MAKALE

Mücadele mücadele mücadele!

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, “Barış ve çözüm sadece ve sadece mücadeleyle gerçekleşir… Mücadele dışında kim farklı bir şey söylüyorsa bu, soykırımcı sömürgeciliğin amaçlarına hizmet etmek olur” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerine yazdığı Kürtçe makalede şunları belirtti:

“Dünya tarihinde Tayyip Erdoğan gibi zulmünü açıkça itiraf eden faşist bir lidere rastlanmış mıdır, biz hatırlamıyoruz. Tayyip Erdoğan artık hiçbir örtüye gerek duymadan Kürt halkını bitireceğini söylüyor. Bazı Kürt yardakçıları Tayyip Erdoğan’ın faşist yüzüne örtü takmak isteseler de Tayyip Erdoğan bu örtüleri kaldırıp atıyor. Ben Kürt’ü bitireceğim diyor. Bu topraklarda Türk dışında bir millet, bir siyasi irade, bir yönetim olamaz diyor. Her gün tek tek tek diyerek Kürt, Kürdistan ve Kürt’ün siyasi iradesini tanımayacağını söyleyerek zihniyetini ortaya koyuyor. Zaten tek bir gerilla kalmayana kadar bu savaşı sürdüreceklerini açıklıyorlar. 

Hiç kimse AKP iktidarından Kürt sorununun çözümü konusunda bir yaklaşım beklememelidir. Bu söylemlerden ve yapılan uygulamalardan sonra AKP iktidarından herhangi bir adım beklemek kendini kandırmak olur. AKP iktidarı faşist müttefikleriyle birlikte yok edeceğim, köklerini kazıyacağım diyorsa gaflete düşmemek lazım; gevşememek lazım. Mücadele dışında Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü sağlanamaz. Bu iktidarın yıllardır Önder Apo’nun çabalarına verdiği karşılık ortadadır. Bu dönemde önceki dönemlerden daha açık biçimde Kürt halkının iradesi kırılmak isteniyor. Bu irade kırma üzerinden soykırım tamamlanmak isteniyor. Bu nettir; hiç kimsenin bunda tereddüdü olmamalıdır. Soykırımcı sömürgeciliğin kararı, amacı, tutumu ve uygulamaları budur. 

Bu durum karşısında Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin tutumu ne olacak, bu önemlidir. Şu görülmelidir; Kürt sorunu ancak demokrasi mücadelesi ve demokratik bir yönetimle çözülür. Türkiye'de inkarcı ve soykırımcı zihniyet hakim olduğundan, bu bir devlet ve hükümet politikası olduğundan, mevcut siyasi partiler ve iktidarlarla Kürt sorununu çözmek mümkün değildir. Çünkü sorun siyasi talebin azlığı ve çokluğu üzerinde ortaya çıkmıyor. Bir inkarcılık ve soykırıma uğratma politikası var. Dolayısıyla ancak demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle Türkiye'de demokratik bir yönetim ortaya çıkarılırsa bu sorun çözülebilir. Yoksa demokratik olmayan zihniyet ve iktidarlarla bu sorun çözülemez. Bu iktidarlardan rasyonel yaklaşım beklenemez. Bu açıdan bu iktidarlara karşı sadece ve sadece mücadele yükseltilir. Bu gerçek anlaşılmadan ve buna göre davranılmadan özgürlük, demokrasi ve barış konusunda bir şey yapılamaz. Bunun dışındaki beklentiler hem kendini hem de halkı kandırmak olur. Bu da soykırımcı sömürgeciliğin politikalarını engelsiz yürütmesine zemin sunar, fırsat verir. 

Kürt Halk Önderi son görüşmede yine istenirse Kürt sorunu altı ayda çözülür değerlendirmesi yapmıştır. Bu bir gerçekliktir. Çünkü Kürt Halk Önderi devlet sınırlarını sorun yapmadan Kürt sorununun çözümünü hedefliyor. Bunu da Türkiye'nin demokratikleşmesi çerçevesinde demokratik özerklik olarak ifade etti. Bu da demokrasinin yerelleşmesi oluyor. Ancak Türkiye'deki zihniyet bırakalım bu tür makul çözümleri; Kürt’ün varlığını, dilinin ve kültürünün özgürleşmesini kabul etmiyor. Dolayısıyla halkın özgürlük iradesini kırmak için tüm savaş araçlarını en ağır biçimde kullanıyor. Kirli savaşla, özel savaşla Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam mücadelesinin kökünü kazımak istiyor. 

Bu gerçeklik, Türkiye'de Kürt sorununun çözümünün: ya demokrasi güçleriyle birlikte demokratikleşmeyi gerçekleştirmekle ya da Kürt halkının örgütlü demokratik toplumla kendi demokratik çözümünü yaratarak bunu savunmakla olacağını gösteriyor. Zaten bu iki çözüm de birbirine bağlıdır. Böyle iki yönlü mücadele verilirse o zaman hem Türkiye demokratikleşmiş, hem de Kürt sorunu çözülmüş olur. Bunun için ise mevcut iktidarlardan bir şey beklemeden mücadeleyi yükseltmek gerekir. 

Kuşkusuz herkes zorluklar çekilmeden, çatışma ve savaş olmadan çözüm ister. Kürt Özgürlük Hareketi bunu sabırla denedi, ama olmadı. Kürt Özgürlük Hareketi en makul yaklaşımları gösterdi, ama olmadı. Bu durumda direnmeden özgürlüğün kazanılacağını ve barışın geleceğini sanmak kendini kandırmak olur; soykırımcı sömürgeci celladın bıçağının altına boynunu uzatmak olur. Bu açıdan mücadeleyi yükseltmeden barış da gelmez, özgür ve demokratik yaşam da kazanılamaz. 

Barış ve çözüm sadece ve sadece mücadeleyle gerçekleşir. Tayyip Erdoğan, şimdiye kadar yaptığımız zulüm ve saldırılar bir başlangıçtır, durmak yok, yola devam ve daha fazlasını yapacağız diyor. Dolayısıyla mücadele dışında kim farklı bir şey söylüyorsa bu, soykırımcı sömürgeciliğin amaçlarına hizmet etmek olur. Bu açıdan mücadeleyi geliştirme çağrısı yapmayan ve mücadeleyi geliştirme çabası içinde olmayan hiçbir barış sözüne kulak verilmemelidir. Mücadeleyi geliştirmeyen her barış sözü ve çağrısı gafletten başka bir anlam taşımaz. Bu açıdan barış ve çözüm isteyenlerin tek düşündüğü mücadele, mücadele ve mücadele olmalıdır.”