Özgür Gündem susturulamaz - Ergun Babahan

Yaşadık ve gördük, bir halk ve onu temsil eden fikirleri, zorla, baskıyla, bomba ve işkenceyle yok edilemez, susturulamaz. Bu sefer de öyle olacak.

Demokrasinin temel kavramlarından biri, sizi rahatsız eden düşüncelerin de özgürce kendisini ifade etme imkanı bulmasıdır. Belki de en temel kavram budur. Toplumun tek düze, baskıcı ve tek tip olmasını fikirlerine çoğulculuğu sağlar. Çünkü fikirleri, gökten vahiyle inmez, toplumda var olan gerçekliği yansıtır. Siz, sizi rahatsız eden fikirleri yasakladığınız zaman sadece o fikirleri dile getirenleri değil, o fikirlerine sahip çıkan toplum kesimlerini de cezalandırıyorsunuz.

Türkiye bugün 12 Eylül rejimini aratacak bir cadı avı yaşıyor. 12 Eylül darbecileri sadece silahlı mücadeleyi tercih eden gençleri hedef almamıştı. Bütün bir sol hareketi hedef almış ve cezaevlerinde çürütmüştü. Bugün AKP, FETÖ’cü etiketi altında kendisinden olmayan muhafazakar müslümanlara yapıyor.

Avukatı, işadamı, öğretmeni, gazetecisi, ev kadınıyla binlerce insan keyfi bir şekilde tutuklanıyor, işinden ediliyor, malları yağmalanıyor. Bu tablo, 1915’e ısrarla soykırım demeyenlerin şimdi ne düşündüğü sorusunu akla getiriyor. Müslümana bunu yapmakta olanın Ermenilere neler yapmış olabileceği bütün ağırlığıyla gündeme oturuyor.

Hafta başında yazdığım gibi, Erdoğan OHAL’i ve fiili başkanlık sistemini sadece FETÖ’cü tehditi gündemde tutarak sürdüremez. Daha kalıcı, daha güçlü bir düşmana ihtiyacı var. Bu sayede hem CHP ve MHP’nin dizginlerini tutacak, hem de keyfi yönetimini sürdürecek.

Bu düşmanlar Kürtler. Siyasi sistemin mevcut haliyle İttihat ve Terraki. Bugün AKP, CHP ve MHP; İttihatçı zihniyetin farklı kesimlerini temsil eden partiler olarak bir cephede toplanmış durumda. İttihatçı Cephe!

AKP, Kürtleri kışkırtmak, sokağa dökmek için her şeyi yapıyor. Seçimle işbaşına gelmiş belediyelere kayyım atamaya hazırlanıyor, seçilmiş vekillerini Meclis’ten atmak için düğmeye basmış bulunuyor, parti yöneticilerini, gazetecilerini tutukluyor.

Şimdi de Özgür Gündem’i kapattı.

Kapatmakla kalmadı, polisle bastı, terör uyguladı resmen.

Bir gazetenin böyle hoyratça basılması, aranması ve yayınına son verilmesi sadece sindirme amaçlı değil. Tahrik amaçlı.

‘‘İç savaş çıkarsa çıksın, ezer geçeriz’’ diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Ama aynı zamanda Türkleştirme, Sünnileştirmeyi politikasını en aşırı uca kadar uygulayan bir zihniyetle de karşı karşıyayız. 1925’in Laik Kemalistleri’nin yerini, 2010’ların İslamcı Erdoğanistleri almış durumda.

Kendilerine aydın diyen köşe yazarları, akademisyenler bu durumu görmezden geliyor, Barolar Birliği gibi bir kurum böyle bir tablo da Saray’a çıkıp biat etmeyi içine sindirebiliyor.

1930’ların Almanya'sı gibi, CNN’i ile Ahaber’i ile Hürriyet ve Sabah’a ile sürekli yalan haber bombardımanı yapıp halkın beynini yıkayan bir iktidarın bu tabloda karşısında duracak örgütlü tek güç Kürtler.

Kürtlerden hem korkuyor, hem de baskı rejiminin bir aracı olarak kullanmak istiyor.

Medyası susturulan, seçilmiş siyasileri tutuklanıp yasaklanan Kürt halkından bu rejime bağlılık beklemek giderek saf bir hayal haline geliyor. Suriye’de, Irak’ta özgürlüğü, kimliğine saygıyı, özgüveni tadan Kürtler elbette bu yeni faşizme teslim olmayacak, mücadele edebilecek.

Oysa, bu sorunu barışçı ve demokratik yollarla çözmek elimizin altındaydı ama bilerek kullanılmadı. Beyni yıkanan kesimler farkında değil ama Türkiye’yi çok sancılı, acılı ve maalesef kanlı bir süreç bekliyor. Sorumlusu, keyfi iktidarları için barışı elinin tersiyle iten AKP zihniyeti kadar, 1930 ayarlarına dönen CHP’dir.

Yaşadık ve gördük, bir halk ve onu temsil eden fikirleri, zorla, baskıyla, bomba ve işkenceyle yok edilemez, susturulamaz. Bu sefer de öyle olacak.