ANALİZ

Musul operasyonuna katılması gereken birinci güç Êzidîlerdir

Musul operasyonu herkesi ilgilendiriyor. Herkes Musul operasyonuna katılmak istiyor, ama Musul’un burnunun dibinde olan Êzidîlerin katılmasına karşı çıkılıyor... Êzidîlerin katılmasını hiçbir güç hiçbir gerekçeyle engelleyemez.

Musul operasyonu tartışılıyor. Bu operasyonla IŞİD’in Musul’dan atılması hedefleniyor. Ancak operasyon başlamadan Musul üzerinde büyük çekişme başladı. Bu durum Musul operasyonunun kolay olmadığı, IŞİD Musul’dan  çıkarılsa dahi Musul üzerindeki çekişme, çatışma ve savaşın uzun süreceğini ortaya koymaktadır.

İlk önce IŞİD’in Musul’un eline nasıl geçtiğini iyi hatırlayalım. O zamanki Musul valisi içerideki birçok çevre ve aşiretle anlaşarak Türkiye ve Suudi Arabistan’ın da içinde olduğu bir mizansenle Musul IŞİD'e teslim edildi. Musul’un alınmasında eski Baasçıların da rolünün olduğu bilinmektedir. İki milyonluk şehir savaşmadan IŞİD'e teslim edildi. Irak ordusu savaşmadı deniliyor. Halbuki Irak ordusu öyle bir yalnızlaştırıldı ve kuşatıldı ki, sadece canlarını kurtarabildiler. Musul’u IŞİD'e teslim eden eski Musul valisi, IŞİD ile işbirliği yapan Sünni kesim, Türkiye ve Suudi Arabistan bu defa da Musul’u IŞİD’ten devralmayı planlıyorlar.

En dikkat çekici olan ise Türkiye'nin Musul operasyonuna dahil olmak istemesidir. Kendisinin örgütlediği ve eğittiği Heşdî Vatanî’yi Musul operasyonunun içine sokması yetmiyormuş gibi, kendisi de dahil olmak istiyor. Ya da bu baskıyla işbirlikçilerinin Musul operasyonunda daha fazla yer almasını sağlamaya çalışıyor. Türkiye hem Suriye, hem de Irak politikalarıyla Ortadoğu'da hegemonik bir politik yaklaşım içinde olduğunu kanıtlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu hayali içinde olduğunu gözler önüne sermiştir. Hegemonik genleri ayağa kalkmıştır. Suriye ve Irak politikalarıyla Kürt düşmanı karakterini de ortaya koymuştur. Suriye ve Irak’a müdahale etmesinin önemli bir nedeni de budur. Ortadoğu'da giderek yükselen halk olan Kürtlerin önünü kesmek istiyor. Trajik olanı ise bu işi yaparken kimi Kürt işbirlikçilerini ve KDP'yi kendine yedekliyor. Ya da bu Kürt düşmanı politikalarının üstünü bu işbirlikçilerle örtüyor.  

AKP iktidarı Musul’da ‘benim çıkarım var’ diyor. Zaten Tayyip Erdoğan ‘Lozan bizim için başarı değildir’ diyerek Musul ve Kerkük’te gözü olduğunu hiçbir gizlemeye gerek duymadan açıkça söylemiştir. Belki bugün hemen bu amacına ulaşamaz, ama hedeflerinin bu olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Kuşkusuz bunu Erzurum ve Sivas kongrelerinde ortaya konulan Misak-ı Milli’deki Türkiye'nin Türklerle Kürtlerin ortak vatanı anlayışıyla ortaya koymuyor; tek millet, tek vatan, tek devlet ve tek bayrak zihniyetiyle ifade ediyor. AKP iktidarı sadece Kürtlerin Bakurê Kurdîstan’da değil, Rojava ve Başur’da da çok güçlendiğini görüyor. Müdahalelerle Kürtlerin bu güçlenmesinin önünü almaya çalışıyor. Zaten AKP iktidarının son üç yıllık politikalarının temelinde bu yönlü Kürt düşmanlığı yatmaktadır. Musul operasyonuna katılma ısrarı da kesinlikle Kürt düşmanlığıyla ilgilidir.

AKP'nin Musul’la bu kadar ilgili olmasının bir nedeni de KDP ile birlikte Şengal’deki Êzidî halkımızın öz savunma ve özyönetim sistemini ezmek istemesidir. Musul operasyonundan sonra KDP ile birlikte Şengal’i işgal etme konusunda anlaştıkları söylenmektedir.

Musul operasyonu en fazla Êzidîleri ilgilendirdiği halde her nedense bu konu konuşulmuyor. Şengal’in geleceği ya da güvende olup olmayacağı Musul’da oluşacak yönetime bağlıdır. Nasıl ki IŞİD’in Musul’u işgali Êzidîler için bir ferman (soykırım) durumu ortaya çıkarmışsa, olası dinci-milliyetçi bir Musul yönetimi de Êzidîler için yeni bir ferman tehlikesi ortaya çıkaracaktır. Bu açıdan Musul’un demokratik ulus anlayışına dayalı bir demokratik yönetime dayanması Êzidîler açısından çok önemlidir. Musul ve çevresinde tüm farklılıkların yönetimde olduğu bir yerel demokrasinin gelişmesi çok önemlidir. Ne merkezi bir yönetimle, ne de Musul’da çoğunluk benim diyerek gelişecek tekçi bir yönetimle Musul’un sorunları çözülebilir. Musul’da Süryanilerin, Kürtlerin, Şii Türkmenlerin, Şebek Kürtlerin ve diğer farklılıkların da yönetimde yer aldığı ve haklarının korunduğu; dinci, mezhepçi, milliyetçi ve cinsiyetçi olmayan bir demokratik yönetime ihtiyaç vardır. Êzidîler Şengal’de ancak böyle kendini güvende hissedebilirler. Şii Türkmenler ancak kendilerini böyle güvende hissedebilirler. Süryaniler ve Kürtler ancak böyle kendilerini güvende hissedebilirler.

Her topluluktan en fazla da Êzidîlerin Musul operasyonuyla ilgilenmeye hakkı vardır. Hatta birinci derecede Musul operasyonunda yer alması gereken bir güç varsa o da Êzidîlerdir. Êzidîlerin Musul operasyonuna katılma gerekçesi herkesinkinden daha güçlüdür. Çünkü Musul’da kimin etkin olacağı en fazla da Êzidîleri ilgilendirmektedir. Bu nedenle Êzidîlerin bu operasyona katılmaları, IŞİD atıldıktan sonra oluşacak yönetimde etkili olmaları gerekir. Êzidîlerin katılımı Musul operasyonu ve oluşacak yönetimi daha meşru ve demokratik kılar.

Êzidîler “biz Musul operasyonuna katılacağız” derse hiç kimse buna karşı çıkamaz. KDP'nin Musul operasyonuna katılmasından on kat daha fazla Êzidîlerin kendi öz savunma güçleriyle katılma hakları vardır. KDP katılacak, Haşti Şabi ve Heşdî Vatanî katılacak, ama Êzidîler katılmayacak, bu olabilir mi? Türkiye Heşdî Vatanî ya da başka işbirlikçileriyle Musul’da etkili olmak isteyecek, ama Musul’un durumu varlığını ilgilendiren Êzidîler bu operasyon içinde yer almayacak! Bu, Êzidîlerin varlığını tehlikeye atan bir yaklaşım olur. Dolayısıyla mezhepçiliğin, dinciliğin ve milliyetçiliğin çok fazla kendisini hissettirdiği bir coğrafyada Êzidîlerin Musul operasyonuna katılması kadar haklı bir talep olamaz. Kim Êzidîlerin kendi savunma güçleriyle katılmasına karşı çıkıyorsa, o Êzidîlerin yaşayacağı bir fermanın daha şimdiden suç ortaklığını yapmış ve yapmaları anlamına gelir.

Êzidîlerin 3 Ağustos 2014’te soykırımla (fermanla) karşılaşmalarında suç ortağı olanlar şimdi Şengal öz savunma kuvvetlerinin Musul operasyonuna katılmasına karşı çıkıyorlar, engel oluyorlar. AKP iktidarı Şengal’deki Êzidîlerin Musul operasyonuna kendi öz savunma güçleriyle müdahale etmesine karşı çıkıyor. KDP 74. fermanda rolü olmasına rağmen, Êzidîlerin öz savunmasının Musul operasyonuna katılmasına karşı çıkıyor. Hem de Irak hükümeti kabul etmesine rağmen! Türkiye ve KDP 74. Fermandan sorumlu olmalarına rağmen ABD ve Irak üzerinde baskı yaparak Êzidîlerin öz savunma gücünün katılmasını engelliyorlar. ABD de Êzidî halkını düşüneceğine, Türk devletinin işgalci şovenist yaklaşımlarına boyun eğerek Şengal öz savunma güçlerinin katılmasını kabul etmiyor.

Musul operasyonu herkesi ilgilendiriyor. Herkes Musul operasyonuna katılmak istiyor, ama Musul’un burnunun dibinde olan Êzidîlerin katılmasına karşı çıkılıyor. Êzidîler küçük bir topluluk ve zayıf görülüp ‘sen olamazsın’ deniliyor. Bu gerçeklik bile Êzidîlerin katılmayacağı bir Musul operasyonunun kimseye hayır getirmeyeceğini ortaya koymaktadır.

Eğer Musul’daki yönetimin nasıl olacağı Êzidîleri doğrudan ilgilendiriyorsa, o zaman Êzidîler bu operasyona mutlaka katılmalıdırlar. Êzidîlerin katılmasını hiçbir güç hiçbir gerekçeyle engelleyemez. Êzidîler gerekirse önüne çıkan her gücü aşarak bu operasyona katılabilirler. Êzidîler böyle bir tutum ortaya koyarsa kim karşı çıkabilir? Buna karşı çıkan herkes haksız, Êzidî düşmanıdır; Êzidî soykırımına göz yumandır.

Êzidîler kafalarını yeni bir fermanın altına sokmayacaksa bu operasyonda mutlaka yer almalıdırlar. Kaldı ki Türk devleti KDP'yi de kendine yedekleyerek Musul operasyonu sonrası, hatta operasyon sırasında Şengal’e girmek istiyorsa tabii ki Êzidîler Türkiye'nin harekatına ve onların işbirlikçilerine karşı çıkar gerekirse direnir. Çünkü Musul operasyonuna kimin katılacağı ve etkili olacağı Êzidîler için bir ölüm kalım durumudur.