MUB: Irak’ta son gelişmelerle birlikte azınlık gruplar zarar görüyor

MUB: Irak’ta meydana gelen son gelişmelere bakıldığında etnik ve mezhepçi bir siyaset sergilenmektedir. Bu yanlış siyasetten en çok Süryani-Asuri-Keldani halkı ile Êzidîler, Türkmenler ve diğer azınlık gruplar zarar görmektedirler.

Yazılı bir açıklama yapan Bethnahrin Ulusal Konseyi (MUB), Irak’ın 2003 yılından sonra yeni bir döneme girdiğini belirtti. Saddam rejimi devrildikten sonra bütün halkların dini inançların ve farklı kimliklerin sorunlarına çözüm getirmek amacıyla çağdaş bir sistem oluşturma tartışmaları yürütüldüğünü vurgulayan MUB, “Bu doğrultuda Federal Irak Anayasası hazırlandı. Arap, Kürt, Türkmen, Süryani-Asuri-Keldani halklarıyla diğer etnik ve dini yapıların kendini ifade edecekleri bir zemin oluşturuldu. Ancak ırkçı, dinci zihniyete hapsolan bazı siyasi odaklar, sadece güçlerine dayanarak Federal Irak’a hükmetme stratejisini uyguladılar.

Süryani-Asuri-Keldani, Türkmen halklarıyla Êzidî, Şebek, Kekay, Mandainlerin hak ve hukukları gözardı edildi. Süryani-Asuri- Keldani halkına kendi kendini yönetebilecek bir statü tanınmadı. Böylece ta baştan itibaren Federal Irak Anayasası ve eşitlik ilkesi ihlal edilmiş oldu. Adaletsizlik, yolsuzluk ve terör olayları ülkeyi büyük bir kaosa sürükledi. Bu koşullardan yararlanan IŞİD vahşet örgütü 10 Haziran 2014, 3 Ağustos 2014, 6 Ağustos 2014 tarihlerinde başta Musul şehrini, Şengal ve Ninova Ovası’nı işgal ederek bir soykırım gerçekleştirdi. Ninova Ovası’nda yaşayan Süryani-Asuri-Keldaniler ve diğer gruplar yerini terk etmek zorunda kaldılar. Tel Afar ve Ninova eyaletindeki özellikle Şii Türkmenler IŞİD’den kaçarak birçok alana dağıldılar. Şengal’daki Êzidîler ise 21. yüzyılın en büyük trajedisini yaşadılar. IŞİD vahşet örgütü Irak’ta edindiği güçle Ortadoğu’da ve bütün dünyada büyük bir tehlike oluşturmaya başladı. Buna karşı uluslararası güçler ABD öncülüğünde harekete geçerek ortaya çıkan tehlikeyi önlemeye başladılar. Bu gelişme Federal Irak güçlerine de büyük bir destek oldu. Bağdat ve Erbil yönetimleri ile Irak’taki halklar IŞİD’e karşı birleşerek koalisyon güçleriyle birlikte IŞİD’in işgal ettiği toprakların özgürleştirme operasyonunu 17.10.2016 tarihinde başlattılar.

Süryani-Asuri-Keldani halkı büyük bir umutla Ninova Ovası’nın tekrar özgürleştirilmesi müjdesini beklerken, kısa bir süre içerisinde Bağdat ve Erbil yönetimlerine bağlı askeri güçler arasında bölünmesi bir hayal kırıklığını oluşturdu. Bağdede, Barıtle, Keremleş, Bağdat ordu birliklerinin kontrolüne girerken, Tel İsquf, Batnaya, Behzan, Bahşika, Alqoş, Şehan ve yakın çevrelerde peşmerge güçlerinin denetimine girmiştir. Bu tablo Ninova Ovası’nın IŞİD işgalinden kurtulurken başka bir işgale uğrayıp bölündüğünü göstermektedir. Federal Irak’ın Bağdat ve Erbil yönetimlerinin bu yaklaşımları çok tehlikeli olduğu gibi, kirli bir oyunu da yansıtmaktadır.

Ninova Ovası üzerinde hakimiyet kurmak yarışması Süryani-Asuri-Keldani halkının iradesini hiçe saymak olduğu gibi yapılan soykırımların devam ettirilmesi anlamına gelmektedir. Federak Irak hükümeti, Süryani-Asuri-Keldani halkı için otonom bir statüyü, Ninova Ovası için eyalet veya bölge sistemini hayata geçirmediği gibi, göç ederek vatansızlaşmasına da engel olmamıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Ninova Ovası’na için sunduğu bölge önerisi de havada kalmıştır.

Federal Irak Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani, Süryani-Asuri-Keldani halkımızın siyasi örgüt ve temsilcileriyle değişik münasebetlerle yaptığı toplantı ve görüşmelerde, Ninova Eyaleti’nde bütün halkların yer alması gerektiğini ve her halkın kendini temsil etmesinin demokratik bir hak olduğunu dile getirmiştir. Ancak pratikte yapılan uygulamalara Federal Irak Kürdistan Bölge Anayasası Taslağında yer alan Süryani-Asuri-Keldani halkına otonomi statüsünü tanıma maddesi doğrultusunda ciddi bir adım atılmadığı gibi, Ninova Ovası’nın peşmerge ve Irak ordusu arasında bölünmesi tam ters bir çelişkiyi ortaya koymaktadır” dedi.

Irak’ta meydana gelen son gelişmelere bakıldığında etnik ve mezhepçi bir siyasetin sergilendiğini vurgulayan MUB, bu yanlış siyasetten en çok Süryani-Asuri-Keldani halkı ile Êzidîler, Türkmenler ve diğer azınlık grupların zarar gördüğünü dile getirdi.

“Ayrıca bölge devletleri de Irak’ın iç işlerine müdahale ettikleri gibi, bazıları da askeri güçlerini bazı alanlarda konumlandırmışlardır. Türkiye’nin Başika’da bulundurduğu askeri birliklerle Ninova Ovası’nın bir alanını işgal etmiştir. Türkiye, İran ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Irak siyaseti üzerinde etki yapan devletler Irak toplumunu böldükleri gibi, aralarındaki çelişkileri derinleştirip düşmanlıklara yol açmaktadırlar. Federal Irak’ın Bağdat ve Erbil yönetimleri etnik mezhepçi siyasetten kurtulmadıkça, toplumsal tahribat daha da büyüyecek ve iç savaş devam edecektir. Bu çelişki ve düşmanlıkların ortadan kalkması için her halkın ve grubun kendi kendilerini yönetme hakları hukuka uygun bir şekilde verilmesi gerekiyor. Avrupa Parlamentosu’nun desteklediği ve onay verdiği Süryani-Asuri-Keldani, Êzidî ve Türkmen deklarasyonu, var olan temel sorunların bir bölümünün çözümü için tarihi bir adımdır” denilen açıklamada Ninova ovası üzerinde oynan oyunları boşa çıkarmak için Süryani-Asuri-Keldani halkının siyasi örgüt ve kurumlarına ulusal görev ve sorumluluk düştüğünü kaydetti.

Son olarak Ninova Ovası’nın otonomisi için yapılan sözleşmeye imza atan bütün parti, örgüt ve kurumların çok ciddi bir şekilde sorunu ele alıp, hep birlikte kararlı bir mücadele verilmek zorunda oldunduğu belirtilen açıklamada, “Bu ortak platformun dışında kalan tüm yapı ve grupların da derhal harekete geçip ulusal birlik temelinde adım atmaları hayati bir önem taşımaktadır. Halkımız Irak içinde ve dışında dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, Ninova Ovası’nın bölünmesine karşı tutum almalı ve sesini dünyaya duyurmalıdır. Uluslararası güçleri de halkımıza karşı yapılan bu insani, hukuki, siyasi, tarihi haksızlığı görüp kabul etmemelerini ve mücadelemize destek vermelerini bekliyoruz. Ninova Ovası’ndaki etnik, mezhepsel ideolojilere dayalı askeri güçlerin bulunmasını ve kendi aralarında sınırlar çizmelerini işgal ve bölünme olarak görüyoruz. Bağdat ve Erbil yönetimleri bilmelidirler ki biz Süryani-Asuri- Arami-Keldani halkının siyasal ulusal mücadelesini veren bir hareket olarak bu haksızlığı kabul etmeyeceğiz ve ilgili güçleri bu yanlış siyasetten vazgeçmeleri için, ülke içinde ve dışında bütün imkanlarımızı seferber edeceğiz. Çünkü Ninova Ovası’nda var olan manzara IŞİD vahşet örgütünün boşalttığı yerler başka bir işgalci ve soykırımcı zihniyete sahip olan güçler tarafından doldurulmaya çalışıldığı görülmektedir. Bethnahrin Ulusal Konseyi olarak Ninova Ovası’nda siyasi ve demokratik bir çözümün Süryani-Asuri-Keldani halkına otonomi statüsünün tanınmasıyla mümkün olduğunu savunuyoruz. Benzer bir statünün Şengal’de Êzidîlere, Tel Afar’da Türkmenlere bir hak olarak tanınması da halklar ve inançlar arasında güven ve adalet anlayışını da geliştirecektir. Ninova Ovası’na halkımızın bütün kesimleri ulusal bir onur olarak sahip çıkmalıdırlar. Askeri gücü olan ve ortak bir koordinasyon konusunda anlaşmaya varan yapılar da askeri güçlerini Ninova Ovası’nda konumlandırıp topraklarımızı savunmalıyız. Her siyasi oluşum faaliyetleriyle Ninova Ovası’nın özgürlüğü ve statüsü için verilen mücadeleye güç katmalıdır. Ülke içinde ve dışında halkımızı Ninova Ovası’na sahip çıkmaya, her türlü bölünmelerin önüne geçmeye çağırıyoruz” denildi.