Ýlk albümleri ‘Zeng’ ve ikinci albümleri ‘Pûç’ ile dikkatleri üzerine çeken Kürt rock müziðinin sevilen gruplarından Siya Şevê, yeni albümleri ‘Bêyom’ ile iki yıl aradan sonra geri döndü. Özgün tarzlarıyla müzikseverlerin beðenisini kazanan grup, 'Kürt müziði kendisini tekrar ediyor' tartışmaların yapıldıðı bugünlerde Kürt müziðinde farklı bir ses olarak karşımıza çıkıyor.
Son yıllarda Kürt müzik sektöründe çok az ama farklı gruplar çıkmaya başladı. Bu grupların başında da Siya Şevé geliyor. Daha ilk albümlerinde farklı ve özgün olacaklarının işaretini vermişti aslında. Bu son albümdeki başarılı çıkışla bunu iyice kanıtladı.
Son albümleri Bêyom’da 9 parça var. Bir düzenleme dışında tamamının söz ve müzikleri grup üyelerine ait. Daha önceki iki albümde olduðu gibi bu albüm de tamamen ‘ev yapımı’. Albümü kendi home stüdyolarında hazırlayıp kayıt, basım, daðıtım vs. her şeyini bizzat grubun kendisi yapmış. Üretimin bütün aşamalarında kendileri yer almışlar. Klip çekme konusunda ısrarcı davranmayan grup , klip yerine asıl yapmak istediklerinin canlı performans sergileyebilecekleri sahneler bulmayı tercih ediyor.
Grubun dikkat çeken ayrıntılarından biri de grup üyelerinden Serhat Temel’dir. Serhat Temel müzisyenliðinin yanı sıra 2009 yıllında KCK tutuklamaları kapsamında tutuklanan Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay’ın yerine belediye başkan vekili olarak da siyasetçi görevini sürdürüyor.
Siya Şevé üyelerinden Gökçe Selim ile özelde son albümlerini Bêyom’u, genelde de Kürt müziðinin son durumunu konuştuk.
3.albümünüz Bêyom’la tekrar karşımızdasınız. Bize albümün yapım aşamasını anlatır mısın? Ne kadar sürede tamamladınız? Albümü hazırlama sürecinde karşılaştıðınız zorluklar nelerdi? Yaklaşık bir yıl süren, ama ara ara üzerinde çalışabildiðimiz bir albüm oldu. Nedeni ise ben ve arkadaşlarımın müzik dışında başka işlerde de çalışıyor olmasıydı. Bu, aslında profesyonel müziðin kabul etmeyeceði bir durum ve oldukça zor. Yine de ısrarcı olduk ve çalışmamızı bu noktaya getirdik. Albümü sizin de bildiðiniz gibi, daha önceki çalışmalarımızdan farklı ele almadık, yine ev ortamında kurduðumuz stüdyo ile kendi enstrümanlarımızla hazırladık. Bunun dışında albüm bittikten sonra daðıtım konusunda bayaðı eksik kaldıðımızı düşünüyoruz çünkü birçok yere ulaştıramadık daha. Bunun içindir ki albümü yine internet ortamından daðıtmayı uygun gördük ve Siya Şevê dinleyicisine bu şekilde ulaştırdık.
Bu albümde de, ilk iki albümdeki gibi deneysel çalışmalar yapmışsınız, kesin bir kategoride deðerlendirmek zor gibi. Bununla ilgili ya da müziðinizle ilgili neler söylemek istersin? Ayrıca ilk iki albümle bu son albüm arasında müzikal anlamda farklı olan nedir? Aslında şimdiye kadar neler yapabileceðimizi denedik ve vardıðımız sonuç müzikal anlamda artık neler yapmamamız gerektiðini bildiðimizdir. Bu, belki başka halkların ya da toplumların müzisyenlerinin çok fazla karşılaştıðı bir durum deðildir ama Kürt müziðinde bu durum biraz daha farklı. Modern müziðinin ya da kentli müziðinin tam anlamıyla bir kimliðe kavuştuðunu söyleyemeyiz. Bu baðlamda modern Kürt müziðinde bir kimlik arayışı durumu var ve bu arayış siyasal ya da sosyal olgulardan da ayrı ele alınamaz. Ama en önemlisi de bu sosyal çerçevede varlık olarak kendini ifade etmede yetersiz kalan bireyin ya da şöyle söyleyelim sanat uðraşı içerisinde olan kişinin, durumunu daha açık, göz önüne getiriyor. Bu temelde Kürt müzisyenlerin yaptıkları çalışmalara çok daha sorgulayıcı davranması gerekir, esas olanın artık kendilerinin olduðunu bilmeleri gerekir. Bunu öne alması gerekir. Kendini görmeden kör bir gözle sanat adına yol gösterici olamayız. Bu noktada şunu da diyebiliriz Siya Şevé varla yok arasında deðildi hiçbir zaman. Bundan sonra da açıkçası yapacaðımız şey ya da yapmak istediðimiz; üslubunu, yaklaşımını daha belirginleştirmiş bir kişilik kazandırmak müziðimize… Diðer sorunuza gelince ilk iki albümden farklı olarak şunu diyebiliriz; kendimizi tekrarlamadık, müziðimizden uzaklaşmadan ama farklı bir açıdan dinleyici ile buluştuðumuza inanıyorum. Tabiri yerindeyse dinleyiciye ‘ buyrun bir nefeste burdan alın’ demek istedik, umarız ki yerini bulur.
Albümü dinlediðimizde saðlam sözlerle karşılaşıyoruz. Bir derdiniz ve söyleyecek ‘söz’ünüzün olduðu açık ve bunu da çok başarılı anlatıyorsunuz parçalarınızda. Albümde öne çıkan parçaların başında ‘Werin Law’ geliyor. Sözleri muhteşem. Nedir bu parçanın hikâyesi? Amed’de sıkça yaşanan gösterilerin birinde küçük yaşına raðmen büyük bir direniş gösteren çocuðun ‘werin law’ diyen hissiyatıyla yazıldı. ‘Beni görün’ diyen bir tavrı vardı sanki ama eminiz ki o çocuðun, çok daha derin ve uzun bir hikâyesi var…
Albümün toplamına baktıðımızda ise bugün Kürdistan coðrafyasında yaşananların bir yansıması gibi. Bazen bir dinginlik, bazen Amed’de bir sokak çatışmasının ortasında gibi... Yaşadıðınız coðrafya ruhunuza sinmiş ve siz bunu başarılı şekilde müziðe dökmüşsünüz. Yanılıyor muyum? Bilmem, umarım yanılmıyorsunuzdur.
Son yıllarda Kürt müziðinde çok sayıda yeni müzisyen ve müzikal üretim olmasına raðmen bir ‘özgünlük’ sorunu olduðu da bir gerçek. Kürt müziðinin geldiði son noktayı deðerlendirir misin? Daha önceki röportajlarda da belirtmiştik sanırım, özgün olmak özgür bir ruha sahip olmakla mümkündür demiştik ve bunu tekrar vurgulamanın gerektiðini düşünüyorum, Kürt müziðinin önünde çok ciddi engeller var. En önemlisi yıllardır diline, kültürüne karşı, asimilasyon ve inkâr vardır… Kendi içerisinde de kurumsal olarak akademik anlamda yol gösterici, ön açıcı deðildir, ilham verici deðildir. Bunun yanında yine kendi içerisinde demokratik işleyen bir kurumsal yapısı yoktur. Ayrıca işleyen ve gelişen bir sistemi de yoktur. Onun içindir ki ya genel anlamıyla bunlar bir ölçüde saðlanır ve dediðiniz gibi özgün eserler ortaya çıkar ya da çıkabilecek koşullar oluşur ve yahut sürekli her şeyle ve herkesle çatışma halinde olup nefes almaya çalışan bir ‘sanatsal’ karmaşa, kültür sanat alanımızda sürüp gider. Müzikle uðraşan ‘sanat’ uðraşı veren birçok kişi, şu an bir birine laf yetiştirip hakaret eder duruma gelmiştir. Sistemin sözüm ona sunduðu abuk sabuk tekliflere kapı açmıştır… Kürt sanatı kendisine doðru bir yol çizmeli ve ilerlemenin yolunu bulmalıdır. Bu, çözülmesi gereken büyük bir sorundur aslında…
Geçtiðimiz günlerde, Mezopotamya Demokratik Kültür ve Sanat Hareketi (Tev-Çand) Almanya’da gerçekleştirdiði 3. konferansında Kürt müziðine ‘kendisini tekrar etmek ve popülizm’ eleştirisini yaptı. Bunu nasıl yorumlarsın? Biraz geç kalmış bir eleştiri. Ayrıca bu toplantıya farklı bölgelerden, kültür sanat uðraşı verenler de dahil edilmeliydi. Herkes kurumsal yapılar içerisinde koşulları itibarı ile çalışamaz, çalışamayabilir. Ama bu, o kişilerin, bu yapıların yanında yer almadıkları anlamına gelmez. Farklı sanat çevrelerinin fikirlerini yazılı bile olsa, sunmaları saðlanmalıydı. Çünkü genelde Kürt sanatı, özelde müziði de demek istiyorum olan bitenin çok gerisinde… Sonuç bildirisini ben de okudum umarım ki köklü deðişimlere gerçekten sebep olur.