Öcalan'a saldıran küçük adamlar - Ferda Çetin
Öcalan'a saldıran küçük adamlar - Ferda Çetin
Öcalan'a saldıran küçük adamlar - Ferda Çetin
Bir Newroz daha geçti. Ama ne geçiş!
Güvensizlikleri, soru işaretlerini, kötülük, çirkinlik ve muğlaklıkları önüne katarak silip süpüren bir mart seli...
Kürtlerin yaşadığı her yerde, birbirini tamamlayan kitlesel Newrozlar, son kırk yılın en büyük gösterileri, Amed ise zirveydi.
Gösteriler içeriği, çağrıları ve talepleri ile tam bir referandumdu. Kürdistan halkı, Kürt Halk Önderi Öcalan’ı ve PKK’yi desteklediğini topluca, herkesin göreceği ve anlayacağı bir dille gösterdi.
KDP, YNK, Goran Hareketi, Öcalan’ı ve PKK’nin başlattığı yeni süreci desteklediklerini resmi açıklamalarla duyurdular. Bu onay yeni sürecin ulusal birlik için de iyi bir adım olduğunun göstergesi. Böylece, Öcalan ve PKK’nin başlattığı yeni mücadele dönemi, Kürt halkı nezdinde onay bulmuş oldu. Süryani-Asuri-Keldani halkı adına Bethnahrin Ulusal Konseyi de çağrıyı destekleyerek, yeni sürecin tüm Ortadoğu halklarının umudunu büyüttüğünü açıkladı.
Ulusların kaderlerini tayin hakkı bir hak ise eğer ve bir halk da tercihini bu yönde kullanıyorsa, bu iradeye ve bu tercihe saygı duymak olağan bir hal alır.
Türk milliyetçileri, CHP, MHP, Aydınlık, Ergenekoncular bu sürece karşı.
Bazı Türkiyeli sol örgütcükler, bazı eski Kürt örgütler, eski Kürt örgüt yöneticileri, bazı eski PKK’liler de Öcalan’a ve başlatılan yeni sürece karşı.
Birbirine bu kadar zıt çevreleri bir araya getiren yegane tutkal hiç kuşku yok, Öcalan ve PKK düşmanlığıdır.
Türk devletinin geleneksel çizgisini izleyen birinci grup, Öcalan ve PKK’nin Türkiye’yi böldüğünü, son açıklamalar ve Newroz gösterileriyle de zaferini ilan ettiğini belirterek, Bağımsız Kürdistan’ın kapıda olduğunu belirtiyor.
İkinci gruptakiler de Öcalan ve PKK’nin Kürt halkını aldattığını, Kürt halkının birikimlerini heba ettiğini falan anlatmaktadırlar.
Bu ikinciler Kürt halkının mücadelesi ile en küçük bir ilişkisi kalmamış; bazı eski Kürt siyasetçisi, PKK’den kopmuş bazı eski PKK yöneticisi ve kerameti kendinden menkul, "aydın" diye tanımlanan bazı tiplerdir. Bu tipler, 1998 yılında Öcalan kaçırıldığında da, 2004 yılında PKK yönetim krizi yaşadığında da yine böyle heveslendiler. Sandılarki Öcalan’ın etkisi kırılacak, PKK yönetim krizi yaşayacak, ardından da dağılacak. Böylece mücadele eden hiçbir güç kalmayınca herkes "eşitlenecek".
Mücadele eden tüm örgütlerin günün birinde yenileceği; özgürlük ve mücadelede ısrarlı her devrimcinin de günün birinde kendileri gibi sıradanlaşacağının umudu ile yanıp tutuşurlar. Ama o dönem PKK hakikaten büyük tehditler altında ve ciddi bir yönetim krizi yaşıyordu. Bugün ise yönetim birliğinin, örgütsel bütünlüğün ve halk desteğinin zirvede olduğu bir dönem. Bugün Öcalan ve PKK’ye saldıran bu tasfiye heveslisi insanların görmediği gerçek bu.
Birbiri ile hiç görüşmemiş, birbirini hiç tanımayan, birbiri ile kanlı bıçaklı bu "kader mahkumları"nın ortak paydası Öcalan ve PKK düşmanlığıdır. Bunların Kürt halkı ile halkın özgürlüğü diye bir dertleri de yoktur.
Bunlardan biri 1999 yılında geri çekilme olurken şöyle yazıvermişti: "Yazık bu hallere mi düşecektik. PKK gerillaları dere tepe dolaşarak teslim olacak karakollar arıyor. Şimdilerde ise, "Tutuklu Öcalan'la görüşme gerilla ve PKK için büyük bir tehlikedir. PKK yönetimi Öcalan tutuklu kaldığı süre içinde güçlendi. Öcalan bu gücü PKK’nin elinden almak istiyor" diyor. Kendi sefil ve yardıma muhtaç haliyle bu yeni süreci hiç kimsenin desteklemeyeceğini anlatıyor. Demek insanda ar duygusu kaybolunca kendi düştüğü konumu da unutup bu hallere düşüyor. İsveç’in, kucağında Kürdistan’ı ve Kürt halkını kurtarma reçeteleri hazırlıyor. Uzman, tarihçi, fikir adamı pozlarında. Daha evvel söylediklerini, yazdıklarını güncellemiş. Tatlı hayat kurbanlarının züğürt tesellisi. Ellerini ovuşturarak "belki bu sefer tuttururum" sefilliği.
Hayatı yenilgiler tarihi olan bu "tip"lerin, ölmeden önce görmek istediği tek bir arzusu kalmıştır: Öcalan’ın ve PKK’nin yenilgisini görmek!
Bunlar öyle bayağı ve kalitesiz adamlardır ki Peru’daki Guzman için imza kampanyaları düzenlerken, Öcalan’ın özgürlüğünü değil de onun örgütü ile ilişkisini kesmesini önerecek kadar utanmazdırlar.
Toplumla, reel hayatla hiçbir bağı kalmayan ama hala kendisini örgüt sanan eski örgütçüler, eski solcular, eski siyasetçiler, eski PKK’lilerdir bunlar. Pusuda, hep fırsat kollayan ama hiçbir eylemde bulunmayan, sinsi ve düşkün tip! Bir kaç ay sonra, yeniden hiçbir şey olmamış gibi sus pus yerine oturan uyuşuk kişilikler…
Mücadelenin, yolların, zamanın ve rüzgarın artıkları…
Adaletsizliklere, haksızlıklara ve kapitalist sisteme karşı hiçbir kini, öfkesi, tepkisi ve savaşımı olmayan "radikal"lerdir. Küfrettikleri sistemin yardım kapılarında, maaş kuyruğunda fikir üreten düşünür(!)lerdir.
İnternet başında radikal, klavye kullanırken keskindirler. Lakin basit ve herkesin yaşadığı bir hayatı yaşamaktan zerre kadar utanç duymayan, dünün dünyayı değiştirmek isteyen devrimcileridir bunlar. Kendilerine ait özgün bir fikirleri de, yeni bir düşünceleri de, geleceğe dair bir ütopyaları da, pratik bir mücadeleleri yoktur.
Fikir ve söz ishali olmuş küçük insanlar bunlar…
Aslında bütün küçük insanların kaderidir bu durum. Çünkü küçük insanlar, büyük insanların fikir sancılarını kendilerinin karın ağrılarıyla karıştırırmış.