Mesut Barzani MİT’e neyin istihbaratını verdi?-Baki Gül

Mesut Barzani gelmeden önce, Tayyip Erdoğan Suudi Arabistan ve Katar ile önemli görüşmeler yürüttü. IŞİD çetelerini kurtarmak için yeni stratejik ve taktik planlamalar yaptılar.

Güney Kürdistan’daki yasalara göre “Başkanlık” durumu resmi olmayan Mesut Barzani, geçtiğimiz hafta Ankara’ya geldi. Ankara’ya gelir gelmez Türk devletinin Kürtlere karşı savaşında kilit kurumu olan Milli İstihbarat Teşkilatı’na gitti. Barzani, MİT’ten sonra Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı ve Erdoğan ile görüştü.

MİT, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ve Tayyip Erdoğan ile yapılan ve “çok olumlu geçen görüşmeler”in Kürtler için bir değeri var mı? Ya da Sur, Silvan, Nusaybin, Cizre, Derik, Gever ve Dargeçit’te halkı tarayan, sivilleri katleden, Kürtlerin sokaklarına “Türksen övün yoksa hizmet et!” yazılarını yazdıran, gece gündüz Kürdistan dağlarını, Kürt mezarlarını, tarihi ve kültürel yapısını bombalayan Türk devleti ile bu zamanda yapılan görüşmenin Kürde faydası nedir? Bunun bir faydası olur mu? Bu çok tartışmalı bir konu.

Mesut Barzani gelmeden önce, Tayyip Erdoğan Suudi Arabistan ve Katar ile önemli görüşmeler yürüttü. IŞİD çetelerini kurtarmak için yeni stratejik ve taktik planlamalar yaptılar. Cerablus’un IŞİD’in elinde kalması için elinden geleni yaptılar. Bu birinci nokta. İkinci nokta Güney Kürdistan ve Irak’ta Şengal DAIŞ çetelerinden kurtarılmış, Musul’daki IŞİD’e yönelik girişimlerin olduğu bu dönemde, Türk devleti, KDP ve Barzani’nin bilgisi dahilinde Musul çevresine askeri birliklerini sevk etmişti. Tabii bu arada Türk devletinin, Rusya ile krizini bir yere not edelim.

Sırf Kürtler bir kazanım elde etmesin diye çıkardığı krizlerle tüm komşularını karşısına alan devletin başındaki Erdoğan, bizzat demişti ki, “Kuzey Irak’ta hatalarımız sonucu bir oluşum ortaya çıktı, ama biz Irak’ın Kuzey’indeki gibi bir Kürt oluşumunun Kuzey Suriye’de ortaya çıkmasısına bedeli ne olursa olsun karşı çıkacağız.’’ Ve Erdoğan öyle de yapıyor. İnsanlık düşmanı IŞİD’i desteklemesi, Cerablus’un Kürt güçlerinin eline geçmemesi, Musul’a askeri birlikler göndermesi, YPG-YPJ’yi “terörist” olarak tanımlaması, askeri olarak taciz etmesi, Kürt kentlerinde sivillere, dağlarda gerillaya saldırma politikaları Kürtlere düşmanlığın sonucu...

Peki böyle bir zihniyete sahip olan AKP iktidarı, Tayyip Erdoğan ve Türk devleti ile Barzani’nin bu aşkı nerden geliyor... Kürtlerin dört bir cephede savaş yürüttüğü böylesine tarihsel önemi olan bir süreçte AKP’lilerin medyada Barzani’yi Kürdistan’ın sorumlusu gibi gösterip, pratikte de PKK hakkında istihbarat memuru gibi karşılamaları sorun değil mi? Bu çok ciddi bir sorundur.

BARZANİ’NİN ZİYARETİNDEN SONRA HAVA SALDIRILARI YOĞUNLAŞTI

Bakın Mesut Barzani’nin Ankara’ya geldiği günden itibaren Türk savaş uçakları hiç durmadan Kandil, Zap, Metina, Gare vb gerilla alanlarını bombalıyor. Hatta 11-12 Aralık’taki bombardımana ilişkin olarak HPG BİM açıklamasında şunları belirtti: “11 – 12 Aralık gecesi ve sabaha karşı Medya Savunma alanlarımıza yapılan saldırılar sonucu Zap, Metina, Gare, Haftanin, Avaşin ve Xakurke alanlarımız yoğun bir şekilde bombalanmıştır. Son dönemde yapılan en kapsamlı hava saldırıları sonucu alanlarımızda misafir olarak bulunan Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şifrezan köyünden olan Hurşit Ölmez ve Macit Ölmez adlı 2 sivil yurttaşımız şehit düşmüştür.”

Şimdi dönelim 24 Temmuz 2015 ve sonrasına… Türk devletinin en kapsamlı hava saldırılarının olduğu bu dönemde, yani 1 Ağustos 2015’te Kandil’in Zergele köyü bombalanmış ve siviller katledilmişti.

DAVUTOĞLU: BARZANİ’NİN HAVA SALDIRILARINDAN HABERİ VAR

25 Temmuz günü Ahmet Davutoğlu canlı yayında aynen şunları söylemişti: "Bugün Sayın Barzani ile görüşmemiz oldu. Cumhurbaşkanımız ve benim temaslarım sürecek. Barzani ile bir saat konuştuk. Barzani, Türkiye'nin operasyonlarının haklı nedenlere dayandığı ifade ettiler. Teröre karşı Türkiye ile beraber çalışmaya hazır olduklarını, işbirliği ile katkı sağlayacaklarını ifade ettiler. Temasların sürmesine karar verdik. Mutabakat açıklandı."

Daha sonra Ahmet Davutoğlu bizzat kendi ağzından Barzanilere 158 milyon dolar verdiğini söylemişti. O zaman bu paranın neden Barzanilere verildiğini kimse sormadı!.. Şimdi ise Suudi Arabistan’ın KDP’ye 8 Milyar Dolar  gönderdiği konuşuluyor. Suudiler ile Tayyip Erdoğan’ın para ilişkisi iyi biliniyor.

Şimdi bir birinden kopuk görünen bu olguları birlikte düşünelim. Erdoğan, ‘’Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu bir hataydı, Suriye’de Kürtlerin bir oluşum yaratmasına asla izin vermeyiz’’ diyor. Barzani de, PKK’nin Rojava’dan, Şengal’den ve Güney Kürdistan’dan çıkmasını istiyor. “Rojava’da devrim yoktur” diyor. Hiç ortada bir şey yokken Efrin için ilginç çağrılar yapıyor. Ankara’ya geliyor. MİT binasına gidiyor. Uçaklar Amed’den, Malatya ve Batman’dan kalkıyor. Kürdistan dağlarında gerillaların sivil misafirlerini katlediyor. Köyleri bombalıyor. Erdoğan özel talimatı ile Musul’a asker gönderiyor. Bütün Kürtler rahatsız ancak Barzani “Bu normal bir durum, haberim var” diyor. Davutoğlu 24-25 Temmuz’daki büyük hava saldırısı öncesinde Barzani’yi bilgilendirdiğini söylüyor.

Hatta Zergele köyü bombalandığı zamanda KDP aracılığı ile Türk devletinin özel suikastçi ekiplerinin gerilla alanlarına sızdırma girişimleri olduğu bile önemli kaynaklar tarafından söyleniyordu.

BARZANİ, AKP’NİN YEDEĞİ OLMUŞ DURUMDA

Şimdi bütün bunlar yetmezmiş gibi Erdoğan “Kürt meselesinin çözümünde muhatabımız İmralı, PKK, KCK olmaktan çıkmıştır, yeni muhataplar yaratacağız” diyor. Ve Barzani, MİT binasından çıkıp Davutoğlu ve Erdoğanla görüştükten sonra Kürt siyasi partilerini ziyaret ediyor. Gören de diyecek ki Kürt sorununun çözümü için girişimde bulunuyor. Hiç kimse bulandırmasın, Barzani, PKK’nin bitmesi, Öcalan’ın etkisizleşmesi, Kürdistan’ın özerk ve özgürlüğünün olmaması için AKP’nin politikalarına yedeklenmiş durumdadır. Objektif durum budur.

Geçen gün Özgür Gündem yazarı Hüseyin Ali önemli bir noktaya dikkat çekmişti ve şunları yazmıştı: “Son zamanlarda MİT ile KDP’ye bağlı istihbaratın PKK yönetiminin yerlerini tespit edip buraları bombalatmayı hedefledikleri söylemleri işitilmektedir. PKK yönetimine birçok yerden bu yönlü uyarılar geldiği söylenmektedir. Türkiye ve KDP'ye yakın kesimlerden bu uyarıların gelmesi, bu tür bir ilişkinin var olduğunu göstermektedir. 

Diğer yandan Türkiye ile KDP arasında Rojava Devrimi'ni boğma konusunda da ortak bir çaba yürütüldüğü bilinmektedir. Nitekim Mesut Barzani’nin daha önce Türkiye'ye gidişinde "Rojava’da bir devrim yoktur" demesi, bu amaç ortaklığını ortaya koymuştu.”

Şimdi bu kadar olguyu ve girişimi yan yana getirip, tarihsel gerçekleri de hatırlayarak düşündüğümüzde, KDP-Türk devleti ilişkisinin geldiği durumu daha iyi anlayabiliriz. Barzani’nin son ziyareti de bu kapsamda ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.