkeklerin büyük bir kısmı, Hewler'de son yıllarda gelişen inşaat sektöründe çalışıyor.
Akşam saatlerinde sokaklardaki insan hareketliği herhangi bir yoksul mahallesinin görüntüsünü sunuyor. Çocukların sesleri eksik olmuyor. Sabah saatlerinde ise kadınların, ellerinde bidonlarla içme suyu dağıtan tankerin önünde oluşturduğu kuyruk yoksulluğun bir başka görüntüsü oluyor.
BM GIDA YARDIMINI KESTİ
Kamptaki insanların temel gıda ihtiyacı BM tarafından karşılanıyordu. Ancak, Maxmûrlular, 6 aydır kampta gıda yardımının yapılmadığını anlatıyor. Çalışan Maxmûrlular gıda ihtiyacını kendisi karşılıyor, sağlayamayacak durumda olan aileler için ise dayanışma devreye giriyor.
ŞEHİT RÜSTEM KAMPI
Maxmûr Kampı'nın ismi, 10 Ekim 2011 tarihinde TSK'nın düzenlediği hava saldırısında yaşamını yitiren KCK Yürütme Konseyi üyesi Rüstem Cudi'nin anısına Halk Meclisi'nin kararıyla Şehit Rüstem Kampı olarak değiştirildi.
Yıllar sonra da kamp savaşın abıdesi olarak yükseliyor. Kampta bulunan Şehitler Evi'nde savaşta yaşamını yitiren yüzlerce kişinin fotoğrafı bulunuyor. Fotoğraflar, Maxmur'daki her ailenin en az bir ferdini savaşta kaybettiğini özetliyor.
ÖCALAN'IN ÇÖZÜM PLANINA DESTEK TAM
Maxmûr, herhangi bir mülteci kampı değil. 7'den 70'e herkes kendi geleceklerini ilgilendiren siyasi gelişmeleri yakından takip ediyor. Bugünlerde gündemlerinde müzakere süreci var. Müzakere sürecine ilişkin değerlendirmenin başında AKP Hükümeti'ne duyulan güvensizlik geliyor. Öcalan'ın çözüm planına sundukları güven ise sonsuz.
Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde kampın boşaltılabileceği konusunu gündeme getirmişti. Ancak Maxmûrlular, kampın geleceği ile ilgili kararda Kürt özgürlük hareketinin karalarının belirleyici olacağına dikkat çekiyor.
Fotoğraflar: Rozan Serhat-Arzu Demir