Ne mutlu Kürtlere! - Mustafa Karasu
Ne mutlu Kürtlere! - Mustafa Karasu
Ne mutlu Kürtlere! - Mustafa Karasu
1982 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Kürdistan tarihinin en önemli olayıdır. Bu direnişi bu kadar önemli kılan başlatıldığı yer ve tarihtir. Yine bu direnişi bu kadar anlamlı kılan Diyarbakır zindanında Türk devletinin uğursuz amaçları ve bu uğursuz amaçları görerek yaşamlarını ortaya koyma iradesidir. Bugün Kürt halkı bu direnişe büyük değer biçiyorsa bunun nedeni, bu direniş olmasaydı 12 Eylül faşizminin Kürt’ü sindirme ve bitirme politikasının başarılı olacağını düşünmesindendir.
Baskılar PKK şahsında zindanlarda Kürt’ün özgürlük ve gelecek umudunu betona gömmeyi hedefliyordu. Eğer baskıya, uğursuz amaçlara karşı büyük direniş olmasaydı belki de bugün Diyarbakır zindanını toplumun sindirilmesinde ve kültürel soykırımında bir dönemeç olarak değerlendirilecekti. Baskılardan çok Diyarbakır zindanının Kürtlerin umudunun kırılması ve pasifikasyonun kaynağı olan bir yer olduğu hatırlanacaktı. Bugün çok dillendirildiği gibi baskı ve zulümden de fazla söz edilmeyecekti.
Eğer bugün Diyarbakır zindanındaki zulümden söz ediliyorsa bunu da hatırlatan ve gündeme koyan direniştir. Diyarbakır zindanını bugün önemli ve bilinir kılan kesinlikle başta 14 Temmuz direnişi olmak üzere PKK Önder kadrolarının gösterdiği direniştir. Zindan direnişi tüm dikkatleri Diyarbakır zindanın üstüne çekmiş, böylece işkenceler daha görünür ve anlaşılır kılınmıştır. Bu açıdan direnişi görmeden, sadece baskı ve zulümden söz etmek de Diyarbakır zindanın gerçeğine ciddi olmayan bir yaklaşım olur.
Diyarbakır zindanını Kürtler için anlamlı kılan direniştir ve bu direnişin anlamıdır. Sadece yapılan baskılardan söz etmek mevcut gerçeği gizlemek anlamına gelir ki, bu da Diyarbakır zindan gerçeğine yapılacak en büyük haksızlık olur.
Kuşkusuz Diyarbakır zindanıyla ilgili yapılan çalışmalara anlam veriyor, değerli buluyoruz. Sadece baskılardan söz edildiğinde gerçekten de Diyarbakır zindanı anlaşılmaz hale gelir. Sadece bazı sadistlerin, işkencecilerin, faşistlerin zevk aldığı ve keyfi olarak başvurduğu gibi bir algı oluşur ki bu da 12 Eylül’ün Kürdistan üzerindeki büyük ve uğursuz amaçlarının anlaşılmasını sorunlu hale getirir.
Bugün Kürdistan’da gelişen Özgürlük Mücadelesini anlamak açısından da Diyarbakır zindan direnişini anlamak gerekir. Kuşkusuz PKK zindanda kurulmamış, zindanda yaratılmamıştır. Önder Apo’nun öncülüğündeki PKK gerçeği olmasaydı; Önder Apo kişiliği, devrimciliği, ideolojik, örgüsel ve siyasi öncülüğü olmasaydı bu direniş anlamlı hale gelmez, Diyarbakır direnişi ve bu direnişin PKK ve Kürdistan tarihindeki önemini böyle anlatmazdık. Bu açıdan Önder Apo kişiliği ve PKK anlaşılmadan, bu gerçeklik görülmeden zindan direnişçiliği yerli yerine oturtulamaz. Kaldı ki bu büyük direnişçileri, bu zihniyeti, kişiliği ve iradeyi kazandıran da Önder Apo kişiliği, devrimciliği ve PKK gerçeğidir. Önder Apo, zor koşullarda mücadele etme ve başarmanın PKK’nin mücadele tarzı olması gerektiğini vurgulamış, 14 Temmuz direnişçileri de bunu somut bir gerçeklik haline getirmiştir.
Diyarbakır zindanı sadece bir işkence görülme yeri değildir, esas olan burada gösterilen direniştir. Bunun ortaya konması önemlidir. Direnişlerin de büyük oranda PKK tarafından yürütüldüğünün belirtilmesi gerekir. PKK bu direnişi hangi zihniyetle yaptı bunun anlaşılması önemlidir. Yine bugünkü direnen halk gerçeğiyle 14 Temmuz ilişkisinin ortaya konulması birçok şeyi daha fazla açıklığa kavuşturur. 14 Temmuz Diyarbakır zindanı tüm boyutlarıyla anlatılırsa o zaman işkence gören, işkence altında yaşamını kaybeden ve direnerek şehit düşen insanlarımıza saygılı yaklaşılmış oluruz.
Diyarbakır zindanı konusunda çok duygusal şeyler söyleyip sonra da PKK’ye küfredenler var. PKK’ye hakaret edilerek, saygısızlık yapılarak Diyarbakır zindanı dile dolanamaz. Diyarbakır zindanı konusunda duygusal şeyler söyleyenler, işkence görenlere karşı empati yapanlar PKK’ye hakaret ve küfür yapamaz. Çünkü en fazla baskı ve işkenceyi de PKK’liler görmüş, en fazla direnişi de PKK’liler göstermiştir. Zulmün yüzde 90’ını görenler de, direnişin yüzde 95’ini yapanlar da PKK’lidir. Bu yüzden PKK gerçeğiyle Kürt gerçeği ve yaşadıklarını ayrıştırmak mümkün değildir.
Diyarbakır zindanı için tabii ki başkaları da program yapabilir, film de çekebilir, ancak gerçeğe bağlı kalmak, gerçeğe saygılı olmak çok çok önemlidir. Bu, Kürt halkına da saygının gereğidir. Bu 14 Temmuz vesilesiyle bu gerçeği bir daha hatırlatmak istedim. Tüm Kürtler de herkese bu gerçeği hatırlatmalıdır.
14 Temmuz’un Kürtler için ulusal anlamı, siyasal anlamı çok büyüktür. Kuşkusuz kültürel ve siyasal bir değer haline gelmiştir. Kürtler 14 Temmuz direnişini anlar ve bilince çıkarırlarsa yenilmezlik iksirini içmiş olur. 14 Temmuz yenilmezliğin ruhu ve tarzıdır. Zaten Kürtler bugün büyük başarılar elde etmişlerse bunda 14 Temmuz’un rolü belirleyicidir; Kürtlerin en büyük manevi değeridir.
14 Temmuz Kürtler için yaşamın anlamıdır. Kürtler için esas olarak da 14 Temmuzla yaşam anlamlı hale gelmiştir. Kuşkusuz Kürtlerin kültüründe çok değerli yaşam anlamları vardır; Kürt kültürü çok güzel değerleri taşımaktadır. Ancak özgür ve demokratik yaşam anlamında ise son yüzyıllarda, özelikle son yüzyılda yaşam büyük bir anlam yitimine uğramıştır. Neredeyse yaşamın anlamı çocuk büyütüp evlendirmek sınırlarına hapsolmuştu. Fiziki soy sürdürme esas alınmıştı. Kaldı ki yoğun kültürel soykırım ve asimilasyon altında yaşananlar kültürel soykırımdan daha ağırdır. Kimliğini ve kültürünü kaybedenler adım adım tümden fiziki soykırıma uğratılmış demektir.
14 Temmuz, yaşama büyük anlamlar yükleyerek fiziki soykırımın her biçimine de son vermiştir. Özgür olmayan yaşamı yaşam olarak kabul etmemiştir. Kemal’in “bu yaşamı uğrunda ölecek kadar seviyorum” sözü bu anlama gelmektedir. Eğer bir yaşam uğrunda ölünecek kadar değerli değilse ona yaşam denilmez denilmiştir. Yaşama bundan daha büyük anlam verilmesi olabilir mi? Uğruna ölünecek yaşam yoksa o zaman uğruna ölünecek bir yaşam yaratılmalıdır. Kemal Pir de uğruna ölünecek bir yaşam yaratmak için yaşamını vermiştir. 14 Temmuz direnişçiliğinin ne yüce bir değer olduğunu bu gerçeklikten daha iyi anlıyoruz.
Kürtler şimdi uğruna ölünecek bir yaşamı yaratmak için mücadele veriyorlar. Ne mutlu Kürtlere ki yaşama böyle anlam vermektedirler.
Kaynak: Yeni Özgür Politika