NAV-DEM’den Halepçe, Qamışlo ve Gazi katliamlarının yıldönümüne ilişkin açıklama
NAV-DEM, Halepçe, Qamışlo ve Gazi katliamlarının yıl dönümüne ilişkin açıklama yaptı.
NAV-DEM, Halepçe, Qamışlo ve Gazi katliamlarının yıl dönümüne ilişkin açıklama yaptı.
Halepçe, Qamışlo ve Gazi katliamlarının yıl dönümüne ilişkin açıklama yapan NAV-DEM, “Bugün farklı argüman ve metotlarla bu katliamları Kürtler üzerinde AKP eliyle Cizre'de olduğu gibi Bakure Kurdistan ve Rojava da gerçekleştirilmektedir. İnsanlık tarihine lanetli bir gün ve kara bir leke olarak geçen ve insanlığın tanık olduğu en büyük insanlık suçlarından biri olan Halepçe katliamı bu politikanın hayata geçirilmesidir” dedi.
Yazılı bir açıklama yapan Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi (NAV-DEM) Mart ayının Kürt halkının tarihinde çok özel ve olağanüstü bir yeri ve anlamı olduğunu belirtti. Bir yandan soykırım politikalarının büyük, kitlesel katliamlarla hayata geçirildiği bir ay olması, öte yandan da özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik şiarıyla geliştirdiği büyük, görkemli direnişlerin startının verildiği ve büyük direnişlere de sahne olması ile önemli ve tarihsel olduğunu kaydetti.
Kürt halkının özgürlük taleplerine ve mücadelesine karşı bölge sömürgeci devletleri ve uluslararası kapitalist-emperyalist sistemin ortak politikasının yüzyıldır, topyekün inkar ve soykırım operasyonlarıyla yok etme biçiminde formüle edildiğini ve hayata geçirildiğini belirten NAV-DEM, “Bugün farklı argüman ve metotlarla bu katliamları Kürtler üzerinde AKP eliyle Cizre'de olduğu gibi Bakure Kurdistan ve Rojava da gerçekleştirilmektedir.
İnsanlık tarihine lanetli bir gün ve kara bir leke olarak geçen ve insanlığın tanık olduğu en büyük insanlık suçlarından biri olan Halepçe katliamı bu politikanın hayata geçirilmesidir.
Zalim, faşist diktatör Saddam’ın emri ve uluslararası emperyal güçlerin desteği ile harekete geçerek Güney Kürdistan’ı kuşatma altına alan sömürgeci Irak ordusu, sivil ve savunmasız Kürt halkına karşı, Halepçe’de 16 Mart 1988 tarihinde korkunç bir kıyım gerçekleştirmiştir. İnsanlığın ve uluslararası savaş hukukunun suç saydığı her türlü silah bu soykırım operasyonunda kullanıldı. İçinde hardal gazının olduğu kimyasal silahların kullanıldığı hava saldırısında beş binden fazla Kürt hayatını kaybetti, on binlercesi ağır şekilde yaralandı, sakat kaldı. On binlerce Kürt, Saddam zulmü ve soykırımından kurtulmak için ana topraklarını ve yurtlarını terk ederek, Kuzey-Batı Kürdistan’a göç etmek zorunda kaldı. Etkilerini nesiller boyu yaşayacağı büyük trajedi ve travmalar yaşadı. Sonuçları, Amerika’nın Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerine yönelik ikinci paylaşım savaşında kullandığı atom bombalarından dahi daha yıkıcı olan bu kimyasal saldırıda tek suçlu elbette faşist Saddam diktatörlüğü değildir. Ortadoğu’daki politik çıkarları uğruna Saddam’a her türlü askeri desteği sunan, Kürtlere karşı yapılan katliamlarda kullanılan kimyasal silahları Saddam’a veren ve bunu kullanmasına göz yuman başta AB, ABD olmak üzere tüm NATO ülkeleri ve bölge sömürgeci devletleri sorumludur, işlenen bu insanlık suçuna ortaktır” dedi.
12 Mart 1995 tarihinde, sisteme karşı direnişin simgesi haline gelen İstanbul’un Gazi Mahallesi’nde Kızılbaş Kürtlere ait iş yerlerinin provokatör derin güçler tarafından taranması sonucu bir Alevi dedesinin katledildiği de ifade edilen açıklamada şunlara yer verildi: “Yapılan cezaevi yürüyüşüne devlet güçlerinin ateşli silahlar eşliğinde yaptığı saldırı sonucu onlarca insanimiz hunharca katledildi.
Yine 12 Mart 2014 tarihinde Rojava’nın Qamışlo kentinde Kürtlere karşı son derece planlı ve organizeli bir katliam gerçekleştirildi. Esad diktatörlüğünün örgütlediği ve harekete geçirdiği ırkçı Araplar, yapılan bir futbol müsabakasında, güvenlik güçlerinin denetimi ve koruması altında Kürtlere karşı saldırıya geçti ve onlarca Kürt bu saldırıda katledildi. Bugünde Rojava’da Kürtlere karşı katliamlar devam etmektedir.
Irak, Türkiye ve Suriye faşist diktatörlükleri tarafından değişik tarihlerde gerçekleştirilen bu katliamlar sömürgeci devletlerin Kürtlere karşı olan ortak politikalarının değişik zamanlarda hayata geçirilmesidir. Bu katliamlarla verilmek istenen ortak mesaj şudur: ‘Kürdistan’ın hiç bir parçasında Kürtlere hayat hakkı tanınmayacaktır!’
Gelinen bu süreçte de inkar, imha ve soykırım politikaları güncelleştirilerek ve derinleştirilerek, Cizre ve Sur örneğinde olduğu gibi devam etmekte, katliamlar aralıksız sürdürülmektedir.
Halepçe, Qamışlo ve Gazi katliamlarının yıldönümlerinde tüm bu katliamları şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz.
Kürt halkına karşı yapılan bu soykırımların hesabı sorulacak ve işlenen insanlık suçundan dolayı uluslararası mahkemelerinde yargılanmalılar.”